Ahmet Köseoğlu'nun Eşrefoğlu Rumi Faslında Yaptığı Konuşma

Ahmet Köseoğlu'nun Eşrefoğlu Rumi Faslında Yaptığı Konuşma

Ahmet Köseoğlu'nun Eşrefoğlu Rumi Faslında Yaptığı Konuşma

EŞREFOĞLU RÛMÎ

Doğumu 779-1377

Ölümü 874-1469/70?

Kādiriyye tarikatının Eşrefiyye kolunun kurucusu mutasavvıf/ şair

Asıl adı Abdullah, babasının adı Ahmed Eşref’tir. Kaynaklarda künyesi Abdullah Rûmî b. Seyyid Ahmed Eşref b. Seyyid Muhammed Süyûfî (Mısrî) şeklinde geçmektedir. İbnü’l-Eşref, Eşrefzâde, Eşref-i Rûmî, Abdullah İznikî ve Abdullah-ı Rûmî adlarıyla da tanınmıştır. Mısır’dan Suriye’nin Hama kasabasına, daha sonra Anadolu’ya göç edip önce Manisa’ya, ardından da İznik’e yerleşen, aslen Mekkeli ve Hz. Peygamber soyundan geldiği rivayet edilen, âlim ve şeyhler yetiştirmiş bir ailenin çocuğudur.

Eşrefoğlu’nun çocukluğu ve gençlik yılları İznik’te ailesinin yanında, büyük bir ihtimalle daha çok onların tâlim ve terbiyesi altında geçti. Daha sonra ileri bir yaşta Bursa’ya giderek buradaki Çelebi Sultan Mehmed Medresesi’nde tahsile başladı. Medresenin tanınmış müderrislerinden Mevlânâ Hocazâde ile Mevlânâ Tûsî’den büyük ölçüde istifade ettiği belirtilir .

Eşrefoğlu’nun torunu Şeyh Hamdi Efendi’nin müridlerinden Abdullah Veliyyüddin Bursevî’nin kaleme aldığı, Eşrefoğlu’nun hayatı hakkında en eski ve ilk elden yegâne kaynak durumundaki Menâkıb-ı Eşrefzâde’ye ve bundan naklen menkıbe mahiyetindeki diğer rivayetlere göre Eşrefoğlu gördüğü bir rüya üzerine medreseyi ve ilim yolunu terkeder. Abdal Mehmed adlı bir meczup kendisine bâtınî ilimlerden nasibi olduğunu söyleyince Emîr Sultan’a başvurur. Emîr Sultan ihtiyarlığından söz ederek onu dervişlik ve tasavvuf yolunda ileri bir merhaleye ulaştıracak olan Hacı Bayrâm-ı Velî’ye gönderir. Bunun üzerine Ankara’ya giden Eşrefoğlu, Hacı Bayrâm-ı Velî Dergâhı’nda on bir yıl kadar riyâzet ve mücâhede ile en ağır hizmetlerde çalıştırılır. Hacı Bayrâm-ı Velî kabiliyetli dervişinin belli bir merhaleyi aşmış olduğuna kanaat getirerek onu önce dergâha imam, sonra da kızı Hayrünnisâ ile evlendirerek kendisine damat yapar. Ayrıca ona icâzet vererek Bayramiyye tarikatını temsil etmek üzere İznik’e halife tayin eder. Eşrefoğlu İznik’e dönünce halkı irşaddan ziyade kendi iç dünyasına çekilir. Bir müddet sonra ulaşmış olduğu halin zevkleriyle yetinmeyerek daha ileriye varma arzusuyla tekrar Hacı Bayrâm-ı Velî’ye başvurur. Rivayete göre Hacı Bayrâm-ı Velî’ye, “Seyrüsülûkün tamamı şimdiki makamımız mıdır, yoksa daha var mıdır?” diye sorunca Hacı Bayrâm-ı Velî, “Bir velînin bin sene ömrü olsa, envâ-ı mücâhedât ve riyâzet eylese henüz enbiyâdan bir nebînin kademi vardığı yere velînin başı varmak muhaldir” cevabını verir (Abdullah Veliyyüddin Bursevî, Menâkıb-ı Eşrefzâde, vr. 4a). Hacı Bayrâm-ı Velî damadını dinledikten sonra onu seyrüsülûkte daha ileri bir merhaleye ulaştırması için Suriye’nin Hama kasabasında oturan Abdülkādir-i Geylânî’nin beşinci göbekten torunu Şeyh Hüseyin el-Hamevî’nin yanına gönderir. Bunun üzerine İznik’e geri dönen Eşrefoğlu derhal erbaine girer ve bu sırada gördüğü rüyaları yazarak yanında hanımı ve kızı olduğu halde uzun ve çileli bir yolculuğa çıkar. Anadolu’yu bir baştan bir başa yaya olarak aşan Eşrefoğlu Hama’ya varır varmaz Hüseyin el-Hamevî’ye intisap eder ve şeyhi tarafından erbaînde gördüğü rüyaların yazılı olduğu kâğıda bakılarak âdeta ayağının tozuyla tekrar erbaîne sokulur. Eşrefoğlu kırk gün içinde çilesini tamamlar ve Kādirî hilâfetnâmesi alarak İznik’e geri döner.

Eşrefoğlu Hama’dan İznik’e döndükten sonra bir süre yine uzlet halinde yaşamaya devam eder. Bir müddet sonra İznik’te kurduğu dergâhında irşada başlar, tarikatı kısa zamanda yayılır. Menâkıb-ı Eşrefzâde’ye göre 874’te (1469-70) muhtemelen 100 yaşlarında İznik’te vefat eder ve daha sonraları camiye çevrilen dergâhın hazîresine defnedilir. Vefatından sonra vasiyeti üzerine yerine, küçük yaştan beri yanında bulunan ve kızı Züleyha ile evlenen halifesi Abdürrahim Tirsî postnişin oldu.

Eşrefoğlu’nun edebî şahsiyeti tasavvufî inançları doğrultusunda gelişip şekillenmiştir. Şiirlerinde daha çok Yûnus Emre tesiri hâkim olmakla beraber kendine has söyleyişlerin bulunduğu manzumelerinin sayısı da az değildir. Hece ve aruz veznini başarıyla kullanmış, lirik şiirler yanında didaktik manzumeler de yazmıştır. Şiirlerinde bilhassa tasavvufî remizlere büyük ölçüde yer vermiş, bu çerçevede yeni mazmunlar oluşturmuştur. Yer yer halk deyişlerine ve atasözlerine mal olmuş âyet meâllerine de yer verdiği şiirleri tekke edebiyatının muhteva bakımından en samimi örnekleri arasında yer alır. Şiirlerin bazıları vahdet-i vücûd neşvesiyle yazılmıştır.

Genellikle ilâhî aşkı terennüm ettiği şiirlerinin bir kısmı bestelenmiştir. Sadettin Nüzhet Ergun, Eşrefoğlu’nun şiirleri en çok bestelenen mutasavvıf şairlerden biri olduğunu söyler ve Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin’den naklen kendisinin de bazı besteler yaptığını belirtir (Türk Şairleri, III, 1368). Bugün de Kādirî dergâhlarında kıyâmî zikir Eşrefoğlu’nun, “Cem‘ olmuş dervişleri pîrim Abdülkādir’in” ilâhisiyle başlamaktadır.

Eserleri.

1. Divan.

Yirmiden fazla nüshası tesbit edilmiş olup bunlardaki şiir sayısı birbirinden farklıdır. Divanın Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki nüshaları (Lâleli, nr. 1732; Esad Efendi, nr. 2590) başka şairlerin şiirlerinin en az karıştığı nüshalardır.

2.MÜZEKKİ’n NÜFUS Anadolu’da XIII. yüzyıldan beri gelişen tasavvuf cereyanının en önemli eserlerinden biridir. Eşrefoğlu kitabın mukaddimesinde eserini halkı doğru yola sevketmek için bilhassa Türkçe olarak yazdığını belirtir.

3. Tarîkatnâme. Eserde daha çok tarikat âdâbıyla müellifin Ehl-i beyt’e olan muhabbet ve bağlılığı anlatılmakta, Hz. Ali’nin üstünlüğünü gösteren delillere yer verilmektedir

A.Necla Pekolcay

Abdullah Uçman

ADI AŞK

Cihanı hiçe satmaktır adı aşk

Döküp varlığı gitmektir adı aşk

Elinde sükkeri ayruğa sunup

Ağuyu kendi yutmaktır adı aşk

Belâ yağmur gibi gökten yağarsa

Bâşını âna tutmaktır adı aşk

Bu âlem sanki oddan bir denizdir

Âna kendini atmaktır adı aşk

Var Eşrefoğlu Rumî bil hakikat

Vücûdu fâni etmektir adı aşk

Haberler Haberleri

Türkçenin Uluslararası Şiir Şöleni Taşkent'te yapılacak
TYB Konya'da Vefatının 100. Yılında Ziya Gökalp Anıldı - Felsefeyi Sosyolojiyle Yenilemek
Vefatının 30. yılında Tarık Buğra
Konyalı On’lar Perşembe Sohbetlerinde Nail Bülbül Konuştu
Konyalı On’lar Perşembe Sohbetlerinde Kâmil Uğurlu Konuştu