EY ŞEHİR!
Bu şehir bir dönem Türk İslam medeniyetine başkentlik etmiş bir şehirdir. Bin yıldır bu büyük medeniyetin yücelmesine mekân vazifesi görüyor.Bu şehirde...
Bu şehir bir dönem Türk İslam medeniyetine başkentlik etmiş bir şehirdir. Bin yıldır bu büyük medeniyetin yücelmesine mekân vazifesi görüyor.Bu şehirde neredeyse her gün bir kültür faaliyeti bir panel bir sohbet halkası teşkil edilmektedir. Bir çok vakıf, dernek ve sendikanın çeşitli kültür etkinlikleri olmakta ve bir şekilde insanlar tenvir edilmeye çalışılmaktadır. Bu şehirde özellikle Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi ve Konya Aydınlar Ocağı olmak üzere kültürün nabzını tutan bir çok mühim kurum var. Bunlar hiçbir ücret istemeden, her türlü fedakârlığı yaparak kültüre, geçmişe hizmet etmeye devam etmektedir. Böylece bu şehre olan vefa borcunu ödemeye çalışmakta ve böyle bir niyet taşımaktadır. Bu gönüllü kuruluşlar, resmî kuruluşların yapması gereken, belediyelerin kültür birimlerinin yapması gereken kültürel faaliyetleri yaparak bu şehrin kültür dokusuna imzalarını atmışlar ve bu karşılıksız vazifelerine devam etmektedir. Bu şehirde Büyükşehir Belediyesinin Sosyal ve Kültür İşleri Dairesi ve diğer belediyelerin kültür müdürlükleri var. İl Özel İdaresi var. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü var. Onların kültürle ilgili görevlerini Konya Aydınlar Ocağı gibi, Türkiye Yazarlar Birliği gibi kültür ve medeniyete endeksli gönüllü kuruluşlar yapıyor. Onlar bundan asla şikâyetçi değiller. Fakat bu konularda resmî kurumların da onlara destek çıkması gerekmez mi? Bu şehirde onlarca yazar var. Kültür adamı var. Onları görmezden gelmek kimseye yakışmaz. Maalesef resmî kurumların bir kısmı gastronomi turlarıyla bir kısmı bu şehre olan borcunu tamamlamış gibi denizaşırı diyarlara kültürümüzü fazlaca tanıtmayacak işlerle uğraşıyorlar. Konya'ya Japon bahçesi güzel de Japonya'ya semazen anıtı (acaba heykeli mi?) ne kadar bizi tanıtır, Japonlara ne kadar bizden bir şeyler verebilir? Sadece şekilcilik mi bu?Büyükşehir Belediyesi hangi kitapları basmış? Bunlar niye satış büfelerinde bulunmaz? Yoksa sadece adı mı var? Sadece göstermelik olarak mı bu kitaplar basılıyor? Bu şehirde Mevlâna'dan başka değerler yok mu? Herkes hak ettiği mevkide mi? Birileri gölgede kalma korkusuyla birilerinin bir yerlere gelmesini istemiyor mu? İnsanlık bu kadar bencilleşti mi?Ey şehir sana ne oldu? Sen bu kadar vefasız olamazsın. Sen kendini bu kadar reddedemezsin. Geçmişteki onlarca değeri bir değere indiremezsin. Sen sana hizmet edeni unutamazsın. Sen yağcılığı, yardakçılığı ödüllendiremezsin. Eğriye eğri, doğruya doğru diyeni hedef tahtasına oturtamazsın. Bu işlerin bir orta yolu olmalı. Doğru, siyah ile beyaz aynı renk değildir. Ama gri de farklı bir renktir tıpkı siyah veya beyaz gibi. Niçin siyah ile beyazı karıştırıp gride buluşmak arzusunu duyarız. Oysa bu üç renk de birbirinden farklı renklerdir. Önemli olan siyaha siyah, beyaza beyaz demek değil mi? Yani gerçeği doğru teşhis etmek, doğru olanı doğru görmek icap eder. Siyah olan bir rengi kabul etmeyip gride anlaşmak ne kadar yanlışsa fikirleri hamurlaştırmak da o kadar yanlıştır. Doğru her yerde doğru, gerçek her yerde gerçektir. Anlaşmak adına doğruya yanlış, yanlışa da doğru denir mi hiç.Ey şehir, sen doğruları doğruca belirtmelisin. Yanlışları da "yanlışlama"dan vazgeç artık.
Memleket 16.05.2009
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.