Celâleddin Kişmir veya Düşen Bir Kültür Yaprağı

Celâleddin Kişmir veya Düşen Bir Kültür Yaprağı

Celâledddin Kişmir de vefat etti. Konya kültür çınarından, sararan bir yaprak daha toprağa düştü. M. Ali Uz bey, "Konya'ya Kültürüne Hizmet Edenler"inde...

A+A-

Celâledddin Kişmir de vefat etti. Konya kültür çınarından, sararan bir yaprak daha toprağa düştü. M. Ali Uz bey, "Konya'ya Kültürüne Hizmet Edenler"inde ona, "Yaşayanlar" bölümünde yer vererek, "Mustafa Ataman'ın vefatından sonra, en tecrübeli ve en eski gazeteci olarak o kaldı. " diye satırlarını bağlamıştı . İşte o da ebediyete göçtü. Allah rahmet eyleye.
Öğrencilik yıllarımdan beri tanışırdık. Önceleri memurluk, belediye turizm müdürlüğü görevlerinde bulunmuştu; Ama ben onu kütüphane müdürü olarak tanımıştım. Sevip saydığım Şeref Kişmir hocamızın kardeşi olması da onunla dost olmamı pekiştirmiştir diye düşünüyorum...
Yazardı.. Kitapları vardı. İmzasını taşıyan yazıları daha önce de var ama, ben onu Yeni Konya'daki günlük köşe yazarından takip ettim. Kısa, az, öz yazardı. Kalemi, her konuya girip-çıkardı. "Konya" kovanından parmak parmak bal çıkarırdı. Okuduğu ve gidip gördüğü için, Doğu'yu bilir, Batı'yı tanırdı. Bunun için de, zevkle dinlenilir ve okunurdu. Söylemekten çok dinlemeyi; Konuşmaktan çok yazmayı tercih eden bir mizacı olduğunu söylemekle, yanıldığımı sanmıyorum.
Ona dair duygu ve düşüncelerimin yumağını çözerken, bir güzelliğini daha hatırlıyorum; Seyyar kütüphane olarak kullanılmak üzere bir otobüs almaya muvaffak olmuştu, o yıllarda.. Şoförü, memuru vardı; Belli bir takvim ve programı göre, şehrin en kenar semtlerine kadar giderdi. Mahallenin kadını, erkeği, çocuğu, yetişkini o mavi boyalı kütüphane otobüsünü dört gözle beklerdi. Her zamanki yerine yanaşınca, hemen etrafını çevirerek sıraya girerlerdi. Görevlisi, kapısını açıp, önce iâdeleri alır, karta işler; sonra da yenilerini verirdi. Yeni, buluşan mahallelilerin sevinçli hallerini görmeliydiniz. Heves ve heyecanla bağırlarına bastıkları kitapla, evlerine dönerlerdi. Kişmir, hayli zahmetli bu hizmetle, halka balık yedirmiyor, balık tutmayı öğrenmelerini sağlıyordu.. Seyyar kütüphanenin, civar köy ve kasabalara da gittiği olurdu. Ama hiç unutmuyorum, bir seferinde, yolun dar ve kaygan olması sebebiyle otobüs, yandaki metrelerce derin uçuruma yuvarlanmıştı. Hele şükür ki, içindekilere bir şey olmamıştı. Otobüs, teknik imkân ve ödenek kıtlığı sebebiyle orada uzunca bir süre öylece kalmıştı. Çaresizlikten daralan Celâleddin Bey, bir gün Yeni Konya'daki köşesinde, kültür taşıyıcısı otobüsü, yuvarlandığı uçurumdan bir türlü çıkaramamaktan duyduğu derin üzüntüyü acı acı dile getirdiğini hatırlıyorum... Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum; Çıkarıldı, bakım ve onarımı yapıldı. Tekrar, kendisini dörtgözle bekleyen tiryakilerine kitap ulaştırmak için yollara düştü.
Onun, unutamadığım bir alışkanlığı vardı; Sabit fikirli, fanatik düşünceli değildi ama nedense adını, "Celâlettin" değil de, "Celâleddin" şeklinde yazmaya çok özen gösterirdi. Böyle yazılmasını da isterdi. Anlam farkından dolayı mı idi, bilmiyorum...
Konya Turizm Derneği'nin üyelerindendi. Derneğin yapılması kararlaştırılan ilim, kültür ve sanat faaliyetlerinde görev alırdı. Mevlâna İhtifalleri'inde, At Yarışları'nda, Cirit Oyunları'nda, Gül Yarışmaları'nda, Âşıklar Bayramları'nda, onun bir tutam da olsa tuzu vardı.
Yazılarında zaman zaman sertliği hissedilen kalemine rağmen, son derecede mütevazi bir hali vardı. Halim, selim insandı. Nitekim köşe yazılarının üst klişesi "Karınca Kararınca" idi.
Temiz giyinir, tertipli yaşardı. Çalışanlarından da, daima böyle olmalarını isterdi. Görevine düşkündü. İngiltere'deki kütüphanelerde tetkiklerde bulunmuştu. Müdür olunca, onca imkânsızlıklara rağmen şehirdeki kütüphane sayısını on altıya çıkardı. Çocuk kütüphanelerinin çoğalmasına bilhassa özen gösterdi.
Eşini kaybettikten sonra İstanbul'a yerleşti. Emekliliğini istediyse de Genel Müdürlüğü onu kaybetmemek için, dilekçesini uygulamaya koymadı. İstanbul İl Halk Kütüphanesi'nde müdürlük, Süleymaniyye'de müdür yardımcılığı yaptı. Edirnekapı ve Bakırköy Halk Kütüphaneleri, onun zamanında hizmete girdi. 1983'de emekliye ayrıldı. Ama ömür verdiği mesleğinden kopmadı; Kıymetini bilenlerce, Galatasaray Lisesi Müdürlüğü'ne getirildi.
Evinde, zengin özel bir kütüphanesi vardı. Konya'ya dair eski, yeni kitaplar ağırlıkta idi; Yıllar önce, Ferzan'de Bey'in eliyle sevenlerine meraklarına ulaştırmıştı.
Son görüşmemiz Konya'da olmuştu. Mehmet Önder Hoca'nın cenazesinde buluşmuştuk. Hayli rahatsız idi. Ama, kadim dostuna son görevini yerine getirmek için ta İstanbul'dan kalkıp gelmişti.. Durgundu, solgundu. Yüzünde, yılların verdiği yorgunluğun yanısıra, bir can dostunu daha kaybetmenin derin acısı vardı, belli. O gün çektiğim ve sizlerle paylaştığım fotoğraflarında göreceksiniz.
Celâledddin Kişmir'in göçüşü ile Konya'nın kültür çınarından, sararmış bir yaprak daha toprağa düştü, demiştim. Daha önce düşen niceleri gibi.. Bu gür ve devasa çınarın dallarında yeni yapraklar açacak, muhakkak; Ama, onlar acaba sararıp düşenlerin yerini doldurabilecekler mi?.. Ve yeni açılan yapraklar, güneşin yakıcılığı karşısında altına sığınanlara, onlar gibi koyu ve geniş gölgeli olabilecekler mi; Onlar kadar serinlik verip, dinlendirebilecekler diye mi soruyorsunuz?.. Niye olmasın ki? Konya'nın kültür çınarı da, mübarek eller tarafından dikilmiş. Müberrâ kişilerin gayretleriyle, himmetleriyle sulanmış. Kökü çok derinlerde.. Yeni yapraklar Sünnetu'llah'a tâbi; Çınar cömert. Rabbimin ihsanı ise, nâmütenâhî.. Öyle ise meyus, mükedder ve mütereddit olmaya hiç gerek var mı?
Merhaba 12.05.2008

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.