Pazartesi günü yazdığım ve Kültür Bakanı'nın "Kültür girişimcisi arıyorum" sözünü irdelediğim yazıda öne sürdüğüm görüşlerimi açmaya devam edeyim. Temel tezim, kültürün devlete bağlı bir bakanlık tarafından "denetlenmemesi", devletin kültürel alana sadece bir yatırımcı, bir kaynak aktarıcısı olarak girmesi ve sadece temel yatırımları yapması. Kültür politikalarını kültürel üretim alanında etkinlik gösterenlerin meydana getirdiği kurumlar saptamalıdır.
Şimdi "kültür girişimcisi" yaklaşımıyla zamanında öne çıkarılan Ulusal Kültür Konseyi girişimi yeniden canlandırılabilir demiştim. Bu yazıda "kültür girişimcisi"nin kim olduğunu ele alacaktım ki, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ile şu anda Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği görevinde bulunan Prof. Dr. Mustafa İsen ayrı ayrı arayarak bu konuda bilgi verdiler. Prof. İsen ayrıca beni Av. Füsun Buyuran'a yöneltti. Her ikisinden de çok değerli bilgiler aldım. Onları aktarmak istiyorum.
Yasa ve kapsamı
Prof. İsen, kendi Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı döneminde 5225 sayılı bir yasa çıkardıklarını, bu yasanın "Kültür Girişimciliği Yasası" olduğunu belirtti. Söz konusu yasayla kültür yatırımcılığı teşvik ediliyor. Kamusal kullanıma açık her türden kültür girişimi ve onların gerçekleştirileceği mekanlar bu yasa kapsamında devletten katkı alıyor. Katkı nakdi değil fakat yapılan harcamalar vergiden muaf tutuluyor, devlet kültür üretim mekanında çalışacak personelin sigorta ve diğer muhtasar giderlerinin bir bölümünü karşılıyor, aynı şekilde su, elektrik gibi altyapı harcamalarında da girişimciye belli muafiyetler getiriyor.
Sayın Buyuran'ın da verdiği bu kabil bilgilerin dışında Prof. İsen'in dile getirdiği çok önemli iki saptama var. Bunların ilki, gene kendi dönemlerinde çeşitli bakanların "kültür politikası"ndan değil "kültür programlarından" söz etmesi. İsen, "program" kavramının bizde karşılığı olmayan İngilizce "policy" (bir tür uygulamalar) anlamına ele alındığını belirtti. "Politika" kavramının içerdiği ideolojik yükten "program" kavramıyla kurtulmak mümkün. Bu yaklaşıma bütünüyle katılıyorum. Benim de pazartesi günü vurguladığım buydu.
İkincisi, gene İsen çok çarpıcı bazı rakamlar vererek niçin "kültür girişimcisi" yaratmak istediklerini açıkladı. Bu konudaki örnek İstanbul. Bu büyük kentte devlete ait 2000 civarında tiyatro koltuğu var. Buna mukabil özel sektör koltuklarının sayısı 11.000 kadar. Devlet tiyatroya toplam 85 trilyon liralık bir katkı sağlıyor. Bunun 3540 trilyonu İstanbul'a gidiyor: 2000 koltuk karşılığı. Buna mukabil özel tiyatrolara yapılan yardım bununla mukayese edilemeyecek kadar küçük. Yanlışlık da burada. Büyük yatırım sahibi olanlar küçük, küçük yatırım sahibi olanlar büyük pay alıyor.
Kültürün sahibi olmak
İşte benim vurgulamak istediğim de budur. Devletin kültürel alanı kendi iradesi ve politikasıyla düzenlemek istemesi halinde bu ve benzeri vahim sonuçların doğması kaçınılmazdır. Ayrıca da devlet üretilen politikaları kendi hakim ideolojisi doğrultusunda düzenleyecektir. Oysa devletin geri çekildiği ve kültür üreticilerinin etkin olduğu bir durumda bu koşul kökten değişecektir.
İşin hazin tarafı yönetmelikleri ve diğer mevzuatıyla birlikte tamamlanmış olmasına karşılık Kültür Girişimciliği Yasası'na dönük ilginin çok zayıf olması. Nedeni açık: yasadan ve uygulamadan kimsenin haber yok. İsen, o duyurunun yapılacağı sırada yönetimin değiştiğini ve işlerin yarım kaldığını belirtti. Bakan Günay önümüzdeki aylarda bu yasanın yeniden kamuoyuna tanıtılacağını bildirdi. Bu girişimciliğin desteklenmesi ve güçlendirilmesiyle Türkiye'deki yanlış kültürel yapının ters yüz edilmesi büyük bir ihtimaldir.
Bizden duyurması!
Sabah 13.08.2008