Topraklarımız, vatanımızın her köşesi; şüheda, âlim ve tasavvuf ehline sahip olmak bakımından çok zengindir. Bu şahsiyetlerin mevcudiyeti topraklarımızdaki Türk-İslam mührüdür, damgasıdır. Türklerin Anadolu’ya ilk gelmeye başladıkları devirlerde, özellikle tasavvuf ehli, bu memleketin Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında mühim vazifeler görmüşlerdir. Bunlardan çok tanınmış, ünü yurt dışına taşmış bulunanlar olduğu gibi, pek tanınmayan, çok az kimsenin bildiği çok değerli şahsiyetler de vardır. Hatta bunların mevcudiyeti daha fazladır. Her yöremizde çokça rastlayabileceğimiz bu şahsiyetler, bulundukları bölgelerin ve memleketimizin manevi zenginliği ve manevi bekçileridir.
Konya’nın Akşehir ilçesi, ünü bütün dünyaya yayılan ve evrensel bir değerimiz olan Nasreddin Hoca dışında da büyük değerlere ev sahipliği yapmaktadır. Bunlardan birisi de; Şeyh Alvan, Alvan el-Akşehirî, Baba Nimetullah, Nimetullah Sultan gibi isim ve lakaplarla tanınan Nimetullah Nahcivani hazretleridir. Asıl ismi Nimetullah bin Mahmud Şeyh Alvan’dır. Hem zahiri ve hem de batıni ilimlerde iyi yetişmiş bir şahsiyet olan Nahcivanî hazretleri, daha çok tasavvuf ve irfan yönüyle, gönül ehli olmasıyla tanınmıştır.
Büyük mutasavvıf ve büyük müfessir olan Nahcivani hazretlerinin soyu, ailesi ve tahsili hakkında fazla bilgi yoktur. Azerbaycan’ın Nahcıvan şehrinde doğmuş. İlim hayatı Nahcivan ve Tebriz’de geçmiştir. Daha sonra Tebriz’deki kargaşa ve taht kavgalarından, Safevi saldırılarından ayrılıp Anadolu’ya göç ederek 1495 yılında Akşehir’e yerleşmiştir. Doğum tarihi bilinmeyen Nahcivani’nin ölüm tarihi hakkında da kaynaklarda muhtelif rivayetler vardır. (Yaşar Kurt, DİA, c. 33, s.132) Bunlar arasında en çok 1514 tarihi tercih edilmektedir. Daha önce vefat ettiği de belirtilir kaynaklarda. Kabri Akşehir’de, ünlü Türk edebiyatçısı ve romancısı Tarık Buğra’nın doğum yeri olan Tekke köyü yolundadır.
Anadolu’da Nakşibendiyye’nin yerleşip yayılmasında önemli hizmetlerde bulundu
Ömer Nasuhi Bilmen, Nahcivani’yi, Şakayıkı Numaniyye’de yer aldığı şekilde, ‘Ulum-i Rabbaniyyede mütebahhir, esrar-ı İlahiyye dergahlarına garik bir ariftir’ sözleriyle tarif eder. Bu muhterem zat fıkhen Hanefi mezhebine mensup olup, zühd ve takva sahibidir. Tarikat itibariyle de Nakşibendiyye’dendir. Tasavvuf yoluna girdikten sonra inzivaya çekilmiş, manevi ilimlerle zatını süslemiş, olgunlaştırmıştır. (Ö. Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, İstanbul 1974, c. II, s. 628)
Nahcivani Hazretleri, Nakşibendiyye’nin Anadolu’da yerleşmesinde ve yaygınlaştırılmasında büyük hizmetler görmüştür. İstanbul’da yerleşen ve karar kılan Nakşibendiyye muhiti, muhtelif zamanlarda, muhtelif meşayih tarafından, Anadolu’ya halifeler gönderilerek, genişletilmeye ve yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu şeyhler arasında Nimetullah Nacivani’nin (1514) özel bir yeri vardır. Konya’nın Akşehir ilçesinde yaşamış ve İç Anadolu’da Nakşibendiyye’nin yayılışında müessir hizmetlerde bulunmuştur. (İrfan Gündüz, Osmanlılarda Devlet-Tekke Münasebetleri, Seha Neşriyat, s. 58)
Nimetullah Nahcivani Hazretleri hakkında çok az bilgi vardır. Bunun sebebini Taşköprüzade, onun fakirliği zenginliğe tercih etmesine, şan ve şöhretten kaçarak kendisini gizlemesine bağlar. Nahcivani eserlerinde rüşvet karşılığı şer’i hilelere başvurarak insanlara fetva veren ve dünyalık peşinde koşan fakihleri fasıklıkla itham etmiş, Müslümanları bidatlara ve batıl isteklere sevk eden, haramları helal ve dinin emrettiği şeyleri helal kılarak şeyhlik iddiasında bulunan sahte şeyhleri de lanetlemiştir. (Kurt, c. 33, s.132)
Nahcivani Hazretleri birçok ilimde büyük bir zattır. Tefsir ilmindeki mahareti, yetkinliği, onu anlatan kaynakların üzerinde ittifak ettikleri bir husustur. Onun tasavvufi manada ilk tefsir telif eden kişi olduğunu belirtirler. Eserlerinin büyük bir kısmı tasavvufla ilgilidir. Bunun yanında fıkıh, hadis, felsefe, kelam ve akaid gibi konulara da eserlerinde temas etmiştir. Onun, el Fevatihu’l-İlahiyye ve’l Mefatihu’l Gaybiyye isimli tefsiri çok değerli ve çok meşhurdur. Ö. Nasuhi Bilmen, Nahcivani’nin bu tefsirini hiçbir tefsire müracaat etmeden yazdığını belirtir. Latif ve bedii bir tefsir olarak niteler. Tevil ve tasavvuf bakımından pek güzide bir eser olduğunu ifade eder. (Bilmen, c.II, s. 628)
Nimetullah Nahcivani’nin bu eseri, Kur’an’ın bütün ayetlerinin tefsir edildiği ilk tasavvufi tefsirdir. Hiçbir tefsire müracaat etmeden yazmıştır. Tebriz’de 1495 yılında tamamlandığı rivayet edilen tefsirde müellif, her sureye içeriğini uygun düşen bir girişle başlamış ve sureyi o sureden alınacak dersi özetleyen sonuçla bitirmiş. Eserinde zahiri ve tasavvufi tefsir eğilimini birleştiren bir metot izlemiştir. Eser ayetler arasında münasebetlere yer vermesi açısından kaynak niteliğindedir. Eserde dipnot kullanılması, tefsirin ayrıcalıklarından biridir. (Kurt, c.33, s.132)
Nahcivani, bu eserinin dışında da eserler vermiştir. Beydavi Tefsiri’ne yazdığı haşiye, Muhyiddin-i Arabi’nin Füsus-ül Hikem isimli eserine ve Gülşen-i Raz isimli manzum eserlere haşiyeler yazmıştır. Hidayet-ül ihvan ve Risalet-ül Vücud isminde tasavvufla ilgili risaleleri vardır. Fevatih-ul İlahiyye isimli tefsirinin bizzat kendi el yazmasıyla olan nüshası, Topkapı Sarayı Üçüncü Ahmed Han Kütüphanesi’nde mevcuttur. (Türkiye Gazetesi, Evliyalar Ansiklopedisi, İstanbul 1992, c.3, s. 337)
Mütevazı bir hayat süren, ilme ve irfana büyük hizmetleri bulunan, çok talebe yetiştiren ve devrinin en büyük zatlarından olduğu kaynaklarda belirtilen Nahcivani Hazretlerinin kabri, bugün Akşehirlilerin en çok ziyaret ettikleri yerlerdendir. Mübarek ruhaniyetinden istifade etmektedirler ve yaptıkları dualara onu vesile kılmaktadırlar. Biz de onu anmakla inşallah ruhaniyetini memnun etmiş oluruz.
Metin Uygun