Çözümle ilgili teklifler, tavsiyeler ve uygulama ile ilgili görüşler

Türkiye Yazarlar Birliği, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği, Yunus Emre Enstitüsü ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi ile müştereken dilimizin dünü,...

Türkiye Yazarlar Birliği, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği, Yunus Emre Enstitüsü ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi ile müştereken dilimizin dünü, bugünü ve yarınının konuşulduğu bir Türkçe Şûrası düzenledi.

26-27 Kasım 2021 günleri yapılan Şûra'ya, dilciler, edebiyatçılar, ilim ve fikir adamları ile hukuk, tıp, eğitim, spor gibi alanlardan konuyla ilgili çalışmaları olanlar katıldı. Şûra'da müzakere edilen başlıklarla ilgili kapsamlı bir rapor hazırlanarak kamuoyuna açıklandı. 

 

Çözümle ilgili teklifler, tavsiyeler ve uygulama ile ilgili görüşler

Bu bölümde uygulamaya yönelik bazı teklif ve tavsiyeler dile getirilmektedir. Devlet kurumlarının başta TBMMMillî Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, YÖK, RTÜK, TRT ve TDK’nin ilgili kurumlar olarak dilimizin sağlıklı şekilde varlığını sürdürebilmesi için yapması gerekenler sıralanmaktadır. Dil meselesinin devlet katında bütüncü bir yaklaşımla ele alınarak köklü tedbirlerle yoluna konulmasında daha fazla geç kalınmaması gerekmektedir.

Şûra’ya katılan çok farklı kesimlerden ilim, fikir ve edebiyat adamlarının dilimizin bugünkü durumu ile ilgili temel konularda fikir birliği içinde oldukları görülmüştür. Dilimiz, ifâde imkânları daralarak, kelime hafızası zayıflayarak yoluna devam etmektedir. Bu zafiyet bir taraftan kelime haznesinin küçülmesi, öte yandan cümle yapısının bozulması dâhil, meselelerin giderek artması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Türkçe cümle, başka dillerden alınan kelimelerle de kurulabilir fakat cümle Türkçenin yapısına uygun olmazsa, anlam tamamen kaybolur. Bugün anlamda açıklığın, anlaşılırlığın kaybedilmesi, yeni kelime yapma (uydurma) konusunda bir otoriteye ihtiyaç duymadan her önüne gelenin keyfine göre kelime uydurmasının yanında, Türkçe cümle yapısının dışına çıkılarak metinler ortaya konulmasıyla da ilgilidir.

Devlet kurumları dil konusunu ciddiye almalıdır!

Dilimizin kelime varlığının ayırım yapmadan korunması yanında, cümle yapısının, söz diziminin korunması da ehemmiyetli hâle gelmiştir. Türkçe cümle yapısı dil bilgisi derslerinde anlatılıyor olmakla beraber, güzel ve mükemmel Türkçe örnekleri ile karşı karşıya getirilmeyen öğrenciden güzel cümle kurması beklenemez. Teori ancak güzel edebî eserler, düşünce ve ilim eserleri esas alınarak anlatılabilir/anlaşılabilir.

En başta her kademede Türkçe dersleri tabiî-köklü Türkçe esas alınarak yeniden düzenlenmelidir. Yerleşikler dışında uydurma kelimeler ve dilimizin malı olmamış yabancı kelimeler kullanılmamalıdır. Bu dersler okunması, hatta bazen ezberlenmesi mecburi olan güzel metinlerle desteklenmelidir. Öğrenciye kurallar/kaideler sormakla birlikte, okutulan metinlerin cümle yapıları ile ilgili sorular da sorulmalıdır.

Bir dilin kelimeleri devlet kararıyla değiştirilmemelidir. Tam tersine devletin müdahalesi var olanı korumaya dönük olmalıdır. Dile uygun tasarruf dilden doğmalıdır. Dilin istikrarının korunması en önce devletin dil konusunu esaslı şekilde ele almasını gerektirmektedir. Bugün bir taraftan devlet metinlerinin dilinde (kanun, tüzük, yönetmelik vb.) ciddi bir aşınma görülmekte, diğer taraftan yine devlet kurumu olan Millî Eğitimin ve üniversitelerin metinlerinde aynı zaaf hissedilmektedir. Devlet, Millî Eğitim ve akademiyle dili kontrol altında tutmakta ve yönlendirmektedir. Dolayısıyla, sonuç alıcı tedbirlerin, uygulamaların bu kurumlar eliyle yürütülmesi gerekmektedir. Türkçe, Öztürkçe ayrımı ortadan kaldırılmalı, makul bir çizgiye dönülmelidir. Orta öğretimde Osmanlı Türkçesi dersleri en azından seçimlik olarak yer almalıdır.

Hukuk dili adaleti ihlal edecek derecede bozulmuştur!

Hukuk dili sağlıklı olmaktan çıkmıştır. Hukuk dili gibi belirli bir jargona istinat eden özel alanların dili belagatini yitirmiştir. Her alanda anlam, düz anlama indirgenmiştir. Önceden yedi sekiz kelimeyle ifâde edilen ve birbirinden farklı anlamları karşılayan kelimeler bugün bir tane kelimeyle karşılanmaktadır. Mesela, zaman, vakit, mühlet, vade… kelimeleri sadece “süre” kelimesiyle karşılanmaktadır. Adalet Bakanlığı hukukî metinlerinin dilinin sağlıklılaştırılmasını gündemine almalıdır. Meclis’ten çıkan kanun metinlerinin hem dil bilgisine vakıf hukukçular hem de dil bilimciler tarafından denetlenmesi yönünde adımlar atılmalıdır.

 

 

Sesli ve görüntülü yayın kuruluşlarında sunucu, seslendirici olarak çalışanların Türkçe yeterlilikleri tescillenmelidir.

Medyayla her an yüz yüze olan toplumun dille teması mühim bir noktadır. Bu noktada doğru Türkçe kullanılması ehemmiyet kazanmaktadır. Bu yüzden, bilhassa sesli ve görüntülü yayınlarda sunucu, seslendirici olarak çalışanların Türkçesinin düzgünlüğü, kelime haznelerinin zenginliği ve telaffuzlarının doğruluğu denetlenmelidir. Gerekirse bu hususlarda ilgili kurumlar (RTÜK, TRT ve TDK) iş birliği yaparak öğretici çalışmalar yapmalı ve bu meslekleri icra edenlerin bu becerileri tescillenmelidir.

Yabancılara Türkçe öğretimi bir merkezden tanzim edilmelidir.

Yabancılara Türkçe öğretimi son yıllarda bilhassa önem kazanmıştır. Türkçenin sınırları dünyanın sınırlarıdır. Yabancılara Türkçe öğretimi tam olarak sistemleştirilememiştir. Pek çok kamu kurumu birbirinden habersiz yabancılara Türkçe öğretmektedir. Bu durumda güç dağılmakta, etkisizleşmektedir. Bu çabayı tek merkezden tanzim eden bir yapı kurulmalıdır. Değişik kurumların faaliyetleri bir merkezden yönetildiği takdirde hem vakit hem güç kazanılacaktır.

Türk toplulukları arasında Türkiye Türkçesi yaygınlaştırılmalıdır.

“Türk topluluklarının müşterek dili Türkiye Türkçesi” şiarı yaygınlaştırılmalıdır. Müşterek dille; anlaşmayı, konuşmayı amaçlayan bir tutum benimsenmelidir. Türkiye’de dilde yapılan değişiklikler, uydurulan yeni kelimeler Türk dünyasında tanınmamaktadır. Tasfiye edilen kelimeler çoklukla Türk dünyasında kullanılan kelimelerdir. Mesela edebiyat, maarif, muallim, mektep, bahtiyar vb. birçok kelime Türk lehçelerinin hepsinde kullanılırken sadece bizim kullandığımız bunların yerine üretilen kelimeler hiçbir lehçede yoktur. Bu birliği ortadan kaldıran, müşterek dili yıkan bir sonuç doğurmuştur. Türk dünyasının müşterek kelimeleri (ki bizim de müşterek kelimelerimizdir); resmî metinlerde, eğitim ve öğretim sisteminde kullanılmaya devam edilmelidir.

Türk dünyası ile anlaşma zemininin tesisi için uydurma kelimeleri kullanmaktan vaz geçilmesi gerekir.

Türk dünyası ile müşterek anlaşma zeminin tesisi için bizim ders kitaplarından başlayarak, televizyon yayınları ve dizileri gibi çeşitli mecralardan uydurma kelimeleri temizlememiz ve müşterek kelimelerimize dönmemiz, Türk devletlerine de benzer bir telkinde bulunmamız gerekir. Onlar da Sovyetler devrinde dikte edilen kelimeler yerine müşterek kelimelerimizi kullanırlarsa anlaşmamız kolaylaşacaktır. Türkiye Türkçesinin müşterek anlaşma dili olarak kullanılması için de çalışmaların hızlandırılmasına ihtiyaç vardır.

Bundan başka 1992 yılında kabul edilen müşterek Alfabe’nin başta Türkiye olmak üzere bütün Türk devletlerinde kullanılması için gayret etmek gereklidir.

Şahıs, yer, kurum adlarının dilimizin, kültürümüzün değerleri doğrultusunda verilmesi sağlanmalıdır.

Ülkemizde şahıs adı seçiminde kanunen bir düzenleme olmadığından son zamanlarda Türkçenin söz varlığında bulunmayan çeşitli adların çocuklara gelişigüzel verildiği görülmektedir. Meselâ, yabancı futbolcuların isimleri Atiba, Muslera, Sow vb. Bunun yanı sıra herhangi bir anlam ifâde etmeyen (Aleyna, Minel vb.) şahıs adları yaygınlık kazanmıştır. Bu konu ile ilgili bir kanunî düzenleme yapılması gerekli görülmektedir.

Şahıs adı dışında kalan diğer adların verilmesinde de Türkçenin ve Türk Kültürünün değerlerine uygun olarak seçimler yapılmalıdır. Okul adlarından cami adlarına, site isimlerinden sokak isimlerine, üniversite isimlerinden bina adlarına kadar bütün alanlarda bu hassasiyet gösterilmelidir.

Haberler Haberleri

Türkçenin Uluslararası Şiir Şöleni Taşkent'te yapılacak
TYB Konya'da Vefatının 100. Yılında Ziya Gökalp Anıldı - Felsefeyi Sosyolojiyle Yenilemek
Vefatının 30. yılında Tarık Buğra
Konyalı On’lar Perşembe Sohbetlerinde Nail Bülbül Konuştu
Konyalı On’lar Perşembe Sohbetlerinde Kâmil Uğurlu Konuştu