Konya Ya Da Niğde

Konya Ya Da Niğde

Sabah altıda yola çıkıyorum. Sokağa adımımı atar atmaz Konya'nın genizleri yakan, ciğerleri zorlayan o kirli havasının içinde buluyorum kendimi. Kendimi...

A+A-

Sabah altıda yola çıkıyorum. Sokağa adımımı atar atmaz Konya'nın genizleri yakan, ciğerleri zorlayan o kirli havasının içinde buluyorum kendimi.
Kendimi bildim bileli çözülemeyen, çözülmek istenmeyen "Hava Kirliliği Sorunu"yla ilgililere bir güzel döşeniyorum zihnimde. İnsan sağlığını hiçe sayan, şehrin sorunlarını halletsin diye seçtiğimiz ya da atadığımız bu insanların bu havayı soluyup solumadıklarından şüpheliyim. Nazi Almanya'sında gaz odalarına hapsedilmiş ağır ağır zehirlenen bir Yahudi gibi hissediyorsunuz kendinizi... Elimizdeki doğalgaz nimetini kullanamıyoruz çözüm için. Bacalardan pislik akıyor, şehrin çarpık yapılanması ve planlaması sirkülasyonu önlüyor.

Saat sekize kadar bu zehirli havayı soluduktan sonra şehirden ayrılıyoruz ve bir "ohh..." çekerek Niğde yoluna düşüyoruz.

Niğde ile ilgili Faruk Nafiz Çamlıbel'in "Han Duvarları"ndan mısralar geliyor aklıma:

"Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,

Bir dakika araba yerinde durakladı.

Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,

Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...

Gidiyorum gurbeti gönlümde duya duya,

Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.

...

Bir sarsıntı uyandım uzun süren uykudan;

Geçiyordu araba yola benzer bir sudan.

Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu,

Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu:"

...

Şair Faruk Nafiz, yaşadığı dönemde "Yaylı" denilen ve atların çektiği arabayla ne kadar zamanda ulaştı Niğde'ye bilemiyorum; ama biz öğleye doğru Bor'u geçip Niğde'ye ulaşmıştık.

TYB Konya Şubesi yönetimi olarak bir "hayırlı olsun" ziyareti için on iki kişilik bir grupla Niğde Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Köseoğlu'nun yanındayız. Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan'la birlikte bizi karşıladılar.

Göbekli dağlarının eteklerinde konuşlanmış İç Anadolu'nun bu küçük, şirin; ama havası temiz ilinde kısa bir gezintiye çıkıyoruz. Geçmişin binlerce yıllık izlerini bütün tazeliğiyle içinde barındırıyor. Antik adının "Nahita" olduğunu öğreniyoruz. Daha ötelerde de taze karlar düşmüş Bolkar ve Toros Aladağlarını görüyoruz.

Cullaz sokaktaki tarihî Niğde evleri, Kale denilen bizdeki Alaaddin Tepesi benzeri bir tepe ve üzerinde Alaaddin Camii... Bu camiinin cümle kapısındaki "taçlı kadın başı" ya da Zeki Oğuz'un tabiriyle "Güneşin Kızı"... Yine tepede/Kale'de Rahmaniye Camii, Saat Kulesi ve doğal haliyle oluşturulmuş Geleneksel Yaşam Sergisi odaları oldukça ilgi çekiciydi. Deri işçiliği yapan dabbah, keçe işleyen usta, halı dokuyan genç kız, kazanda kök boya ile ip kaynatan kadın, semer yapan semer ustası, mangalda kahve pişiren genç kızların kompozisyonları gerçekçi bir Niğde mâzisine kayıt düşüyor. Saat Kulesi'nden şehri bir uçtan bir uca temaşâ edebiliyorsunuz. Ne yazıktır ki ilgisizlikten dolayı Kale içten fethedilmiş/mekanlar yağmalanmış/çarpık binalar yapılmış/canlı tarih katledilmiş... Önceki seçilmiş ve atanmışlarca bu yağmaya göz yumulmuş...

Kale önünde tarihî Sokulu Mehmet Paşa Bedesteni ve hemen yanında Sungur Bey Camii bizi yüzyıllar ötesine alıp götürdü. Yine Sungur Bey Mahallesinde kurtarılmayı bekleyen, çatısında otlar büyümüş ve kurumuş; bütün ihtişamıyla zamana meydan okuyan ve turizme kazandırılması gereken bir kilise...

Daha sonra Gümüşler Kasabasına gidiyoruz. Adı ve tarihi hakkında kesin bilgiye ulaşılamayan ama baskı ve zulüm dönemlerine ait olabileceğini tahmin ettiğimiz büyük bir kaya kilise içine oyulmuş Manastır'ı geziyoruz. Ve beraberinde yer altı şehrini...

Kilisenin duvar resimlerinde Hz.Meryem, Havarîler, Melekler, Kilise babaları, Hz.İsa'nın doğumu, Tapınağa takdim edilişi, Vaftizci Yahya ve Aziz Stephanos figürleri ile Av sahneleri canlandırılmış. En dikkat çekici olanı da üç boyutlu Hz.Meryem figürü ki; nereden bakarsanız bakın size baktığını ve gülümsediğini görüyorsunuz.

Akşam ezanlarıyla birlikte belediye tarafından çevre düzenlemesi yapılmakta olan 1312-13 yıllarına ait Anadolu Selçuklu Hükümdarı IV.Rükneddin Kılıç Aslan'ın kızı Hüdavent Hatun'un kendi adına yaptırdığı Türbesi'ndeyiz. Sekiz kenarlı bir kaide üzerine sekizgen gövde olarak yükselen ve yukarıda onatlı kenarlı kasnağa dönüşerek içten kubbeye, dıştan da sekiz kenarlı piramidal külahla kapatılmış bu devasa eserin dış yüzeyi bitkisel, geometrik ve hayvan figürleriyle çok titiz bir işçilik/sanatkârlık örneği... Fazla yıpranmadan günümüze kadar gelebilmiş önemli bir tarihî eser...

Niğde; hava kirliliği olmayan, yetmiş beş tescilli tarihî binaya sahip, tarım, hayvancılık ve sanayi ile geçimini sağlayan, yaşanabilir huzurlu küçük bir şehir olarak hafızamda kalacak... Bir de Kale'yi yeniden fethedip turizme kapı aralayabilirse deme keyfine...

Gün boyunca bize eşlik eden, arkasında büyük halk desteği olduğunu gezimiz sırasındaki halkın büyük teveccühünden de tespit ettiğimiz Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan ve yeni Başkan yardımcısı Ahmet Köseoğlu'na çok zor ama çok da hayırlı bir görevi üstlenmelerinden; Niğdelilerin hadîmî olmalarından dolayı azim, sabır ve muvaffakiyetler diliyoruz.

Yıllarca CHP ve MHP'li belediyelerin hizmet verdiği Anadolu'nun bu bâkir tarih kentinin kulak arkası edilmiş, ertelenmiş ve biriktirilmiş sorunlarının üstesinden gelebilmek; ağır enkazının altından kalkabilmek kolay olmasa gerek... Ama bir ucundan başlanılmış; halk da bunu teyit ediyor. Niğdeliler, güzel hizmetlerin yapılacağı kanâati ve beklentisi içerisinde...

Mensubiyetlerimize sahip ve sadık kalarak hizmet edecek seçilmişlere ve atanmışlara çok ihtiyicımız var; çoook...

Gecenin ilerleyen saatlerinde sabah bıraktığımız o kirli havayı yeniden solumak üzere Konya'ya dönüyoruz.

Niğde'nin geçmişinde tarihî eserlere/değerlere düşmanlık edecek; zarar verecek, talan edip yıktıracak seçilmiş ve atanmışlar işbaşına gelmemiş. Sadece ilgisiz kalınmış. Ama Konya'nın geçmişi öyle mi ya?!... Aynı tarihî süreçten gelen Niğde ve Konya'nın bugünkü tarih mirasına baktığınız zaman içler acısı bir durumla karşı karşıyasınız...

Bir Sahib-i Ata'nın, İnce Minare'nin, Şerafeddin Camii'nin ve daha yer ile yeksan olan nicelerinin dili olsa da dinlesek...
Hakimiyet 09.11.2009

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.