Rasim Özdenören, edebî hayatımın önemli, etkili yazarlarından... İlk ciddi karşılaşmam, Toz ve Aşkın Diyalektiği kitaplarını okuduktan sonra olmuştu. O sıralar yeni tanıştığım Ali Haydar Haksal, onun bu eserlerini okuduğumu öğrenince benden kitaplar hakkında yazı istemişti.
Seneler sonraki, ilk kalem denemelerimdi. Bir anlamda sınanıyordum ve biraz da çekinerek, cesaretsizce yazdığım "Öykü Ustasından İki Eser"; "Yedi İklim" gibi önemli bir dergide yayınlanarak, beni mutluluğa boğdu. Özellikle "Aşkın Diyalektiği" derin izler bırakmıştı. Hâlâ da denemelerini daha sıcak ve okur olarak kendime yakın bulurum.
Dolayısıyla, "Edebiyatımızda Rasim Özdenören" panelini ve bu büyük ustayı izlemek fırsatını kaçırmak istemedim.
Alaaddin Keykubat Salonu'nda, Yazarlar Birliği'nin tertip ettiği programda; Doç Dr. Turan Karataş, Dr. Alim Kahraman; Dr. Mehmet Harmancı; farklı cephelerden Rasim Özdenören'i anlattılar.
Sayın Alim Kahraman; daha çok öykücü kimliği üzerinde durdu. "Dünya yazarı" ölçeğinde, 53 yıllık bir birikimi konuşturan, hepimizde emeği olan, edebiyatımızdaki ender değerlerdendi Rasim Özdenören. Estetik ve entelektüel kimliğini, şahsî gelişimini onun kitaplarıyla bulan, yazılarıyla beslenerek yetişen, çoğalan bir okur profiline sahipti.
Özdenören'in okur görüntüsüne bakılınca, "tek kanatlı" bir okuyucu olmadığı görülüyordu. Öykücülüğüyle de; denemeci, düşünür yanıyla da seviliyordu.
Bazı öykülerinde yer alan, okura ilk bakışta farklı gelebilecek uygulamalar -meselâ noktalama işaretlerinin yokluğu- Rasim Bey'in kalemindeki, okuru yeni ufuklara taşıyan, çekim gücünü ve cazibeyi gözden kaçırmıyordu.
Bazı yazarlardaki dilin kendini sınırlayıcı olmasına karşılık, Özdenören'in yazarlık dili evrenseldi.
Bir Rasim Özdenören portresi çizilecek olursa; sorumluluk bilincine değinmek gerekirdi. Yazarlığı, klâsiklere has bir boyut taşımasına rağmen, moderndi. Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Faulkner, Dostoyevski gibi yazarları sever, ama tüm edebî, hayatî izler akisler birleşir ve Özdenören özgünlüğünü, düşünsel duruşunu bozmazdı.
Öyküleri; Türk toplumunun son 100 yılda geçirdiği, kendini yeni formlar içinde tekrar ifade etmenin yollarını arayan bir toplumu deşeler, yansıtırdı. Eskiyi ihmal etmeden, bugünün insanına hitap ederdi.
Onun "denemeci" yönüne temas eden Sayın Turan Karataş; "Kelimelerin yüzünü ağartan bir yazarın huzurunda konuşmanın zorluğuna temas ederek; sanat türü olarak görülmeyen denemenin seviyesini; Ahmet Rasim, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Haşim, Suut Kemal Yetkin, Sezai Karakoç, Ahmet Turan Alkan gibi isimlerin yükselttiğinden söz etti. Deneme sahasındaki, Rasim Özdenören öncülüğünü işaretledi.
Siyasî bir yazar olmamasına rağmen, güncel gelişmelere de yer veren, bilinen anlamıyla "köşe yazarı" bulunmayan; her kesime hitap edebilen; klişe, beylik söyleyişlerden uzak duran, benimsemediği tezlere bile karşı tezler üretip; okurunu tefekküre, akletmeye çağıran bir yazardı.
Başka yazarların Özdenören hakkındaki görüşlerini de bize aktaran Doç Dr. Turan Karataş; meselâ onun "Kötülük âlemini gül suyuyla söndüren" adam olduğunu, eserlerinde milletin öz değerlerini yansıttığını ifade etti.
Rasim Özdenören henüz gerçek okuyucusuyla karşılaşmamıştı. Nitelikli okur sayısının 10.000 gibi bir rakama ulaştığını tespit eden Sayın Karataş, Özdenören'i anlamak yolunun donanımlı okur olmaktan geçtiğini belirtti.
Rasim Özdenören'i okumak; Müslümanlığın sadece ferdî değil, toplumsal mânâsının da farkına varmak; Müslüman'ca yaşamanın önemini kavramak demekti. Ahlâk ve estetiğin içiçeliğini; ince ayrıntıları, meramı kırk türlü ifadenin yollarını; kelâmın ne büyük bir güç olduğunu keşfetmekti.
Özdenören anlatısında; dayak yemenin bile bir raconu olduğunu; cellâtla cani arasındaki ayrımı yakalardınız... Bamyayı tanımlayan, faziletlerinden(!) bahseden renkli bir denemesini okumuştum.
Meselesi olan bir yazardı. Duruşundan taviz vermezdi. Tutarlılık örneğidir. Yazının merkezindedir hep. Düşünce çizgileriyle istikrarlıdır.
Denemede üslubuyla, mazideki örnekleri aşmıştır. Dilindeki ustalık, işçilik, anlamdaki derinlik, nitelik; yaşantı ve yazı hayatının birbirine uyuşu, tenakuzların bulunmaması bu sonucu meydana getirir.
Eserleri içerikçe çok zengindir. Dinden felsefeye, tarihten sosyolojiye, aşka kadar hayatın her yönünü kuşatır. Tasavvuf, irfan merkezî bir yer tutar. Muazzam bir bellek, Erdem Bayazıt'ın tabiriyle "sağlam mantık ve mimarî bütünlük" derhal göze çarpar.
Bilgeliğe taliptir. Bilgece bakış da eserlerine süzülür.
Türk yazı hayatının gelişmesine önemli katkıları olmuştur. Aşkın Diyalektiği gibi mühim eserleri için; "keskin ve eşyanın ardını gören göz" benzeri değerlendirmeler yapılmıştır. Eleştirel bakışa; sanatçı bir kişiliğin getirdiği hassasiyete sahiptir. İktisatlı yazar, samimidir. Soyutlamalara başvursa da, anlam kapalı değildir. İçe kapanmanın değil, bilâkis içe açılmanın yazarıdır.
Hareketli geçen programda, dikkat çekici bir teklif; panelin yöneticisi Dr. Mehmet Harmancı'dan geldi. Mehmet Harmancı; onun düşünür, mütefekkir tarafının üzerinde ayrıca durulması gerektiğini dile getirdi.
Rasim Bey'in "Dostum" diye hitap ettiği Prof. Dr. Mehmet Tekin ise, "bilinç akışı" tekniğine başvuranların kaliteli yazarlar olduğunu, Rasim Özdenören'inde bu teknikten çok iyi yararlandığını söyledi.
En son söz alan, Sayın Özdenören; daha 15 yaşındayken "İnsan Ne İçin Yazar?" sorusunu kendine sorduğunu; o dönemde okuduğu Ömer Seyfettin külliyatındaki öykülerin aksine; sürprizsiz, klasik şablona uymayan bir öykü yazmayı planladığını ve ilk öyküsünü sonundan başlayıp kurguladığını; bilinç akışı tekniğini bilmeden nasıl kullandığını anlattı. Tekniğin bazı inceliklerini, o yaşlarda kendi kendine bulmuştu. Söyledikleri şüphesiz muhteşem bir yazarlığın da ipuçları, göstergeleriydi.
Onun gençlik çağlarındaki yazdığı metinlerin yayınlanacağı müjdesi, hepimizi sevindirdi.
Vefakâr eşi, Ayşe Hanımefendi'nin dilinden; kadın cephesinden "Koca Rasim Bey'i" dinlemek ise, ayrı bir zevkti.
...
Bir diğer edebî faaliyet; Yazarlar Birliği'ndeydi. Kadın yazarların toplantısında; Sayın Nurten Selma Çevikoğlu konuktu. Keyifle dinledik. Kitaplarını, yazarlık serüvenini anlatan Nurten Hanım, makalelerinden de örnekler sundu.
Merhaba 27.04.2009