Türkiye Yazarlar birliği (TYB) Konya Şube Başkanı Ahmet Köseoğlu Karapınarlılar Derneği'nde konuştu. Karapınarlılar Derneğinin Cuma Kültür Sohbetleri'ne konuşmacı olarak katılan Köseoğlu, Şehir ve Medeniyet üzerine önemli açıklamalar yaptı. Yoğun bir dinleyici grubuna hitap eden Köseoğlu, şehirlerin medeniyetin oluşmasında ana kaynağı teşkil ettiğini, medeniyetlerin aynası olduğunu, şehir ve medeniyetin birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu söyledi. Osmanlı,Selçuklu,Endülüs, Bizans, İran, Hint ve Çin medeniyetlerinden örnekler veren Köseoğlu, geçmişten günümüze doğru şehirlerin geçirdiği evrelerden ve dünyadaki medeniyetlerin oluşumundan bahsetti.
İSLAM MEDENİYETİ İNSAN VE DİN MERKEZLİDİR
Köseoğlu şunları söyledi:
"Her medeniyetin ilim ve irfan,fikir ve felsefe,estetik ve sanat ile yönetim olmazsa olmazlarının başında gelir. İslam Medeniyeti'nin hedef olgusu, Cebel-i Tarık boğazından Çin seddine kadar olan bir sahada şefkat ve merhamet timsali olarak kendi inanç ve ritüellerini zorlamadan, merkeze insanı alarak, dayatmadan, farklı kültürlere ideal bir hayat nizamı gerçekleştirme iradesi ve azmidir."
Her medeniyetin bir insan tipi, dünyayı algılama anlayışı ve buna bağlı bir hedef, yön öngörüsü olduğunu kaydeden Köseoğlu, kendi öz değerlerini öteki değerler karşısında üstün tutabilme iradesi nispetinde medeniyetlerin yaşayabildiğini söyledi.
TARİH HEBA EDİLMEMELİ
Şehirleri imar edenlerin tarihi sorumluluklarına değinen Köseoğlu, kentsel dönüşüm adı altında tarihe miras bırakılması gereken ve ait olduğu döneme ait kültür ve tabiat varlıklarının heba edilmemesi gerektiğine vurgu yaptı. Batı coğrafyasındaki yerel yönetimlerden örnekler veren Köseoğlu, batı kentlerinde ve şehirlerinde yapıların hiçbir dönemde yıkıma uğramadığını, kentsel gelişmelerin tarihi mekânların dışında yani eski şehrin içine değil dışına yapıldığını söyledi. Köseoğlu, "Herkesin doğup büyüdüğü, ilkokulu okuduğu, ilk bisiklete bindiği, ilk ayrılığı yaşadığı mekânlar, kişiler için özel anlamlar taşır. Bu mekânlar kişilerle birlikte var olur, kişilerin toplumların özeli de burada yaşar. Hatıraların yaşandığı bu mekânların tarihi, kişisel ve toplumsal değerleri vardır. Mekânlar yaşadıkça tarih ve anılar da birlikte tarihe ışık tutar. Bugün Başak Palas, Konya Erkek Lisesi, Bağdat Oteli bunlara örnek gösterilebilir. Günümüzde buna benzer onlarca mekân ne yazıktır ki çeşitli sebeplerden dolayı yıkıma uğradı, uğramakta ve bir dönemle beraber hatıralar yok olup gitmektedir. Tarihe ve mekânlara saygı duyulmalı, gelecek kuşaklara olan sorumluluğumuz asla göz ardı edilmemelidir. Şehirlerin ruhu, dili işte buralarda aranmalıdır. Dilsiz, gönülsüz, ruhsuz bir yere şehir denemez, olsa olsa ancak kent olarak tanımlanabilir" diye konuştu.
ŞEHİR BAŞKA KENT BAŞKA
Şehir ve kent ayrımına açıklık getiren Köseoğlu; şehirlere kent denilmesinin yanlış olduğuna vurgu yaparak, "Şehir; tarihi üzerinde barındıran doğal,anaç,feminen,üretken, ruhu olan ve hiç sona ermeyen bir süreçtir.Kent ise daha maskulen yani erkeksi bir kavramdır.Sanayi,askeri ve benzeri çalışmaların zorunluluklarının ya da yönetimin gereği oluşan ruhsuz büyük nüfus temerküz alanlarıdır. Her ikisi de tamamen birbirinden farklı kavramlardır. Hiç kimse bu yanlışa düşmemelidir. Şehirlerde ruh ve hayat varken kentler de ise teknolojinin soğuk ve dayatmacı baskısıyla birlikte ,mana ve derinlikten yoksun yüzü vardır" dedi. Köseoğlu, insan şehrini,şehirde insanını üretir ve yaşatır,şehir kutsal bir yere ya da yaşanan bir cehenneme dönüşebilir.Şehir insan tabiatını besleyip geliştireceği gibi,onun hayvandan aşağı zorba bir karaktere dönüşmesini de hızlandırabilir. Konya'nın 9 bin yıllık tarihinden söz eden gibi doğal afetler ve savaşların dışında onlarca yüzyıllık tarihi eser ve mekânların sorumsuzluk örneği, tarih şuurundan uzak kişilerce yıkılmasının, şehrimize çok büyük değer kayıplar yaşattığını da belirten Köseoğlu, şehirleri de kentleşmekten korumak lazım ya da şehirlerin kendisini koruması lazım dedi.