TYB Konya Şubesinin düzenlediği, her yıl icra edilen ‘Yazılacak Çok Şey Var’ sloganı kapsamındaki yurt gezileri bu yıl da gerçekleşti.
Geçtiğimiz Cumartesi ve Pazar günlerini içine alan gezide Batı Karadeniz bölgemizin incileri olan Karabük, Safranbolu, Bartın ve Amasra görüldü. İkisi il, ikisi de ilçe olan bu güzide şehirlerimizin her birinin farklı bir özelliği var.
Karabük, içinde barındırdığı Türkiye’nin ilk ağır sanayi fabrikası olan Demir Çelik Fabrikası ile önemli bir sanayi şehri ve önemli bir merkez halindedir. Karabük’te ayrıca kimya, çimento, gıda, orman ürünleri ve tekstil gibi sanayi kuruluşları da bulunmaktadır.
Karabük’ün en güzel ilçelerinden biri şüphesiz Safranbolu’dur. Evleri ile meşhur olan Safranbolu yılın dört mevsiminde misafirlerini ağırlamaktadır. Türk kentsel tarihinin bozulmamış bir örneği olan Safranbolu geleneksel şehir dokusu, ahşap yığma evleri ve anıtsal yapılarıyla bütünü sit alanı ilan edilmiş ender şehirlerden biridir. 18. Yüzyıl Osmanlı mimarisinin en güzel örnekleri görülen Safranbolu evleri UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmıştır. Yaklaşık 2 bin evden 800 ü koruma altındadır.
Karadeniz kıyılarını, Batı, Kuzey ve Orta Anadolu’ya bağlayan yol üzerinde yer alan tarihi Safranbolu 14. yüzyılın başlarında Osmanlı hâkimiyetine girmiş, özellikle 18. yüzyılda Asya ve Avrupa arasındaki ticaretin önemli bir merkezi olmuştur.
Bartın; Karadeniz’in yeşilini, doğasını sonuna kadar hissedebileceğimiz güzel şehirlerden bir tanesidir. Havasıyla, suyuyla ve küçük, sakin olması, bozulmayan yöresel özellikleri ve Safranbolu evlerinden biraz farklı ahşap evleriyle Bartın insanı cezbetmektedir.
Bartın’ın çok yağış alması zaman zaman bazı olumsuzluklara yol açmıştır. Yağan şiddetli yağmurlar sonucu Bartın'da nehirler taşmış, köprüler sularla kapanmış ve ırmak kenarlarında bulunan yapılarda sel felaketleri görülmüştür. Bunun yanında şehrin % 40' ını kaplayan ormanlarıyla, her tonunun görüldüğü yeşiliyle ve şehrin ortasından geçen ırmağıyla Bartın yaşanabilir bir şehrimizdir.
Ve Amasra… Fatih Sultan Mehmet’in fethetmek için geldiği Amasra’yı görünce söylediği, “Lala Lala Çeşm-i Cihan bu mu ola?” sözü Amasra’nın harika güzelliğini anlatmaya kâfidir sanırım.
Gözün nereye baksa hayran olduğu eşsiz doğal güzelliği ile bizi karşılayan Amasra, Büyük İskender'in baldızı olan Amastris tarafından M.Ö. 300-286 yılları arasında kurulmuş. Cenova ve Roma'dan sonra Bizanslıların yönettiği Amasra, Fatih Sultan Mehmet tarafından teslim olunduğu için savaşılmadan, kan dökülmeden fethedilmiştir.
Fatih Sultan Mehmet Han, 1460 yılında Amasra’yı teslim almasının ardından galibiyetin bir simgesi olarak kiliseden camiye çevrilen Fatih Camii’ne bir kılıç bırakır. Fatih Sultan Mehmet’in fetihten sonra bu camide elinde kılıçla bizzat kendisinin hutbe okuduğu rivayet edilir. Fatih Camiinde o tarihten bugüne kadar her Cuma ve Bayram namazlarında hutbeye çıkan imam, hutbeyi eline aldığı kılıçla okumaya devam ediyor. Böylece Fatih’in geleneği Amasra’da hâlâ sürdürülüyor.
Amasra, benzersiz doğal güzellikleri, eşsiz koyları ve tarihi mekânları ile Batı Karadeniz'in çekim merkezlerinden biridir.
Kısaca tarihi değerleri, kültürel dokuları, yöresel özellikleri ve doğal güzellikleri ile ön planda olan bu şehirlerimize yapılan gezimiz baştan sona gayet güzel, uyumlu, ahenkli, hoş sohbetli bir şekilde geçmiş ve TYB düzenlerse işte böyle düzenler sözünü bir kere daha söyletmiştir.
Safranbolu’yu, Konya’da öğretmenlik yapan Ramazan Uzuntarla kardeşimizin rehberliğinde pencerelerinden çiçekler sarkan meşhur Safranbolu Evlerini, Tokatlı Kanyon ve Cam Teras ile Ters evi ziyaret ederek gezdik. Serbest zaman içinde eşimle birlikte Saklı Cennet’e giderek oranın güzelliğini de görmüş olduk.
Ertesi gün, yolun iki tarafındaki ağaçların üstten kavuşarak tünel haline getirdiği filmlere konu olan şahane Bartın yolu üzerinden Amasra’ya geçtik. Amasra’yı Melih Saylam rehberliğinde şehir ve yarımada gezisi yaparak Ceneviz Kalesi, Kemere köprüsü, Fatih Camii ve tarihi Şapeli ziyaret ederek ağlayan ağacın bulunduğu tepeye geldik.
Yürüyüş yaparak gezdiğimiz yerlerden sonra Amasra’yı yukardan gören manzaralı tepeye çıkınca birikmiş çöp ve insan kalabalığı görünmez oldu. İşte ancak o zaman yüzlerce yıldır medeniyetleri buraya çeken müthiş bir koy gördük. O müthiş görüntü bize Fatih’in Amasra için Çeşm-i Cihan yani Dünyanın Gözü sözünü boş yere söylemediğini göstermiş oldu.
Son olarak Nihal Çınçın’ın rehberliğinde Bartın’ı gezdik. Bartın’ın yukarıda da belirttiğim gibi, yeşil dokusunu, ortasından akan ırmağını ve Şehir Müzesi’ni görülmeye değer bulduk. Konya’mızda böyle bir Şehir Müzesi olmaması bizi yaraladı gerçekten…
Sonuç olarak her yıl olduğu gibi bu yıl da şahane bir TYB gezisi yapmış olduk. Buraları görünce ülkemizde hakikaten yazılacak çok yerin olduğu izlenimini bir kere daha edinmiş olduk.
Kafilemizle ilgilenen ve ikramlarda bulunan Karabük Belediye Başkanı Rafet Vergili ile Karabük Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Metin Kaya ve İkinci Başkan Nuray Alpboğa’ya, Amasra Belediye Başkanı Recai Çakır’a, Bartın Belediye Başkanı Cemal Akın ve ekibine ayrıca ve özellikle heyetimizin Bartın’da olduğu bilgisini alınca ırmak kenarındaki güzel mekânında ikram etmeden bizi bırakmayan ve yakından ilgilenen 22. Dönem Bartın milletvekili Hacı İbrahim Kabarık ve eşine, ayrıca rehberlerimize sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Rabbim her birinden ebeden razı olsun.
Diğer yandan bu geziyi düzenleyerek bizlere unutulmayan 2 gün yaşamamıza vesile olan ve hayat kitabının her sayfasını okumamıza katkı sağlayan TYB Konya Şube Başkanı Hayri Erten hocamız başta olmak üzere emeği geçen, yardımcı olan herkese ve katılımcı dostların her birine sonsuz teşekkürlerimi arz ediyorum.
Buraları görünce daha önce yazdığım BİR ŞEHİR İSTİYORUM şiirimi hatırladım. Birkaç dörtlüğünü tekrar sizlerle paylaşıyorum. Yukarıda yazdıklarımla şiirin bu bölümlerini kıyaslamanızı istiyorum.
Tüm yol kenarları ağaçlı, yeşil otlu,
Tüm insanları derin ve çok boyutlu,
Alanları, meydanları cennet kokulu,
İşte ben böyle bir şehir istiyorum.
Bahçeli, yatay evlerin inşa edildiği,
Komşu sizde tadın diye seslenildiği,
Sakinlerin birbirine tam güvendiği,
İşte ben böyle bir şehir istiyorum.
Tüm pencerelerinden çiçekler sarkan,
Şehrin orta yerinden ırmaklar akan,
Yakalara kırmızı beyaz güller takan,
İşte ben böyle bir şehir istiyorum.
Irmaklarında kayıklarla gezilen,
Güzellikleri tablolarda çizilen,
Minyatürleri büfelerde dizilen,
İşte ben böyle bir şehir istiyorum.
Her nereye baksan pırıl pırıl görülen,
Her köşe bucağı gergef gergef örülen,
Yollarında aynadaymış gibi yürünen,
İşte ben böyle bir şehir istiyorum.
Her yerde göze zevk veren şelaleler,
Gül, karanfil, menekşe, sümbül, laleler,
Hicran açmaz bu şehir sinede yâreler,
İşte ben böyle bir şehir istiyorum.
Şelalelerinin gürül gürül coştuğu,
İnsanının iştahla çevresine koştuğu,
Gençlerinin mutluluktan uçtuğu,
İşte ben böyle bir şehir istiyorum.
İyi ki varsın TYB. İyi ki varsınız dostlarım. İyi ki varsınız gönlü güzel insanlar. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.