Aklım Aladağlarda kaldı!
7 Kasım cumartesi günü Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte bir Niğde gezisi yaptık7 Kasım cumartesi günü Türkiye...
A+A-
7 Kasım cumartesi günü Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte bir Niğde gezisi yaptık
7 Kasım cumartesi günü Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte bir Niğde gezisi yaptık. Aksaray üzerinden gidip gece Ereğli üzerinden döndük. Yeni yerler gördük, yeni dostlar kazandık ama bir yönüyle buruk bir geziydi.
Zaman buldukça arşivimdeki eski gazeteleri tararım, son olarak Caner Arabacı, Bünyamin Ayhan, Adem Demirsoy ve Hakan Aydın hocalarımızın hazırladıkları Konya Basın Tarihi'ni okudum. Buralarda okuduğum anılarda, makalelerde gördüğüm ortak nokta şuydu: Konya bir vefasız şehir olarak yargılanıyordu. Bu şehir kendi içinden yetiştirdiği değerlere, aydınlara sahip çıkmıyordu.
Celalettin Kişmir'in bir köşe yazısından yola çıkarak ben de birkaç kere dile getirmiştim bunu. Ahmet Köseoğlu kıymetini bilmediğimiz değerlerden biri. TYB Konya Şubesinin yıllarca başkanlığını yaptı. Çok önemli etkinliklere imza attı. Çok daha önemli görevleri üstlenecek donanımı vardı ama Konya onu göz ardı etti. Bizim değerini bilmediğimiz o insanı Niğdeliler baş tacı ettiler ve Niğde Belediye Başkan Yardımcısı yaptılar.
Yolculuğumuzun nedeni ona hayırlı olsun ziyaretiydi. Elması, patatesi ile ünlü Niğde'yi ben ençok gezi dergilerinden duydum. Aladağlar, Bolkarlar, Demirkazık dağcıları, fotoğraf sanatçıları cezbeden bölgeler. Bir de Ulukışla üzerinden Adana hapishanesine götürülürken Ruhi Su'nun söylediği bir türküden bilirim.
"Hasandağı Hasandağı / Eğil eğil bir bak / Sıkıyor zincir bileği / Candarmada din iman yok." Aksaray'ı geçtikten sonra olanca haşmetiyle karşımıza dikiliyor Hasandağı. Beyaz bir takke gibi karla kaplı zirvesi. Bir nefeslik durup fotoğraf çekiyoruz.
Bazı gezilerde karşımıza hep ağırcanlı şoförler çıkar. Yine öyle olunca ancak öğleye doğru varabildik Niğde'ye. Belediye Başkanı Faruk Akdoğan ve Başkan Yardımcısı Ahmet Köseoğlu karşıladılar gurubu. Bir otelin en üst katına çıktık kahvaltı için. Buradan bütün şehir görünüyordu. Terastan şehri seyrederken Ahmet Köseoğlu bilgi veriyordu şehirle ilgili. Tarihi yapılarını, doğal güzelliklerinin nerelerde olduğunu, şehrin ekonomisini, geçim kaynaklarını birbir sayıp döküyordu. Bir şehri onun renkli üslubu ile dinlemek ayrı bir güzellikti.
Kazı yapılan höyüklerden çıkan bulgulara göre on bin yıl öncesine gidiyormuş şehrin tarihi. Önemli bir geçiş noktasında olduğu için birçok medeniyetin hakimiyet mücadelesine sahne olmuş. Gümüşler kasabasında bulunan Gümüşler manastırı Kapadokya bölgesinde en iyi korunmuş Bizans eserlerinden biri. Şehri gezdikten sonra akşama doğru gitmiştik Gümüşler'e. Belediye Başkanı Bayram Akdoğan Faruk Akdoğan'ın kardeşi. Bizi o karşılayıp manastırı gezdirdi, bilgi verdi. Manastırın içi Hıristiyanlık öğretisini anlatan resimlerle dolu ama bir Meryem Ana resmi çok ilginç. Bu resim üç boyutlu olarak çizilmiş.
Kahvaltıdan sonra ilk durağımız belediyeydi. Başkan Yardımcısı Ahmet Köseoğlu ve Başkan Faruk Akdoğan'a hayırlı olsun dileklerimizi ilettikten sonra şehri dolaşmak üzere çıktık. Başkan Faruk Akdoğan'ın rehberliğinde Sungurbey camisini, Niğde Kalesini gezdik. Gezi boyunca şunu gördüm: Bir başkan ancak bu kadar sevilirdi. Yediden yetmişe herkes seviyordu onu. O da kimsenin halini hatırını sormadan geçmiyordu.
Alaeddin Tepesi şehrin ortasında bir höyük. Çevresindeki yıkık dökük evlerde temizlenirse bizim Alaeddin tepesini aratmayacak bir yeşil alan olur. Tepenin üzerinde bulunan Alaeddin Camisini 1223 yılında Ziynettin Beşare yaptırmış. Caminin doğuya bakan kapısında özellikle yaz aylarında sabah saatlerinde taçlı bir kadın başı görünüyormuş. Bizim çektiğimiz karelerde de görünüyor siluet halinde. Bekir Şahin hocamla biz bu görüntüye Güneşin Kızı adını verdik. Alaeddin Tepesinin güneyinde bulunan iki büyük kilise viran halde duruyor. Ot kaplamış kiliselerin damını. Maddi güçleri yeter mi bilmiyorum ama Başkanın ve Başkan Yardımcısının yapacakları çok iş var.
Niğde Kalesi Alaeddin Tepesinin kuzeyinde. Bugüne kadar sağlam kalabilmiş tek Selçuklu kalesi. Kaleye 1901 de bir saat kulesi yapılmış.
Gümüşler kasabasından döndükten sonra Hüdavent Hatun türbesini gezdik. Türbenin çevresinde yoğun bir çalışma vardı. Türbeyi 1312-3 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı 1V. Rukneddin Kılıçaslan'ın kızı Hüdavent Hatun yaptırmış.
Orta Torosların en yüksek bölümünü teşkil eden Aladağlar Milli Park statüsünde. Aladağlar ve Boklarlar Dağcılar ve fotoğrafçılar için birer cennet. Bölgedeki Demirkazık zirvesi 3756, Kızılkaya zirvesi 3725 m.
Bu gezi bir hayırlı olsun, ziyaretiydi. Şehir merkezini ve Gümüşler kasabasını görebildik ama benim yüreğim Aladağlarda, Bolkarlarda kaldı.
İlk fırsatta düşeceğim yollara oraları görmek için.
7 Kasım cumartesi günü Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte bir Niğde gezisi yaptık. Aksaray üzerinden gidip gece Ereğli üzerinden döndük. Yeni yerler gördük, yeni dostlar kazandık ama bir yönüyle buruk bir geziydi.
Zaman buldukça arşivimdeki eski gazeteleri tararım, son olarak Caner Arabacı, Bünyamin Ayhan, Adem Demirsoy ve Hakan Aydın hocalarımızın hazırladıkları Konya Basın Tarihi'ni okudum. Buralarda okuduğum anılarda, makalelerde gördüğüm ortak nokta şuydu: Konya bir vefasız şehir olarak yargılanıyordu. Bu şehir kendi içinden yetiştirdiği değerlere, aydınlara sahip çıkmıyordu.
Celalettin Kişmir'in bir köşe yazısından yola çıkarak ben de birkaç kere dile getirmiştim bunu. Ahmet Köseoğlu kıymetini bilmediğimiz değerlerden biri. TYB Konya Şubesinin yıllarca başkanlığını yaptı. Çok önemli etkinliklere imza attı. Çok daha önemli görevleri üstlenecek donanımı vardı ama Konya onu göz ardı etti. Bizim değerini bilmediğimiz o insanı Niğdeliler baş tacı ettiler ve Niğde Belediye Başkan Yardımcısı yaptılar.
Yolculuğumuzun nedeni ona hayırlı olsun ziyaretiydi. Elması, patatesi ile ünlü Niğde'yi ben ençok gezi dergilerinden duydum. Aladağlar, Bolkarlar, Demirkazık dağcıları, fotoğraf sanatçıları cezbeden bölgeler. Bir de Ulukışla üzerinden Adana hapishanesine götürülürken Ruhi Su'nun söylediği bir türküden bilirim.
"Hasandağı Hasandağı / Eğil eğil bir bak / Sıkıyor zincir bileği / Candarmada din iman yok." Aksaray'ı geçtikten sonra olanca haşmetiyle karşımıza dikiliyor Hasandağı. Beyaz bir takke gibi karla kaplı zirvesi. Bir nefeslik durup fotoğraf çekiyoruz.
Bazı gezilerde karşımıza hep ağırcanlı şoförler çıkar. Yine öyle olunca ancak öğleye doğru varabildik Niğde'ye. Belediye Başkanı Faruk Akdoğan ve Başkan Yardımcısı Ahmet Köseoğlu karşıladılar gurubu. Bir otelin en üst katına çıktık kahvaltı için. Buradan bütün şehir görünüyordu. Terastan şehri seyrederken Ahmet Köseoğlu bilgi veriyordu şehirle ilgili. Tarihi yapılarını, doğal güzelliklerinin nerelerde olduğunu, şehrin ekonomisini, geçim kaynaklarını birbir sayıp döküyordu. Bir şehri onun renkli üslubu ile dinlemek ayrı bir güzellikti.
Kazı yapılan höyüklerden çıkan bulgulara göre on bin yıl öncesine gidiyormuş şehrin tarihi. Önemli bir geçiş noktasında olduğu için birçok medeniyetin hakimiyet mücadelesine sahne olmuş. Gümüşler kasabasında bulunan Gümüşler manastırı Kapadokya bölgesinde en iyi korunmuş Bizans eserlerinden biri. Şehri gezdikten sonra akşama doğru gitmiştik Gümüşler'e. Belediye Başkanı Bayram Akdoğan Faruk Akdoğan'ın kardeşi. Bizi o karşılayıp manastırı gezdirdi, bilgi verdi. Manastırın içi Hıristiyanlık öğretisini anlatan resimlerle dolu ama bir Meryem Ana resmi çok ilginç. Bu resim üç boyutlu olarak çizilmiş.
Kahvaltıdan sonra ilk durağımız belediyeydi. Başkan Yardımcısı Ahmet Köseoğlu ve Başkan Faruk Akdoğan'a hayırlı olsun dileklerimizi ilettikten sonra şehri dolaşmak üzere çıktık. Başkan Faruk Akdoğan'ın rehberliğinde Sungurbey camisini, Niğde Kalesini gezdik. Gezi boyunca şunu gördüm: Bir başkan ancak bu kadar sevilirdi. Yediden yetmişe herkes seviyordu onu. O da kimsenin halini hatırını sormadan geçmiyordu.
Alaeddin Tepesi şehrin ortasında bir höyük. Çevresindeki yıkık dökük evlerde temizlenirse bizim Alaeddin tepesini aratmayacak bir yeşil alan olur. Tepenin üzerinde bulunan Alaeddin Camisini 1223 yılında Ziynettin Beşare yaptırmış. Caminin doğuya bakan kapısında özellikle yaz aylarında sabah saatlerinde taçlı bir kadın başı görünüyormuş. Bizim çektiğimiz karelerde de görünüyor siluet halinde. Bekir Şahin hocamla biz bu görüntüye Güneşin Kızı adını verdik. Alaeddin Tepesinin güneyinde bulunan iki büyük kilise viran halde duruyor. Ot kaplamış kiliselerin damını. Maddi güçleri yeter mi bilmiyorum ama Başkanın ve Başkan Yardımcısının yapacakları çok iş var.
Niğde Kalesi Alaeddin Tepesinin kuzeyinde. Bugüne kadar sağlam kalabilmiş tek Selçuklu kalesi. Kaleye 1901 de bir saat kulesi yapılmış.
Gümüşler kasabasından döndükten sonra Hüdavent Hatun türbesini gezdik. Türbenin çevresinde yoğun bir çalışma vardı. Türbeyi 1312-3 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı 1V. Rukneddin Kılıçaslan'ın kızı Hüdavent Hatun yaptırmış.
Orta Torosların en yüksek bölümünü teşkil eden Aladağlar Milli Park statüsünde. Aladağlar ve Boklarlar Dağcılar ve fotoğrafçılar için birer cennet. Bölgedeki Demirkazık zirvesi 3756, Kızılkaya zirvesi 3725 m.
Bu gezi bir hayırlı olsun, ziyaretiydi. Şehir merkezini ve Gümüşler kasabasını görebildik ama benim yüreğim Aladağlarda, Bolkarlarda kaldı.
İlk fırsatta düşeceğim yollara oraları görmek için.
7 Kasım cumartesi günü Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte bir Niğde gezisi yaptık. Aksaray üzerinden gidip gece Ereğli üzerinden döndük. Yeni yerler gördük, yeni dostlar kazandık ama bir yönüyle buruk bir geziydi.
Zaman buldukça arşivimdeki eski gazeteleri tararım, son olarak Caner Arabacı, Bünyamin Ayhan, Adem Demirsoy ve Hakan Aydın hocalarımızın hazırladıkları Konya Basın Tarihi'ni okudum. Buralarda okuduğum anılarda, makalelerde gördüğüm ortak nokta şuydu: Konya bir vefasız şehir olarak yargılanıyordu. Bu şehir kendi içinden yetiştirdiği değerlere, aydınlara sahip çıkmıyordu.
Celalettin Kişmir'in bir köşe yazısından yola çıkarak ben de birkaç kere dile getirmiştim bunu. Ahmet Köseoğlu kıymetini bilmediğimiz değerlerden biri. TYB Konya Şubesinin yıllarca başkanlığını yaptı. Çok önemli etkinliklere imza attı. Çok daha önemli görevleri üstlenecek donanımı vardı ama Konya onu göz ardı etti. Bizim değerini bilmediğimiz o insanı Niğdeliler baş tacı ettiler ve Niğde Belediye Başkan Yardımcısı yaptılar.
Yolculuğumuzun nedeni ona hayırlı olsun ziyaretiydi. Elması, patatesi ile ünlü Niğde'yi ben ençok gezi dergilerinden duydum. Aladağlar, Bolkarlar, Demirkazık dağcıları, fotoğraf sanatçıları cezbeden bölgeler. Bir de Ulukışla üzerinden Adana hapishanesine götürülürken Ruhi Su'nun söylediği bir türküden bilirim.
"Hasandağı Hasandağı / Eğil eğil bir bak / Sıkıyor zincir bileği / Candarmada din iman yok." Aksaray'ı geçtikten sonra olanca haşmetiyle karşımıza dikiliyor Hasandağı. Beyaz bir takke gibi karla kaplı zirvesi. Bir nefeslik durup fotoğraf çekiyoruz.
Bazı gezilerde karşımıza hep ağırcanlı şoförler çıkar. Yine öyle olunca ancak öğleye doğru varabildik Niğde'ye. Belediye Başkanı Faruk Akdoğan ve Başkan Yardımcısı Ahmet Köseoğlu karşıladılar gurubu. Bir otelin en üst katına çıktık kahvaltı için. Buradan bütün şehir görünüyordu. Terastan şehri seyrederken Ahmet Köseoğlu bilgi veriyordu şehirle ilgili. Tarihi yapılarını, doğal güzelliklerinin nerelerde olduğunu, şehrin ekonomisini, geçim kaynaklarını birbir sayıp döküyordu. Bir şehri onun renkli üslubu ile dinlemek ayrı bir güzellikti.
Kazı yapılan höyüklerden çıkan bulgulara göre on bin yıl öncesine gidiyormuş şehrin tarihi. Önemli bir geçiş noktasında olduğu için birçok medeniyetin hakimiyet mücadelesine sahne olmuş. Gümüşler kasabasında bulunan Gümüşler manastırı Kapadokya bölgesinde en iyi korunmuş Bizans eserlerinden biri. Şehri gezdikten sonra akşama doğru gitmiştik Gümüşler'e. Belediye Başkanı Bayram Akdoğan Faruk Akdoğan'ın kardeşi. Bizi o karşılayıp manastırı gezdirdi, bilgi verdi. Manastırın içi Hıristiyanlık öğretisini anlatan resimlerle dolu ama bir Meryem Ana resmi çok ilginç. Bu resim üç boyutlu olarak çizilmiş.
Kahvaltıdan sonra ilk durağımız belediyeydi. Başkan Yardımcısı Ahmet Köseoğlu ve Başkan Faruk Akdoğan'a hayırlı olsun dileklerimizi ilettikten sonra şehri dolaşmak üzere çıktık. Başkan Faruk Akdoğan'ın rehberliğinde Sungurbey camisini, Niğde Kalesini gezdik. Gezi boyunca şunu gördüm: Bir başkan ancak bu kadar sevilirdi. Yediden yetmişe herkes seviyordu onu. O da kimsenin halini hatırını sormadan geçmiyordu.
Alaeddin Tepesi şehrin ortasında bir höyük. Çevresindeki yıkık dökük evlerde temizlenirse bizim Alaeddin tepesini aratmayacak bir yeşil alan olur. Tepenin üzerinde bulunan Alaeddin Camisini 1223 yılında Ziynettin Beşare yaptırmış. Caminin doğuya bakan kapısında özellikle yaz aylarında sabah saatlerinde taçlı bir kadın başı görünüyormuş. Bizim çektiğimiz karelerde de görünüyor siluet halinde. Bekir Şahin hocamla biz bu görüntüye Güneşin Kızı adını verdik. Alaeddin Tepesinin güneyinde bulunan iki büyük kilise viran halde duruyor. Ot kaplamış kiliselerin damını. Maddi güçleri yeter mi bilmiyorum ama Başkanın ve Başkan Yardımcısının yapacakları çok iş var.
Niğde Kalesi Alaeddin Tepesinin kuzeyinde. Bugüne kadar sağlam kalabilmiş tek Selçuklu kalesi. Kaleye 1901 de bir saat kulesi yapılmış.
Gümüşler kasabasından döndükten sonra Hüdavent Hatun türbesini gezdik. Türbenin çevresinde yoğun bir çalışma vardı. Türbeyi 1312-3 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı 1V. Rukneddin Kılıçaslan'ın kızı Hüdavent Hatun yaptırmış.
Orta Torosların en yüksek bölümünü teşkil eden Aladağlar Milli Park statüsünde. Aladağlar ve Boklarlar Dağcılar ve fotoğrafçılar için birer cennet. Bölgedeki Demirkazık zirvesi 3756, Kızılkaya zirvesi 3725 m.
Bu gezi bir hayırlı olsun, ziyaretiydi. Şehir merkezini ve Gümüşler kasabasını görebildik ama benim yüreğim Aladağlarda, Bolkarlarda kaldı.
İlk fırsatta düşeceğim yollara oraları görmek için.
Memleket 16.11.2009
Önceki ve Sonraki Haberler
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.