Şehir Tarihçilerinin Çelebi Siması: İbrahim Hakkı Konyalı
Cumhuriyet devri şehir tarihi araştırmacılarının mutlaka uğrayacağı bir durak olan, hayatının hemen bütününü tarih araştırmalarına adayan ve tespitlerini paylaşmaya, dolayısıyla neşretmeye meraklı bir zat İbrahim Hakkı Konyalı. Ahmed Sadreddin yazdı.
Üsküdar dergisinin 2’inci sayısında İbrahim Hakkı Konyalı ile alakalı bir yazı yayınlandı. Serhat Aslaner imzalı yazı, bir dönem kültür çalışmalarına damga vurmuş, yaptığı çalışmalarla kendinden sonrakiler için önemli kaynaklar bırakmış Konyalı’yı yeniden hatırlatıyor ve hayırlı hizmetleri yâd ediyor.
Cumhuriyet devri şehir tarihi araştırmacılarının mutlaka uğrayacağı bir durak olan İbrahim Hakkı Konyalı ya da İbrahim Atis. Hayatının hemen bütününü tarih araştırmalarına adayan ve tespitlerini paylaşmaya, dolayısıyla neşretmeye meraklı bir zat İbrahim Hakkı Konyalı. Eserleri ve vakfettiği kütüphanesiyle gününden çok yarınını düşünen bir aydın, münevver. Kabir taşına yazdırdığı şekilde; muharrir, tarihçi, gazeteci ve müellif. Aslaner, bu yazdığı sıfatlarının hepsinin altını rahatlıkla doldurabilecek kalibrede bir entelektüel olarak anıyor Konyalı’yı.
Aslaner, tarihi metinlerin zabtını ve tarihin doğru anlaşılmasını önemsemesine rağmen, Konyalı’nın, kendi hayatı hakkında pek malumat vermeyen, şahsiyetini muğlâk bırakan bir müellif olduğunu ifade ediyor. Bu durum tespitinden sonra İbrahim Hakkı Konyalı’nın ana hatlarıyla takip edilebilen hayatını şu şekilde anlatıyor: “İbrahim Bey, Selçuklu soyundan, medrese mezunu Nalbantzade Mustafa Efendi’nin ve Hz. Mevlânâ’nın torunlarından Atâzade Hatica Hanım’ın çocukları olarak 1896 veya 1897 yılında Konya’da, Alaaddin Köşkü yakınlarındaki Akıncılar Mahallesi’nde doğdu. Mahalle mektebindeki ilk tahsilinin ardından Cumhuriyet devrinde maarif müfettişliği yapacak olan Sarı Ali Efendi’nin müessisi ve ekser hocalarının sarıklı olduğu Füyuzât-ı Hamidiye Mektebi’nde Rüştiye ve İdadi’yi okudu ve 1910’da burada şehadetname aldı. Buradaki eğitimi sırasında okuduğu Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Marifetname’sinden etkilenerek ismini İbrahim Hakkı olarak kullanmaya başladı.”
İbrahim Hakkı’nın Akif Paşa Mektebi’nden mezun olduktan sonra, hayatının bundan sonrasında ve kişiliğini inşasında çok etkili olacak Islah-ı Medaris-i İslamiyye’ye kaydolduğunu ve 1915’in Ağustos’una kadar burada tahsil gördüğünü ifade ediyor Serhat Aslaner.
Akıncılar Mescidi’nde fahri imamlık yapar
Mezuniyetinin akabinde Batum’da bir süre istasyon müdürlüğü ve Batum dönüşü Konya’da İntibah Gazetesi’nde yazarlık yapar. Bu sırada Hak Yolu isimli bir dergi çıkarır. Hepsiyle birlikte Konya Sanayi Mektebi’nde Türkçe hocalığı ve Akıncılar Mescidi’nde de fahrî imamlık yapar.
Takip eden yıllarda, 1919-1923 yılları arası, polis teşkilatında ve Bab-ı Meşihat bürokrasisinde bulundu. Anlaşılacağı üzere bu tarihlerde İstanbul’dadır. Yayın faaliyetlerine ağırlık verir. Soyadı kanunu çıktığında Atis soyismini, muhtemelen o tarihlerde yoğun olarak ilgilendiği Yunan mitolojisinin tesiriyle seçtiğini ifade ediyor Aslaner.
İbrahim Hakkı Konyalı, 1949-1952 yılları arasında Başvekâlet Arşiv Umum Müdürlüğü’nde, onun ardından 1964 yılına kadar da Askeri Müze’de Şark Eserleri Uzmanı olarak çalışır ve aynı zamanda Vatan Caddesi’nde bulunan Selimiye Medresesi bünyesinde Yazı Sanatları Müzesi, Saraçhane’de Vakıf Sanatları Müzesi, Çanakkale Müzesi gibi müesseselerin kuruluş sürecinde ve bazı tarihi eserlerin yıkılmaktan kurtarılması ve restore edilmesinde aktif rol oynar.
Hayatının hemen tamamını yazmak ve eser üretmekle geçiren İbrahim Hakkı Konyalı, 1979 senesinde bütün kitapları ve özel arşivini Üsküdar Selimiye Camii Hünkâr Kasrı bünyesinde meydana getirilen ve bugün de hizmet veren İbrahim Hakkı Konyalı Vakfı Kütüphanesi’ne bağışlar. Senelerce oturduğu Üsküdar Selimiye’de bulunan Karlık Apartmanı’ndaki dairesini de Türk Edebiyatı Vakfı’na bağışlar. Aynı yıl Konyalı’ya, Kültür Bakanlığı’ndan Yüksek Hizmet Ödülü ve 1981 Konya Selçuk Üniversitesi’nden de fahri doktora tevdi edilir. 1984 yılında Akşehir üzerine yazdığı kitabın yeniden basılmasını görüşmek üzerine gittiği Akşehir’de kalp krizi sebebiyle dünyaya gözlerini yumar.
Yazı hayatına tercümeyle girdi
İbrahim Hakkı Konyalı, yazarlık hayatına Maşrık-ı İrfan Gazetesi’nde yayınlanan bir tercüme ile ilk adımını atar. Ardından İntibah Gazetesi’nde siyasi yazılar yazar. Diğer iki gazete ile aynı yıllarda yayın hayatına başlayan Hak Yolu mecmuasının imtiyaz sahibi ve sorumlu müdürü olur.
İki gazete, bir dergiden oluşan bu üç yayının farklı bir hususiyeti vardır. Konyalı’nın hayatına en çok tesiri bulunan kurumlardan olan Islah-ı Medaris-i İslamiyye Medresesi’nin öncü şahsiyeti Zeynelabidin Efendi ve kardeşleri Ziya ve Rıfat Efendiler’in liderliğinde neşredilen yayınlardır. Bu medresenin müessisi Zeynelabidin Efendi aynı zamanda Nakşibendiyye’nin Halidî yoluna mensup bir şeyh efendidir. Bu kurum medreselerin müsbet ilimlere gereken önemi vermediği eleştirisine cevap olarak kurulmuş ve birçok önemli sima yetiştirmiştir.
İbrahim Hakkı Konyalı, yazı hayatında bu meşguliyette iken sivil toplum kuruluşlarında da çeşitli görevlerde bulunmuş. Konya’nın eski eserlerinin korunması hususunda gerekli önlemleri almak amacıyla kurulan Konya Türk Talim ve İrşad Heyeti’nde üyeliği vardır. Serhat Aslaner, Konyalı’nın tarih, siyaset ve matbuata olan ilgisini bu çevrede şekillendiğini ifade ediyor.
Konyalı’nın siyasetle alakası, Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın ve ardından bu fırkanın temsil ettiği düşüncenin siyaset sahnesinden çekilmesiyle kesilir. Bu tarihten sonra Konyalı hem aktif siyasetle, hem de muhalefetle arasına mesafe koyar. Bu aynı zamanda Konyalı için tahsil gördüğü Islah-ı Medaris’ten de görüş olarak kopmak demektir. Sonraki yıllarda bu kurum ilmî bir müessese olarak hatıralarında yaşar ve soranlara bu şekilde tanıtır.
Serhat Aslaner, Konyalı’nın cumhuriyet sonrası yıllarının 1936 senesine kadar çeşitli yayınların sütunlarında geçtiğini söylüyor. Bu sütunlarda yazdığı yazılarda tarihi ve kültürel mevzular ön plandadır. Osmanlı Arşivleri’nin bir kısmının Bulgaristan’a satılması üzerine yazdığı eleştirel yazıların, Türkiye’de arşivciliğin kurumsallaşmasında müspet etkileri olduğunu söyler.
Tek başına dergi çıkarır
İbrahim Hakkı Konyalı, 1950’li yılların başında Niyazi Ahmet Banoğlu ile Tarih Dünyası isminde bir dergi ve kısa bir süre de neredeyse tek başına Tarih Hazinesi ismiyle bir dergi çıkarır. Aslaner, Konyalı’nın muhtelif mecralarda yazdığı yazıların, tarihin ve tarihi bilginin popülerleşmesine de zemin sağladığını ifade eder.
Konyalı 1936 yılından itibaren telif eser vermeye başlar. Bu yıldan vefat ettiği 1984 senesine kadar geçen sürede 30 esere imza atar. Yazdığı kitapların ekserisi abideler ve şehir tarihleri ile ilgilidir. Başlangıçta İstanbul ve abideleri üzerine çalışmalar yapan Konyalı, sonraki dönemlerde, özellikle 1960’lardan sonra, muhtelif belediyelerin istekleri doğrultusunda “Abideleri ve Kitabeleri” ifadesi taşıyan geniş hacimli şehir tarihleri kaleme alır.
Serhat Aslaner, makalesinde, İbrahim Hakkı Konyalı’nın çalışmalarını şu sözlerle takdir eder: “Bir devrin Anadolu’sunda yer alan – hangi devre ait olduğu fark etmeksizin- tarihi olabilecek her unsurunu, bazı problemli taraflarına rağmen, tespit, tasvir ve tahlil etmeye çalışacak, ‘kör kazmanın’ tahribatını hafifletecek, gelecek çalışmalar için ikamesi olmayan kaynaklar bırakacaktır.”
Makalenin müellifi Serhat Aslaner, İbrahim Hakkı Konyalı’nın cumhuriyet devrinde siyasetten uzak durarak yazdıkları ile bir siyaset güttüğünü, tarihin onun için tabir-i caizse bir sığınak, söyleyeceklerini daha problemsiz ifade edebileceği zemin olduğunu söylüyor. Netice-i kelam, Türk kültür mirasının geleceğe taşınması hususunda büyük gayretler sarfeden, bir aydın, münevver ve çalışkan bir entelektüeldir İbrahim Hakkı Konyalı.
Ahmed Sadreddin
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.