Mustafa Özçelik’in ‘Mehriyâr’ı
-M. Ali Köseoğlu hem okudu hem de yazdı…
Tamam dedim, siyah bir gece işte.
Şiirden başka ne iyi gelebilir ki sana.
Sanki şiir; gülümsetecek, şu sıcak yazı bahara çevirecek, gece karanlığını ezanlar okunan bir sabahla değiştirecek. Sanki öyle olacaktı.
Mustafa Özçelik ağabey, benim hikâyemde değerli bir yerde durur. Şiir kitabım ‘her ayrılık bir aşk’ın ilk okumasını yapanlardan, kitabın arka kapağına düşüncelerini kondurduğu/m bir isim. Kendisini mi çok seviyorum yoksa şiirlerini mi diye düşündüm. Sonra da kızdım kendime, bu ayırma telaşı neden diye.
Çıra Edebiyat güzel işlere imza atıyor. Geçenlerde Şakir Kurtulmuş ağabeyin şiir kitabı ‘Ah güzel bir gün’den küçük bir bahis açmıştım. Şakir abi editörlüğünü yapıyor bu güzel işlerin. Mustafa Özçelik ağabeyin ‘bir ırmak düşü’ de bu yayınevinden.
Tüm şiirleri okuyup bitirdikten sonra, kitabı usta işi kehribar bir tespih gibi düşündüm. Tüm şiirler, bir tespih gibi bütün, ama her bir şiir o tespihin bir tanesi. Aşk Beyaz’la açılıyor şiirin kapıları:
Unutma! Her şey siyah / Ne yeşil yaprak ne sarı yaz / Aşk beyaz…
Bu selamlama şiirinin ardından ‘Mehriyâr’ için şiirler’ ithafını görüyorsunuz.
Gülşah olsaydı kim bu ‘Mehriyâr’ diye başımın etini yerdi. Dur da dinle, derdim… Hani Mazhar Alanson, ‘Mazhar Olmak’ kitabında “Efendimiz üstünden indikten sonra kütük ağlamış. İçimden ‘Ulan Mazhar, kütük bile ağlamış, senin şu haline bak’ bir ağla bir ağla. Neyse ki, zaten orada insanların gözleri kan çanağı. Baktım ki, inciden damlalar düştü yere” diye anlattığı hali var ya. “Yandım Yandım” şarkısını da, Mekke’de Hazreti Muhammed’i düşünerek yazdığını söylediği…
Sonra da; “Bir bela kuyusunda Yusuf gibi çaresiz / Savrulurken bir ihanetin pençesinde / Kalbime sığınıp bir niyet tuttum içimden / Bir umuda tutunup seni düşündüm / Aya bakıp geceleri…” (Gelişine Övgü S: 13) mısralarıyla, nereye gidecekse bu tartışma giderdi/k işte…
Aslında Allah’ın var kıldığı her güzel şey, onun bizatihi şanslı kullarına dağıttığı bir ulufe değil midir?
-Aşk da onlardan.
-Her nevi mi?
-Aşksa her nevi…
Şimdi diğer tespih tanelerinden mısralar aktarayım da ‘Mehriyâr’a bulabilirsek biz de yol bulalım:
Ey içimde boy atan nârin ırmak / Dağların sabrı kuşların içli sevinci… (Can Kuşu S: 15).
Ey beklediğim rüzgâr gecenin güzeli / Aynamda suret ol içimde ateş… (Aynamdaki Suret S: 18)
Tut elimden düşürme beni sulara / Çünkü bu oyunu ben kurmadım / Bu çağıltılı ses senden geliyor / Ak kanatlı bir güvercinin kanadında… (Akşamın Tarihi S: 21).
Ey merhamet ey sığındığım yüce dağ / Ey kalbimdeki tek işaret içimdeki can… (Akşamın Tarihi S. 22).
Peki, şu yalvarış karşısında hangi -insan- sevgili ne yapabilir ki:
Açım sofranı göster bana / Gözlerimdeki parıltıyı geri ver / … / Melekler öpsün ve ağartsın yüzümü / Bütün güzel ölülerle beraber / Öylece geleyim sana (Niyaz Makamında 1 S: 25).
Şu mısraların altını çizdim. Kendim söylüyormuş gibi:
Yeter bu kadar nefes alıp verişim / Bütün dehşetini gördüm dünyanın / Hayat bir uçurum artık benim için / Yalnızım ve beni ancak sen anlarsın / Çünkü sen üfledin içime ateş nefesini (Hicran Diliyle S: 34).
Yeni bir yaşama, yeniden yaşamaya ama “Diri bir hayat bahşet toprağıma” diyerek yeniden dirilmenin ‘yeni bir diriliş’ olduğunun şuurunda, nasıl diyeyim, yaşadığı değil ama yaşamadığı dünyanın sarhoşu. Fakat bu sarhoşluk hiç de bilinç kaybı gibi değil:
Bana bir can sun yeniden / Diz çöksün önümde içimin haramileri (Aynanın Esrarı S: 36)
Şunlar da altını çizdiğim mısralardan:
İçimde derdimin bütün neşesi (Teslimiyet S: 41).
Seni sevmenin rengi bir su sesi gibiydi (Güz Aynası S: 45)
Adresin nerede buldum seni / Buldum seni sana sorarak (Su S: 48)
Ve son şiir bize Mehriyâr’ı bulduracak Gülşah. İşte okuyayım sana:
Rabbim merhametinle konuş korumanla
Dağlara vuran heybet senin eserin
Aczim büyük ve bütün insan yanımla
Sırrını yüreğime taşı
Sen ol içimden çıkan her kelime
Tarihim yeniden başlasın
Kendimi yağmuruna bırakıp
Islanıyor sana adıyorum varlığımı
Yollarım şimdi sana doğru
Sen tut ellerimden
Gözlerime ışığını ver sesime rengini ( Dua S: 51)
Bir Irmak Düşü – Mustafa Özçelik – Çıra Edebiyat
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.