Konya'da Yazarlar Birliği sofrası
3 Ekim 2009 günü Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi'nin konuğuydum. Edebiyatçı kadın yazarlar Melahat Ürkmez ve Huzeyme Yeşim Koçak ve Edebiyat Fakültesi...
3 Ekim 2009 günü Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi'nin konuğuydum. Edebiyatçı kadın yazarlar Melahat Ürkmez ve Huzeyme Yeşim Koçak ve Edebiyat Fakültesi öğretim üyelerimizden Prof. Emine Yeniterzi ile birlikte kadınların edebiyat dünyasındaki yazım macerasını konuştuk.
Prof. Yeniterzi, yazı sahibi olan hakan eşlerinden, Fatih döneminde divan sahibi olan şairelerden söz ederken, kadınların edebiyat içindeki varoluş tarihlerinin hiç de zannedildiği gibi yeni bir mesele olmadığını hayretle dinledik. Genelde Tanzimat dönemi sonrasından itibaren sözü geçen edebiyatçı kadınların tarihi arka planını yine bir kadın akademisyenden dinlemek çok anlamlıydı. Yeniterzi'nin daha evvel okuduğum birkaç makalesi de ilgimi çekmiş, istifade etmiştim. Divan edebiyatında Hz. Peygamberimizle ilgili naatları, Mevlana'nın hemşehrisi ve gönüldaşı olarak kaleme aldığı güçlü makaleler araştırmalardı bunlar... Kendisinin halen üniversitede görevli olduğunu bildiğimden ilkin epey tedirgin oldum ama çelebi ahlakı ve mütevazi kişiliği ile, hepimizin içine güller serpti...
Kaleminin gücünü gizli gizli ve gıpta ile takip ettiğim Yeşim Koçak, bir ucuyla bizlerin de içinde bulunduğu cumhuriyet dönemindeki kadınların hurufat macerasını aktarırken, sadece roman ve öykü konusunda değil, inceleme ve araştırma konusunda da ne kadar ciddi bir performansın sahibi olduğunu gözler önüne serdi. "Kadın yazar, ne yazar?" sorusuna cevap ararken, ideolojik kıstaslardan değil, kadın/edebiyat bağlamından hareketle geniş bir yelpazeye yaslandı. Sağcı/Solcu gibi uzun süre hepimize ideolojik sınır konforu üretmiş ayrımcılığı aşan sanat eksenli anlatımı, edebiyatın geleceğine dair çok önemli bir açılımdı.
Türkiye Yazarlar Birliği, üyesi olmaktan onur duyduğum, geniş bir edebiyat çatısıdır. Yazarlar Birliği'nin Anadolu'daki önemli işlevine, Konya'daki çalışkan ve idealist arkadaşlarla bir kez daha şahit oldum. Şair İbrahim Demirci ve genç edebiyatçı Mustafa Durdu hayat saatlerini edebiyata hizmete adamış kişiler. Hüner Yayınevi'nde genç üniversitelilerin baskınına uğradık adeta. Konya'da öyle zannediyorum ki yolda gezen her üç gencin çıkardığı bir dergi var neredeyse, Damla, Siyah Sandalye, Çıt Dergileri gençlerin kendi çıkardığı yayınlardan. Tarihi Konya Evi ve bahçesinde kurulu TYB Konya Şubesi, dinleyicileri almakta zorluk çekti. Hele panelin sonundaki sorular, bıyık terleten cinsindendi, bize acıyarak serbest bırakmasalar, gençlerle sabaha kadar hasbihal ederdik...
Konya'da değişik bir maden, enteresan bir cevher var. Sanki Şems ve Mevlana birlikte halen tasarruf etmekteler bu güller diyarına. Melahat Ürkmez Hanım, Mevlana Külliyesindeki Mesnevi'nin söylendiği meşhur gülistanda turkuaz kubbeye bakarak bizlere şiirler okudu. Bir Şems uzmanı olan Ürkmez'in eserleri çeşitli dillere çevrilmiş, yolda bizleri Hz.Mevlana'nın son kuşak torunlarından Esin Çelebi ile de tanıştırdı. Başkası anlatsa abartıdır diye düşünürdüm, hanımefendinin gözleri burgaçlarla dolu, öyle büyük bir mıknatıs var ki gözlerinde sanki içine düşeceğimi hissettim... Melahat Hanım, kedileri çok sevdiğimi fark edince bana bir kedi sandukası da gösterdi. Hz.Mevlana'yı çok seven kedisi, vefatından sonra bir hafta kadar ancak yaşayabilmiş, üzüntüden o da vefat edince, hazretin kızı Melike Hanım, onu bir kundakla kefenleyerek babacığının yanına yatırmış. Sandukalı kediler pirine selamlar vererek, aşkla dolup taştık Konya'da...
Türkiye Yazarlar Birliği deyince benim aklıma gelen ilk isim Mehmet Doğan Bey'dir. Makale ve kitaplarını yakından takip ettiğimiz, VAKİT yazarlarından bu mühim münevverin kaleme aldığı Türkçe Sözlük, benim başucu kitaplarımdandır. Edebiyata hem kurum hem de lügat bağışlayarak hizmet etmiş Mehmet Doğan Bey'e Konya'dan gül dolu dualar yolladım...
Yirmi beş yıl aradan sonra kavuştuğum Av.Berrin Yatağanbaba Kaşık ise, sanki Pir'in bana kıymetli bir hediyesi gibiydi... EMREM Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Başkanı Berrin Hanım, çağımızda sesine kulak verilecek önemli mesnevihanlardan Sn. Keriman Semre'nin en gözde talebelerindendir ve kendisi de mesnevihandır... Onun yıllar içinde mütevaziliğinden, idealizminden, aşkından hiç sapmadan kaynayarak çoğalttığı duruşu, bana abıhayat gibi geldi... Çok akran kaybetmiş bir sokak çocuğu gibiydim yanında. "Bana bir şey vermeyecek misin?" diye sordum ayrılırken... Bazı kısa tesbihatlar öğretti sevecenlikle. Dönüşte aksilikler oldu, hem uçak, hem araba sıkıntılı anlar yaşattı bana. Yapayalnız gecenin içinde bu yollarda ne arıyorum diye tedirginlikle düşünürken, Berrin Abla'nın verdiği kısa dualara yaslandım... Allah dostu aşk pirleri, erenler, ne büyük insanlar! Benim gibi mahçup ve zavallıları bile küçük ipliklerle bağlıyorlar manevi zincirlerine... Acemi, çaylak ve kimsesizlerin kaşık salladığı büyük bir sofrada, nevniyaz eylerken buldum kendimi...
www.vakit.com
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.