KÜRESELLEŞEN BİLİM GELENEĞİ İSLÂMİ DEĞİL
Türkiye Yazarlar Birliği konferansında konuşan Prof. Dr. Alpaslan Açıkgenç Moğol İstilalarında zarar gören İslam Dünyasının Konya’da toparlandığını...
Türkiye Yazarlar Birliği konferansında konuşan Prof. Dr. Alpaslan Açıkgenç Moğol İstilalarında zarar gören İslam Dünyasının Konya’da toparlandığını anlattı:
KÜRESELLEŞEN BİLİM GELENEĞİ İSLÂMİ DEĞİL
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin düzenlediği “Türkiye’de Bilgi Felsefesi” konulu konferansta Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç felsefe kavramının tarihi sürecine dair tespitlerde bulundu ve Ortaçağ’da batı bilim geleneğinin İslam’dan beslendiğini ancak günümüzde küreselleşen bilim geleneğinin İslam bilim geleneği olmadığını anlattı. Açıkgenç İstanbul’dan katıldığı ve dijital mecralardan canlı yayınlanan programı Prof. Dr. Bilal Kuşpınar Amerika’dan sundu.
Küresel olgu içerisinde devam eden bir bilim geleneği olduğunu, fakat bu bilim geleneğinin İslam Bilim geleneği olmadığını işaret eden Açıkgenç tarihte Moğol istilalarında İslam medeniyetinin büyük tahribat gördüğünü, Konya’nın Hz. Mevlana ve İbn-i Arabi gibi isimlerle Felsefe Okulu haline gelip toparlanma sürecine öncülük ettiğini anlattı. Prof. Açıkgenç’in konferansında öne çıkan başlıklar şöyle:
BİLGİ FELSEFESİ NEDİR?
Bilgi felsefesi kavramı Türkiye’de felsefenin bir dalı olarak kullanılmaktadır. Batı felsefesinde bilgi felsefesi kavramı ya hiç kullanılmamaktadır ya da kullanılsa dahi sözlük anlamında; mesela biz deriz ya, hayat felsefesi diye, bundan kastettiğimiz anlam ne ise öyle kullanılabilir. Fakat batıda bir başka kullanım, bizdeki bilgi felsefesine benzer manada kullanılmaktadır. Bu da Epistemoloji kelimesidir. Bu da felsefenin bir alt dalı olarak bilinmektedir. Ancak bilgi felsefesi kavramı daha kapsamlıdır. Epistemoloji ise sadece bilgi kuramın işaret etmektedir. Bizim kullandığımız bilgi kavramı felsefesi zannedersem epistemolojiden daha doğrudur. Epistemolojiyi belki onun bir konusu olarak ele almak gerekir.
BİLGİ NASIL TANIMLANMALI?
Bilgi kendi mahiyeti yönünde insanı dönüştürür. Bilgisel bağlam olarak adlandırdığımız bilginin, bilgi açısından önemine bakacak olursak felsefe tarihinde denebilir ki bilginin on temel özelliği vardır. Ve hepsinin bir bakış açısı var. Birincisi bilgi bizzat güzel ve iyidir. Bizim geleneğimizde buna hayr-ı mahz denir. Bilgi bizzat erdemdir, fazilettir. Bilgi insan fıtratıyla bizzat ilgilidir. Bizim fıtratımız bilgiye bağımlıdır. Bilginin kendisi de bizim fıtratımızla doğrudan ilgilidir. Burada iki yönlü bir ilişki var. Bilgiyle bilen kişi arasında ahlaki ve duygusal bir ilişki vardır.
BİLGİNİN ORTAK NOKTASI İNSAN ZİHNİDİR
Bilim felsefesinde yanlış olan teoriler de var. Çok bilinen bir şeydir; yanlış bir teoriden doğru bir uygulama çıkaranlar var. Teknolojiyi kuranlar var; yanlış teori üzerine kurulmuş. Demek ki, yanlış olmasına rağmen pratik bir faydası da olabiliyor. O zaman bunların hepsi bizim zihnimizdedir. Yanlış bilgi, zararlı bilgi, faydalı bilgi, hayr-ı mahz olan bilgi; hepsinin ortak bir yönü insan zihni içerisinde buluşmasıdır.
TÜRKİYE’DE BİLGİ FELSEFESİ NE DURUMDA?
Bildiğim bazı üniversitelerde Bilgi Felsefesi dersleri var. Bazılarında ismi farklı olabilir. Mesela Bilgi Teorisi adıyla ders verenler var. Dolayısıyla Türkiye’de bilgi felsefesi, sevindirici bir durumdadır. İleride inşallah bu çok daha iyi meyveler verecek. Ama asıl önemli olan; bilgi felsefesinde ileriye sürülebilecek olan görüşlerdir.
BİLİM GELENEĞİ İNSANLIĞA MALOLMUŞTUR
Hangi dine mensup olursa olsun; yaşadığı ortam içerisindeki gelenek neyse ona saygılı bir biçimde ve onu kullanarak bilimsel çalışmalarını sürdüren birçok kimseler olmuştur. Geçmişte bir Maimonides ve bir Gazali’yi karşılaştırdığımız zaman bilgi teorilerinde felsefi açıdan çok önemli farklılıklar göremeyiz. Elbette bazı görüşlerde ayrılacaklardır ama ayrılmaları dinden kaynaklanmıyor.
Günümüzde biz artık diğer bütün medeniyet ve kültürlerden izole edilmiş bir şekilde çalışma yapmıyoruz. Artık küreselleşme diye bir olgu var. Şu anda onun içindeyiz ve bu programda da o küreselleşmeyi icra ediyoruz. Bilal Bey Amerika’da, ben İstanbul’da ve merkezi Konya olan bir program yapıyoruz. Bu küresel olgu içerisinde yürüyüp devam eden bir bilim geleneği var. Bilim geleneği insanlığa mal olmuş bir gelenektir. Fakat şöyle bir durum var; bu küreselleşen bilim geleneği maalesef İslam Bilim geleneği değil. Orada bir zafiyetimiz var. Bugün küreselleşen batı bilim ve bilgi geleneğidir.
ORTAÇAĞ’DA BATI BİLİMİ İSLAM’DAN BESLENDİ
Keşke ortaçağdaki batı bilim geleneği küreselleşseydi; bugün hiçbir sorunumuz olmayacaktı. Yaklaşımlar çok benzerdi. Hıristiyanlık bizim inancımızda da; Hz. İsa’nın gelen vahiy ile geliştirmiş olduğu bir dindir. Her ne kadar ilahiyatında sonradan tahrifler olmuşsa da bakış açısı, ahlaki inanç, tevhide olan vurgusu bilime olduğu gibi yansımış. Teolojiden çok bunlar yansıtılmış ve bunlar bizde de aynı. Ortaçağ da batı bilim geleneği İslam’dan çok almış. Neredeyse her şey bizden tercümelerle geçmiş. Sicilya’da, İtalya’da, Almanya’da, Toledo’da tercüme faaliyetleri yapılmış. Bilim dergilerinde Avrupa’da, İngiltere’de, İspanya’da o dönem 20’den fazla tercüme okullarının olduğu yazıldı. İspanya’dan Bağdat’a kadar gelip çalışan batılı filozoflar vardı.
İSLAM MEDENİYETİNİ KÜRESEL BİLİME YERLEŞTİRMELİYİZ
Bu etkileşimden dolayı Ortaçağ bilim geleneği bize çok uygun idi. Maalesef batıda gelişen modernite ve postmodernite ve evrim biyolojisi bunu tamamıyla tahrif etti. Bugün o yüzden insanlığa zararlı duruma gelmiş olan birçok özellikleri içerisinde barındıran bir bilim anlayışı var. Bu bilim anlayışının kabul edemeyeceğimiz yönleri var. Bugün Müslümanlar bundan muzdarip. Biz kendimizi izole edemeyiz. Kendi bakış açımızla bunları dile getirmemiz çok önemli ki, bu bilgi felsefesinin görevidir.
Biz İslam medeniyetindeki bilim geleneğinin bakış açısını küresel bilim geleneğine ne kadar yerleştirebilirsek insanlık bundan çok çok istifade edecektir. Nitekim batılı düşünürler de bu görüştedir. Benim katıldığım toplantılarda “Bize yardım edin, İslam geleneğinde çok güçlü yönler var. Bunlardan insanlığın istifade etmesi lazım” diye söyleyen düşünürleri biliyorum.
MOĞOLLAR İSLAM MEDENİYETİNİ TAHRİP ETTİ
Bilginin yayılma düzeneği İslam medeniyetinde çok sağlıklı bir şekilde kurulmuştu. Maalesef Moğol istilalarıyla tüm İslam Dünyası çok tahribe uğradı. Sonradan toparlandı elbette ama o tahribat çok önemli gerilemelere yol açtı. Durağanlığa ve o bilgi düzeneğinin büyük ölçüde bozulmasına yol açtı. Sonra tekrar kuruldu ama batının hücumuyla ve Osmanlı devletinin çökmesiyle o düzenek neredeyse bugün tamamıyla bozulmuş durumdadır. Bu da bizi batı bilim geleneğine, batı bilgi geleneği içerisine iteledi. Onun içerisine düştük.
KONYA FELSEFE OKULU NEDİR?
Konya İslam bilim geleneği içerisinde çok önemli bir yer tutuyor. Bu geleneğin, Konya Felsefe Okulunun öncüleri de iki önemli düşünür Hz. Mevlana ve İbn-i Arabi’dir. Konevi de önemlidir. Bir de Konya’ya gelip Mevlevi olan Ankaravi var… Onun, felsefe kolundan geldiği için İbn-i Arabi’ye eğilimi de var. Davud El Kayseri, Molla Fenari var. Hz. Mevlana ile İbn-i Arabi düşüncesini mezc eden yaklaşımlar var… Osmanlı döneminin düşünce çerçevesini çizmiştir bu. Bu gelenek aynı şekilde ta 1938 yılında Ahmet Avni Konuk’un vefatına kadar devam etmiştir. Merhum Konuk yazdığı eserlerle bu geleneği en güzel manada temsil eden birisidir. Osmanlı düşüncesinin tam anlamıyla çerçevesini çiziyordu. Bu çerçeveye isim vermek gerekirse şüphesiz “Konya Felsefe Okulu”dur.
FELSEFE SİSTEM BİLİMİDİR
Felsefe tarihinde vahyi örtme girişimde olan filozoflar olmuştur. Ama felsefenin bizzat kendisinin böyle bir amacı ve görevi yok. Felsefe sistem bilimdir. O sistemi filozof nasıl kurarsa, onun bilgi teorisine bağlıdır. Bizim İslam bilgi geleneğimizde felsefede gaybi konulara akli yolla girmek yoktur. Gaybi konular vahyin konusudur. Biz bunları vahiyden öğrenir felsefeyi de böyle yaparız.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.