Bugün köşemi Üstad Necip Fazıl'a ayırıyorum.
O'nu köşemize misafir etmeye sebep "MAĞRUR ÖFKE NECİP FAZIL" isimli konferans
"Mağrur Öfke Necip Fazıl" Şair ve yazar Metin Önal MENGÜŞOĞLU Bey'in Üstad Necip Fazıl'ın biyoğrafisini yazdığı eserin ismidir.
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi'nin bu haftaki konuğu "MAĞRUR ÖFKE NECİP FAZIL" Konulu konferansıyla Şair Metin Önal MENGÜŞOĞLU'ydu. Şube başkanı Mehmet Ali KÖSEOĞLU'na Üstad'ı bu sıcak günlerde gündemimize getirdiğinden dolayı teşekkür ediyoruz.
"MAĞRUR ÖFKE" Necip Fazıl'ı en güzel şekilde ifade eden bir tamlama. Bu güzel başlıktan dolayı Metin Bey'e müteşekkiriz.
MENGÜŞOĞLU, kendi ifadesiyle ortaokuldayken Necip Fazıl merhumla tanışma ve hayatı boyunca sürekli irtibatta kalma talihini yakalayanlardan.
MENGÜŞOĞLU, lise yıllarında yasaklı 60'lı yıllara her şeye rağmen Üstad Necip Fazıl'ı Malatya'ya getirtmeyi başarmış bir üstad hayranıdır.
Mengüşoğlu kitap için kaleme aldığı "Sebeb-i Telif"in son satırlarından birkaç cümle: "Bu adamı seviyordum ben. Hakkını inkâr edemezdim. Elimden tutarak bazen kimi çamurlardan alıp beni selamete çıkarmıştı. Benimle birlikte yaşayan daha nice arkadaşıma, yoldaşıma, zalimler karşısında nasıl medeni cesaret gösterilebileceğini öğretmişti. (...) karar vermiştim, bütün bu hissiyatımı yazmalıyım diye, bu kitap işte odur."
Necip Fazıl, hiperaktif bir insandır. Yerinde duramayan, ele avuca sığmaz biridir.
Metin Bey, Necip Fazıl'a bitmeyen öfkenin sebebini şöyle açıklar: "Neden öfkeli olmasınlar ki? Türkiye'de Cumhuriyet tarihinin başından bu yana ilk kez halkın yarısından fazlası, Necip Fazıl'ın yetiştirdiği kuşakları, ülkeyi yönetmek üzere serbest seçimler sonucunda iktidara taşıdı. Bu ne anlama geliyordu? Kemalist ideolojiyi tek seçenek olarak halkın önüne çıkartan zihniyetin büyük bir hezimete uğraması demekti. Necip Fazıl bir ömür boyu bu ideolojinin mimarlarıyla mücadeleye girişmişti. Şimdi o mücadelenin semeresi alınıyor."
Şair Mengüşoğlu, aynı zamanda bizi dengeye çağırıyor ve üstada atfedilen bazı yönlerin abartılmaması gerektiğini şöyle ifade ediyor: "Birilerine göre en iyi ilmihal kitabı yazarı, en iyi siret yazarı, en iyi şair, en iyi oyun yazarı, en büyük mütefekkir, en büyük İslâm âlimi, bunların hepsi Necip Fazıl'ın şahsında temerküz etmiştir. Oysa o, elbette evvela Müslüman, gerçekten önemli bir şair, iyi bir hatip ve usta oyun yazarıydı. Bunun dışındaki sıfatlar maalesef yakıştırmadır. Mesela onun kaleme aldığı ilmihalin ilmi niteliği yoktur. Çöle İnen Nur adlı eseri ise bir siret kitabı olmaktan ziyade mensur bir naat niteliğindedir. İdeolocya Örgüsü adlı eseri ise İlahi Vahiyden kaynaklanmak yerine dönemin devletçi ideolojilerine adeta bir alternatif mahiyetindedir. Ben kendimi onu sevenler arasında sayıyorum."
MAĞRUR ÖFKE "NECİP FAZIL"
Bu bölümde üstad'ın bazı sözlerine ve hatıralarına yer verelim.
Üstad Necip FAZIL'dan bir anekdot:
Üstad, Sivas'a konferansa gelir. Atölye Sinema salonu vardı bir zamanlar (hala var mıdır bilemiyorum). Burada konferans verir. Salona teşrifinde, bir dostumuz tekvandocu olan ve ödül kazanmış arkadaşlarını takdim eder. "Üstad, bu arkadaşımız Türkiye bilme kaçıncısı, şu arkadaşımız karatede Türkiye bilmem kaçıncısı, vs." şeklinde bütün sporcuları takdim ettikten hemen sonra Üstat "Yahu, bunların hepsi kol-bacak, hiç kafa yok mu aranızda" diye bir karşılık verir.
Mahkemede hakim, Necip Fazıl'a:- Bak, der. Seni bundan böyle bir daha huzurumda görmeyeceğim, öyle değil mi? Necip Fazıl sorar: - Hakim Bey, yoksa istifa mı ediyorsunuz?
*Yine bir gün Üstad'a sormuşlar: -Üstad özel arabanız yok mu? Üstad düşünmeden cevap verir: -Ona en son bineceğiz.
*Necip Fazıl bir konferansında isim vermeden gazetelerin tenkidini yapiyormuş. Fakat o şekilde açık konuşuyormuş ki, bu işlerle çok az ilgili olan dahi hangi gazeteden söz edildiğini anlarmış Dinleyenlerden biri hatibin sözünü keserek: Hangi gazeteden bahsediyorsunuz? Necip Fazıl sorar: -Siz ne iş yapıyorsunuz? -Keresteciyim. -Belli,otur!
*Necip Fazıl Kısakürek in 1954 lü yıllarda çıkardığı Büyük Doğu mecmuasının bir sayısının kapağında, Osmanlı arması işlemeli sanat eseri bir kumaş resmini yayınlayınca, "padişahlık propagandası yapmak " gibi saçma bir gerekçe ile derginin o sayısının toplatılmış ve kendisi de suçlanarak mahkemeye sevkedilmiştiNecip Fazıl'ın mahkemede kendisini suçlayan savcıya gayet ibretli bir şekilde:İçinde adalet işlerine bakılan bu binanın tepesinde aynı Osmanlı arması var Siz de mi padişahlık propagandası yapıyorsunuz?" diye cevap vermişti
*Necip Fazıl vapurla Karaköy'e geçerken, yanına biri yaklaşıp:"Üstad", diye sormuş "Peygamberlere ne diye gerek duyuldu, biz kendimiz yolumuzu bulabilirdik." N. Fazıl, okuduğu kitaptan başını kaldırmadan: "Ne diye vapura bindin ki, yüzerek geçsene karşıya" cevabını vermiş.
*Nazım Hikmet ve Necip Fazıl Ramazan ayında arabayla gidiyorlarmış.Tabi Necip Fazıl oruç ama Nazım Hikmet değil.Nazım Hikmet Necip Fazıl ile dalga geçmek için yolun kenarındaki zayıf bir ineği işaret ederek Necip Fazıl'a demiş ki:-'Şunun haline bak,oruç tutmaktan ne hale gelmiş' demiş.Tabi Necip üstad altta kalırmı hemen cevabı yapıştırmış: -'Aaa Nazım sen bilmiyormusun Hayvanlar oruç tutmaz...
*Hüseyin Üzmez, dönemin ünlü gazetecisi Ahmet Emin Yalman'a suikast girişiminde bulundu.Üzmez, olayın ardından yakalandı. O günlerde herkes, ülkede büyük gürültü koparan bu suikast girişiminin arkasındaki ismi arıyordu. Ve o isim bulundu: Necip Fazıl.Çünkü "milliyetçi-mukaddesatçı" kesimin ünlü şairi Necip Fazıl, o günlerde Yalman aleyhine çok ağır yazılar yazıyordu.Ayrıca... Üzmez, iflah olmaz bir Necip Fazıl hayranıydı.Sonunda Necip Fazıl, "azmettiricilikten" tutuklandı ve mahkemeye çıkarıldı."Ünlü şair"in mahkemede kendisini savunurken söylediği şu cümle "unutulmazlar" arasındadır: "İngiliz'in biri, kıskançlık krizi içinde karısını öldürse... Ve adamın cebinde Othello piyesinden bir sayfa bulsanız... Azmettirici diye Shakespeare'in iskeletini mezarından çıkarıp Londra köprüsünden mi sallandıracaksınız?"Evet, Necip Fazıl işte böyle bir laf cambazıydı.
EMANET OLSUN, "Ey genç adam! bu düstur sana emanet olsun/ Ötelerden habersiz nizama lanet olsun."
ERKEN GEL, Ey genç adam, yolumu adım adım bilirsin! Erken gel, beni evde bulamayabilirsin!
DÜZEN Doğan güneşler her gün aynı da her gün yeni; Ezelden ebededek, işte İslâm düzeni !.....
NAMAZ Namaz, sancıma ilâç, yanık yerime merhem; Onsuz, ebedi hayat benim olsa istemem !
DEĞİŞEN - DEĞİŞMEYEN Sofrada değişir her şey, ekmek değişmez; Ne kanun ! Değişmez'e hasret çekmek değişmez.
GÜLE GÜLE Bu gömlek dikiş tutmaz hep söküle söküle ; Bütüne gel deseler ve gitsek güle güle........
ÖLÜMSÜZ ŞARKI Garip geldik gideriz, rafa koy evi barkı ! Tek , dudaktan dudağa geçsin ölümsüz şarkı...
DÜŞMANIMA Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın ; Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lâzımsın !..
SURDA AÇILAN GEDİK Surda bir gedik açtık ; mukaddes mi mukaddes ! Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es !
İSLÂM Her fikir, her inanış, tek mevsimlik vesselâm; Zaman ve mekan üstü biricik rejm, İslâm......
Üstad'ın ruhu şad olsun
Muhabbetlerimle
O'nu köşemize misafir etmeye sebep "MAĞRUR ÖFKE NECİP FAZIL" isimli konferans
"Mağrur Öfke Necip Fazıl" Şair ve yazar Metin Önal MENGÜŞOĞLU Bey'in Üstad Necip Fazıl'ın biyoğrafisini yazdığı eserin ismidir.
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi'nin bu haftaki konuğu "MAĞRUR ÖFKE NECİP FAZIL" Konulu konferansıyla Şair Metin Önal MENGÜŞOĞLU'ydu. Şube başkanı Mehmet Ali KÖSEOĞLU'na Üstad'ı bu sıcak günlerde gündemimize getirdiğinden dolayı teşekkür ediyoruz.
"MAĞRUR ÖFKE" Necip Fazıl'ı en güzel şekilde ifade eden bir tamlama. Bu güzel başlıktan dolayı Metin Bey'e müteşekkiriz.
MENGÜŞOĞLU, kendi ifadesiyle ortaokuldayken Necip Fazıl merhumla tanışma ve hayatı boyunca sürekli irtibatta kalma talihini yakalayanlardan.
MENGÜŞOĞLU, lise yıllarında yasaklı 60'lı yıllara her şeye rağmen Üstad Necip Fazıl'ı Malatya'ya getirtmeyi başarmış bir üstad hayranıdır.
Mengüşoğlu kitap için kaleme aldığı "Sebeb-i Telif"in son satırlarından birkaç cümle: "Bu adamı seviyordum ben. Hakkını inkâr edemezdim. Elimden tutarak bazen kimi çamurlardan alıp beni selamete çıkarmıştı. Benimle birlikte yaşayan daha nice arkadaşıma, yoldaşıma, zalimler karşısında nasıl medeni cesaret gösterilebileceğini öğretmişti. (...) karar vermiştim, bütün bu hissiyatımı yazmalıyım diye, bu kitap işte odur."
Necip Fazıl, hiperaktif bir insandır. Yerinde duramayan, ele avuca sığmaz biridir.
Metin Bey, Necip Fazıl'a bitmeyen öfkenin sebebini şöyle açıklar: "Neden öfkeli olmasınlar ki? Türkiye'de Cumhuriyet tarihinin başından bu yana ilk kez halkın yarısından fazlası, Necip Fazıl'ın yetiştirdiği kuşakları, ülkeyi yönetmek üzere serbest seçimler sonucunda iktidara taşıdı. Bu ne anlama geliyordu? Kemalist ideolojiyi tek seçenek olarak halkın önüne çıkartan zihniyetin büyük bir hezimete uğraması demekti. Necip Fazıl bir ömür boyu bu ideolojinin mimarlarıyla mücadeleye girişmişti. Şimdi o mücadelenin semeresi alınıyor."
Şair Mengüşoğlu, aynı zamanda bizi dengeye çağırıyor ve üstada atfedilen bazı yönlerin abartılmaması gerektiğini şöyle ifade ediyor: "Birilerine göre en iyi ilmihal kitabı yazarı, en iyi siret yazarı, en iyi şair, en iyi oyun yazarı, en büyük mütefekkir, en büyük İslâm âlimi, bunların hepsi Necip Fazıl'ın şahsında temerküz etmiştir. Oysa o, elbette evvela Müslüman, gerçekten önemli bir şair, iyi bir hatip ve usta oyun yazarıydı. Bunun dışındaki sıfatlar maalesef yakıştırmadır. Mesela onun kaleme aldığı ilmihalin ilmi niteliği yoktur. Çöle İnen Nur adlı eseri ise bir siret kitabı olmaktan ziyade mensur bir naat niteliğindedir. İdeolocya Örgüsü adlı eseri ise İlahi Vahiyden kaynaklanmak yerine dönemin devletçi ideolojilerine adeta bir alternatif mahiyetindedir. Ben kendimi onu sevenler arasında sayıyorum."
MAĞRUR ÖFKE "NECİP FAZIL"
Bu bölümde üstad'ın bazı sözlerine ve hatıralarına yer verelim.
Üstad Necip FAZIL'dan bir anekdot:
Üstad, Sivas'a konferansa gelir. Atölye Sinema salonu vardı bir zamanlar (hala var mıdır bilemiyorum). Burada konferans verir. Salona teşrifinde, bir dostumuz tekvandocu olan ve ödül kazanmış arkadaşlarını takdim eder. "Üstad, bu arkadaşımız Türkiye bilme kaçıncısı, şu arkadaşımız karatede Türkiye bilmem kaçıncısı, vs." şeklinde bütün sporcuları takdim ettikten hemen sonra Üstat "Yahu, bunların hepsi kol-bacak, hiç kafa yok mu aranızda" diye bir karşılık verir.
Mahkemede hakim, Necip Fazıl'a:- Bak, der. Seni bundan böyle bir daha huzurumda görmeyeceğim, öyle değil mi? Necip Fazıl sorar: - Hakim Bey, yoksa istifa mı ediyorsunuz?
*Yine bir gün Üstad'a sormuşlar: -Üstad özel arabanız yok mu? Üstad düşünmeden cevap verir: -Ona en son bineceğiz.
*Necip Fazıl bir konferansında isim vermeden gazetelerin tenkidini yapiyormuş. Fakat o şekilde açık konuşuyormuş ki, bu işlerle çok az ilgili olan dahi hangi gazeteden söz edildiğini anlarmış Dinleyenlerden biri hatibin sözünü keserek: Hangi gazeteden bahsediyorsunuz? Necip Fazıl sorar: -Siz ne iş yapıyorsunuz? -Keresteciyim. -Belli,otur!
*Necip Fazıl Kısakürek in 1954 lü yıllarda çıkardığı Büyük Doğu mecmuasının bir sayısının kapağında, Osmanlı arması işlemeli sanat eseri bir kumaş resmini yayınlayınca, "padişahlık propagandası yapmak " gibi saçma bir gerekçe ile derginin o sayısının toplatılmış ve kendisi de suçlanarak mahkemeye sevkedilmiştiNecip Fazıl'ın mahkemede kendisini suçlayan savcıya gayet ibretli bir şekilde:İçinde adalet işlerine bakılan bu binanın tepesinde aynı Osmanlı arması var Siz de mi padişahlık propagandası yapıyorsunuz?" diye cevap vermişti
*Necip Fazıl vapurla Karaköy'e geçerken, yanına biri yaklaşıp:"Üstad", diye sormuş "Peygamberlere ne diye gerek duyuldu, biz kendimiz yolumuzu bulabilirdik." N. Fazıl, okuduğu kitaptan başını kaldırmadan: "Ne diye vapura bindin ki, yüzerek geçsene karşıya" cevabını vermiş.
*Nazım Hikmet ve Necip Fazıl Ramazan ayında arabayla gidiyorlarmış.Tabi Necip Fazıl oruç ama Nazım Hikmet değil.Nazım Hikmet Necip Fazıl ile dalga geçmek için yolun kenarındaki zayıf bir ineği işaret ederek Necip Fazıl'a demiş ki:-'Şunun haline bak,oruç tutmaktan ne hale gelmiş' demiş.Tabi Necip üstad altta kalırmı hemen cevabı yapıştırmış: -'Aaa Nazım sen bilmiyormusun Hayvanlar oruç tutmaz...
*Hüseyin Üzmez, dönemin ünlü gazetecisi Ahmet Emin Yalman'a suikast girişiminde bulundu.Üzmez, olayın ardından yakalandı. O günlerde herkes, ülkede büyük gürültü koparan bu suikast girişiminin arkasındaki ismi arıyordu. Ve o isim bulundu: Necip Fazıl.Çünkü "milliyetçi-mukaddesatçı" kesimin ünlü şairi Necip Fazıl, o günlerde Yalman aleyhine çok ağır yazılar yazıyordu.Ayrıca... Üzmez, iflah olmaz bir Necip Fazıl hayranıydı.Sonunda Necip Fazıl, "azmettiricilikten" tutuklandı ve mahkemeye çıkarıldı."Ünlü şair"in mahkemede kendisini savunurken söylediği şu cümle "unutulmazlar" arasındadır: "İngiliz'in biri, kıskançlık krizi içinde karısını öldürse... Ve adamın cebinde Othello piyesinden bir sayfa bulsanız... Azmettirici diye Shakespeare'in iskeletini mezarından çıkarıp Londra köprüsünden mi sallandıracaksınız?"Evet, Necip Fazıl işte böyle bir laf cambazıydı.
EMANET OLSUN, "Ey genç adam! bu düstur sana emanet olsun/ Ötelerden habersiz nizama lanet olsun."
ERKEN GEL, Ey genç adam, yolumu adım adım bilirsin! Erken gel, beni evde bulamayabilirsin!
DÜZEN Doğan güneşler her gün aynı da her gün yeni; Ezelden ebededek, işte İslâm düzeni !.....
NAMAZ Namaz, sancıma ilâç, yanık yerime merhem; Onsuz, ebedi hayat benim olsa istemem !
DEĞİŞEN - DEĞİŞMEYEN Sofrada değişir her şey, ekmek değişmez; Ne kanun ! Değişmez'e hasret çekmek değişmez.
GÜLE GÜLE Bu gömlek dikiş tutmaz hep söküle söküle ; Bütüne gel deseler ve gitsek güle güle........
ÖLÜMSÜZ ŞARKI Garip geldik gideriz, rafa koy evi barkı ! Tek , dudaktan dudağa geçsin ölümsüz şarkı...
DÜŞMANIMA Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın ; Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lâzımsın !..
SURDA AÇILAN GEDİK Surda bir gedik açtık ; mukaddes mi mukaddes ! Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es !
İSLÂM Her fikir, her inanış, tek mevsimlik vesselâm; Zaman ve mekan üstü biricik rejm, İslâm......
Üstad'ın ruhu şad olsun
Muhabbetlerimle
-Hakimiyet Gazetesi-
/>