Bir hakikat arayıcısı idi Ayşe Şasa

Ayşe Şasa da dünyaya geldiği adresinin kendisine ait olmadığını düşünenlerden. O, erken yaşta adres arayışı içinde olan insanlardan sadece biri… Sedat Palut yazdı.

İnsan kendisinden önce yazılmış, çizilmiş adreslerin içinde dünyaya geliyor. Sınav telaşımız bu adreslerin içindeki aidiyetlerle tanışmaya başladığımız andan itibaren başlıyor. Bazı insanlar adreslerinde bir ömür boyu yaşayıp mutlu olurken bazıları ise oturdukları adreslerin kendilerine ait olmadıklarını düşünüyor ve bu mekânı terk etmeye başlıyor. İyi de nereye gidecekler? Bir Ruh Macerası adlı kitabında, “7-8 yaşlarındaydım. Bir kağıda ‘Ben çok yalnız bir çocuğum, bu şişeyi bulan lütfen beni arasın’ diye bir not yazıyorum” diyen Ayşe Şasa da dünyaya geldiği adresinin kendisine ait olmadığını düşünenlerden. Ayşe Şasa, erken yaşta adres arayışı içinde olan insanlardan sadece biri…

Peki, Ayşe Şasa neden hayatıyla ilgili bir arayış içine girmiş, dünyaya geldiği adresi sevmemiş? Bunu öğrenmek için hayatına bir göz atmak da fayda var.

Doğduğun topraklarda sana ait olmayan bir kültür içinde şekillenmeye çalışmak

1941’de doğdu Ayşe Şasa. 1960 Arnavutköy Amerikan Koleji mezunu. Kolej zamanlarında Kafka, Beckett, Joyce, İngiliz ve Amerikan klasiklerine dair ne varsa okumuş. Felsefe de… Şasa, bu okumaların aklını çok karıştırdığını söylüyor. Karışmasını kolaylaştıran sebeplerin başında yaşadığı yere kendisini yabancılaştıran yabancı mürebbiyelerin ve kendi kültürüyle bağının zayıf bir ortamda nefes alması geliyor. Doğu mahallesinde Batı nefesi almaya çalışmak… Aslında bu durum Osmanlı’nın son döneminde başlayan Batılılaşmanın burjuva sınıfına yansımış halidir. Aile iyi bir gelire sahip olmakla beraber çocuklarının iyi bir okula gitmesini, dil öğrenmesini istemektedir. Bunlar için de en iyi yol çocuklarının yabancı okula gitmesi… Adresler işte burada çakışıyor. Doğduğun topraklarda sana ait olmayan bir kültür içinde şekillenmeye çalışmak… Bazıları bu durumu kabullenip zamanla elit bir seviyeye yükselirken bazıları da, Ayşe Şasa gibi yaşadıklarını sorgulayıp bu toprakların kokusunu duyumsamaya çalışmaktadır.

Bu sebeple, kendini hep arayış içinde bulmuş Ayşa Şasa. İstediğini bulmak için adresini bilmediği sokaklara her zamanki özgüveniyle girip çıkmış. İçinde her daim taşıdığı büyük bir umutla... Yazı yazmanın kendisi için bir ilaç olduğunu fark ettiği yıllar, lise yılları... Yazı, insanın ulaşmak istediği bir adres olabilir mi bilinmez ama Şasa’nın bu dönemde yazmış olduğu bir oyun profesyonellerin dikkatini bile çekmiş, oyun sahnelenmiş.  Ardından 1961’de Halit Refiğ’in “Yasak Aşk” filmine diyalog yazmakla sinema sektörüne geçiş yapmış. Sonrası Yeşilçam… Sansüre gidecek senaryoları bir süre yazdıktan sonra “Son Kuşlar”, “Ah Güzel İstanbul”, “Utanç”, “Gramafon Avrat” gibi nitelikli filmlere senarist olarak imzasını attı.

Yalnız Şasa’nın senaryoları da ona doğru adresin işaretleri olmasa gerek ki daha çok içine dönmüş. Daha yolun yarısına gelmeden, aradığı adresi bulamadan yanlış gibi görünen bir yola girmiş: Şizofreni.

Kemal Tahir ile ilişkisi

Bu yolculuk esnasında önemli bir romancı olan ve manevi babam dediği Kemal Tahir ile tanışmış. 13 yıl süren sıkı dostluğu Ayşe Şasa’ya çok şey katmış. Tahir’in şu cümlesini altın bilezik gibi kolunda taşımış, birçok yerde tekrar etmiş. “Maskaralık ve şaklabanlık yaptığın müddetçe seni baş tacı ederler. Fakat ciddi ve sahici bir şey yaparsan, yapmaya teşebbüs edersen kimse yüzüne bakmaz ve ilgilenmez. Dahası husumet beslerler. Onun için yolunu seç.” Bu cümleyi benimseyen Ayşe Şasa için yolun rotası ne olacaktır? Evet, Kemal Tahir, Şasa’ya Türk edebiyatını, Osmanlı tarihini, Türk geleneklerini anlatmış. Fakat Şaşa, iş metafizik ve İslam konusuna geldiğinde Kemal Tahir’in tabularıyla karşılaştığını söylüyor. Kemal Tahir’le her konuşmada iş, bu mevzuya geldiğinde tıkandıklarını belirtiyor.

Delilik Ülkesinden Notlar adlı kitabın sunuşunda, “içinde bulunduğumuz inançsızlık çağında Mutlak’ı arayan biri ne tür bir gerilimin muhatabı olabilmektedir” diye yazmış Ayşe Şasa. Bu cümleyi yazdıran olay, İbn-i Arabi’nin Füsul’ul Hikem adlı eseriyle tanışması olmuş. Kemal Tahir’le görüşmesinde tıkanan kısmı İbn-i Arabi ile aşmış Ayşe Şasa. Arabi’nin kitaplarını İngilizce tercümesinden başlayarak yaptığı okumalar, satır aralarına kadar devam etmiş. Bu dönemler, Şasa’nın aradığı adresi bulmanın mutlu ama bir o kadar da sıkıntılı dönemleridir. Mutludur, çünkü artık elinde ulaşmak istediği yola dair bir adres vardır. Sıkıntılıdır, çünkü bu yol çetrefilli bir yoldur.

Hakikat arayıcısı

Gençliğinde İslam’a karşı bir nefreti olduğunu söyleyen Şasa, içinde bulunduğu sıkıntıdan İbn-i Arabi ile kurtulma yolunda ciddi çaba sarf eder. Ama yoldaki sınavı hâlâ bitmemiştir. Gittiği doktoru ateisttir, ibadete karşıdır. Şasa’nın zamanla sahip olduğu bu topraklara ait kültür ve birikim, değişen yaşam tarzı çevresindeki insanları da etkilemiştir. Şasa ibadetlerle ve İbn- i Arabi ile iyileşmeye başlayınca doktor da, tıpkı annesi gibi dini araştırmaya başlar.

Cihan Aktaş bir yazısında, Ayşe Şasa için “elinde olanla imkânsızı başarmanın yoluna düşmüş bir hakikat arayıcısıdır” demiş. Ne güzel demiş. “Hakikat arayıcısı.” Küçüklüğünden beri hep arayış içinde olan Ayşe Şasa, Mutlak’ı ararken hastalığa yakalanmış ama yakalandığı hastalık onu arayışıyla hakikate götürmüştür. Bu hakikate ulaşmak için harcadığı çaba ise bir dervişin çektiği çileli ama içini huzurla dolduran mutluluktan başkası değildir.

Bir de şuna dikkat çekmekte fayda var. Evet, ademoğlu değişen, dönüşen bir varlık. Lakin bazı insanlar hayatlarında keskin virajlar alıp yeni adreslerin, yaşam tarzlarının içinde kendilerine ait bir yer edinmeye çalışırken, bunu yapamamış, yerini yadırgamış, eski alışkanlıklarından kurtulamamıştır. Zira geçmiş peşini bırakmamış, arafta kalmıştır. Ayşe Şasa ise küçük yaşlarda cesurca çıktığı, emek ve çile dolu yolculuğunda aradığı adresi İbn-i Arabi ile bulmuş, yaşamına, kalemine bu minvalde yön vermiştir.

Sedat Palut

Haberler Haberleri

Türkçenin Uluslararası Şiir Şöleni Taşkent'te yapılacak
TYB Konya'da Vefatının 100. Yılında Ziya Gökalp Anıldı - Felsefeyi Sosyolojiyle Yenilemek
Vefatının 30. yılında Tarık Buğra
Konyalı On’lar Perşembe Sohbetlerinde Nail Bülbül Konuştu
Konyalı On’lar Perşembe Sohbetlerinde Kâmil Uğurlu Konuştu