Kadîm Şehirler Urfa ve Mardin
Hadim'in Küplüce Köyü'nde kiraz bahçeleri ve yeşillikler arasında geçirdiğim 4 günlük dinlencenin ardından hemen TYB Konya Şubesi'nce geleneksel hale...
Hadim'in Küplüce Köyü'nde kiraz bahçeleri ve yeşillikler arasında geçirdiğim 4 günlük dinlencenin ardından hemen TYB Konya Şubesi'nce geleneksel hale gelen "Yazacak Çok Şeyimiz Var" gezisi mucibince Urfa'ya hareket etmek, beni oldukça yordu. Ayak mantarına şifa Göksu'nun kaynak sularında serinlenirken, Yerköprü Şelalesi'nin o güzel nağmeleri arasında piknik yapmak fikri gerçekten çok hoştu.
Hadim'de kirazın tadına doyamazken, kendimi birden Urfa Balıklıgöl'de şiir akşamlarında buldum. Akşamları şiirin efsunlu nağmeleri arasında gezinirken, gündüzleri Şanlıurfa'nın kadîm tarihî evleri, cami, türbe ve medreselerinin muhteşemliği karşısında âdeta büyülendik! Urfa Kalesi'nden şehri ve Balıklıgöl'ü seyretmek bir başka güzellikteydi.
İki sefer niyetlendiğim fakat bir türlü nasip olmayan Peygamberler Şehri Urfa'yı ve Balıklıgöl'ü görmek, demek ki bu geziye nasipmiş. Bu arada Mardin'i de unutmamak gerekiyor. Kadîm şehirler olarak Urfa ve Mardin, tarih katliamının yaşanmadığı illerimizden. Selçuklu'ya payitahlık yapmış Konya ile Güneydoğu Anadolu'nun şirin illeri Şanlıurfa ve Mardin'deki tarihî yapıları karşılaştırdığınızda; Diyâr-ı Mevlâna Konya'daki tarihe sahip çıkamadığımız gerçeği ile yüzleşiyorsunuz. Konya merkezde tarihî eserlerimiz katliama uğrarken bunun bir örneğini Bolu'da görmek mümkün. Peki tarih, Urfa ve Mardin'de bize uzaklardan bir şeyler fısıldar gibi bütün haşmetiyle neden ayakta? Mardin, binlerce yıllık geçmişinden getirdiği kültürel birikim ve mimari mirasıyla, göreni âdeta büyülüyor. Dünyanın üçüncü sit şehri olan eski Mardin'i gezerken evleri, camileri, medrese, kervansaray, manastır ve kiliseleriyle duvarlarına işlenen taş işleme sanatının güzelliğine doyamıyor, o taşlara dokunurken gözünüzü bir türlü o ince işlemelerden ayıramıyorsunuz! Açıkhava Müzesi'ni andıran Mardin'i gün batımında seyrederken bir başka güzelliği yakalıyor ve lambalarla aydınlatılan Mardin Kalesi ve evleri, bütün ihtişamıyla ortaya çıkıyor. Yukarı Mezopotamya ayağınızın altında ve geceleri, Suriye sınırı ile Mardin'in köylerinde parıldayan ışıklar ovaya ayrı bir güzellik katıyor. Mardin'in "ayna"sı olan Midyat ile Nusaybin'i göremediğim için üzgünüm.
Bu arada Mardin'e 30 km. uzaklıkta bulunan Eski Mezopotamya Bölgesi'nin en ünlü kenti iken, bugün küçük bir köy yerleşimi haline gelen Dara Ören Yeri'nde; İmparator Anastasios'un (İsa'dan sonra 491-518) girişimi ile 506 yılında kurulmuş ve askeri amaçlı bir garnizon şehri olarak yaptırılmış olan iç kaledeki su sarnıçları, zindan ve kaya evleri büyük dikkat çekiyor.
Mardin mutfağının başköşesine oturtulan kaburga dolmasının tadına Kaburgacı Selim Amca'da bakarken, burada Mardin Vali Yardımcısı Osman Nuri Canatan ve İl Müftüsü Mehmet Kızılkaya ile tanıştık. Mardin'de bizi çok iyi şekilde ağırlayan Mardin Valiliğine, gezilerimizde bizi yalnız bırakmayan İl Emniyet Müdürlüğü ile Polisevi yetkilileri ve mihmandarımız Arkelog Yalçın Bey'e teşekkür ediyorum.
Ayrıca Şanlıurfa Valiliği öncülüğünde ŞURKAV ve TYB Şanlıurfa Şubesi işbirliği ile düzenlenen "Balıklıgöl Şiir Akşamları" na katılmamızdan dolayı bize teşekkür belgesi veren ve Urfa'da bizi son derece güzel ağırlayan Şanlıurfa Valisi Yusuf Yavaşcan ile TYB Şanlıurfa Şube yetkililerine teşekkürü bir borç biliyorum.
Şanlıurfa ve Mardin'i asla unutmayacak, sizleri çok özleyeceğim..
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.