Hasan Bahar

Hasan Bahar

Konya’dan Kıbrıs’a Kültür Kervanı Yolculuğumuz! I.Kısım:

A+A-

Türkiye yazarlar Birliği Konya Şubesi Başkanımız sayın Ahmet Köseoğlu günler öncesi “Hocam Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50.Yılında ‘Konya’dan  Kuzey Kıbrıs’a Kültür Kervanı’ adlı bir seferimiz olacak sizi de aramızda görmek isteriz’ diye telefonla beni aradığında kalbim heyecanla atmıştı. Onun bu değerli teklifi reddedilebir miydi? Aksine düşünülmeden ‘Evet evet!’ diye bir evlenme masasındaki bir gencin heyecanı ile bağırılabilirdi, benimki de az çok öyle oldu. -Evet,derken çorbada bir tuzum olsun diyerek, ben de alanım olan Eskiçağ Tarihi ile ilgili olarak “ İlk Çağda Kıbrıs ve Alaşiya Krallığı” başlığında bir konuşma yapabilir miyim?, diye sordum o da, “ Tabi olabilir ama bu Alaşia mı, Alaşya mı nedir? pek anlayamadım” dediğin de “ Sorun değil sırası geldiğinde detaylı anlatırım ama şimdilik Hitit dönemi Kıbrıs Krallığı demem yeterli” diye kısaca açıkladım. Artık yüreğimin de sesini dinleyerek Kıbrıs yolculuğuma karar verince yeniden jeolojik zamanlardan tarih öncesine, tarih öncesinden Bizans’a kadar geniş bir okuma ve yazma eylemine girmeliydim. Öyle de oldu; burada yazım ve yolculuğumuz hakkında sizi sıkmazsam kısaca söz etmek isterim. Kıbrıs 85 milyon yıl kadar önce okyanusal tektonik hareketlerle Afrika ile Avrasya bloklarının sıkışması ile oluşmuş Torosların bir parçası, Anadolu’nun güneyinde bir yarımada. Son büyük Buzul Çağı dediğimiz jeologların Pleistosen dediği dönemin sonunda, yaklaşık 13 bin yıl önce Holosen denilen ılıman bir dönemde  buzullar erimeye başlar ve Kıbrıs yarımadasının ettafı sularla kaplanır ve bir adaya dönüşür. Bu dönem arkeolojik olarak Yakındoğu’da Epipaleolitik, Avrupa’da Mezolotik denilen Paleolitik yani Eski Taş Çağı olarak bilinen Avcı ve Toplayıcı toplulukların yaşadığı dönemle Ziraat ve Hayvancılığın başladığı ‘İlk Üretimciliğe Geçiş’ ya da ‘ Neolitik Devrim’ olarak da adlandırılan Yeni Taş Çağı olarak Türkçemizde adlandırdığımız dönem atasında bir geçiş dönemidir. Kıbrıs’ta yapılan arkeolojik ve antropolojik araştırmalar bu dönemde ada ile Anadolu arasında yoğun ilişkiler olduğunu ortaya koymuştur. Özellikle volkanik cam ya da doğal cam olarak da adlandırılan obsidyen aletler ve eşyaların Orta Anadolu’nun Hasan Dağı, Nenezi Dağ ve Kaletepesi gibi Aksaray ve Niğde çevresinden getirildiği analiz edilmiştir.  Ayrıca bu dönem mimarisinde Anadolu ve özellikle Levant(Doğu Akdeniz) Natufiyan yerleşmelerinde görüşen yuvarlak yapılı mimari görülür. Bu yapılara Anadolu’da Göbekli Tepe, Konya Karatay Boncuklu, Malatya Cefer Höyük ve Diyarbakır Körtüktepe gibi Çanak Çömlek Öncesi Neolitik ya da Yakındoğu için adlandırılan PPN A-B(Pre Pottery Neolitik) kültürel evrelerde karşılaşılmaktadır. Ayrıca bu dönem ve sonrası antropolojik araştırmalarda genomların Anadolu insanı ile akrabalığını ve daha sonraki Neolitik Çatalhöyüklülerle ikişkiler içinde olduğunu ilk üretimcilerin buradan Kıbrıs’a gittiğini iddia edenler olmuştur. Her ne kadar bizim için feribotta baş döndürücü bir yolculuğumuz olsa da o dönemlerde insanların sallarla gittiğine dair görüşlere yer verilmiştir..(Devam edecek!) HB 25.07.2024 Konya

Önceki ve Sonraki Yazılar