12 yıl geçmiş Konya'ya en son gelişimin üzerinden. Elbette şehir değişmiş. Birbirini tanımadan otogarda buluşan iki dostun karşılaşmasının efsunu hâlâ zihinlerimizde dipdiri dururken eski otogarın yerini devasa bir yapı almış. M. Ali Köseoğlu ile bu kez buluşmamız ilkinde olduğu gibi şairane olmadı ama dost sıcaklığı taptazeydi.
Kim ne derse desin sanal alemin bize sunduğu imkânları çok seviyorum. Yüzünü ancak renkli bir camın ardından gördüğümüz kişilerle karşılaşınca hiçbir yabancılık çekmememizin gizemi sanal alemin bir kerameti olsa gerek. M. Ali Köseoğlu ile beni otogardan almaya gelen Ümit Savaş'la daha ilk karşılamada yaşadığımız samimiyet bunun somut bir göstergesi oldu. Yine aynı şekilde yıllardır telefonda, internette görüştüğümüz Vural Kaya ile karşılaşmamız da aynı sıcaklıktaydı.
Şiir adına yapılan programları önemserim. İnsanları şehrin kalabalığından, koşuşturmasından bir süreliğine de olsa çekip alan bu tür programlar değerlidir. Bir de programa "Filistin" gibi bir vurgu da eklenmişse işte o zaman her şey daha da anlam kazanır. Böylelikle konu ve vurgu bütünlüğü olunca dinleyicilerin programa olan odaklanması daha net sağlanmış oluyor.
TYB Konya Şubesi'nin düzenlediği "Şairlerin Filistin'i" adlı şiir programı bu bağlamda anlamlı ve önemliydi. İsrail'in saldırılarının hız kesmesinin ardından sanki her şey güllük gülistanlık oldu sananlar için iyi bir hatırlatma niteliğindeki bu program şairlerin Filistin için kaleme aldıkları şiirlerle acıyan yanlarımıza şair vurgusu yapmış oldu.
Bu tür programlarda benim aradığım, nitelikli dinleyicidir. Bu programda da bunu görmek beni çok memnun etti. Okunan şiirler, hazırlanan slayt, Ümit Savaş'ın şiir gibi sunumu tam anlamıyla kusursuzdu.
Programın ardından akşam Endülüs Kitap Dergi Kahve'de gençlerle yapılan şiir, dergi eksenli sohbet de günün iyi bitmesine vesile oldu. Vural Kaya'nın gayretleri gün gelecek meyvesini verecek. Bunu gençlerin gözlerindeki ışıltıdan anlamak mümkün.
Konya'da görülmesi gereken yerleri gezdiren M. Ali Köseoğlu ile ilk karşılaşmamızın hatıralarını canlandırarak tarihe not olsun diye dijital pozlar verdik. Zaman zaman bizi savuran rüzgâr da olmasa tam bir bahar havası vardı Konya'da. Bol bol gezdik, iki güne sığdırılan bu seyahatin tadını çıkarmaya çalıştık. "Yoksa Ben Konyalı mıyım?" demiştim bir yazımda. Konya'da dolaştıkça bu şehrin benim hayatımdaki yerini daha iyi anladım. Kendimi yabancı hissetmediğim bu şehri kalbimin en sağlam yerine hapsettim.
Arayı bir daha bu kadar uzatmama temennileriyle Konya'dan ayrılırken içimde; şiir, Filistin, dostlar, gıyaben tanıştığım birçok dostla yüz yüze tanışmanın verdiği mutluluk, M. Ali'nin iki cengaveri Süheyl ve Vefa, Konya şekerinin damağımdaki tadı; düştüm yola.
Ovalar geçtim, kurak, bir tek ağacın bile olmadığı düzlükler, bir yağmur görse bereket fışkıracak topraklar... Şiirler geçti içimden, bir mermi gibi yüreklerden çıkıp mazlumlara dua olacak, zalime lanet okuyacak dizeler.
Şimdi bir kez daha anladım ki;
Şiirimiz diridir ağabeyler, kim ne derse desin. Dostluklar gibi.
Memleket 11.03.2009