Bilgelik hazinesi: Marifet Kitabı

Bilgelik hazinesi: Marifet Kitabı

Düşünce yaşamımız açısından, Mağripli büyük bilge İbn Arabi'nin eserlerinin çevrilmesi, okunması ve onlara ilişkin düşünsel-bilimsel araştırmaların...

A+A-

Düşünce yaşamımız açısından, Mağripli büyük bilge İbn Arabi'nin eserlerinin çevrilmesi, okunması ve onlara ilişkin düşünsel-bilimsel araştırmaların yapılması büyük bir şans, bir imkandır. Çeviri çalışmaları ve yayınları giderek genişliyor, çeşitleniyor ve zenginleşiyor.
Ekrem Demirli'nin karınca sabrı gerektiren Fütuhat çevirisi hayli ilerledi. Avni Konuk'un Füsus şerhi, artık okur halesi genişleyen bir külliyat olarak eskisinden daha çok ilgi devşiriyor. Mahmut Kanık'ın yetkin çevirilerine her gün bir yenisi ekleniyor. Vahdettin İnce'nin dilimize kazandırdığı İbn Arabi eserleri giderek çoğalıyor. İnsan, İz, Kitsan, Hece, Kabalcı ve diğer yayınevlerinin İbn Arabi kitaplığı genişliyor. İbn Arabi'yi doğru anlayarak, hissederek, yaşayarak ve istifade ederek okumanın önünde ciddi engellerin olduğu da ayrı bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Bir ön hazırlık, ön okumalar, zihinsel ve manevi bir açıklık olmaksızın, ehlinin kılavuzluğuna başvurmaksızın bu büyük Bilge'nin eserlerine nüfuz etmenin güçlüğü ortada. Ne var ki, bilgeler, kendisine samimiyetle yaklaşanı geri çevirmezler. Mutlaka bir kapı aralarlar.

İbn Arabi'nin özel grameri

İbn Arabi, halden ibaret olan, dile gelemeyen, dile gelmesi belirli bir izin dahilinde ve özel bir gramerle gerçekleşen tasavvuf irfanının, nazari sufizmin en çok eser telif etmiş, sonraki kuşakları ve yüzyılları en çok etkilemiş, en derinden kavramış olanıdır. Ön okumaları gerektiren bir irfan, bir düşünme dünyasına sahip. Sadece irfan sözlüğünün, geleneksel bilgeliğin içinden değil, hikmete yakın, hikmetin kokusunu almış Batılı düşünürlerin de eşliğinde okunması gerekebilir. Bizim bugünü, dolayısıyla yarını anlayabilmemizde, Sezai Karakoç'un deyişiyle 'bir İslam kültürü külliyatı olan' Risale-i Nur'u daha doğru ve derinden kavramamızda İbn Arabi okumalarının vazgeçilmez bir katkısı olacağı kesin.

İbn Arabi'nin elimizdeki en kapsamlı külliyatı olan, müellif nüshası, Türk-İslam Eserleri Müzesi'nde bulunan görkemli eseri, Fütuhat-ı Mekkiye'nin özetinden oluşan Marifet Kitabı (Kitâbu'l-Ma'rife) İz Yayıncılık tarafından okura sunuldu. Abdülazîz Mecdî Tolun ve Hüseyin Şemsi Ergüneş'in çevirisini, Ercan Alkan ve Osman Sacid Arı yayına hazırlamış. Geleneksel bilgeliğe ilişkin çok sayıda eser yayımlamış olan İz Yayınları'nın, İslam Klasikleri Dizisi, İlahiyat, Tasavvuf altbaşlığı altında okuyucuya sunulan bu son derece değerli eserde, Mağripli büyük bilgenin "bilinen ve yaygın olan düşüncelerinin izi rahatlıkla sürülebilir. Her ne kadar yazım tarzı ve iç örgüsü itibariyle çalışma birbirinden bağımsız birçok meseleden oluşuyor gözükse de konular arasında bir iç bütünlükten söz edilebilir. Tenzih konusu ile başlayan ve ibâdet dolayısıyla değinilen ilâh-ı mu'tekadla son bulan eserde, a'yân-ı sâbite, tecellî, tenzih-teşbih, zâhir-bâtın, halk-hak, vahdet-kesret, nur-zulmet, uluhiyyet-rububiyyet-ubudiyyet, kaza-kader, rü'yet gibi teorik tasavvufun konularına doğrudan ya da dolaylı olarak temas edilmiştir."

Eser, "konuşulamayan hakkında susmalı" önermesini hem doğrular hem yanlışlar biçimde, gerçekte dili, simge ve sessizlik olan hikmet'in, marifet'in, halvetle dolan bir gönülden taşması biçiminde okunabilir. Fütuhat, diğer eserleri gibi, geleneksel bilgelik sözlüğü'nde 'varidat' yani kalbe doğuşlar olarak ifade edilen, bir tür vizyonlardan, müşahedelerden oluşuyor. Mekke'de, kalbine yüklenen bu hikmetleri dile gelmesi... Açılmalar, fetihler... Fetih, zaten İbn Arabi'ye göre, 'benliğin kapılarının hakikate açılması'dır. İçtenlikle okuyanların da zihninde gerçeğe gedikler açılabiliyor.

Fütuhat'ın özellikle, 'Marifet Makamı' ve marifete ilişkin yedi ayrı ilmi, İbn Arabi'nin o kendine özgü manevi dilinden bize ulaşıyor. Dediğim gibi, bir hazırlık gerektiren, ön okumayı zorunlu kılan bu tür eserler için en azından Michel Chodkiewicz, Claude Addas, William Chittick, Rene Guenon, Fritjif Schuon, Seyyid Hüseyin Nasr, Gai Eaton gibi araştırmacı ve bilgelerin eserlerini, İbn Arabi yorumlarını okumak, tasavvuf kavramlarına aşina olmak gerekir. Bu gerekirliğin, bununla sınırlı kalmayıp, Derrida, Gadamer, Wittgenstein, Heidegger gibi düşünürlere, hatta pre-Sokratik filozoflara kadar uzanması umulur. Böylesi bir okuma biçimi, eserin sistematiğini, anlam katlarını, dilini, kavramlarını, ruhunu kavramayı mümkün kılabilir. Ama aslolan, bilgelerin hallerinin, vizyonlarının meyvesi olan bu türden eserleri, manevi bir arınma yolunun yareni olarak okumak, o niyetle ele almak, kalbi açmaktır.

İbn Arabi, "Bizim eserlerimiz, Kur'an'ın hazinelerinden gelmektedir." der.

Ve Fütuhat'ta, "bütün bu eserleri telif ederken, müellif olmak, eser yazmak gibi bir amaç gütmedim, sadece kalbimi sıkıştıran bir ilhamı aktarmak zorundaydım" diyerek, saf ve katışıksız ilham oluşuna atıf yapar. Yazarın/düşünürün, ilkin diline, durduğu yere ilişkin konuşması, geleneksel bir tutumdur. Mukaddimeler, dibaceler, geleneksel eserlerde, genellikle okurun, elinde tuttuğu eserin nasıl bir dili ve doğası olduğuna ilişkin temel bir bilgi vermekle kalmaz, neden böylesi bir eser kaleme alındığını da açıklar. Çünkü edeptendir; aynı konuda yeni bir eser genellikle yazılmaz, talikat veya derkenar yazılır. Ya da şerh yapılır.

Aşina olmayanlar, bizi okumasın

İbn Arabi'nin bu, bilgelik denizi olan Fütuhat'tan süzülmüş eseri de gösteriyor ki, bunlar varidattır, müşahededir, tadılmış, görülmüş, verilmiş hikmetlerdir. Bir tür te'vildir. Te'vil, 'evvele götürmek' demektir. Evvel, kökendir. Bilgeler, bizi, asıl kaynağa götüren elçilerdir. Birer hakikat elçisidir. Sunumda belirtildiği üzere, "havassın itikadını ele almak için yazdığı Kitâbu'l-ma'rife'de Fütuhat'taki birçok konuya kısaca değinen İbn Arabî toplam 295 mesele yazmıştır. Her iki kitap arasında, paralel bir okuma yapmak suretiyle görülebilecek belirgin bir benzerlik vardır. Nitekim eserin mütercimlerden, okuyucularımızın ismini Cilî'den yaptığı İnsan-ı Kâmil tercümesinden anımsayacakları Abdülaziz Mecdî Tolun (1865-1941) da, kitabı Fütuhat'ı okumayı kolaylaştıracağı düşüncesiyle tercüme etmeye başlamıştır. Dilimize Tolun ve Sofyalı Hüseyin Şemsi Ergüneş (1872-1968) tarafından kazandırılan eser alanın uzmanı iki genç araştırmacı tarafından yayına hazırlanmıştır."

İbn Arabi okumak isteyenlerin Osman Nuri Topbaş'ın belirlemesine kulak vermesi yerinde olacaktır: "Aşk, vecd ve istiğrak hâli öyle bir ummandır ki ancak ehline mâlum olan bir cilve-i Rabbânî'dir. Yine bu sır ilminden bir kısmını, rumuzlu bir şekilde de olsa satırlara aksettiren Muhyiddîn İbn-i Arabî'ye, ehlullâh büyük değer vermiş, ifâdelerinin derûnundaki kâbına varılmaz sırların hakîkatlerini seyretmişler, onu "Şeyh-i Ekber" diye yâd etmişlerdir. Bâtınî âlemden uzakta olanlarsa bu nükteyi çözemedikleri için, onu küfürle ithâm etmişlerdir.

Eğer sırlara tahammül edecek dost ve sırdaş bulunmazsa, susmak evlâdır. Çünkü herkese aklının erebileceği ölçüde söz söylemek gerekir. Yoksa hâlden anlamayana hikmet ve mârifetten bahsetmek, hakîkate zulmetmektir. Bu itibarla Muhyiddîn İbn-i Arabî, hâlimize âşinâ olmayanlar, eserlerimizi okumasınlar, buyurmuştur."
Sayı: 34
Bölüm: Tasavvuf

Zaman Kitap


Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.