Mehmed Âkif’i n anıt eseri Safahat 1911’den itibaren Osmanlı yazısıyla tek tek yayınlanmış, külliyat 7. kitap olan Gölgeler’le 1933’te tamamlanmıştır. Safahat’ın yeni harflerle basılması, Âkif’in vefatına kadar söz konusu olmamıştır.
Âkif’in vefatıyla onu unutturma baskıları tesirini kaybetmiş, hakkında çok sayıda yazı yayınlanmış, 1938’de Eşref Edib’in, 1939’da Mithat Cemal’in eserleri çıkmıştır. Âkif’in şiirlerinin Latin harfleriyle yayını için bir süre daha beklemek gerekmiş, damadı Ömer Rıza Doğrul, 1943 yılında yedi cildi tek kitap halinde Safahat adıyla yayınlamıştır. İnkılap Kitabevi’nin bu neşri birçok baskı yapmış, Mahir İz’in yol göstermesiyle Ertuğrul Düzdağ 1970’li yıllarda Safahat metnini ele almış, kitapta yer almayan bazı şiirleri eklemiş ve Safahat bu şekliyle ilk olarak 1974 yılında basılmıştır.
Safahat’ın telif hakları serbest kaldıktan sonra çok sayıda Safahat neşredilmiş, fakat bunların çoğu daha önceki baskılardan alıntı-çalıntı şeklinde olmuştur. Ertuğrul Düzdağ’ın imzasını taşımayan bazı Safahat baskılarında ciddi hatalar görülmektedir. Safahat neşirleri içinde Orhan Okay’la Mustafa İsen’in hazırladıkları Safahat’ı farklı bir yayın olarak hatırlayabiliriz (1998). Aynı şekilde Vahab Akbaş’ın Safahat neşri de hatırlanabilir.
Ertuğrul Düzdağ neşirlerinde, Ömer Rıza Doğrul ve Tahir Olgun’un 1940’larda yaptığı şiir açıklamaları, muhtemelen telif hakları devam ettiği için, kitaba alınmamıştır. Ertuğrul Bey, metni tahkim ederken bugünün okuyucusu için daha fazla ihtiyaç olan açıklamalar yapmayı gerekli görmemiştir.
Son yıllarda resmî kurumlar, belediyeler, sendikalar ve hatta bazı ticari kuruluşlar çok sayıda “prestij” Safahat basmış ve dağıtmıştır. Bu baskıların bir kısmı metin ve açıklamalarıyla kusurlu, kusurlu olmayanları da bugünün okuyucusunun anlaması için gerekli düzenlemelerden yoksundur. Hatta bazıları internet ortamından aktarılmış, başına da Vikipedi’de Mehmet Âkif’le ilgili madde bütün yalan ve yanlışlarıyla sunuş olarak konulmuştur.
Evlerimizde en çok bulunan kitaplardan biri Safahat olmakla beraber, en çok okunanlar arasında olduğunu söylemek mümkün değildir.
Fazıl Gökçek, Safahat’ı kitap kitap hazırlayarak yedi cilt halinde yayınlamıştır (Dergâh Yayınları). Bu yeni açıklamaları ile güzel bir neşirdir. Necmeddin Turinay, Âkif’in şiirlerini yeni bir tertiple, kronolojik olarak hazırlamış, bir sayfa orijinal metin, bir sayfa sadeleştirilmiş-şiir olarak yayınlanmıştır.
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, TYB Mehmet Âkif Araştırmaları Merkezi Başkanı D. Mehmet Doğan’a üniversite için bir prestij baskısı hazırlamasını teklif etmiş, Doğan da bir yıl çalışarak geniş açıklamalar ve notlarla yeni bir Safahat yayını hazırlamıştır. Bu baskı 2013 yılında büyük kıt’ada resimli olarak yayınlanmıştır.
D. Mehmet Doğan’ın hazırladığı Safahat’ta günümüz okuyucusu için doyurucu, açıklayıcı bilgiler yanında metinle aynı sayfada kelime açıklamalarına da yer verilmiştir. Kitabın başında Doğan’ın “Bir Garibin ölümü, şairin yeniden doğuşu” başlıklı şairin hayatını, seciyesini ve sanatını anlatan bir bölüm bulunmaktadır.
Kitabın başına konulan İstiklâl Marşı’ndan sonra “İstiklâl Marşı-İslâm şairine yazdırılan millî marş” başlıklı bir yazı yer almaktadır. Daha sonra Safahat metni yedi kitap olarak verilmekte ve arkada Safahat’ta yer almayan bazı şiirler de bulunmaktadır.
Bu yeni neşir Safahat’ın özellikleri “Bu baskı hakkında” başlığı altında şöyle anlatılıyor:
“Son yıllarda Mehmed Âkif’e ve onun eserlerine ilgide hissedilir bir artış meydana geldi. Mehmed Âkif’le ilgili bir hayli kitap yayınlandı, Safahat’ın muhtelif baskıları yapıldı. Bir taraftan “prestij baskısı” denilen parlak kâğıda, ciltli, kutulu Safahat’lar yapıldı ve bazı belediyeler ve kurumlar ve hatta ticarî kuruluşlar tarafından dağıtıldı. Diğer taraftan da, ilk ve orta öğretim öğrencilerine yönelik “Safahat’tan seçmeler” mahiyetinde bir hayli kitap yayınlandı.
Millî Eğitimce “temel eserler” arasında sayılmasından dolayı basılan “Safahat’tan seçmeler” kitaplarının birçoğu, diğer “temel eserler” gibi ehil kimseler tarafından hazırlanmadı. Ömründe Safahat’ı baştan sona okumamış, Mehmed Âkif’i doğru dürüst bilmeyen tüccar takımı bir hayli “seçmeler” kitabı piyasaya sürdü.
“Prestij baskıları”na gelince: Son yıllara kadar üçüncü hamur kâğıda basılan özensiz Safahat’lardan sonra el ve göz dolduran baskılar yapıldı. Ne yazık ki bunların önemli bir kısmının dışı güzeldi! İç, metin birçok baskıda önemsenmemiş, daha önce yayınlanmış Safahat baskıları taranarak zahmetsizce elde edilmişti. Hatta internetten indirilmiş yalan yanlış Safahat’lar da yayınlandı. Bu metinlerin birçoğu 1943 baskısının açıklamalarından dahi yoksundu. Oysa, aradan yarım asırdan fazla zaman geçmiş, dilde yaşanan aşınma dolayısıyla Âkif’in zamanında kolaylıkla anlaşılan şiirlerinin birçoğu kolayca anlaşılamaz hâle gelmişti.
Bir yıllık sıkı bir mesaiden sonra, Safahat’ın açıklamalı, notlu bir baskısını hazırlamaya muvaffak olduk. Sözlük işleriyle uğraşmamızın çalışma sırasında çok faydasını gördük. İlk altı kitabın metninde 1928 baskısını, son kitap için ise Mısır’da yayınlanan eski harfli metni esas aldık. Elbette bunu yaparken, 1943’ten itibaren yayınlanan Ömer Rıza Doğrul’un hazırladığı metni, daha sonra Ertuğrul Düzdağ’ın 1928 ve 1943’ün şartlarında çıkarılan-değiştirilen kısımları düzelten çalışmalarını, M. Orhan Okay-Mustafa İsen neşrini ve nihayet Safahat’i ilk yayınlanışında olduğu gibi müstakil kitaplar hâlinde hazırlayan Fâzıl Gökçek’in yayınını da dikkate aldık.
İmlâ-yazım konusunda bu yayınlardan ayrılmak düşüncesini çalışmamız belli bir noktaya gelince terk ettik. Safahat’ın bugünün “yazım kuralları” ile yayınlanması halinde, ses ve anlam yetersizlikleri olacağı düşüncesiyle metni eldeki alfabenin imkânlarıyla mümkün olduğunca yansıtıcak bir imlâ ile yayınlamayı doğru bulduk. Safahat öyle bir anıt eser ki hem metniyle, hem de şiirinin, vezninin özellikleriyle bizi bu günün ses ve âhenk dünyasının ötesine çağırıyor. Okuyucu, bu sesi ve âhengi yaşatarak Mehmed Âkif’i daha iyi anlayabilir ve sevebilir diye düşündük.
Şairin Safahat’a almadığı metinler konusunda çok ileri gitmek istemedik. Elbette “milletin malı” olarak addettiği İstiklâl Marşı’nı başa aldık. Sona da ek bir bölüm koyarak şairin ilk yayınlanmış şiirlerinden son kitabının yayınlandığı 1933’ten sonra yazdığı şiirlere kadar bazı karakteristik örnekleri burada topladık.
Şairin notlarını metinden addettik, şiirleri açıkladığımız gibi, onları da açıklama yolunu seçtik. Metinde geçen ve bu günün nesilleri tarafından zor anlaşılacağını tahmin ettiğimiz kelimeleri, kavramları, terkipleri, tamlamaları metnin yanına konulmak üzere açıkladık. Bir şiirde aynı kelimenin tekrar tekrar açıklamasının bulunması bu yüzdendir.”