Ömrümüzün Kıbrıs’ı
Kıbrıs meselesi hayatımız boyunca bizi takip etti! Hilaf olmasın, esasen biz onu takip ettik! Çocukluğumda ilk hatırladığım kalabalık gösteri Kıbrıs mitingidir. Ya “Taksim Ya Ölüm” sesleri Ankara sokaklarında çınlıyordu.
Lozan’la Anadolu’ya hapsedilen Türkiye, NATO ile Batı’ya, ABD’ye her bakımdan teslim olmuştu…
Lozan TC hariciye vekilinin “bizim Kıbrıs diye bir meselemiz yoktur” demesini gerektiriyordu, o da öyle dedi; fakat zaman hükmünü yürüttü ve Kıbrıs Türkiye’yi Lozan zincirini kırmak için ürkek adımlar atma mecburiyeti ile karşı karşıya bıraktı.
Orta okulda Kıbrıslı bir öğretmenimiz oldu. Melahat Konnolu, mukavemet teşkilatı ile ilişkili görüldüğünden Kıbrıs’ı terk etmek zorunda kalmış, cerbezeli bir coğrafya hocası idi. Böyle bir davanın canlı bir şahidinin nasıl bir tesir uyandıracağı tahmin edilebilir.
Onun bize ezberlettiği marşın iki mısraı hâlâ zihnimde
Kıbrıs bir ada mıdır
Cennetten parça mıdır
Rumların Yunanistan’a ilhak davası sekteye uğratıldı, 1959’da Zürih ve Londra anlaşmaları ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yolu açıldı. Türklerin 7’ye 3 oranında temsil edileceği sonu belirsiz bir sistem kuruldu.
Başbakan Adnan Menderes, 19 Şubat’ta imzalanacak Londra Anlaşması için iki gün önce uçakla yola çıktı. Londra’da sis yüzünden uçak düştü, Menderes mucizevi bir şekilde kurtuldu. Uçakta bulunan 24 kişiden 14’ü hayatını kaybederken, 10’u kurtuldu. Ölenler arasında zamanın Turizm Bakanı da vardı…
Bu kazadan kurtulanlar için yapılan karşılama merasimini Samanpazarı meydanına bakan küçük bir parktan seyretmiştim. Halkın Menderes’e ilgisi ve sevgisi açıkça görülüyordu. Menderes’i bir yıl sonra daha büyük bir kaza bekliyordu: Cumhuriyet’in darbeler serisinden ilki 27 Mayıs 1960’ta yapıldı. Düşen uçaktan kurtulan Menderes, ölmekten beter Yassıada süreçlerinden sonra darbecilerin idam sehpasında katledildi!
Kıbrıs Cumhuriyeti 1963 Noel katliamı ile Enosisci Rumların elinde kadük oldu. Rumlar adayı Yunanistan’a bağlamaya muvaffak olamadılar. Lise talebesi olarak büyük Kıbrıs mitinglerine katıldık. Türkiye sadece meseleyi zamana yayabildi. Bu arada Başbakan İnön’ü ABD başkanı Jonson’un mektubuna maruz kaldı. Şöyle söylediği rivayet edilir: “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de bu dünyada yerini bulur.”
Bu soğuk harb zamanında kapitalist ve komünist dünyanın dışında bir üçüncü dünya hevesi…Tabiî karşılıksız bir heves. Zaten İnönü’nün iktidarı fazla sürmedi. Darbeye maruz kalan Demokratların devamı Adalet Partisi seçimleri kazandı ve Süleyman Demirel başbakan oldu. O sırada Kıbrıs meselesi canlı idi ve her an adaya bir çıkarma yapılacağı havası eserdi. Kıbrıs davasının bir numaralı ismi, gerçek kahramanı Rauf Denktaş’ın katıldığı Kurtuluş Meydanı’ndaki miting onun donkişotluk edip bir taka ile Kıbrıs’a çıkmaya kalkışması ve Rumlar tarafından yakalanmasından öncedir. Daha sonraları Demirel, “bir de baktık ki, bir tek çıkarma gemimiz yok!” diyecekti. NATO’dan ayrı bir ordu kuruldu. Ordunun harekat imkânları yükseltmeye çalışıldı. Bir gün gelecek ve Kıbrıs konusunda silahlarımız konuşacaktı.
O gün biz askerde iken geldi!
1974 nisanında askerlik meselesini aradan çıkarmak için İzmir’in yolunu tutmuştuk. İzmir Gazi Emir Ulaştırma Okulu’ndayız. Dördüncü ayın sonuna doğru kuralarımızı çektik, birkaç gün sonra herkes memleketine gidecek ve 15 gün sonra kıt’asına intikal edecekti. Gece yarısı küçük el radyomdan Kıbrıs harekatının başladığı haberini aldım. O gece uyumadık. Sabah, bölük kumandanı sıkı bir nutuk çekti. O günlere kadar laik takılan, dinle diyanetle istihza eden fıkralar anlatan komutan, gazilikten şehadetten bahsetti. Kader kavramı etrafında süren konuşma “Nerden biliyorsunuz, şimdi yola çıkınca bir trafik kazasında hayatınızı kaybetmeyeceğinizi?” Daha neler neler. Herkesi bir heyecan dalgası sardı. O bildik marşlar gitti, mehter marşları yükseldi. O akşam İzmir Yunan uçaklarının menziline girebilir düşüncesiyle araziye çıkarıldık ve makilikler arasında sabahı ettik. Ertesi gün de mehil müddeti kullanmadan birliklerimize intikal için yola koyulduk. Bizimle kur’a çekenlerden Kıbrıs’a gidenler de oldu. Biz de işin Türkiye’de bize düşen tarafıyla ilgilendik. Kara Kuvvetleri Komutanı’nın imzası ile bir tebrik mesajı aldık. Tabii mesaj, vazife başında olan bütün subaylara gönderilmişti, fakat tek tek imzalanmış olmalıydı.
Türkiye Kıbrıs’a çıkarma yaptı. Televizyonumuz ilk defa dinî yayınla tanıştı. Adaya çıkan askerler dar bir alana sıkıştı. Eğer böyle kalınsa idi, fiyaskodan başka bir şey olmayacaktı. Muhtemelen Necmeddin Erbakan’ın ısrarı ile ikinci bir harekatla adanın yaklaşık üçte biri alındı. Keşke tamamı alınıp, pazarlık payı bırakılsa idi. Bu harekat ABD’nin ağır bir ambargosu ile karşılandı.
Kıbrıs meselesi o tarihten beri hep müzakere masasındadır. Bitmez tükenmez görüşmeler, planlar, projeler ve sonuçsuz arayışlar. Kıbrıs’ın Türk kesiminde “Kıbrıslılık” diye bir şey uydurulmuştur. Gaye Rumlarla birlikte bir ada cumhuriyetinde mutlu hayat! Daha önceki katliamları unutan veya görmezden gelen bazıları zaman zaman seslerini yükseltmişlerdir. En son 2014 Annan Planı denilen dayatma, Kıbrıs’ta Türkiye’ye soğuk bakan kesimi memnun edecek şekilde kabul edildi. Dün piknik yapılan Maraş’ın dahi terki kabul edildiği halde, Rumlar bu anlaşmayı reddeti. Hem de Türk tarafı yüzde atmışla kabul ettiği halde!
“Kıbrıslılık” böylece çöp sepetine atıldı. Fakat anlayan kim?
Kıbrıs meselesi hâlâ hayatımızın meselesi! Artık sonuç verici adımlar atmanın zamanı gelmiş olmalı. Maraş’ı vermekten vaz geçtik. Zaten büyük bir bölümü vakıf mülkü, kimin mülkünü kime verecektik? Bir önceki KKTC cumhurbaşkanının söyledikleri zihinlerden kolay kolay silinmez. Bu küçük fakat stratejik adada, istihbarat kuruluşları kim bilir ne gibi faaliyetler yürütüyor. Orada ordumuzun bir parçası olmasa, kim bilir neler neler olacak. Son seçim için “kıl payı” denilebilir. Ya aksi olsa idi? Asıl buhran o zaman patlak verecekti.
Kıbrıs’ta önümüzdeki seçimde ne olacak? İnsanlar her zaman makul ve mantıklı hareket etmeyebilir; ona kızar, buna bozulur, kandırılır, ayartılırsa ne olacak? Ortak yaşama ham hayalini, federasyon ihtimalini zihinlerden silecek kararlılığı göstermenin zamanı gelmiştir.
İnşaallah Maraş’taki kır yemeği bu konudaki kararlılığın bir resmi olarak hafızalara nakşedilir.
Elhamdülillah Kıbrıs’a birkaç defa gitmek nasib oldu. Türkçenin 4.Uluslararası Şiir Şöleni’ni Kıbrıs’ta yaptık. Rauf Denktaş’la görüşmelerimiz oldu. O şölen sırasında çekilmiş, çerçeveli bir resim hatıra olarak kaldı.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.