Bir asrı devredip, ikinci asra diri olarak gelen Sezai Karakoç 88 yaşında emaneti rabbine teslim etti.
Onun edebiyat dünyamızda, fikir dünyamızda müstesna bir yeri vardı. Gerçek mânasıyla sessiz yaşadı, kalabalıklara karışmadı; gösteriş ve nümayişten uzak durdu. Sessiz yaşanarak da kalıcı olunacağını, iz bırakılacağını gösterdi.
2003’te yayınlanan bir yazımızı rahmete vesile olması niyazıyla sunuyoruz.
*
Zamanımıza değer katan şair, düşünür Sezai Karakoç 70 yaşında… Onun Cumhuriyet dönemi edebiyatında müstesna yeri olan şiirleri hacımlı bir cilt meydana getiriyor. Bütün şiirleri Gün Dönümü adıyla iki yıl önce yayınlanmıştı. İki hikâye kitabı, iki piyesi, iki çeviri kitabı var. Denemeleri üç kitap hâlinde yayınlanmış. Fikir eserleri ise otuz civarında. Aslında, Yunus Emre, Mehmed Âkif ve Mevlâna ile ilgili üç kitabı ve günlük yazılarından derlenen altı kitap katılırsa kırk kitaba ulaşıyor fikrî eserleri. Son olarak "Çıkış yolu" başlığı altında iki konferans kitabı yayınlanmış. Son kitabı dört konferansın toplandığı "Medeniyetimizin Dirilişi".
Sırf kemiyete, niceliğe, sayıya önem verildiğinde bile elli cilde ulaşmış bir külliyat var önümüzde. 70 yılın verimi olan bu eserler onu sayı olarak değil, öz olarak anıtlaştırıyor. Devrimizin sessiz, görünmeyen, öne çıkmayan, gürültü çıkarmayan büyük bir edebiyat ve düşünce adamı var ve biz onunla aynı zamanı paylaşıyoruz.
Devrimizin büyüğü, şair, düşünür Sezai Karakoç ve eserleri ciddi bir dergicilik çizgisi tuturan Hece tarafından, özel bir sayıyla hatırlatıldı (Ocak 2003). Gerçekten zengin muhtevalı bir yayın var önümüzde. Düşüncesinin temelleri, fikri eserlerinin muhtevası, edebî kişiliğinin tahlili mahiyetinde yazılar yanında, Diriliş dergisinin fihristi mahiyetinde dökümler, bibliyografyalar, hakkında yapılan tezler, yayınlanan yazılar vs. ile zenginleştirilmiş kapsamlı ve kalıcı bir anıt sayı.
Sezai Karakoç, devrimizin önemli bir şair ve yazarı olarak hem kendi düşüncesini, hem de dilini oluşturmuştur. Onun ayağını sağlam yere bastığını biliyoruz. "Diriliş"in, inanç-iman ekseninde bir diriliş olduğunu, islamın dirilişi olduğunu biliyoruz. Sezai Karakoç'un geçmiş ve gelecek, daha doğrusu ezeli ve ebedi bir medeniyet tasavuru olduğunu biliyoruz. Şiirinin arkaplanında, fikrinin dokusunda bu tasavvur esas yeri işgal ediyor.
Yayıncılar, halkı olarak buna vurgu yapmak için "Bir uygarlık tasarımı olarak Diriliş" başlığını koymuşlar özel sayıya.
Türkiyede dilin kullanılışında ciddi sıkıntılar olduğunu gerçek fikir ve sanat dergilerini takip edenler mutlaka fark ediyorlardır. Şunu söylememek için bunu söylemek, şöyle söylememek için böyle söylemek şeklinde ifade edebileceğimiz bir dil tasarrufu ile karşı karşıyayız. Derginin temasını veren ibareyi ilk okuduğumuzda, "Bir uygarlık diyaznı" dememek için "bir uygarlık tasarımı" denilmiş gibi geldi bize. "Dizayn", son yılların gözde kelimelerinden. Türkçe bir yardımcı fiille birlikte kullanılıyor: Etmek. Oluyor "Dizayn etmek". Latince-fransızca "design", bizde öncelikle "desen" olarak kullanıldı. Desen resim, nakış, çizim vb. karşılığı kullanılıyordu. İngilizce telaffuzu "dizayn" bir eserin ana hatlarını gösteren tasarı, tasarım, "şekillendirme" anlamı kazandı. "Dizayn etmek", taslak düzenleme yapmak olarak anlaşıldı.
Sosyal ve siyasî alanda kullanıldığında, "dizayn etmek", nizam vermek, düzen vermek anlamına geldi. "Hükümet üst kurulları yeniden dizayn ediyor" denildiğinde, yeni bir düzen veriyor, yeniden tanzim ediyor denilmek isteniyor. "Dizayn" kelimesine karşılık olarak bulunan "tasarım" kelimesi "tasarıçizim" karşılığı olarak kullanılıyor. Aynı zamanda "tasarım", "tasavvur"un da karşılığı sayılıyor. Kelimelerin bu şekilde birbirinin yerine kullanılması, birbirinin rolünü çalmaya zorlanması gerçekte bir anlam bulanıklığı meydana getiriyor.
"Tasarım" eşittir "tasavvur" olabilir mi? Eğer tasarım "dizayn" karşılığı olarak kullanılmasaydı, belki. Fakat, yine de tasavvurun yanında "tasarım"ın sönük kalacağını düşünüyoruz. Tasavvurun geniş aralığı bize göre tasarım için sözkonusu değil. Ö yüzden tasarım, dizayn karşılığı olarak kullanıldığında yerine oturuyor. Bizce "medeniyet tasavvuru", "medeniyet (uygarlık) tasarımı"ndan farklı bir şeydir. Medeniyet tasarımı, en azından bir taslak medeniyet çizimi demek. Halbuki, Diriliş, böyle müşekkel bir çizim, tersim veya biçimlendirme değil. Öyle olsa idi, alelade bir ideoloji olurdu. Nitekim, Arap dünyasındaki "Baas" (türkçesi diriliş) bir ideolojidir. Yerine göre her şeyi "dizayn" eden bir ideoloji.
"Diriliş" ise, bir medeniyet tasavvuru… "Uygarlık" kelimesi, bizi medineye, şehre götüren medeniyete göre ayrıca üzerinde durulmayacak kadar köksüz ve yersiz bir kelime. Ancak türedi biçimlenişler "uygarlık" sayılabilir. Mesela bir "Amerikan uygarlığı"ndan bahsedilebilir. Fakat hıristiyan, batı veya islâm, doğu medeniyetinden söz edebiliriz.
Seza Karakoç'un son kitaplaşan eserinin adının "Medeniyetimizin Dirilişi" (2002) olması bir tesadüf olmamalı…