Ahmet Köseoğlu İttifak Gazetesi Röportajı

Ahmet Köseoğlu İttifak Gazetesi Röportajı

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şube Başkanı Ahmet Köseoğlu ile Konya ve şehirlere dair yaptığımız çok özel söyleşiyi siz değerli okurlarımızın ilgilerine sunuyoruz:

Okurlarımıza sizi daha yakından tanıtarak başlamaya ne dersiniz, Ahmet Köseoğlu'nun yol hikâyesini bizimle paylaşır mısınız?

Konya’da doğmuş ve hayatının bugüne kadar ki çok büyük bir bölümünü geçirmiş, 30 yılın üzerinde de belediyelerde çeşitli görevlerde bulunmuş, şehirlere ilgi duymuş , şehirlerin manasına, ruhuna yolculuğuna revan olmuş,en uzun yolculuğunu da Konya’ya yapmış ve yıllardır Konya’yı okuyup yazmaya , anlamaya çalışmış seyyahı fakir…

 Gerek mesleki, gerek kültürel alanda hayat boyu şehre hizmet eden bir misyonunuz var. Ahmet Köseoğlu için şehir ne anlam ifade eder?

Konya‘yla platonik bir aşk yaşıyorum , zaman zaman şehrin aşkımdan haberdar olmadığı hissiyatına kapılsam da aşkımıza, sevgimize halel getirmemeye çalışıyorum. Bu aşk bazen neyi yapıp neyi yap-a-mayacağımızı sorgulamamıza bile izin vermiyor dolayısıyla şehre bir borcumun olduğunu hissettiren bir aşk bu, o yüzden şehrin güzelliğine ,kültürel, sanatsal,ruhi, ictimai hayatına değer katmaya,huzuruna yönelik faaliyetler yapmaya/ yaptırmaya/ söylemeye dair vazifemin olduğunu buna ait tamamlanması gereken bir ödevin baş sorumlularından olduğum gibi bir hissiyat içindeyim dolayısıyla yaptıklarımın hiçbirinden alacaklı olmadığım gibi hiçbir zaman muhasebeye de girmedim ve yaptıklarım ifadesini kullanırken bile utancım yüzüme vurdu, ateşim yükseldi.

 Konya ile ilgili hazırlamış olduğunuz çok kıymetli kitaplarınız var. Kitaplaşan duygularınızı cümlelere sığdırmak mümkün değil elbette, Konya'yı okurlarımıza anlatır mısınız?

Şimdi Konya gibi dünü olup bugünü de olan ve yarın da olması kuvvetle muhtemel bir şehri tanıtmak, anlatmak kolay olmasa gerek, lakin okyanustan bir testi su doldurma kabilinden bir kaç cümle söyleyebiliriz belki.
Konya şehir olarak köklü bir tarihe sahip. Konya'nın 10 bin yıla yakın bir tarihinin olduğu bilinen bir gerçek. Bununla beraber 200 yıl Selçuklu’ya başkentlik yapması, ondan önce de başkent olmayıp başkent hüviyetinde başka medeniyetlere de ev sahipliği yapmış olması Konya’nın ne kadar büyük bir tarihe sahip olduğunun bir göstergesidir. Dolayısıyla Konya tarihin her döneminde önemli bir uğrak noktası, geçmişin izleri taşıyan bir merkez olmayı başarmıştır. Burada Konya’nın; İslâm’ın ve insanlığın bütün dönemlerinde çok önemli bir yerleşim yeri olduğunu ve ilk insan ve ilk peygamberin İslam peygamberi olduğunu ve bütün nebilerin, enbiyaların hepsinin Müslümanlık üzere İslam peygamberi olduğunu yeniden vurgulayarak tarihe baktığımızda şehrin hemen kıblesinde Kilistra Antik Şehri bile bu aziz şehrin tarihsel ehemmiyetinin bir örneği değil midir? Çatalhöyük ve diğer höyüklerde hakeza. Tabii ki Konya’nın bu özellikleri bizim için bugün hem övünülecek hem de sorumluluğumuzu büyütecek, yükseltecek bir durumdur. Konya, genelde dünya için; özelde İslâm âlemi için önemli şehirlerin başında gelir. Biz İslâm dünyası için önemli şehirleri sayarken Mekke, Medine, Kudüs, Şam,İstanbul,Semerkant derken 7. olarak Konya'yı zikrederiz. Dolayısıyla Konya İslam ülkeleri arasındaki sıralamada ilk yediye girebilen bir şehir. Bugün Mevlânâ'dan, Konevi'den, Şems’ten,
İbni Arabi'den bahsediyorsak; insanlığın yaşadığı tarihi geçmişi üzerinde barındıran, eski dünyanın yeni sahiplerinin dikkatini çekebilecek bir yerleşim yeri olma özelliğini hep korumuş bir şehirden bahsediyoruz demektir.M.Ö. 9000'lere kadar götürüyorlar şehrin tarihini. Kalkolitik dönem, Tunç Çağı, Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Romalılar ve nihayet Bizans dönemleri, Konya tarihinin Selçuklu öncesine ait başlıca duraklarıdır.
Bir çok medeniyetin mekânlığını ,beşikliğini yapmış şehri konuşuyoruz. Dolayısıyla bu özelliklerin Konya'ya ve Konyalı idarecilere ciddi bir anlam yüklediğini de düşünüyorum.

Seyahatlerinizde şehrin hafıza mekânlarını arıyorsunuz. ESKADER ödülü alan ''Kendini Arayan Şehir'' kitabınız  ile okurların hafızasında iz bırakıyorsunuz. Neler söylemek istersiniz?

Hususen ESKADER yönetimine müteşekkirim. Görülmek ve görünmek iyidir, marifet iltifat ilişkileri dozajında olunca hoş olabiliyor, ama herşey gibi bu da geçici.
Okumak yazmaktan daha anlamlı bence,çok okuyup az ve öz yazmayı, tarihe yolculuk yapmayı tercih edenleri önemsiyorum.
Evet hafızası olan şehirler bana çok yakındır. ‘Kendini Arayan Şehir kitabımızın başında şehirlere yolculuğum diye yazdığım metinde
şehirlerde neyi aradığımı, nelerin peşine düştüğümü, beklentilerimin neler olduğunu şöyle ifade etmiştim:
Büyük kâşiflerin yüreklerinde hissettikleri heyecanı hissettim her yolculukta. Dilini, sesini, rengini, mazisini, efsanesini, tarihe tanıklığını, binlerce yıllık ruhaniyetini merak ettim o güzel şehirlerin. Taşlara sinmiş seslere kulak verdim, çeşmelerin sulara öğrettiği şarkıları dinledim. Yaz sıcağında bir mabedin serin gölgesinde aradım ruhumdaki şehrin kapılarını.
Şehrin hafıza mekânlarını aradım seyahatlerimde. Şehrin hafızası ne kadar diriyse şehirlinin de hafızası o kadar canlıdır.
Bilinmelidir ki şehirle şehirlinin ilişkisi mekânlardan vareste değildir. Şehrin dünüyle bugününü bir köprü gibi birleştiren mekânları korumanın toplumsal hafızayı korumakla eş değer olduğunu herkesin anlamasını istedim.Üstünden bin kış ve bin sonbahar geçmiş şehirlereydi yolculuğum.

Gökte yapılıp yere indirilen şehir Kudüs ile ilgili duygularınızı paylaşır mısınız?

Benim için KUDÜS;

Kadim olanın günümüze taşındığı, tarihin sağıldığı, arzın çekim merkezi, zamanın çocuğu kutsal şehir Kudüs…

Tahrif edilmişliğin hakikati boğmaya çalıştığı ve çığlığının dünyayı kör, sağır, dilsiz ettiği hüzün şehri Kudüs…

Hz. Davud ve oğlu Süleyman Peygamber’in ümmeti Müslüman İsrailoğullarının şehri, Hz. İsa’nın şehri, hakikatin, şeriatın şehri Kudüs…

Yüce yaratıcının elçileriyle gönderdiği emirlerin tahrifatı üzerine vahiylerini yinelediği son peygamberi Hz. Muhammed’in yükseldiği, yüceldiği Miraç şehri Kudüs…

Sezai Karakoç’un ifadesiyle “Gökte yapılıp yere indirilen şehir. Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri” Kudüs…

Bir şehir ve birçok şiir…

Yeryüzünde dünden bugüne var olan hiçbir şehir onun kadar sevilmedi. Hiçbir şehre Kudüs’e yazıldığı gibi şiirler, şarkılar, ağıtlar söylenmedi.

Hüzünlü Şehir, Tanrı Şehri, Allah’ın Şehri, Övülmüş Şehir, Barışın Şehri, Adaletin Yurdu, Mukaddes Şehir, Eyalet-i Mümtaze, İnananların Şehri, Doğruluk Şehri, Beytü’l Mukaddes, Şehirlerin Çiçeği, Namaz Şehri, Dua Şehri, İnsanlığın Şehri, Nebiler Şehri, Hüzünler Şehri, Dinlerin İncisi, Şeriatlar Feneri, İffet Şehri, Bereket Şehri, Şehirlerin Melikesi, Kutsal Şehir, Karalara Bürünen Şehir…

Bu bağlamda, savaş ve şehir hakkında değerlendirmeleriniz nasıl olur?

Savaş ve şehirden ziyade doğrudan Gazze’ye yapılan soykırımı dair bir şeyler söylemek isterim , hem burada kayıtlara geçsin hem de dünyanın gözü önünde yaşanan insanlığın imtihanının ve dahi iflasının geldiği yere, geleceğine yönelik haykırmak isterim ki,
Gazze’de kan akıyor,
Dünyanın idarecileri de bakıyor. Yazık ki batılı idarecilerin ve batı uşağı doğulu idarecilerin insanlık adına utanılacak halde olduklarına üzülerek şahit oluyoruz.
İnsan hakkı, demokrasi, özgürlük, çevre, iklim diyen batılı yöneticilerin,
kadın hakkı, çocuk hakkı hayvan hakkı diyen iki yüzlü egemenlerin sahtekarlıklarını yüzlerine vurmanın ve dahi sahte değerlerinizle canınız cehenneme demenin adı olmuştur GAZZE…

Arzın dört bir yanında Küresel intifada ya kalkışanlarla , susup başını kuma gömenlerin turnusol kağıdıdır GAZZE…

Dünya halklarına yaptıkları boykotlar, haykırışlar ile insanlıklarını hatırlatan , yanı sıra Yahudilerin ve Yahudi Sevici modern kölelerin maskelerini de düşürendir GAZZE…

Vicdanın göklere çekildiğini zannettiğimiz Gazze deki soykırımın 4.ayında Rabbimizin 99 ismi azamının himmetiyle, lutfu keremiyle görüyor ve teselli buluyoruz ki Dünyanın İslamla yüzleşmesinin ve İslam gerçeğiyle karşı karşıya kalıp birçok güzelliklere vesile olmasının da adı olmuştur GAZZE…

Umar, bekler ve dua ederiz ki verilen 30 bin şehit, Dünyayı gafletten uyandırır ve İslamın izzetine ,insanlığın kurtuluşuna hizmet eder… Amin…


Kitapta bölüm başlıkları dikkat çekiyor. Neden "Umran Şehirler" ?

Şehirlerin yapısı ve sosyolojisi konusunda İbn-i Haldun gerek Mukaddime’de gerekse Kitabü’l İber‘in ilk bölümlerinde umrandan, şehir umran ilişkisinden bahseder, Farabi’ de ise bu husus ideal şehir olarak geçer yani fiziken bayındır halde olan ve manası, ilmi yüksek olan şehirler,yani huzurlu şehirler anlamına gelir.Kitabımızın o bölümüne yerleştirilen şehirlerimizin tarihi seyri içinde Umran şehirler arasında yer aldığını okuyor, görüyor ve bu şekilde değerlendirmenin doğruluğu kanaatine varıyorum.

Şehrin yerlisi olmak nedir?

Bu sorunuz aynı zamanda kim şehirli değil ya da kim şehirli ve şehrin yerlisi olur böyle bir şey var mıdırı da aklımıza getirebilir , "Medeniyet" kelimesi, “şehir” anlamına gelen “medine”den türetilmiştir. “Medeni” kelimesi ise “şehirli” manasına gelmektedir. Avrupa’da medeniyet kelimesinin altında yatan ideal, tüm imparatorluğunu sadece ‘civitas’ının, yani şehir devletinin bir genişlemesi olarak anlayan Romalılara kadar gider ...
Şehrin ölmemesi ve içten içe bozulmaması için şehre sürekli kırsal unsurlar akın etmeli, aynı şekilde kırsalda şehirliliğin getirdiği manevi etkiden nasiplerini almalıdır; eğer bu denge bozulursa şehir kültürü kendi içinde kapalı sürdürdüğü zihin dünyasında boğulur veya göçebeler tarafından istila edilir.Şehirliliği veya yerliliği bu sosyolojik açıdan değerlendirmek daha isabetli olur diye düşünüyorum.

Titus Burckhardt (İbrahim İzzettin) ‘Fes İslam Şehri’ kitabında şehrin yerlileri (Hadari) ile kırsaldan (Bedevi) gelenler arasındaki ilişkiye de dikkat çekiyor. Burada şunu söyleyebilirim ki bu kabil tartışmalar ve etkileşimlerin bugün de şehirlerle ilgili temel konuşulanlardan olduğudur. Bu durum ‘Şehrin Kendini Araması’ ya da ‘Şehrin Kendini Koruması’nı da direkt ilgilendiren bir husus olsa gerek.
Aslında kırsaldan gelen tüm sosyal düzenin, yerleşik halkların ve şehirlerin kökeni sayılabilir, şehirlilik sadece bir son olabilir; bu kültürün son aşaması ve dolayısıyla parçalanmaya başladığı nokta denebilir . Aynı zamanda bu bozulma ve kadim iyiden uzaklaşmanın da son aşaması olarak kabul edilebilir.
Kanaatimce şehirde kim yerli kim taşralı ,soy sopla ve birkaç nesil o şehirde yaşamla belirlenmemeli şehre gerek medeniyet gerekse huzur ve iyilik açısından katma değeri olan bireyin ya da ailenin, toplulukların varlığı şehrin yerliliği ile doğru orantılı denebilir dolayısıyla bugün şehrin yerlisi olduğunu söyleyen birileri belki de son noktaya gelmiş oluyorlar yukarıda da bahsettiğim gibi çünkü dört/beş nesil önce onlarda kırsaldan gelmiş olabilirler nihayetinde şehir son duraktır.

Efendim Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Konya Şubesi 15.Olağan Genel Kurul Toplantısında yeniden Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi

başkanlığına seçildiniz. Tebrik ederiz, hayırlı olsun. Duygularınızı paylaşır mısınız?

Teşekkürler,Yazarlar Birliği ve benzeri kuruluşların yönetim kuruluna veya başkanlığa seçilmek aslında başkanlıktan ziyade dar bütçe ve kısıtlı personelden dolayı baş hizmetkârlığa seçilmiş bir durumla karşı karşıya olduğunuzu yani başkan olanın daha fazla özveride bulunacağı ve çok çalışan olacağı sivil kuruluşlardaki gönüllülerce malum bir durumdur, dolayısıyla faaliyetlerin, organizasyonların kıt imkânlarla ama mânâlı hale gelmesinin güzelliği ancak sizi buralara hadim eder.İnsana dair derdiniz ve kaygınız olursa bu işler yürür.

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi olarak faaliyetleriniz çok yoğun, Konya'da olmanın farklı bir bereketi mi, geçmiş çalışmalarınız ve yeni dönem projelerinizi bizlerle paylaşır mısınız?

Faaliyetlerimizin çok yoğun olduğundan bahsetmekten ziyade kültürel, sanatsal, içtimai çalışmaların,yayınların faaliyetlerin, programların gücümüz yettiğince yapılmasının farziyetine inandığımız için 30 yıla yaklaşan bir dönemdir evvel-emirde şehrimizin güzelliğini ve değerlerini öne çıkarmak genel anlamda ülkemize ve insanlığa hizmet edebilme yolunda bir gayretin içinde bulunmaya çalışıyoruz çünkü derdimiz var.
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi olarak 23 yıldır yılın başında bir kültürel takvim açıklıyoruz ve yönetim kurulu üyelerimiz, Konyalı kültür ve sanatseverlerle yıl boyu bu takvimi yerine getirmeye çalışıyoruz.Yaptığımız bu faaliyetlerin sosyal medyada ve şubemizin YouTube kanallarında kayıtlarını bulunduruyoruz ,canlı yayınlarla sözümüzün coğrafyasını genişletiyoruz, yanı sıra kadim kültürümüzün geleneği olarak söylenenleri, konuşulanları kitaplaşmasını da sağlıyoruz. Yaptığımız işleri mütevazı ama anlamlı buluyoruz, lakin abartmıyoruz, büyütmüyoruz.

Haberler Haberleri

Türkçenin Uluslararası Şiir Şöleni Taşkent'te yapılacak
TYB Konya'da Vefatının 100. Yılında Ziya Gökalp Anıldı - Felsefeyi Sosyolojiyle Yenilemek
Vefatının 30. yılında Tarık Buğra
Konyalı On’lar Perşembe Sohbetlerinde Nail Bülbül Konuştu
Konyalı On’lar Perşembe Sohbetlerinde Kâmil Uğurlu Konuştu