Hayatımızda şiirin eksikliğini, şiirin ve şairin kendisine rastladığımızda daha iyi anlıyoruz. Onlar hayatımızda bulunmadığı zaman yokluğunun ne gibi bir boşluk doğurduğunu hissetmekte zorlanıyoruz belki. Ancak gölge geçip güneş geldiğinde diyoruz ki aslında biz bunu arıyormuşuz. Neredeydin sen ey şiir? Bu sadece şiir ya da şairin ruhunun eksikliği ile açıklanabilir bir şey değildir. Özelden genele geçecek olur isek şayet, hayatımızda sanatın, edebiyatın eksikliğini ancak onunla bir ünsiyet kurduğumuz zaman daha iyi anlıyoruz. Onun dışında, a evet, sanatsız ölmüyoruz, şiir gecesi olmasa da yaşıyoruz, hayat böyle de devam ediyor. Tramvay, raylar üzerinde akıyor, otobüsler işliyor, turistler geliyor, insanlar işe geliyor gidiyor, bir kooperatif kuruluyor, hergün yeni yeni binalar yükseliyor, yanı başımızda makinalı tüfek sesi gibi tar tar tar binalar yıkılıyor, toz içinde kalıyoruz. Önemli değil. Şiirsiz, sanatsız da hayat sürer, 2004'ten itibaren bunca yıl da sürüyor. Ama beyler, hayatın kendince akıp gitmesi bir değer midir yani? Hiçbir şey yapmasanız da bu devran böyle bıraktığınız gibi, siz biz olmasak da sürecek. Peki bizim buna müdahil olma irademiz, içeriğini, içkinliğini, aşkınlığını, niteliğini değiştirme, yöneltme, yönlendirme gücümüz neresinde olacak hayatın? İşte sanat bu müdahil olma gücünün bir göstergesi, dışa vurumu, farklılaştırıcısıdır. Siyah beyaz, beton ve asfalt içinde boğulmuş bir şehre bir ruh üflemektir. Geçtiğimiz haftaki Başkanım Ama Soljenitsin! Yazısında da vurgulamaya çalıştığımız buydu. Ruh...
Geçtiğimiz hafta, Karatay'da, Adalet parkında küçük bir nefes üflendi şehrin bunca yıldır kayıp ruhuna şiir gecesinde. Bunca yıl aradan sonra Konya, Kenya'lılıktan sıyrılıp kendi kayıp hazinesini yeniden keşfetmiş gibi oldu. Dergiler çıkardı bu şehrin bağrından, şiir şölenleri olurdu, kültürel faaliyetlere öncülük ederdi şehir. İlgili herkesin ortak hafızasında 90'la 2004 arası Konya'nın önemli bir yeri vardır. Şehir, kültürün en önemli merkezlerinden birisi olarak iz bırakmıştır Türkiye çapında; yayınevleri, kitapları, belediye faaliyetleri, şiir şölenleri, önemli düşünürleri, şairleri, yazarları burada tanıma, dinleme açısından. Ramazan El-Buti'den Abdülkerim Süruş'a,Seyyid Hüseyin Nasr'dan Asaf Hüseyin'e değin çok farklı yazar ve şairleri burada görme, tanıma, dinleme merkeziydi Konya. Aynı zamanda İstanbul'da Doğudan Batıdan Konferansları düzenlenirdi. Sonra ne olduysa oldu. "Bırak bunları, boş işler bunlar Mayk!" dedi birisi galiba. Ötekisi de inandı. Şehrin sanat/kültür damarından kan çekildi birden. Kurumaya yüz tuttu. Dergiler azaldı ve kapandı. Faaliyetler hamisini, destekçisini bulamadı. Ortada bir büyük bir potansiyel vardı. Uçtu birer birer. Geriye bir parça ateş kaldı bunlardan. Küllenmek üzereyken bu ateş, ilgilileri tarafından söndürülmemeye çalışıldı. Ocak tütsün, ateş sönmesin diye üç, beş, kırk gönüllü Türkiye Yazarlar Birliği Konya şubesinde ,Aydınlar Ocağında ya da başka mahfillerde gönül nefesleriyle sıcak tutmaya çalışıyorlar bu ateşi. Sönmedi şükür, ama şehri ışıtacak kadar da güçlü değil, bir ateş var yani teselli babında. Sonunda gönüllüleri, ilgilileri ile söndürülmeyen ateşten çıkan dumanı biraz geç de olsa önce Karatay Belediye Başkanı Sayın Hançerli de gördü. Bir çıra ile yaklaştı ateşe, çıra parıldayıverdi birden Adalet Parkında. O şiir akşamında ortaya çıkan ışık, beklediğimden daha fazla gür ve kamaştırıcıydı benim için. Başkanım Eyvallah, bu gece için. Biz de M.Sinan Ümit ağabey gibi öptük başımıza koyduk, şad olduk. Adalet Parkına daha önce gitmiştim ama şiirle park çok başka göründü gözüme. İnşallah birincisi sonuncusu olmaz, onaltıncısı, kırkaltıncısı da olur. Şiirin, kültürün ne getirisi olur diyen kaşalotlara da bir dokundurma. Balıkesir- Dursunbey Suçıktı şiir akşamı diye bir hadise var. Bu faaliyetlere ev sahipliği yapmamış olsa ne gibi bir faaliyet ile benim zihin dünyamda, havsalamda bir yer edebilirdi ki Dursunbey ilçesinin;kaymakamlığı, belediyesi. Bu böyle bir şeydir işte. Geçmişte Konya'ya hak ettiği bir merkezilik ve faaliyet zenginliği düzenleyenlere saygılarımı, minnet duygularımı sunuyorum. Yaptıkları işin ne büyük bir hizmet olduğunu belki şimdi daha iyi anlıyor, görüyorlardır. Konya'nın yarınında bu faaliyetleri daha da gürleştirip zenginleştirecek olanlara, bu yolda adım atanlara da muhabbetlerimi sunuyorum. Karatay Şiir Akşamı da yarına böyle bir adımdı. Eyvallah, şairlere, düzenleyenlere, emek verenlere,şölenin şiir kitabını bastıranlara, koşturanlara, başkanlara. Bu kültürel fetret devri biter inşallah.