Salih Sedat Ersöz

Salih Sedat Ersöz

Çanakkale’den Yeşil Vatan’a ve hüzünlü hafta

A+A-

TYB Konya Şubesi’nin geçtiğimiz Cumartesi günü gerçekleştirilen kültürel etkinliği son derece dikkat çekici bir özellikte idi.

İbrahim Dıvarcı kardeşimin düzenlediği etkinlikte Yönetmen Mehmet Balaban’ın yapmış olduğu “Orman Vatandır Çanakkale Ruhu” isimli belgesel filmi izledik.

Mehmet Balaban gerçekten son derece çarpıcı, oldukça ilginç, izleyenlerin üzerinde kuvvetli tesir bırakan, etkilendiğimiz başarılı ve önemli bir çalışmaya imza atmış.

Tarım ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü ile birlikte hazırlanan belgeselin, “birazdan size anlatılacaklar efsaneler veya gerçeklerden esinlenilmiş kahramanlık hikâyeleri değil, bizzat hakikatin kendisidir”  ifadeleri ile başlaması alışılmışın dışında farklı bir mesaj vereceğinin işaretiydi.

Önce Çanakkale’de vatanı korumak için canlarını veren kahraman ecdadımızın ve arkasından itfaiye erlerimizin ve ormancılarımızın yanan ormanlarımızı söndürmek için gösterdikleri olağanüstü çabalarının görüntüleri eşliğinde dinlediğimiz şu cümleler konunun ehemmiyetini açıkça ortaya koymaya yetiyordu.

“Onlar Çanakkale’de üzerlerine yağan bombalara aldırış etmeden vatan uğruna şehit oldular. Torunları ise yakılıp yıkılmış vatanlarını yeniden diriltmek için fidanlara sarılıp savaşın izlerini sildi. Vatanı korumak için de Çanakkale’deki şehit atalarıyla aynı ruhla ateşlerin üzerine koşarak canları pahasına ormanları savundular. Kanla canla kurtarılan bin bir emekle yeşertilen toprakların aynı ruhla yeniden savunulmasına ve hiç pes etmeden tekrar tekrar küllerinden doğmasına tanık olundu.”

İzlediğimiz görüntüler ve dinlediğimiz bu cümleler Çanakkale’de yedi düvele karşı vatanımızı nasıl korumuş isek, şimdi de yanan ve yakılan ormanlarımızı yani yeşil vatanımızı da aynı ruhla korumaya devam etmeliyiz mesajı veriyordu.

Çanakkale savaşında şehit düşen 253 bin canımızı anarken içimiz nasıl yanıyorsa yanan ormanlarımızın kül oluşunu izlerken de aynı acıyı hissediyoruz.

Denizlerimiz mavi vatanımız olarak ne kadar değerli ise ormanlarımız da yeşil vatanımız olarak o kadar değerlidir. Zira yeşil vatan 85 milyonun akciğeridir. Akciğer olmadan bir insanın yaşaması nasıl mümkün değil ise yeşil vatan olmadan da milletin sağlıklı yaşaması mümkün değildir.

Vatan kuru bir topraktan ibaret değildir. Karasıyla, suyuyla, ormanıyla bir bütündür vatan… Bunların hepsini korumak üzerimizdeki en büyük bir görevdir.

Bu bakımdan ormanlarımızın yani yeşil vatanımızın korunmasının Çanakkale’de vatanın işgalden korunması kadar önemli olduğu vurgulanan belgeselde böylesine bir benzetme yapılması oldukça çarpıcı ve ilgi çekici bir özellik kazanmıştır.

Geçmişte vatanımızı işgal etmek isteyen düşmanlarla savaşılan bu topraklarda bugün orman yangınları ile savaşıyoruz. Bu yangınları da çoğunlukla yine bizi zayıflatmak isteyen ve terör örgütü olarak faaliyet gösteren düşmanlarımız çıkartıyor.

Ormanlarımızın korunması ve yanan ormanlarımızın kurtarılması için göstermemiz gereken direnç, Çanakkale’de düşmana karşı gösterilen dirençle aynı ruhun ifadesidir.

Önce Çanakkale’de kazanılan zaferi sonra da Çanakkale’de düşmana geçit vermeyenlerin torunlarının yeni mücadelesi olan orman yangınları ile savaşmayı görüntülerle ve uzmanların görüşleri ile anlatan belgesel filmdeki Yönetmen Mehmet Balaban’ın yapmış olduğu bu bağlantı başarılı bir şekilde uygulanmış.

Belgesel filmde verilen önemli mesaj şudur:

“Yurdun dört bir yanı vatan toprağıdır. Her bir karış toprak kutsal bir emanettir. Çanakkale’deki yangında tüm ülke seferber olmuştur. Şehitlerimizin aziz hatırası ile dolu bu topraklarda yükselen ormanlar yandı mı bütün bir ülkenin canı ciğeri de beraberinde yanar. Çanakkale’de atalarımız düşmanla nasıl savaştı ise biz de aynı ruhla orman yangınları ile mücadele ediyoruz. Onlar vatanı kurtardı biz de canla başla yeşil vatanı savunuyoruz.”

“Vatanın korunması için, vatana sahip çıkılması için can vermiş olan şehitlerimizin kanlarıyla sulanmış o topraklarda yetişen ağaçlar bizim için o şehitlerimizin bize bıraktıkları bir emanettir. Askerlerimiz bu vatan toprakları düşman eline geçmesin diye, vatan toprağı kaybolmasın diye mücadele ederken hayatını kaybettiğinden dolayı onlara şehit diyoruz. Bizim ormanlara bakış açımız da aslında aynı… Biz ormanı vatan kabul ediyoruz. Ormanın korunmasını vatan savunması olarak kabul ediyoruz. O yüzden ormanları korurken hayatını kaybedenlere şehit diyoruz.”

Şehitlerimizin aziz hatıralarının yanıp kül olmaması için büyük bir gayretle ve fedakârlıkla çalışmak gerekiyor. Orman kahramanları bu bilinçle ateşin üstüne korkusuzca yürüyor ve alevlerle Çanakkale ruhu ile mücadele ediyor.  

Yangınla mücadele ederken şehit düşen orman kahramanlarının da anıldığı belgeselin son bölümünde vurgulanan bir husus bizleri son derece memnun etmiştir.   

Yanan ormanların imara açıldığına dair haberlerin aksine ormancılarımızın yıl boyunca yanan alanları tekrar ağaçlandırmak için büyük bir özveriyle çalıştıklarını görüntüleri ile görmek ve yetkililerin açıklamaları yüreğimize su serpmiştir.

“Vatandaşlarımızdaki bu duyarlılık, kanunlardaki ormanları koruyucu ibareler ve Orman Genel Müdürlüğünün bu operasyonel gücü olduğu müddetçe kimse endişelenmesin ki yanan alanların bir metre karesi dahi başka bir amaçla kullandırılmadan yeniden ağaçlandırılacaktır. Bu dün böyleydi, bugün de böyle, bundan sonra da böyle olacaktır.”

Belgesel filmde verilmek istenen ormanın vatan olduğu ve Çanakkale ruhu olduğu mesajının dalga dalga yayılmasını temenni eder, başta filmin yönetmeni Mehmet Balaban olmak üzere emeği geçen herkese, etkinliği düzenleyen ve çok güzel projelere imza atan İbrahim Dıvarcı kardeşime ve TYB Konya Şubesi başkan ve yetkililerine şükranlarımı sunuyorum.

***   ***   ***

Son birkaç gün içinde çok müteessir olduğumuz hüzünlü haberler arka arkaya geliyor.

Önce kendisini yakından tanıdığım ve çok sevgi, saygı duyduğum Hacıveyiszade Mustafa Efendinin torunlarından Prof. Dr. Mustafa Sabri Küçükaşçı hocamızın kalp krizinden vefat haberini aldık. Aynı gün Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı hocamızın vefat haberi geldi.

Hemen bir gün sonra da Konya Büyükşehir Belediyesinde mesai arkadaşım olan samimi güzel insan, değerli dostum Salih Aydın kardeşimin bir trafik kazası sonucu eşiyle birlikte vefat ettiği haberini almak hüznümü kat kat arttırdı.

Her vefat haberinde ölümün bize ne kadar yakın olduğunu hissediyor ve ölüme her an hazırlıklı olmamız gerektiğini anlıyoruz. Nasıl olsa hepimiz öleceğiz. Cenab-ı Hak imanla göç nasip etsin de ebedi azaptan bizleri, yakınlarımızı ve sevdiklerimizi korusun. Sevdiklerimizle cennetinde buluştursun İnşaAllah… 

Bu dünya imtihanını tamamlayarak ebedi olan ahiret hayatına irtihal eyleyen Küçükaşçı ve Uzunpostalcı hocalarım ile Salih Aydın kardeşime Allah’tan rahmet diliyor, mekânlarının cennet bahçesi olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Sağlıklı ve mutlu yarınlar diliyorum.      

 

Kaynak: https://www.konyayenigun.com/canakkaleden-yesil-vatana-ve-huzunlu-hafta

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.