Yunus Emre ALTUNTAŞ

Yunus Emre ALTUNTAŞ

Ali Ural şiirine dair

A+A-

Rimbaud, bundan 150 yıl önce Izambard'a gönderdiği ilk mektubunda “Ben bir başkasıdır” diye yazar. Yunus Emre’nin çok daha önce “Bir ben vardır bende, benden içeru” demesinin bir benzeridir bu. Rimbaud’nun içindeki bir başka “ben”i haber veren bu tespit bir üst boyuta yükselerek kâhinliğe ulaşan şairin ruh durumunu imgeler. Bu nedenle Rimbaud’nun şiiri de bir başka şiirdir. Onunki döneminin şairlerini sarsan, nesneleri hatta harfleri/renkleri konuşturan sıra dışı bir şiirdir. Adeta bir yalvaç gibi henüz bilinmeyeni, görülmeyeni, duyulmayanı bildiren, ötelerden haber veren sır yüklü bir şiir. Ona göre şair insanlıktan sorumludur, dahası hayvanlardan da sorumludur. Keşfettiği hakikatleri hissettirmek, dinletmek zorundadır. Bu amaçla bir dil bulmak zorundadır. Kaldı ki her söz bir düşünce olduğu için, bir evrensel dilin zamanı gelecektir. Şair kendini dışardan bir yabancı gibi seyrederken, kendinden de sorumludur, dünyayı ve yaşamı değiştirmekten de. Bu onun için bir var oluş sorunudur.

 

Ali Ural’ın Şule Yayınlarından çıkan “Kana Karışan/Toplu Şiirler”i okuyunca yazıma Rimbaud ile başlama gereği duydum. Çünkü Rimbaud göremese de kendisinden yarım asır sonra şiir onun işaret ettiği çizgiye çoktan girmişti. İmgenin başköşede yer aldığı bu yeni şiir, ön kabulleri yıkarak sadece şairin özgürlüğüne odaklanıyordu. Şair nasıl yazarsa yazsın yeter ki yürekten yazsın, yeter ki hissederek yazsın, yeter ki önce kendisini sonra da dünyayı tanıyarak yazsın. Çünkü şiirin sezgisi de etkisi de burada yatıyordu.

“Ömer görse sus derdi senin kelimelerinde is var huzura çıkamaz/deryalar taşımadan batık ırmaklar giymeden çıplak/Malik’in oğlu Kaab’ı bahar aldatmıştı senin baharın nerede/dilsiz alfabesiyle çığrıştı akvaryum sesinden kurtul/Ebu Lübabe’nin nefesiyle bağla kelimelerini direğe”

“Kana Karışan/Toplu Şiirler” Ali Ural’ın ilki 1998, sonuncusu 2022 yılında yayımlanan beş kitabından oluşuyor. “Toplu Şiirler” tarzı eserleri farklı kılan temel husus şairin gelişimini hem kronolojik hem de üslup olarak görebilmektir. Bu durum muhteşem bir manzarayı kuş bakışı tecrübe etmek gibidir.

 

Ali Ural’ın şiirlerini düşündüğümüzde bazı ortak noktalar olduğunu görürüz. Öncelikle Ural’ın şiirleri bir imge sağanağını andırır. Şairlerin imgeyi belirli oranlarda kullandığını biliyoruz lakin Ural’ın şiirleri hemen her mısraında beliren güçlü imgeleriyle öne çıkar. Şair bu imgeler yoluyla güçlü çağrışımların kapısını aralar. Bu anlamda Ural’ın şiirlerini; okundukça çoğalan, okuyucunun dimağına göre şekillenen canlı bir evren olarak düşünebiliriz. Ural’ın kurduğu bu devasa imge evreni giderek genişleyen ve her daim canlılığını koruyan bir yapıyı andırır.

“şairle okur arasında sıçrar kaybolan balık/tutmak mı ne gezer dayanamazsın yazdıklarıma”

Şairin kullandığı söz sanatları ve teknikler arasında ironi, alegori, paradoks, ses tekrarları, ahenk/ritim, benzetme, gönderme, bilinç akışı, tekrar, öyküleme ve kısmen kafiye gelir. Aslında Ural’ın şiirleri söz sanatlarının çoğu için adeta bir geçit törenidir. Fakat imgeye yaslanmış ironi ile çağrışım hepsinin önünde gelir.

“yedi çift ayakkabım var ve nereye gideceğimi bilemiyorum/bilemiyorum kadranın altında ne var”

Ural’ın sır şeklinde beliren ilk mısraından itibaren şiirinin genişlediğini ve bilinç akışı yoluyla ilerlediğini fark edersiniz. Şiirlerin önemli kısmı bir “tema” etrafında örüleni fakat ilerledikçe bahse konu temanın sınırlarını aşarak bilinmeyen menzillere ulaştığını görürüz. Şair için bir martının, denizin, ağacın, suyun, kırmızı bir bisikletin, yıldızın, aynanın, ejderhanın, kanayan bir dudağın, dağın, makasın, külün, buzun, ateşin bambaşka çağrışımları vardır.

“bir yıldız bile yeterken başını döndürmeye/baş edemeyen koca bir gökyüzüyle/bir deniz var sudan korkan”

Ali Ural’ın her şairde bulunması gereken gözlem ve çözümleme yeteneğini çok iyi kullandığını görüyoruz. Sadece insanları değil hayvanları, bitkileri hatta eşyaları imge yoluyla hayata imliyor. Durumları veya duyguları eşleştirirken de benzerlikleri çok iyi yakalıyor. Bu imgeler ve alegoriler yoluyla dünyanın tüm hallerini âdeta resmediyor.

“nedir bu dağınıklık ciltlet bu adamları/sırtlarına numara vur yan yana durmayı öğrensinler/yan yana avlanmayı yanan kayıklarda”

 

Ali Ural’ın şiiri için şairin “ben”inden başlayarak çevreye doğru genişleyen modern lirik şiir tanımlaması yapabiliriz. İkinci Yeni ile itibarı iade edilen imgenin -80 kuşağıyla iyice içine çekilen bireyci anlayışı yerine- Ali Ural şiirinde modern insanın türlü hallerine oradan da toplumsal konulara kadar uzanan zengin bir yolculuğa dönüştüğünü görürüz. Dolayısıyla Ural’ın şiiri; muhatabını nazikçe sarsan, insanın ontolojik arayışlarını betimleyen, merhamete vurgu yapan, kimi halleri büyük bir incelikle eleştiren, haksızlıklar karşısında susmayan, unutulmaya yüz tutmuş değerleri hatırlatan güçlü bir şiirdir. Şiirin şairin dışında da gelişen bir yanı olduğunu görmek bakımından imgelerin nasıl çağıldadığını Ural’ın şiirlerinde tecrübe edebilirsiniz. Sözü uzatmaya gerek yok sanırım. En iyisi siz bu güzide eseri alıp okuyun. O vakit yukarıda kör topal anlatmaya çalıştıklarımız açıklığa kavuşacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.