D. Mehmet Doğan: “İmge”nin imajına tükürmek!
D. Mehmet Doğan: “İmge”nin imajına tükürmek!
İmaj, imge kelimeleri hakkında daha önce yazmıştım. Türk Edebiyatı dergisinin ağustos sayısında “Âşık Veysel’in Şiirlerinde İmge ve İmajlar Dünyası” başlıklı yazıyı görünce, bir daha yazmak ihtiyacını hissettim.
*
“Şiirde ‘imge’ esastır” diye yazdı şair.
"Doğrusu image'dir, a'yı unutmuşsun", dedim.
"Nasıl olur? Yazım Kılavuzu’nda öyle yazıyor!" diye karşılık verdi.
Cevabım “Fransızların imlâsında ise ‘image’ yazılıyor! taklitlerden nefret ederim. Aşağılık bir taklitçi olmaktansa orijinalini tercih ederim!” oldu.
“Ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu marifet!” sözü, çalıp çırpma işiyle meşgul olanların, araklamacıların, bilhassa yankesicilerin şiarı olmalıdır.
1932’de başlatılan “dil devrimi” hayli kalabalık bir araklamacı dilci güruhu ortaya çıkarmıştır. Bunlar dilimizi kesip biçerek, masa başında kelime uydurarak, yahut da yabancı dillerden apardıkları kelimeleri Türkçe imiş gibi yutturarak geçimlerini sağlamışlardır. Bunların en yukarıdaki kesimi 1930’larda ömür boyu milletvekili yapılmış, hatta bir kısmı vekil iken terki dünya eylemiştir.
Türkiye’de “dilci” imajı bu yüzden müsbet çağrışımlar uyandırmaz. “Dilci” lâfının birçok suratda ekşimeye yol açtığının şahidiyim.
Dilciler “imaj” kelimesine belki de bu yüzden operasyon çekmişlerdir! Nasıl mı?
Fransızca “image”ı, yani “imaj”ı alıp bir harfini atarsanız ne olur? (Sondaki ‘e’ telaffuz edilmez.) Bizim araklamacı dilciler, Fransızın okumadığını okumak ve fakat 'm’den sonra gelen ‘a’ harfini düşürmek sûretiyle müthiş arıtılmış bir tilcik türetmişler! (“Tilcik” uydurmacılık tarihinde “sözcük”ün atasıdır).
Hadi onlar “türetmişler” ya, asıl işi halis kelimelerle olan edebiyatçılar? Bu dandik üreticilerin uydurmalarını sorgulamadan neden baş tacı etmişler?
Fransızcadan “imaj” kelimesini 19. yüzyılın sonunda ödünç almadan önce bu anlamı karşılayan kelimemiz yok muydu?
Meşhur lügatçimiz Şemseddin Sami 1901’de Kamus-ı Fransevi’de image/imaj’ı şöyle çeviriyor: Sûret, tasvir, mesel, şekil. Eşyanın suda ve aynada görünen aksi sûreti. Hayâl, tasavvur. Timsâl. Çehresinde beşaşet (güleryüzlülük) olmayan bârid (soğuk) insan. Bir şeyin zihinde hâsıl ettiği âni veya sürekli tesir, fikir, şekl-i zihnî (zihnî şekil). [ed.] İbarenin içindeki teşbihat (benzetmeler).
Daha tasarruflu karşılıklar için Hasan Bedreddin Fransızcadan Türkçeye Küçük Kamus’una bakabiliriz: Çehre. Sûret. Tasvir. Hayâl, timsal. Remiz.
Buradan image kelimesine bir hayli anlam yüklendiğini çıkarıyoruz. Bunlardan hangisi Türkçede kullanılmıştır? Bunu da Türkçe sözlüklerden anlamaya çalışabiliriz.
İmaj hayali, sûreti, timsali, remzi ortadan kaldırmadan kullanılırken, arıdılin “imge”si ortaya sürülmüştür. İmge’ye ilk olarak 1935’te yayınlanan Türkçeden Osmanlıcaya Cep Kılavuzu’nda rastlıyoruz. Oradaki karşılığı emare ve remz. 1942’de Felsefe ve Gramer Terimleri’nde bir de bakıyoruz imge “hayâl” olmuş! Daha sonra da neler neler olmuş!
Türkçede “im” diye bir kelime var mı? “Var” denilebilir. “İmi timi kalmamak” deyiminde geçer. Burada belirti, emare anlamı var. Fakat bu kelime eski kullanma değerini kaybetmiş, tedavülden düşmüş. Hadi kökü kabullendik. Ya “ge-ga” eki? İsimden isim yapan böyle bir ek yok!
Hadi diyelim, im vardı, -ge’de olsun!
Eğer Fransızın image’ı olmasa idi, bunu yutabilirdik! Bu kadarını yutmak da kolay değil hani!
Hayale imaj veya imge dedik de, “hayal edememek”e, “hayal gibi”ye, “hayal kırıklığı”na, “hayal gücü”ne, “hayal kurma”ya, “hayal meyal”e, “hayal olmak”a, “hayale kapılmak”a, “hayal oyununa”…ne dedik?
Şehir ve mimari bahsi açıldığında edebiyatçılarımız estetiği, tarihî çevreyi, geleneği ön plana çıkararak konuşuyor, buna mukabil dilin mimarisi, estetiği, tarihî arkaplanı nedense dikkate alınmıyor. Mimarî konusunda sadece konuşabiliriz, yapmaya gelince bizlik bir şey yok. Buna mukabil dil konusuna dikkat etmekten öte sonuçlara varmak bizim elimizde. Bunun yaptığımız işin bir parçası olduğunu söyleyebiliriz.
Bugünün sözlüklerinde “imaj”ın manası-manaları nedir?
imaj. [Fr.i.] 1. Hayâl. 2. Görüntü, sûret. İmajlar alınırken atlamalar, kusurlu çekimden kaynaklanan görüntü problemleri de vardı-M.Koç 3. Bir kişi veya şeyle ilgili oluşan kanaat, temsil. 4. Fikir, tasavvur. 5. Teşbih, metafor. Bu imaj sisteminde av ve muharebeden gelen unsurlar birbirlerinin tamamıyla aynıdırlar-Tanpınar 6. [ruh.] Bir hissi uyandıran şey ortada olmadığı hâlde, bu hissin şuurda yeniden belirmesi, sembol (uyd.imge).
İmaj kelimesi ile bir takım deyimler, terkipler de günlük dilde ve hatta yazı dilinde kullanılıyor. Mesela “imaj yapmak”, “imaj oluşturmak”, “imajı iyi-olumlu, yahut bozuk-kötü olmak”.
Şimdi kimse çıkıp da imge yaptım, imge oluşturdum, imgem iyi vs. diyebilir mi.
Uydurmacılıkta asıl mesele, kelime (işaret) değişince, işaret edilen anlamların bu kelimenin ifade alanına kendiliğinden gireceği hakkındaki temelsiz düşüncedir. “İmge”de bunu kolaylıkla görebiliyoruz. İmaj hayali, sureti, teşbih, tasavvuru silemedi. İmge de imajı dilimizden kovamadı. Tek kelime üzerinden konuştuk. Birçok kelime sözkonusu olunca dilde, hatta zihin dünyamızda nasıl bir teşevvüş ve kargaşa meydana geldiğini görmemiz gerekiyor. Dilciler bundan kaçınıyor. Onlar “kökü bulduk, eki uydurduk, yabancı bir kelimeyi karşıladık, teknik olarak mesele yok” diyorlar. Fakat kelimelerin dünyasında bu iddianın bir karşılığı yok. Edebiyatçılar, düşünce adamları, kelimeler üzerinde tasarruf ederek hayat bulmasını sağlayanlar, konu üzerinde ciddiyetle düşünmeli ve Türkçenin geleceğinin buna bağlı olduğunu gözden kaçırmamalı.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.