M. Ali Köseoğlu

M. Ali Köseoğlu

Mum Işığında Üç Kitap

A+A-

Baştan sona tek bir kitabı okuyup bitiremiyorum bazen. Geminin sancak tarafından yolu seyrederken iskele tarafında aklım kalabiliyor…
Yeşil ışıktan kaçıp biraz da kırmızı ışık altında bekleyip, içime değişik fırsatlar tanımak, bilmem ki önündeki hediye paketlerini açmadan, çalan kapıya daha bir heyecanla koşan şımarık hanımefendilerin doymak bilmeyen heveslerine denk midir.

Önce Kudüs’ün Yıkılışı’nı okuyordum.
İşgale hazırlanan hıristiyan Roma’nın birbirine giren Yahudilere saldırmadan önce, nasıl beklediğini, bugünkü olaylara denk bir biçimde okudum, gördüm.
Evet kargaşa vardı ve bıraksınlar ki bu kargaşada ne kadar Yahudi varsa birbirini kırıp geçirsindi…

Sonra bir kaç kitap daha aldım ama Kitap Günleri’nden değil…
Okurun azalıp yazanın arttığı bir enflasyon ortamında elbette “okur” olmayı seçmeliydim.
Seçtim de…
Bu da bir nevi iskele tarafından sancak tarafına geçmek gibi.

“Batı’dan Önce”, Cemal Paşa’nın “Hatıralar”ı ve Falih Rıfkı Atay’ın “Zeytindağı” kitabı belki de benim zihnimde birbirine geçip tek bir kitap gibi harmanlanacaklar.
Buna Kudüs’ün Çöküşü’nü de ilave etmek gerekir mi, emin değilim.

Falih Rıfkı Atay, Cemal Paşa’yı anlatırlen bizi 1900’lü yıllara götürüyor.
Tam yıl aralığı ise 1915 ve 1918…
Koskoca bir imparatorluğun dağılmanın eşiğinde olduğu bu yıllarda insan kalabalıklarının haleti ruhiyesi bana hiç de yabancı görünmedi…
“Demek ki” dedim, “Değişen bir şey yok.”

“O zamanlar insanın üzerine yapışan damga “adam” sözü idi. Cemal Paşa’nın adamı, Enver Paşa’nın adamı, Talât Paşa’nın adamı… Kendi kendinin adamı kimdi bilmiyorum.
Her adamın da kendi adamı vardı. Gruplar büyüdüğü zaman artık Enver Paşa takımı, Talât Paşa takımı, Cemal Paşa takımı demek doğru olurdu.
İttihat ve Terakki devrinde mesuliyetsizliği temsil eden adamlar iktidardan en iyi faydalanmış olanlardır.
İttihat ve Terakki’yi mesuliyetsiz adamlar tefessüh ettirmişlerdir (bozmuşlardır).
İttihat ve Terakki şeflerinden bir kaçına beni fikirleri yaklaştırır, adamları uzaklaştırırdı.” (Zeytindağı sf. 47)

Kudüs’ün Yıkılışı’nda dünkü hristiyan Roma ile bugünkü Roma’nın tutumu nasıl aynıysa Zeytindağı’ndaki “adamlarla” bugünkü “adamlar” arasındaki rekabet de aynı.

Bu aynı mesuliyetsizliğin rol kavgasından kaçmak için belki de şimdi sancak tarafına geçmeliyim.
Bu kitabı kapatıp, yeni bir kitabın sayfalarında aramalıyım sonsuz soruların binbir cevabını.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.