Osmanlıca ne idi, türkçe ne?
Şimdi “entelektüel osmanlıca bir kelime idi” desem, itirazlar yükselir. Bu kelimenin latince kökenli olduğunu bilmeyen yoktur.
Fakat, dil devrimi döneminin “dilci”leri onu “osmanlıca” bir kelime olarak görmüşler ve öztürkçe bir karşılık da üretmişler: İdemen!
*
1934 yılında toplanan 2. Türk Dili Kurultayı’ndan sonra,Tarama Dergisi’nin beklenen sonucu vermemesi üzerine iki küçük kitapçık, Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu ile Türkçeden Osmanlıcaya Cep kılavuzu hazırlanmış ve 1935’te basılmıştır. Birincisi 371 sayfa ikincisi ise, her ne hikmetse, 340 sayfadır. 29 sayfalık farkın neden kaynaklandığını bilemiyoruz!
(Bu arada kılavuzların cep telefonu büyüklüğünde olduğunu [14.5 x 8.5 cm.] olduğunu da kaydedelim).
Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu’nu inceleyerek hangi kelimelerin Osmanlıca sayıldığını anlamak mümkündür. Bu neden yapılmalıdır? Ortadan kaldırılmak istenen dilin mahiyetini anlamak için bunu yapmak gerekliden öte elzemdir. Bugüne kadar kimse, her biri bir cep telefonu büyüklüğünde olan bu dil kılavuzları üzerinde çalışmamış (Ali Özgün Öztürk hariç), dolayısıyla konu yeterince aydınlığa kavuşturulmamıştır.
Osmanlıların/padişahlarının dilimize zorla arapça, farsça kelimeler soktuğu, ilk Dil Kurultayı’nda neredeyse her konuşmacı tarafından saldırgan bir üslupla dile getirilmiştir. Bu iddia sonraki kurultayların da değişmez ezberidir. Şimdi dilimize bu “zorla sokulan” ve türkçeyi bozan kelimelerden kurtulunacak ve “özdil”e ulaşılacaktır!
Peki Osmanlıca nedir? Böyle bir dil var mıdır? Osmanlı Devleti ve ona vücut veren millet türkçe konuşmuş ve yazmıştır. Osmanlı Devleti’nin dili başından itibaren türkçe olmuştur. Ancak 19. Yüzyılda ittihad-ı anasır görüşü ve osmanlıcılık gayretiyle “Lisan-ı Osmanî” (Osmanlı dili) diyenler çıkmıştır, fakat bunun yaygın bir adlandırma olmadığını söyleyebiliriz. Bu konuda en mühim ve ikna edici delil olarak 1876’da ilan edilen Osmanlı Anayasası, yani Kanun-ı Esasi’de geçen “türkî”, yani türkçe kelimesini gösterebiliriz. Anayasa’da türkçe denildikten sonra, şu veya bu şahsiyetin Lisan-ı Osmanî demesinin bir kıymet-i harbiyesi yoktur!
Osmanlı dili ile uğraşan yabancılar da Osmanlının dilinin türkçe olduğunu biliyor ve eserlerinde de bunu belirtiyorlardı. 19. Yüzyıldan iki örnekle yetineceğiz. Thomas-Xavier Bianchi’nin fransızcadan türkçeye ve türkçeden fransızcaya sözlükleri: Vocabulaire français-turc, Dictionnaire turc-français. İkinci örneğimiz, Sir James Redhouse’un sözlüğü: Türkish and İngilish Lexicon.
İşte Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu (OTCK)’nun ilk sayfasındaki dilden atılacak kelimeler ve tamlamalar:
Âb (âbı hayat, âbı hayvan, âbıru), âba (aba ve ecdat), âbâd, âbâdan, âbâdanî, abadanlık, abd, abdesthane, abede (abedei esnam), abes.
Bu kelimelerden Türkçe Sözlük’ün 1945’te yapılan ilk baskısına alınmayanlar: Âb, âbı hayat, âbı hayvan, âba, âbâd, âbâdan, âbâdanî, abadanlık, abd, abdesthane, abede (abedei esnam).
Bu durumda, abes ve değişik şekilde alınan abıru, aptesane dışındaki kelimelere bu sözlükte yer verilmemiştir. Yani teorik olarak bunlar dilden atılmış, sözlükten kaydı silinmiştir. Tabiî, böyle yapmakla dilin üzerinde kesin tasarruf hakkının kullanıldığı zannedilmiştir.
Bu sözlüğün 2011’de (ilk baskıdan 66 sene sonra) yapılan 11. Baskısında bu kelimelerden ab, abıhayat, abat, abdesthane’nin (bu imlâlarıyla) sözlüğe kabul edildiğini görüyoruz! Bu dönüşe, muhteşem bir dönüş diyebilir miyiz? Belki bu söylenemez, fakat bu kelimelerin türkçenin sözlüğünden çıkarılışı tam mânasıyla kepazeliktir!
Bu birinci sayfadaki örnekler, gerçekten arapça ve farsçadan geçen, bir kısmı hâlâ günlük dilde kullanılan kelimelerdir. Elbette onların “osmanlıca” dediği, türkçede sadece arapça ve farsçadan geçen “yabancı” kelimeler yoktu. Nitekim, bu kılavuzda yer alan “osmanlıca” kelimeler arasında batı dillerinden geçen bir hayli kelimeye rastlamak mümkündür: Anarşi, anket, anormal, antipatik, apolet, arma, asit, atelye, avangart, avans, avanproje, avukat. Sadece a harfinde bu kadar kelime olduğuna göre, kılavuzun bütününde bir hayli batı kaynaklı “osmanlıca” kelime olduğu tahmin edilebilir.
Bugünün sözlüklerine bakalım, başka sözlükleri bir kenara bırakalım, Dil Kurumu’nun sözlüğüne bakalım: Değişen bir şey yok! Arapçadan, farsçadan aldığımız fakat kendi selikamıza uymuş kelimeler, batı dillerinden geçen kelimeler ve türkçe asıllı kelimeler sözlüğümüzün söz varlığını meydana getiriyor. Tek fark, 1930’lardan itibaren uydurulan ve çoğu türkçenin esaslarına, ruhuna, özüne, zevkine uymayan kelimeler.
Şunu söyleyebiliriz: Osmanlıca gerçek türkçedir, şimdiki dilimiz bozulmaya uğratılmış, tahrib edilmiş, yozlaştırılmış türkçe!
*
Dönelim “idemen”e..
Entelektüel osmanlıca da ya bu nece? “İde” latince fikir demek. Men eki de yine batı dillerinde kullanılan, “adam” karşılığı bir takı. İdemen ne oluyor? Galiba fikir adamı!
Buna zamane entelektüelleri ne der bilmem!
Gerçek hayat, 12.10.2020
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.