GEZDİK KONYA'YI GÖRDÜK DÜNYAYI...
"Gez dünyayı, gör Konya'yı..." Halkın dil verdiği bu veciz söz, her şeyi özetliyor ama, ben yine de sınırın ötesine geçeceğim. Şöyle devam edeyim, dünyanın merkezi neresidir diye sorulduğunda, hiç tereddütsüz, Konya diye cevap verirdim. Bu, en azından benim peşin kabulümdü. Şimdilerde bunun gerçekliğini yaşamanın keyfi içindeyim. Öyle ya, daha önceki kısa yolculuklarımın ötesinde, Konya'yı ilk kez enine boyuna gezdim, gördüm, yaşadım.
Alaeddin Camii Minaresi |
Yol ve Hâl...
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi'yle Konya Karatay Belediyesi ortalığında düzenlenen bir şiir şöleni için çıkacağız yola. Konya, Bursa ve Urfa'dan şairler davetli. Üç şehir bir sembol. Medeniyetimizin bu üç güzide şehri, Konya'nın ev sahipliğinde, bir mesaja imza vermeye hazırlanıyor. İşte yolculuk günü geldi.
Bursa'dan, Ördekli Kültür Merkezi'nin önünden hareket ediyoruz. 25 kişilik bir kafile. Birkaç şairin yanı sıra, TYB Bursa çevresinden dostlar, arkadaşlar ve kaptan Medet Bey...
Değişik istasyonlarda duruyoruz ama, en geniş molayı Afyon'da veriyoruz. Burada, kendim yemesem de, oğlum, yol arkadaşım ve fotoğrafçım Ali Akkanat'a bir "sucukburger" (!) ısmarlıyorum. Afyon'a yolu düşenler sanki artık Afyon kaymağına değil de, böyle etli sucuklu yiyeceklere rağbet ediyor.
Afyon'la Konya arasında kaç saat teker üstünde gittik bilmiyorum, fakat otele girdiğimizde saat gece 03.00 idi. Otele yerleşip de yatış hazırlıklarına başladığımız sırada, "Böyle bir şey olmaz, bu ne müthiş güzellik" dediğim bir misafirperverlik gerçekleşiyor. Kapımız çalınıyor ve meyve suyu, peynir, domates ve sandviç ekmeğinden oluşan bir ziyafet sofrası ikram ediliyor.
Konya TYB |
TYB Konya Şubesi
Konya'yı gezmeye başlayacağız. İlk noktamız TYB Konya Şubesi. Alaaddin Tepesi'nin kuzeyinde, hatta Alaaddin Camii'ni gören bir noktada, yüzü geniş bir meydana dönük olan TYB Konya Şubesi, tipik bir Konya eviymiş. İki katlı, bahçeli bu evin odaları şark usulü döşemeleriyle yol yorgunluğumuza birebirdi. Gerçi yüksek duvarlarla çevrilmiş kuytu bahçesinde ahşap sandalyeler üzerinde bir yandan çay yudumlayıp diğer yandan Konyalı ve Urfalı dostlarla sohbet ederek de keyif çatabilirdik ama, biz, baba oğul, bu mekâna her uğrayışımızda üst kattaki şark odalarını tercih ettik.
Burada, bir kültür mekânını olarak TYB Konya Şubesi binasının birbirinden önemli etkinliklere sahne olduğunu görüyoruz. Bunlardan birisi, biz oradayken açılışı yapılan resim sergisi. İbrahim Dıvarcı, Ahmet Kuş, Zeki Oğuz, Mustafa Karaçelebi, Feyzi Şimşek ve Muammer Ulutürk'ün toplam 42 fotoğrafından oluşan resim sergisi, bu sanatçıların daha önce gidip gördükleri Urfa, Mardin ve Bursa'nın yanı sıra Konya'dan çektikleri karelerden oluşturulmuştu.
Konya'nın Diğer Faaliyetleri...
Söz TYB Konya Şubesi'nin faaliyetlerinden açılmışken, "2009 Kültürel Etkinlik Takvim"lerinden bahsetmemek olmaz.
İşte yıl içinde ortaya koyduklarından bir seçme size: "Şairlerin Filistin'i", "Sinema Otantizm ve Yüzleşme", "Romanda İntihal ve İntihalciler", "Hz. Peygamberin Aile Hayatı", "55. Sanat Yılında Rasim Özdenören Öyküsü", "Küreselleşme ve Kimlik: Modernleşmenin İz Düşümü", "Selçuklularda Hakimiyet Sembol İlişkisi", "105. Doğum Yıldönümünde Necip Fazıl Şiiri", "30. Sanat Yılında Hasan Aycın Çizgisi", "Çocuk Şenliği: Çocuklar 'Zarifçe' Gülümsüyor", "doğumunun 100. Yılında Nurettin Topçu'yu Okuyoruz"... Bunlar yıl içinde şimdiye kadar yapılanların bazıları...
Bir de yılın ikinci yarısında yapılacak olanlar var: "Su Medeniyeti Sempozyumu", "Mahalle: Şehrin Özü", "Nâzım Hikmet'in Gölgede Kalan Yanları", "Anadolu Selçuklu Eserleri Sergi, Gösteri, Anlatı, Musikî", "Kuvâ-yı Millîye ve Millî Mücadelede Konya", "Kudüs'ten Bihaberiz", "İlim ve Kültür Tarihinde Sadreddin Konevi", "Konya'da Şehir Kültürü ve Din", "Geleneksel huzur Sohbetleri", "Kadın Yazar Ne Yazar", "Konya Bilgi Şöleni", vb...
Bu faaliyetlerin katılımcıları ile gün ve saatlerini TYB Konya Şubesi'nininternet sitesinden öğrenebileceğinizi belirterek, diğer gezi gözlemlerimi anlatmaya geçiyorum.
Karatay Medresesi'nde |
Karatay Medresesi, Alaaddin Camii, Meram Bahçeleri...
Konya'da beni şiirden sonra en çok heyecanlandıran husus, Prof. Dr. Haşim Karpuz, Dr. Naci Bakırcı, Hacer Kara ve Bekir Şahin'in rehberlikleri ile yapılan kültürel ziyaretler idi.
Bu ziyaretlerimizle Konya'nın kültürel değerleri ve simgeleri olan mekânları yakinen tanıma fırsatı bulduk. İlk gün gezdiğimiz mekânlar şunlardı: Karatay Medresesi (Müzesi), Alaeddin Camisi, İnce Minareli Medrese (Müzesi), Sahip Ata Camisi ve Hanigâhı, Sırçalı Medrese ile Darulhuffazı (Müzesi), Meram Tavus Baba Camisi ve türbesi...
Bu kültür mekânlarıyla ilgili genel özellikleri tek tek vermek istemiyorum, zira, bugünün şartlarında, istediğiniz an bu bilgilere ulaşabilirsiniz. Bunun yerine, şu tespitimi sizlerle paylaşmak istiyorum: Gezip gördüğümüz, bol bol film ve fotoğrafını çektiğimiz, haklarında notlar aldığımız bu mekânlar bugün, aslî kimliklerinin dışında hatta çok çok uzağında işlevlerde kullanılıyor. Kimisi taş, kimisi el sanatları, kimisi başka bir şey, fakat neredeyse hepsi, dünkü ve bugünkü hayattan kopuk bir vaziyette... Bu açıdan baktığımızda, denilebilir ki Konya, dünyanın müzecilik bakımından en zengin şehridir. Bu ise, bir İslam beldesi için övünülecek bir nitelik değil, kederlenilecek, yerinilecek bir hâldir.
Burada tarafıma şu soru sorulabilir, Camiler için de geçerli mi bu tespit, diye. Böyle bir soru karşısında geri adım atacağımı düşünenlere şu küçük tespitle cevap verebilirim: Alaeddin Camii'nin bahçe kapısı hep kapalıydı. Bu yüzden hayatın neşesine rastlayacağımız büyük bir bahçe, içindeki türbeyle, yalnızlığa terk edilmişti. Camiye giriş ise sadece batıdaki kapıyla sağlanıyordu.
Meram Göleti |
Meram'da Aydınçavuş Seyir Terası...
Meram'da önce Tavus Baba Türbesi ziyaret edildi. Ardından Aydınçavuş Seyir Terası'na çıkılarak Konya seyredildi. Aydınçavuş tepesinden inildikten sonra Tavus Baba Camii ve mesire yeri gezildi.
Bu arada Meram ile ilgili bazı kültürel unsurları konuştuk bazı arkadaşlarla. Mesela, Sabahattin Ali'nin Gramafon Avrat hikâyesi ve bu hikâyeden aynı isimle yapılan sinema filmi üzerinde duruldu. Şair arkadaşlardan birisi Gramafon Avrat'ta anlatılan olayların Meram'da geçtiğini, aynı şekilde filminin de bu bölgede çekildiğini belirtti. Bir başka arkadaş filmin bazı bölümlerinin çekildiği konağı gösterdi.
"Gramafon Avrat" ve "Gine Celallendi Meram Bağları"...
İşbu noktada Sabahattin Ali'nin hikâyesini Kağnı adlı kitabından okumayı veya Yusuf Kurçenli'nin yönetip Türkan Şoray ve Hakan Balamir'in rol aldığı Gramafon Avrat filmini seyretmeyi tavsiye ederken, bir Meram türküsü olarak Gramafon Avrat'la ilgisi olduğunu zannettiğimiz "Gine Celallendi Meram Bağları"nı da dinleyebilirsiniz. Seyit Mehmet Çopur ile Muzaffer Sarısözen'in derlediği türkünün sözleri aşağıdaki gibidir:
Gine celallendi Meram bağları (yar yar yar ey)
(Aman) Bize mesken oldu mapushane damları (yar yar)
(Haydi) Bize mesken oldu mapushane damları (aman yar)
Bize de idam emri isteği Konya beyleri
Çok çağırdım hain arkadaşım gelmedi
Çok çağırdım hain arkadaşım gelmedi
Konya |
Çekin atları da vurun koşumu
Bilemedim ben de emsalimi dostumu
Bilemedim ben de emsalimi dostumu
Ulam ulam ulalı ak elleri kınalı
Şuralardan gelip gelip geçen gül benim
Şuralardan gelip gelip geçen gül benim
Konya'da Bursa Ulucami Semineri
Meram'dan şehir merkezine döndükten sonra, saat 18.30'da İnşaat Mühendisleri Odası konferans salonuna geçildi. Burada, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilal Kemikli'nin dia gösterimi eşliğinde sunduğu "Bursa Ulu Camii" konulu bir takdim vardı. Kemikli'nin sunumu, Konyalı ve Urfalı dostların yoğun ilgisiyle karşılanan bir program oldu.
Sema gösterisi...
Konya seyahatimizin ilk gün finali Mevlana Kültür Sanat Merkezi'nde düzenlenen sema gösterisine katılımımız oldu. Bu, suyu kaynağından içmek gibi bir şeydi pek çoğumuz için. Zira, son yıllarda "Sema" adını taşıyan pek çok gösteriye şahitlik yaptıysak da, bunlar uydurma törenler olmaktan öte gitmiyordu. İşte şimdi, "Sema"nın merkezindeydik. Bir buçuk saat süren gösteri, dualarla ve Kur'an-ı Kerim tilavetiyle biterken, müteşekkir duygular içindeydik...
İkinci Gün: Sille, Sadreddin Konevi, Mevlâna...
İkinci günün ilk gezi noktası tarihî Sille şehriydi. Vaktiyle, Müslümanlarla gayri Müslimlerin barış içinde yaşadıkları bu belde, şimdilerde Konya'nın bir kenar mahallesi olarak hayata tutunmaya çalışıyor. 1930'larda Sille'nin nüfusu 35 bin iken, aynı yıllarda Yunanistan'la yapılan mübadelelerden sonra, nüfus hızla azalmış, halk da iyice fakirleşmiş. Nitekim, o dönemde bölgenin ekonomik canlılık ve cazibe merkeziyken, şimdilerde çorak bir Anadolu köyü konumunda.
Sille evi |
Şehir merkezine 7 km. mesafede olan Sille, tarihî camileri, kiliseleri, kayalara oyulmuş barınakları ile, bizi farklı bir atmosfere götürdü. Beldede önce Anadolu'nun ilk kiliselerinden olan Aya Elena Kilisesini gezdik. Sille gibi, viran halde olan kilise de, ilgi ve alakayla birlikte, bakım ve onarım bekliyor.
Aya Elena'dan çıkınca bir sanat evine yolumuz düşüyor: Yaşar Usta'nın çömlek ve testi imalathanesi. Burada yaptığı toprak kapları dünyaya pazarlayan Yaşar Usta, maharetini bizim için de sergiliyor. Yaşar Usta'nın çıraksızlıktan yakınmakla beraber, hayatından memnun görünmesi, Anadolu insanının metanetini göstermesi bakımından önemli...
Sille'nin içindeki gezimiz tarihi Sille Hamamı Müzesi'ni gezerek nihayete erdi. Buradan tekrar şehir merkezine yol aldık. Durağımız bu kez Sadrettin Konevî Cami ve Türbesi idi. 13. Yüzyılın bu büyük alimini de dualarla yâd ettikten sonra, sırasıyla İplikçi Camisi, Aziziye Camisi, Kurtuluş Savaşı Müzesi, Yavuz Sultan Selim Camii ve Mevlâna Müzesi'ni gezdik. Kuşkusuz, bu günkü seyahatimizde final Mevlâna Türbesi'ni ziyaretimiz olacaktı. Bize gün boyu rehberlik yapan Mevlâna Müzesi Müdür Yardımcısı Dr. Naci Bakırcı, bize bir başka iyilikte daha bulundu: Mevlâna'nın mekânına "çalışma saati" bitiminden sonra giriyorduk.
Mevlâna Gül Bahçesi: Ve Şiir Şöleni
MevlanaTürbesi |
Şiir şöleni bu yıl, Konyalıların ifadesiyle, Hazret-i Pir'e isnat edilerek, Mevlâna Şiir Şöleni olarak adlandırılmış. Şölenin, Mevlâna Türbesi'nin hemen yanı başındaki Gülbahçe'de yapılması ise ayrı bir güzellik olmuş.
Bu güzellik eşliğinde, akşam saat 21.00'de başlayan şölene Konya, Bursa ve Urfalı şairlerden Ahmet Efe, İhsan Deniz, M. Faruk Habiboğlu, Hüseyin Kır, Mehmet Solak, S. Ahmet Kaya, M. Muharrem Tüfekçi, Mehmet Kurtoğlu, Necdet Karasevda, Vural Kaya, M. Ali Köseoğlu, Eyyüp Azlal, Akif Kuruçay, Atilla Yaramış ve Kemal Yanar ve ben katıldık.
Bazı eksiklikler hariç, şölende okunan şiirlern "Karatay Şiir Akşamı Şiir Seçkisi 2008" adlı kitapçıkta toplanmış olduğunu belirterek, isteyenlerin TYB Konya Şubesi'ne müracaat edebileceğini belirtelim.
Konevi Türbesi |
Diğer Kültürel Unsurların Beyanı Hakkındadır...
Önce kitaplar:
1. Mesnevî, Haz: Adnan Karaismailoğlu, TC. Konya Valililği İl Kültür ve Turzm Müd. Yay., 3 cilt.
2. Mevlâna Celâleddin-i Rumi, Haz: Yakup Şafak, Konya Büyükşehir Belediyesi Yay.
3. Âşıklar Sultanı Hz. Mevlânâ, Abdullah Uçar.
4. Mevlâna, Bütün Eserleri (Seçmeler), Haz: Yakup Şafak, Karatay Belediyesi Kültür Yay.
5. Konya, TC. Konya Valiliği.
6. Şanlıurfa Kültür Turizm Rehberi, Şanlıurfa Valiliği.
7. Global Dayanışma, Şanlıurfa Valiliği.
8. Şanlıurfa Kartpostalları, Şanlıurfa Valiliği.
9. Bir Dosta Mektup, S. Ahmet Kaya (Şiir)
10. Hayal İçre, Mehmet Solak (Şiir)
11. Güller Solmasın, Duran Çetin (Hikaye)
12. Renga, Vural Kaya (Şiir)
Şölenden Görüntü |
13. Mehmet Kurtoğlu'nun "Ben Yusuf Sen Züleyha" ve "Çağa Küsen Leylâ" adlı şiir kitaplarıyla "Savaşın Aşıkları" adlı tiyatro kitabı.
14. Memleket Edebiyat dergisi.
Her biri ayrı ayrı okunup değerlendirmeyi hak eden bu eserlerin yanı sıra, Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından hazırlanmış olan "5. Uluslar arası Konya Mistik Müzik Festivali" CD'leri ile Mevlâna, Mevlâna Müzesi ve Konca CD'lerini de kaydetmek istiyorum.
Dostluklar Hakkındadır...
İşbu seyahat tutanağının son satırlarında, bizi yalnız bırakmayan, fakat şimdiye kadar adlarını anmadığımız isimlere de bir selam vermek istiyorum: Cuma Ağaç, Abdullah Harmancı, Duran Çetin, Mustafa Durdu, Köksal Alver, Mustafa Çalışkan, Murat Güzel ve diğerleri...
Cevat Akkanat yazdı.
Ali Akkanat fotoğrafladı.