Odunpazarı Gezi Yazıları

GÜZEL İNSANLARIN ŞEHRİ GÜZEL OLURBekir ŞAHİN 24 mayıs 2008 , Saat, 12:30. Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi önündeyiz. Her zaman olduğu...

GÜZEL İNSANLARIN ŞEHRİ GÜZEL OLUR
Bekir ŞAHİN

24 mayıs 2008 , Saat, 12:30. Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi önündeyiz. Her zaman olduğu gibi verilen saatte çoğunluk hazır ve 6 dakikalık bir gecikmeyle Eskişehir- Odunpazarına doğru hareket başlıyor.

Selçuklu Mahmut Sami Ramazanoğlu İmam-Hatip Lisesi nünde 15 Dakikalık zorunlu Moladan sonra tekrar Tansaş Markettte su vs. alış-veriş molası...ve hareket...

Konya geride kaldı. Bu yol, Kadınhanı'nın yedi tepe üzerine yayılan nostaljik görünümü, Ilgın'ın ve Akşehir'in yeşillikleri arasında, Sulatandağı'nın kiraz,vişne ve elma bahçelerinin güzelliği arasından geçiyoruz. Otobüsün vuslata ulaşması hususunda aktif kahraman olan şoför sessiz sakin ve dikkatli,Yolcular ellerinde kitap, menzile ulaşmanın hayalini yaşıyor.
Nihayet akşamüzeri kazasız belasız menzile ulaşılıyor.

Eskişehir; makinenin, tekniğin dokunduğu yer. Çölün ortasında porsuk çayının yeşerttiği, bir uygarlığın doğduğu ve tarihin yeniden dirildiği, Odunpazarı'na özgü evler ilk etapta bizleri büyülüyor... Odunpazarı bana, kopmuş bir filmin tamir edilerek tekrar geriye alınıp seyretme etkisi yaptı.

İnsan güzeli arayan, güzelden haz alan, güzelin arkasından koşan varlıktır. Güzellik arayan insan güzellikleri, çirkinlik arayan insan da çirkinlikleri bulur ve bulduklarıyla beslenir, büyür ve gelişir. Şehirleri yaşanır kılanlar, güzellikleri büyütenlerdir. Bunun için, Anadolu insanının kültüründe, güzelliklere motor ve çirkinlere firen olmak aşkı vardır. Şehirlerin sürdürülebilir gelişmesi ve yaşana bilir mekanlar olması da buna bağlıdır. Bu güzellikler şehirlerin mukimleriyle yerel yöneticilerin birlikte gayretlerinin eseridir.

Kültürel dokuları tarihî yapıları şehirlerin aynasıdır. Tüm bu güzel özellikleri Odunpazarı'nda gördük. Sayın başkanın misyonuyla birlikte vizyonuna tanıklık ettik. Hayali değil, hayal edilmiş projelerini ki; özellikle kültürel manada şehrin yaşanabilirliliğine katkı sağladığını gözlemledik.

Şehirlerinin bugününü değil de, yarınını düşünen her yerel yönetici, mutlaka şehrin kültürel gelişimiyle ilgili stratejik planlama yapmak zorundadır. Bu bilinçte olan başkan çalışmalarına kültürel dokuyu yeniden ihya etmek konusunda hız vermiş. Bu konuda adeta destan yazmış.
Bu gezimizde Eskişehir'in, Konya ile kültürel bağı en çok olan illerimizden biri olduğunu yakından müşahede ettik. Mevlevihanesi, Kurşunlu Camisi Mevlevilik kültürü bakımından önemli. Özellikle Kurşunlu camisindeki "Ya Hazreti Mevlâna" İstifli had yazısı kayda değer bir ayrıntı. Mevlevihaneler dışında bir başka camide böyle bir had grömüş değiliz. Varsa da bilmiyoruz. Alaadin Camii, Alaaddin Parkı, Yediler mezarlığı yine Konya ile ilgili bağların sağlam halkaları. Yunus Emre, Nasreddin Hoca yine ortak sahiplendiğimiz şahsiyetler. Üniversite şehri olması da yine ortak yönlerimizden.
Güzellikler arayan başkanın güzel örneklerle dolu şehri, Eskişehir ve Odunpazarı güzelliğin daim olsun. Allah kem gözlerden korusun. Lüle taşın gibi ak ve pak kalasın.
**************************************************************

Uzm.Cemil PASLI

Sosyal Riskleri Azaltmada Yerel Yönetimlerin Rolü , Önemi ve bu konuda örnek bir belediye:
Odunpazarı Belediyesi

24-25 Mayısta Yazarlar Birliği Konya üyelerinden bir grup yazarla Eskişehir Odunpazarı Belediyesinin çalışmalarını yakından inceleme fırsatı bulduk. Odunpazarı Belediye başkanı Burhan Sakallı Bey geçen yıl Konya Yazarlar Birliği bahçesinde anlattığı çalışmalarını bu kez bizzat kendisi, hizmetin mahallinde anlattı.
Sosyal hizmet sunumunun basamakları vardır:
1.İyileştirici,geliştirici
2.Koruyucu ,önleyici
3.Tedavi ve rehabilite edici
Bu basamakların tümünde sağlıklı bir sosyal hizmet sunumunda da koordinasyona ihtiyaç olmazsa-olmazdır. Kamu-Yerel Yönetimler-STK işbirliği olmadan sağlıklı, dört başı mamur sosyal hizmet sunulamaz. Sosyal hizmetin tüm aşamalarında önemli ve gerekli olan bu birliktelik ,özellikle 1 ve 2 . maddelerde daha da önem kazanır.
Kentler insan vücudu gibidir.İnsan vücudunun herhangi bir bölgesindeki ,organındaki hastalık tüm vücudu etkiler.O rahatsızlık giderilmeden insanın rahata,huzura ermesi mümkün değildir.Şehirlerde böyledir.Kentin herhangi bir bölgesindeki rahatsızlık tüm şehri etkiler,rahatsız eder.O bölgedeki rahatsızlığı gidermek en başta Şehremin'lerin Yerel Yöneticilerin işidir.Bu problemli bölgelerden arındırılmış şehirler sosyal riski en düşük şehirlerdir.
Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı'nın sosyal riskleri azaltma konusunda 2 projeyle muhteşem bir başarı yakaladığını yerinde gördük.
Odunpazarı Eskişehir'in 1074'ten itibaren Alperenler tarafından Türkleştirilmeye ve İslamlaştırılmaya başladığı önemli mekânlardan biri.300 binin üzerinde nüfusa sahip bu bölgede Başkan değil Türkiye, Dünya'ya örnek teşkil edecek sosyal bir projenin altına imza atmış.
Eskişehir'in sosyal risk açısından en yüksek iki bölgesine el atmış başkan. Kendi ifadeleriyle tüm olumsuzlukların rahatlıkla icra edildiği ,ayyaşların mekânı haline gelen ve gündüzleri dahi kimsenin geçmeye cesaret edemediği bir bölgeyi, yani Odunpazarı'nın yıkılmaya yüz tutmuş o güzelim virane evlerinin olduğu bölgede mükemmel çalışmalar yapmış.O gündüzleri dahi insanların geçmeye cesaret edemediği bölge 4 yıl içerisinde bambaşka bir kimliğe bürünmüş.
Ben burayı yüz binlerce turistin geleceği bir semt yapacağım dediğimde herkes bana güldü diyor başkan. Osmanlı'nın son dönemlerinde burada ikamet eden varlıklı aileler tarafından Osmanlı kültürünü mükemmel yansıtan Odunpazarı Evleri yaptırılmış, zaman içerisinde ihmal ve bakımsızlık yüzünden yok olmaya başlayan ve 8 mahallede bulunan 500'e yakın tarihi Osmanlı evi, Burhan Bey'in başlattığı "Odunpazarı Evleri Yaşatma Projesi" ile hayat bulmaya başlamış, şimdiye kadar evlerin yüzde 20'sinin onarılarak eski ihtişamına kavuşturulduğunu ifade eden Burhan Bey, evlerin restorasyonunu sahipleri tarafından , yap-işlet-devret sistemiyle Stk veya özel şirketler ya da sponsor firmalar tarafından gerçekleştirildiğini,belediyenin sadece sokak ve alt yapıya para harcadığını ifade ediyor.
Odunpazarı Evleri'nin başladığı noktada yolun sağ tarafında cumartesi günleri açılan ve satıcıları ev kadınları olan Açık Pazar sergileri dikkatimizi çekiyor. Bu pazarda oya ve çeyiz işlemelerinden tutun organik kuru gıda ve yiyeceğe kadar tamamı el emeği (hand-made) ürünler satılıyor. İmalat ürününün satışı yasak ve satıcılardan yer kirası ve vergi alınmıyor.Tüm alt yapı çadırlar belediye tarafından kurulup kaldırılıyor. 200 kadın bu satışlardan ayda 400-500 YTL arasında gelir sağlıyor. Belediye Başkanı Sakallı, her uğradığı sergideki kadın girişimci ve işletmeciye selam vererek "nasılsınız", "hayırlı işler","eş ve çocuklarınıza selam söyleyin" diyerek adeta onlarla bir yakını akrabası gibi iletişim kuruyor. Ve kendi el emeği ürünlerini satıp kazanan kadınların mutlulukları yüzlerinden okunuyor.
Odunpazarının tarihi Osmanlı kültürünü yansıtan evlerinde, hanlarında, külliyelerinde bu gün artık, lületaşı ve gümüş işlemeciliği, çömlek satıcıları, lokantalar, kafeteryalar, parklar, çay bahçeleri, dernek ve vakıflar, nikah salonları,el işlemeleri, kısaca çok farklı sanatların icra edildiği mekanlar bulunuyor.
Ayrıca Aktüel dergisinin Türkiye fuhuş haritasında 4. sırada gösterdiği ve gündüzleri dahi tüm olumsuz davranışların işlendiği Alaaddin Parkını da aynı Odunpazarı evleri gibi sosyal ve kültürel bir restorasyonla kurtarmış ve halka açmış çalışkan başkan.
Belediyenin Mikro kredi uygulaması ile 300 kişiye iş ve istihdam sağlandığını ,verilen kredilerin haftalık ödemelerle geri dönüşümüne başlandığını ve geri ödemelerde %100 lük bir gerçekleşme olduğunu ifade etti başkan.
Kültürel alanda da kurduğu Yunus Emre Kültür ve Sanat merkezinde tiyatro ve müzik dallarında kurduğu 11 grupla muhteşem eserlere imza atmış ve bir çok ödül almış,bunlardan birisi 2 yıl içerisinde bastırdığı 18 eserle Türkiye Yazarlar Birliği tarafından verilen "2006 kamu yayıncılığı ödülü".
Odunpazarı evleri ve Alaaddin park bence Safranbolu ve Beypazarı evlerinden daha anlamlı ve daha zengin bir içeriğe sahip.
Odunpazarı sosyal ve kültürel dönüşüm projesi ,mikro kredi uygulaması, el işleri pazarı yerel yönetimlerin Sosyal Riski azaltma alanında yapabilecekleri muhteşem bir örnekler. Eskişehir'in sosyal problem ve riskler açısından en sıkıntılı bölgesi bu gün ekonomik, kültürel ,sanatsal ve sosyal açıdan sadece Eskişehir'e değil tüm dünyaya güzellikler sunan bir hale getirilmiş durumda.Başkan sineği öldürmekle uğraşmak yerine bataklığı kuruttuğunu ve orada her çeşit çiçekleri yetiştirdiğini bize gösterdi.Zarar görmüş çok kıymetli tarihi bir eseri aslına uygun tamir eden usta dikkati,itinası,hassasiyeti ile çalışıyor başkan.
Halkla da mükemmel bütünleşmiş Başkan Burhan Sakallı Beyin faaliyetlerini bizzat yerinde görmelerini herkese , özellikle yerel yönetim yöneticilerine öneriyorum. Gezdiklerinde şunu görecekler: Odunpazarı Belediyesi faaliyetlerinde bir kitaba konu olacak kadar zenginlik var. Başkana ve tüm ekibine emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum.

*****************************************************************

Osmanlı Mirası'na Sahip Çıkan Konyalı Başkan / Mustafa Balkan

Eskişehir'in 1074'ten itibaren Alperenler tarafından Türkleştirilmeye ve İslamlaştırılmaya başladığı önemli mekânlardan biri olan Odunpazarı'nı, Konya'mızın Eskişehir'e armağanı olan eğitimci ve halkın arasında yaşayan belediye başkanı Burhan Sakallı ile birlikte gezdim.
TYB Konya Şubesi'nin seçkin üyeleriyle birlikte bizi Eskişehir'in merkezinde ağırlayan ve güzel bir misafirperverlik örneği sergileyen kıymetli başkan Burhan Sakallı, Osmanlı'dan miras kalan Odunpazarı evlerine sahip çıkarak 300 binin üzerinde nüfusa sahip bu bölgede değil Türkiye, Dünya'ya örnek teşkil edecek sosyal bir projenin altına imza atmış.
Sosyal ve kültürel boyutu ağır basan bir "Kentsel Dönüşüm" projesini gerçekleştirmek için canla başla çalışan sevgili başkanımız, kendi deyimiyle mezbelelik olan, ayyaşların mekânı haline gelen ve kimsenin geçmeye cesaret edemediği bir bölgeyi, yani Odunpazarı'nın yıkılmaya yüz tutmuş virane evlerinin üzerine sinmiş küllerini üflemek suretiyle gerçekleşmeyecek bir rüyayı ve hayali canlandırmış.
Malazgirt Meydan Savaşı'yla Türklere kapılarını açan Anadolu'nun kültür birikimini potasında eritmiş bir yerleşim bölgesi olan Odunpazarı adı ise; köylülerin şehir civarındaki ormanlardan kesip getirdiği odunları burada satmasından geliyor. Osmanlı'nın son dönemlerinde ise burada ikamet eden varlıklı aileler tarafından da Odunpazarı Evleri yaptırılıyor. İhmal ve bakımsızlık yüzünden yok olmaya başlayan ve 8 mahallede bulunan 500'e yakın tarihi Osmanlı evi, Odunpazarı'nın zeki ve çalışkan belediye başkanı Burhan Bey'in başlattığı "Odunpazarı Evleri Yaşatma Projesi" ile hayat bulmaya başlıyor. Şimdiye kadar evlerin yüzde 20'sinin onarılarak eski ihtişamına kavuşturulduğunu ifade eden Burhan Bey, Beyler Sokağı'na gelindiğinde projeyi tam anlatmaya başladığı esnada yüz yüze geldiğim asırlık evlerin ihtişamı ve her köşesi ahşap oymacılığının güzellikleriyle bezeli Osmanlı evleri karşısında, 5 saat süren yol yorgunluğunuzu bile unutturuyor.
Bu arada, Atatürk Bulvarı'ndan yolun karşı tarafına geçtiğimizde, Odunpazarı Evleri'yle birlikte yolun sağ tarafında cumartesi günleri açılan ve satıcıları ev kadınları olan Açık Pazar sergileri dikkatimizi çekiyor. Bu pazarda el emeği ve göz nuru oya ve çeyiz işlemelerinden tutun organik kuru gıda ve yiyecek satılıyor. 200 kadın bu satışlardan ayda 400-500 YTL arasında gelir sağlıyor. Bu projenin sosyal açıdan sağladığı faydayı da bu şekilde müşahede etmek mümkün oluyor. Belediye Başkanı Sakallı, her uğradığı sergideki kadın girişimci ve işletmeciye selam vererek "nasılsınız" ve "hayırlı işler" demeyi de ihmal etmeyerek onların hal ve hatırlarına ortak oluyor. İşte o zaman anlıyorsunuz Odunpazarı halkının belediye başkanına nasıl sahip çıktığını, sevdiğini, bağırlarına bastığını ve bu arada "halkın arasında bir başkan" olduğunu...
Safranbolu olma yolunda hızla ilerleyen Odunpazarı Evleri'ni sadece biz gezmiyoruz. Sevgili başkanımız, Arap ülkelerinden gelen büyükelçiler, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in hanımı ile diğer yabancı turistlerinde bu tarihi evleri görmek için geldiklerini ve şimdiye kadar 25 bin turiste ulaşıldığını söyledi. Hedef ise bu bölgeye yerli ve yabancı 200 bin turisti çekmek.
Bediüzzaman'ın kaldığı cumbalı ev ile Arif Nihat Asya'nın Bayrak şiirini yazdığı evin önünden geçerken Odunpazarı'nın güzel kızları, sizi "hoş geldiniz" diyerek karşılıyor. Akşam yemeğini yediğimiz Osmanlı Konağı'nın odalarını gezerken tavandaki ahşap işlemecilik sanatının muhteşemliği karşısında şaşırıp kalıyorsunuz! Hafız Ahmet Efendi Konağı'nın sahibesi Gülşen Cengiz'in demlediği çayları, Osmanlı'nın eseri olan Kurşunlu Camii imamının okuduğu o güzel yatsı ezanıyla birlikte yudumluyoruz. Gülşen Hanım, konağa ismini veren zatın 7. kuşaktan torunu. Gülşen Hanım hem kendi geçimini sağlıyor hem de yanında iki kişiyi çalıştırıyor. Anadolu'da üç yerde olan Alâeddin Keykubad Camii'nin Eskişehir'de bulunanın tarihi özelliğinin kalmadığını da üzülerek gözlemliyoruz.
Eskişehir'de 8 yerel gazete, biri üniversite olmak üzere 3 mahalli televizyon var.
Eskişehir, Odunpazarı ve değerli başkan Burhan Sakallı ile ilgili yazılacak daha çok şey var.

************************************************************************

BİR BAŞKAN BİR İNSAN
F.Betül BAYSAL

Hafta sonunda Yazarlar Birliğinin Eskişehir Odunpazarı İlçesine düzenlemiş olduğu gezi hoş bir ortamda geçti.Daha önceleri kenarından kıyısından gördüğümüz ortasından Porsuk Çayı geçen , Osmangazi Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi nedeniyle bir öğrenci kenti görünümünde olan Eskişehir'i bu geziyle daha yakından tanıma fırsatı bulduk.
Cumartesi akşamüzeri vardığımız Odunpazarı'nda bizi belediye başkanı Burhan Sakallı karşıladı ve akşam yemeğine kadarki zaman diliminde bizi Odunpazarı evlerinin bulunduğu tarihi sokağı ve o sokakta sadece cumartesi günleri ev hanımlarının kuskus, erişte, mantı, ,dantel masa örtüsü, kolye, küpe gibi kendi üretimleri olan ürünleri satmaları için kurulan pazarı gezdirdi. Bu sokakla birlikte nelerin değiştiğini halkın sosyo kültürel yapısında meydana gelen iyileşmelerden bahsetti. Yapılan işler güzeldi. Faaliyetler kayda değer faaliyetlerdi. Halkta dâhil pek çok kişi bu hizmetlerden oldukça memnundu. Yıkılmaya yüz tutmuş tarihi ve kültürel değerler yeniden inşa edilmiş geçmiş ve gelecek arasındaki bağ güçlendirilmiş. Harabeler hayat bulmuş, garip gurabâ şenlenmiş, fakir fukaranın ekmeğine birkaç dilim daha eklenmiş.
Ancak bizim dikkatimizi çeken en önemli husus fiziki hizmetler değildi. Başkanın halk ile arasında olan ünsiyeti ve canlılığıydı. Başkan ve eşi halkıyla birebir iletişim kurmuş, onlarla yolda sokakta selamlaşıyor, kucaklaşıyor, şakalaşıyor. Her iki taraf birbiri ile sımsıcak bir etkileşim içerisinde. Bir sevgi paylaşımı oluşturulmuş. İlçe halkı başkanlarına karşı saygılı, başkanları da onlara karşı mütebessim. Birbirlerini gördükleri zaman hal ve hatırlarını soruyorlar, çay-kahve ikram ediyorlar. Halktan biri gibi sokaklarda caddelerde dolaşan başkana halk dilek ve şikâyetlerini gayet rahat bir şekilde birinci elden anlatıyor, başkan da yapılan işlemleri bizzat kendisi not alıp takip ediyor. Bu normalde olması gereken bir durumdu belki ama biz böyle bir duruma yabancı olduğumuz için olsa gerek biraz garip geldi doğrusu. İlçe halkıyla bir bütünlük oluşturmuş sayın başkan. Haliyle vatandaşta başkanını bu tavırlarından dolayı takdir ediyor, seviyor başkanını. Bunu orada açık bir biçimde gördük. Eski durumla yeni durumun mukayesesini gayet güzel yapıyorlar. Yanımıza yaklaşan pek çok vatandaş bulunduğumuz yerin eskiden nasıl içler acısı bir durumda iken şimdi nasıl güzelleştiğini anlatıyor, başkan da yap iyiliği at denize, balık bilmezse Halık bilir esprisiyle hizmet ediyor kentine. Takdirini seçmene bırakmış. Elbette tüm vatandaşı memnun etmek mümkün değildir. Bu eşyanın tabiatına da terstir. Ancak vatandaş kimin ne yaptığını niçin yaptığını gayet iyi gözlemliyor. Reklâm masraflarını kendi tabiriyle "fakirin fakirine" mikro kredi olarak yönlendirmiş başkan. Hiçbir parkta bahçede yolda sokakta reklâm panolarında üstgeçitlerde belediyenin ve başkanın devasa reklâmlarını göremedik İlçe sakinlerine kendisini reklâmlarla tanıtmıyor. Eşiyle birlikte mütevazı bir şekilde cadde, sokak, park, bahçe, çarşı pazar geziyor. Halk onu açılışlarda, reklâm panolarında, törenlerde değil sokakta ilçe halkıyla birlikte olan biri olarak tanıyor.
Hâsılı Başkan bir tık ötenizde değil, bir nefes ötenizde. Elinizi uzattığınızda ona dokunabiliyor, elini sıkabiliyorsunuz.

*********************************************************************************

Nazım KEPİR
Odun Pazarı-(Kadim Mekan)
Kadim medeniyetimizin en eski yerleşim yerlerinden bide Eskişehir in merkezi durumunda olan odun pazırı semtidir.Odunpazarını Konya yazarları birliği üyelerince 23 mayış günü gezmeye inceleme 50 kişilik bir gittik.İki gün süren bu gezi ve incelemelerde Belediye Başkanı Burhan Sakallı beyin konuğu olduk.Burhan bey,çalışkan,dürüst,ufukları olan,entelektüel,şair,yazar, birçok yetenek ve özellikleri olan arkadaşımız olup halkın içinden çıkmış ülkemiz ve eski şehir için gelecek vaat eden bir yeni yöneticidir.Yıllardır süren belli siyasi eğilimlerin hegomanyasını kırarak halkla bütünleşip,onların kararan ufuklarını yaptığı ve geliştirdiği proje ve alt yapı ,kültür hizmetleri ile herkesin takdirin ve sevgisini,güvenini kazanmış bir kişi olarak bizzat yerinde gözlemleme imkanı bulduk.
Daha 3 yıl öncesine kadar tinercilerin,sarhoşların,yerel mafyanın kurtarılmış bölge olarak nitelediği, tarihi Odunpazarı semtini,Alaaddin parkını bu meşrepteki insanlardan ve örgütlerden temizleyerek, geleceği parlak yönetici adayı olduğunu ispat etmiştir. Neden? Alaaddin parkını bizim grupla gezerken kalabalığı yararak gelen bir vatandaş:
-Başkanım çok sağ olun .Bu parka eşim ve kızımla gelip oturamazdım. Şimdi Eskişehir'in en güzel,en güvenilir yeri oldu diye teşekkürlerini iletti.Gerçektende park, bitki dokusu,içindeki tarihi cami,cafeteryaları ve oturma alanları ile emeklileri ailelerin tercihinin mekanı olmuş. Parkın tek kusuru Büyükşehir otobüs işletme şefliği diye küçük bir barakanın buradaki bu güzelliklerle pek uyuştuğu söylenemez. Tez elden kaldırılıp buranında halkın kullanımına sunulması güzel olur kaanatindeyim.
Başkanın en önemli başarısı yıkılmakta olan ahşap ve toprak yapıların oluşturduğu tarihi Odunpazarı evlerini ayağa kaldırıp,restore etmesi ve bu evleri hem ev ,hem işyeri olacak şekilde geliştirdiği, faaliyetlerde de yatmamaktadır. Bir diger husus kültür ve eğitime yönelik olarak yaptığı hizmetler ile toplum hayatına katkı sağlayan etkinlik ve meslek edindirme kursları da bunlara örnektir. Yine Odunpazarı belediyesi olarak öğretmenler gününe yönelik olarak öğretmen şiirleri ontolojisi,çocuk şiirleri ontolojisi,Yunus Emre ilahileri ve halk müziği sanatçılarının söylediği Anadolu insanını yakan türkülerin oluşturduğu şarkıların demetlerden oluşan albümlerde bulunmaktadır.
Yunus Emre kültür merkezinde halk oyunları,halk dansları,türk müziği,orta oyunu,enstruman kursları olmak üzere 8 branşta halk ve öğrencilere yönelik olarak kurslar düzenlenmekte,konserler verilmektedir. Mayıs ayın programında İki Efendinin Uşağı,Pinokyo,Bu Toprağın Çocukları,Sıra Gecesi,Dem,Feth-i kalp,Selam olsun albüm tanıtımı,açık oturum gibi etkinliklerle halka hizmet vermektedir.Bu kültür merkezinin açılmasına Büyükşehir olumsuz tavır takınarak belli bir süre engellediği dile getirildi.Bunu çok yadırgadım.Yılmaz Hoca gibi hocaların hocası bir kişi,destek olacağına etrafındakilerin etkisi ve yanlış bilgilendirmiş olmasına bağladım engellemeyi. Çünkü Burhan bey çok yetenekli ve zekası ,insani meziyetleri çok iyi olan hocanın talebeleri ile aynı yaşta bir kişidir. Böyle genç yönetici adaylarına destek olması hocanın şanına şan katar ve ülkemiz yeni değerler kazanır diye ümit ediyorum. Burhan bey gelecek yıllarda adından çok söz ettirecek,topluma hizmet götürmede çığır açacak bir yönetici olarak görüyorum.Başarlarının devamını dilerim.
*************************************************************************

MUAMMER ULUTÜRK

Küllerinden Yeniden Doğan Şehir: Odunpazarı

Şehir tıpkı insan organizması gibidir. Başınızı meydanı, ayaklarınızı caddeleri, kollarınızı sokakları, gövdenizi mahalleleri, kalbinizi abideleri gibi düşünebilirsiniz. Bir şehri değerli kılan, gören gözlerin onu ihmal etmeyen mesaisinden başka ne olabilir?

Odunpazarı'nın yenilenmiş sokakları ile adam edilmiş tarihi evleri arasında gezerken, tıpkı benzerleri gibi kadim bir şehri kimler niçin ihmale uğratır sualine dair bir sürü cevap aradım. Konu Eskişehir olunca, bunların içinde aklımdan kovmaya muvaffak olamadığım "bizden olanı peşin kabulle red" cevabı ağır bastı. Burada elbette şehir sakinlerini kastetmiyorum. Sözüm elindeki nimetin farkında olmayan yerel yönetimler içindir.

Artık tarih olacağına inandığım türlü reddi miras yargıları, şehirlerin imarında orijinaliteyi esas alan çalışmalara da yenik düşecek gibi görünüyor. Bununla birlikte hangi zihniyetten olursa olsun, tarihi dokuyu kentsel dönüşümlere kurban eden istişaresi az, işgüzarlığı çok yerel yönetimlerin azaldığını görmek, benim gibi fotoğraf meraklıları için bir başka keyif vesilesidir.

2008 yılı benim için, dostların dediği gibi "leyleği havada görmek" deyimiyle örtüşecek bu gidişle. Gerek KONFAD, gerekse TYB ile hesapta olan olmayan birkaç yurt dışı ve onlarca yurt içi gezilerinden bazılarını şimdiden gerçekleştirme yolunda hızla ilerliyorum. Geçen hafta Suriye'den döndük. Siz bu yazıyı okurken ben Gürcistan'da olacağım muhtemelen.

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi olarak, 2008 yılında da "yazılacak çok şeyimiz var"dı ve biz anlatılmaya, yazılmaya değer işler başaran Odunpazarı Belediye Başkanı güzel insan Burhan Sakallı'nın misafiri idik. Geçtiğimiz yıl Konya Şubemizi ziyaret ederek bitmez bir heyecanla bizi bilgilendiren değerli Başkan'a sempatim ne kadar arttı anlatamam.

İki günlük gezinin ilk durağı Odunpazarı Evleri oldu. Alaaddin Camii'nden tarihi evlere doğru yokuş boyunca uzanan meydanda ilerlerken Burhan Bey'den bu bölgenin yenileşme serüveni bu kez yerinde dinledik. Burada kurulan şirin pazaryerinde el emeği ürünlerini kendileri için satışa sunan ev hanımlarıyla hasbihal ettim. Fahriye Hanım mutfağında ürettiği mantı ve makarnaları, emekli El Sanatları Öğretmeni Fatma Kocabıyık Hanım ise el işlerini satarak aile bütçelerine katkıda bulunduklarını anlatırken, sayın Başkan'a minnet duyduklarını söylemeyi ihmal etmediler. Meydanın tam karşısında lokanta olarak hizmet veren üç katlı Beyzade Yemek ve Kahve Evi'nin sahibesi Selma Candemir, hoş bir misafirseverlik göstererek bizi işletmesine davet etti. Turizm Otelcilik mezunu olmasına rağmen ilk defa burada kendi işini yaptığını ve Başkan'ın özellikle hanımları teşvik etmesinden memnuniyet duyduğunu söyledi. Yolunuz düşerse bu şirin kahve evine uğrayın derim.

Burhan Bey'in, Odunpazarı Evlerinin yenileştirilmesi üzerine sarf ettiği iki cümle kaldı hafızamda: Biri "küllerimizden yeniden doğuyoruz", diğeri "hayal projesi". Konya'da sergiledikleri eski/yeni Odunpazarı Evleri fotoğraf sergisini görmüş olsaydınız, buraya gelmeden de ortaya çıkan eseri hemen kavrayabilirdiniz. Kentsel dönüşüm adıyla eski ne varsa ortadan kaldırmayı marifet bilen işbitiricilerin teklifleri olmuş proje başlamadan önce. Hepsini reddedip zoru başarmayı seçmiş değerli Başkan. Kamu yönetimi okumak yahut inşaatçılıktan anlamak şehri kavramaya yetmiyor. Ben burada ikamet eden halkın çok şanslı olduğunu düşünüyorum. Zihniyet olarak yaşadığı yerin farkında olmayan bir yönetici seçmiş olsaydınız; söz gelimi, beton mamulü filanca kattaki dairenizin balkonunda hava alırken şayet bulabilirseniz mahallenizin, sokağınızın yahut evinizin sararmış fotoğraflarına bakarak çocuklarınıza geçmişin hikâyelerini anlatıyor olacaktınız. 20 sokak ve 100 evi yoktan var edercesine ayağa kaldırmak acayip bir öngörüdür. Gezimiz süresince vatandaşın Burhan Bey'e ilgisini yakından gördük. Sosyal belediyecilik olgusu sokakta kendini bir başka yüzüyle gösteriyordu. Yaşlı bir amca, biz Eskişehir'de Burhan Bey gibi sokağımıza, mahallemize, aramıza gelip hal hatır soran, elimizi sıkan başkan görmedik sözüyle bunu doğruluyordu âdeta.

Tarihe hürmetten neşet eden yenileştirme programı, burada ciddi bir turizm potansiyeli oluşturmuş. Kimsenin bilmediği Odunpazarı'na yılda 20 bin turistin geliyor olması bunun açık örneği. Proje başlangıcında, turist otobüsleri için yer tahsis eden Başkan'a "buraya turist mi gelir ki, park yeri yapıyorsun?" eleştirileri gelmiş. Bizim 40 kişi ile geldiğimiz otobüsümüz söz konusu yerde park etti işte. İsteyince neler yapılmaz.

Akşam saatlerinde, bir Eskişehir hanımefendisi olan gül yüzlü Gülşen Hanım'ın kafe olarak düzenlenmiş şirin evinin bahçesinde, Başkanın da eşlik ettiği koyu sohbetler başlarken, fotoğraf makinemi alıp sokaklara daldım... Tripotumu keyifle kurup cumbalı evlerin, yeni de olsalar kapı tokmaklarının, akşam muhabbeti için ev önlerinde sohbete dalmış mahalle sakinlerinin fotoğraflarını çekip emeği geçenlere dualar ettim.

Geceyi Bozüyük'teki bir otelde geçirdik. Sabah yeniden Eskişehir'e dönüp Yediler'de, tarihi Alaaddin Camii'nin hemen önündeki lokantada kahvaltımızı yaptık. Eski bir mezarlıkmış burası. Yedi yatırdan almış adını. 50li yıllardan sonra tamamen kaldırılmış ortadan. Bir zamanlar adı kötüye çıkmış park şimdilerde bakımlı ve yemyeşil haliyle şehrin orta yerinde gülümseyip duruyor.

Yunus Emre Kültür Merkezi'ne uğrayıp lületaşı müzesini gezdik. Dünyadaki ikinci lületaşı müzesinin Viyana'da olduğunu öğrendik. Başkan, ilerleyen zamanlarda bu müzeyi Kurşunlu Külliyesine taşımak arzusunda olduklarını ifade etti. Kültür merkezi komple kültür sanat faaliyetleri için kullanılıyor. Burada dört dörtlük tiyatro salonu da bulunuyor.

Eskişehir'in ayakta kalan en önemli tarihi eseri 16.yy. Osmanlı yapısı olan Kurşunlu Camii ve Külliyesi bir sonraki durağımız oldu. Çoban Mustafa Paşa tarafından 1525'de Mimar Melek Mustafa Paşa'ya yaptırılmış. Külliyede kütüphane, kervansaray, aşevi ve Mevlevihane bulunuyor. Bir bölümü de sevgili şair dostumuz Tayyip Atmaca'nın nikâh kıydığı daire olarak hizmet veriyor. Mekan çok hoş.

Yeri gelmişken Paşa kimmiş yaptığımız kısa alıntıya bir bakalım.
Çoban Mustafa Paşa, 1521 yılında Kanuni Sultan Süleyman ile katıldığı Belgrad Seferi'nden sonra etkisini ve ününü arttırarak Anadolu'ya geri döner. Etkili bir kişi olmasından dolayı mı yoksa bizzat Kanuni'nin emrinden dolayı mı bilinmez ama Osmanlı belki de Eskişehir'e vefa borcunu ödemek ister. Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Beyin üzerinde büyük emekleri olan Şeyh Edebali'nin türbesinin yakınına Kurşunlu Külliyesi inşa emri 1525 yılında verilir. Tüm dünyanın bugün bile hayranlıkla eserlerini yerinde gördüğü bir dev Mimar Sinan tarafından kentin güney yamaçlarına inşa edilir.

Bu arada, Bediuzzaman Said Nursi'nin Eskişehir ikameti sırasında kaldığı eve, güleç yüzlü ev sahibesinin izniyle yaptığımız kısa ziyaretimizi eklemiş olalım.

Gezinin son uğrak yeri Atlıhan'da uzun bir molamız oldu. 168 metrekarelik alana oturan Atlıhan'da 23 adet dükkân mevcut. Mahvolmuş bir mekân diriltilip yöresel el sanatlarının işlendiği sanat atölyeleri, teşhir ve satış dükkânları ile hayat bulmuş. Ev yemekleri yapan Hacer Hala'nın lokantası burada. Otantik avluda keyif çıkarabilirsiniz. Atölyesinde ata mesleği lületaşı işleyen beşinci kuşak Besim Aktaş, lületaşının geleceği hakkında umutlu olmadığını fakat Burhan Başkan sayesinde üreticilerin önünün açılacağına inandığını belirtti. Buraların bu hale geleceğini bilsem çocuklarıma ata mesleğini öğretmeyi ihmal etmezdim dedi.

Odunpazarı yakın gelecekte, çarşıları, hanları, alışveriş merkezleri, kıraathaneleri, lokantaları, kültür merkezleri, otelleri, sokakları ve mimari dokusuyla ilgi odağı haline gelecek, hak ettiği yere ulaşacaktır.

Hangi dünya görüşünden olursa olsun herkesin gıptayla izlediği, bağrına bastığı Burhan Başkanıma yitik bir şehri dirilttiği ve bizi misafir etmek nezaketinde bulunduğu için, Sosyal ve Kültür İşleri Müdürü İsmail Köse ve Basın Yayın Şefi Ercan Özen'e bizim kahrımızı çektikleri için, TYB Konya Şubemize de gezi imkânı sundukları için ayrı ayrı teşekkür ederim.
************************************************************************************

Osman Başeğmez'e Odunpazarı Gezi Sayfası
HAYALDEN HAYATA GEÇEN BİR PROJE

ODUNPAZARI EVLERİ ve SAİDİ NURSİ'NİN KALDIĞI EV
Melâhat ÜRKMEZ
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi üyeleri, geçtiğimiz Cumartesi ve Pazar günleri Eskişehir / Odunpazarı Belediye Başkanı, Burhan Sakallı'nın davetlisi olarak Eskişehir'deydi.
Eskişehir il sınırına girdiğimiz zaman yol kenarında gördüğümüz, "Mihalıççık" levhası, daha şehre girmeden bizleri eksenine katıvermiş, üzerimizdeki dünyeviliği, gerginliği uzaklaştırmış, yerini coşkunluğa bırakmıştı. Hey Türkmen Kocası Âşık Yunus! Hey çağlar boyu hiç eskimeden, yeniden yeniden doğan, gönül insanı, büyük Türk mutasavvıfı! Adını çağrıştıran Mihalıççık levhası, Mihalıççık ilçesine bağlı Yunus Emre(Sarıköy) köyü... Bir levhadan koparak, adını anmak bile, aşk harmanında savrulan himmet tanelerin gibi, buğday tanelerin gibi savurmaya yetiyor ruhları...
Yunus ile kıpırdaşan gönüller, Nasreddin Hoca'nın doğduğu yeri gösteren "Sivrialan" levhasıyla gülümsüyor. Devamında hayatı boyunca sürgünler yaşayan Bediüzzaman Saidi Nursi'nin Odunpazarı'nda kaldığı ev, seyyah Evliya Çelebin'nin "Seyehatnâme"sinin bir kısmını yazdığı konak, İsmet İnönü'nün karargâh olarak kullandığı konak, on yedi odalı Mevlevihane, Mimar Sinan'ın yaptığı Kurşunlu Medresesi ve Külliyesi, Alaaddin Keykubat'ın yadigârı tarihi Alaaddin Camii... Birbirinden değerli tarihi hazineler, insana, geçmiş asırlarda yolculuklar yaptırırken hüzünlendiriyor, gururlandırıyor, sarsıyor sarsıyor sarsıyor...
Belediye Başkanı, Burhan Sakallı, otobüsten indiğimiz andan dönüşümüze kadar bizzat gruba rehberlik yaparak, hepimizle tek tek ilgilenerek örnek bir misafirperverlik örneği sergiledi. Eşi Sümeyye Hanım da mütevazılığı, güler yüzü ve içtenliği ile başkanın arkasındaki başarının sırrı sebebi olduğunu gösteriyordu.
Otobüsümüz Alaaddin Parkı'nda durmuştu. Parkın içinde Alaaddin Keykubat'tan yadigâr tarihi Alaaddin Camii, sanki "Hoş geldiniz hemşehrilerim" dercesine bizi selamlıyordu. Bu park Başkan Burhan Sakallı'dan önce sarhoşların, ayyaşların, gayri ahlâki olayların zuhur ettiği bir mezbelelikmiş. Bu parkta oturan bir hanıma kötü gözle bakılırmış. Her türlü kötülükler imkan buluyormuş. Başkan bu parkı temizletmiş, yeşertmiş, camiinin bakımını yaptırmış. Şimdi rahatça camiye girip namaz kılınabiliyor, aileler çocuklarını parkta gezdirebiliyor, isteyen parkın içindeki lokantalarda yemeğini yiyip kahvaltısını yapabiliyor. Çok nezih bir mekan haline gelmiş. Bütün bunları parkın bahçesinde oturan yaşlı amcalardan, hanımlardan dinledik. Hepsi dilbirliği etmişçesine başkana hayır dualarda bulunuyor.
Alaaddin Parkı'ndan Odunpazarı evlerine doğru yürürken yolda karşılaştığımız bir hanım Başkana selam verdi, bizlere hoş geldiniz, dedi. Başkan bu hanımın, Bediüzzaman Saidi Nursi'nin Eskişehir'e sürgün geldiği zaman evinde kaldığı rahmetli Mehmet Ümit'in kızı Nuray Yüce hanım olduğunu söyledi. Hanım çok candandı ısrarla bizleri misafir etmek istediğini söyledi. Teşekkür ederek gruptan ayrılamayacağımızı ama Bediüzzaman Saidi Nursi'nin kaldığı evi ve odayı görmek istediğimi söyledim. Odunpazarı Tiryaki Hasan Paşa Sokağındaki 3 numaralı ev olan Hazretin kaldığı evi ve odayı gösterdi ve biraz anlatmasını istediğim zaman, "Hiç ışığı sönmezdi. Sabahlara kadar ibadet eder, yazardı. Çocuklara sürekli şeker dağıtırdı. Çok ziyaretçisi vardı. Babam kendisini çok severdi. O da babamı severdi. Bazen sabah namazından önce kaybolurdu. Nereye giderdi bilinmez. Hiç kimseyi kırmazdı. Kendisine zulmedenlere bile iyilik duasında bulunurdu. Nur içinde yatsın" diyerek, Saidi Nursi ile geçen üç, dört yıllık misafir-ev sahipliği yıllarını anlattı.
Saidi Nursi'nin kaldığı ev de Başkan Sakallı'nın restore ettirdiği evler arasında geçmişle bağını sürdürüyor. Dokusu bozulmadan restore edilmiş. Sekiz on basamaklı taş merdiveninden yukarıya çıkarken Hazretin kaldığı odanın penceresi önündeki hercailer size manidar manidar bakıyor. Bir zamanlar, ilâhi yürek yangınlarına mahremlik etmiş evin pencere önünü süsleyerek...
Başkan anlatıyor, "Odunpazarı Eskişehir'in iki merkez ilçesinden birisidir. Şimdi merkez ilçe olan bu mahalle eskiden Eskişehir'in merkeziydi. Köylerden, ormandan getirilen odunlar burada satılır, şehir odun ihtiyacını buradan karşılardı. Ne var ki şehir genişlemeye ve kaymaya başlayınca, Odunpazarı konakları da boşalmaya başladı. İçinde yaşayanların çoğu yeni mahallelere ve yeni evlere taşındı. İmkanı olmayanlar burada kaldı. Mahalleyi esrarkeşler, sarhoşlar, gaspçılar yurt tuttu. Aileler bu batakhanenin arasında sıkışıp kaldılar. Gece girilemediği gibi gündüz bile girilmeye çekinilen bir batakhane, bir mezbelelik halini aldı. Evler bakımsızlıktan yıkılmaya, son nefeslerini vermeye başladılar. Bu durum yıllarca bu şekilde devam etti. Biz göreve geldiğimiz zaman, hayalimizdeki projeyi hayata geçirmeye karar verdik. Bize buralara beton yığınları dikmemizi önerdiler. Ama biz, tarihi dokusuna bozmadan, aslına uygun olarak restore etmekte kararlıydık. Ve neticede belediyenin bütçesinden harcama yapmadan projemizi büyük ölçüde gerçekleştirdik ve projemiz gerçekleşmeye devam ediyor" dedi. "Maliyet olarak, bu evleri kürüyüp, yerine yeni bina yapmak mı, eskileri restore etmek mi, daha külfetli?" diye sorduğum zaman, "Eskilerin restorasyonu yeniden yapmanın kat kat fazlasına mal oluyor" dedi. O anda, tarihi yapıları ve evleri bir gecede kürüyüp yerine beton bloklar diken başkanlarımızın kulaklarını çınlattık. Elbette eski ile uğraşmak yerine, eskiyi yıkıp yerine yenilerini kondurmak, iş yapıyor görünmek açısından hem göz doldurucu hem kolay(!). Başkana bir başka sorum oldu,"Peki bu miadı dolmuş evleri tamamen kürüyüp yerine aynısını yapamaz mısınız?" cevabı "Asla aynısı yapılamaz" oldu. "Tarihi, görsel olarak yaşatmak, gelecek nesillere bırakabilmek" erdem ve hizmeti bu olsa gerek diye düşündüm.
Başkan sadece evleri restore etmekle kalmamış. Restorasyonu tamamlanan evleri sahiplerine vermiş, yani tapuları kendilerinin. Belediye adına ya da vakıf adına el konulmamış. Aynı zamanda sahiplerine her türlü desteği de vermiş. Sahipleri bu evleri hizmete açmış. İçlerini otantik görünüşüne uygun dizayn etmişler. Lokanta, kafeterya, bahçeli olanlar bahçesinde çay bahçesi açmış. Bu türlü amaçlarda işletilmeye başlamışlar. Genellikle aile şirketi şeklinde çalıştırıyorlar. Beypazarı, Safranbolu evleri gibi sürekli turist kafileleri geziyor.
Sokak boyunca sıralanmış tezgahların başında gördüğümüz kadınlar, ürettikleri el emeklerini satışa sunuyorlar. Mantıdan, turşuya, çeyizden kıyafete ne ararsanız var. Bu kadınlarla da sohbet etme imkanı bulduk. Hepsi, ürettiklerini paraya dönüştürmekten çok mutlu. Dikkatimizi çeken, bu evleri turistik hizmete açıp çalıştıran, pazarda emeklerini paraya dönüştürenlerin yüzde doksan dokuzu kadınlar. Başkan Odunpazarlı kadınların oyunu garantilemiş görünüyor. Zira hanımlar için böylesi istihdam küçümsenemez. Kadınlara,"Başkanın önümüzdeki seçimlerde şansı nasıl" diye sordum. Hepsi sözbirliği etmişçesine, "Başkanımızdan Allah razı olsun. Onun bizlere yaptığı hizmeti kimse yapamaz" diyorlardı. Dikkat çeken bir başka durum ise, belediye otobüslerinin ve tramvay sürücülerinin kadın olmasıydı. Yükselirse kadın yükselir beşer felsefesini şiar ettikleri anlaşılıyordu.
Başkan korumasız dolaşıyordu. Korumasının halkı olduğunun farkındaydı. Kendisini halkına hizmet etmeye öylesine adamıştı ki, hizmetlerini anlatırkenki heyecanı bunun teyidiydi.
Başkan, Osmanlı Evi'ndeki akşam yemeği ikramından sonra bizlere üç seçenek sundu, canlı sanat müziği dinletisi, termal havuzları ve Selma Çaldemir'in "Beyzade Evi'nde çay kahve ve sohbet ikramı. Selma Çaldemir'in güleryüzünü katık ettiği kek ve çay kahve ikramı kabul edildi. Çay sohbeti Eskişehirli bürokratların da katılımıyla devam etti.
Bize tahsis edilen Grand Çalı Otel'e geldiğimizde bir hayli yorulmuştuk. Bozüyük'ün temiz havası çok güzel olsa da herkes odasına çekilmek istedi. Bozüyük'ün dışında olan otel, oldukça güzel ve yeşillikler içindeydi. Ağaçların yeşilliğini yalayıp gelen serin sabah rüzgârı insana dinçlik veriyordu.
Alaaddin Keykubat Parkındaki kafeteryada başkan, eşi ve dostlarıyla buluşularak programda yer alan Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Mevlâna Kültür Merkezi'ne doğru yürüyerek yola çıktık. Başkan icraatları hakkında sürekli bilgi veriyordu. Gördüklerimizden ve mukayeselerden anlaşılıyor ki Başkan'ın en takdire şayan hizmeti, Odunpazarı halkını birçok kıskaçtan kurtararak nefes alır hale getirmesiydi. Kapalı bir caddeden geçerken şöyle dedi, "Arkadaşlar bu gördüğünüz cadde Konya'da Zafer ne ise burada da öyle. Biz göreve gelmeden önce bu caddeler mafyanın elindeydi. Esnafların durumu mafyanın elinde çok kötüydü. Buraları mafyanın elinden temizlemek pek kolay olmadı" Odunpazarı Evleri'nin bulunduğu sokaklar, Alaaddin Keykubat Parkı, bu gördüğümüz cadde... hepsi uyuşturucuların, esrarkeşlerin, kapkaççıların, mafyanın elindeymiş. Öyle mahallelerde nasıl yaşanıyordu düşünmek bile insanı ürpertmeye yetiyor. Başkanın anlattıklarından anlıyoruz ki, bu önemli icraatlara sürekli çelme takılmak istenmiş. Özellikle Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı her hizmet yapılacağında karşı çıkmış, her seferinde dava açmış ama hepsinde de kaybetmiş. Şehir dolaşılırken dikkat çeken bir başka nokta ise, Büyükşehir Belediyesinin yaptıkları Avrupai bir stilde, Odunpazarı Belediyesinin yaptıkları kültürümüze uygun dokuya sadık kalınarak yapılmasına özen gösterilmiş.
Bizim gittiğimiz tarihten iki gün önce Kültür ve Turizm Bakanı tarafından açılışı yapılan Mevlâna Kültür Merkezi oldukça kapsamlıydı. İki katlı bir konferans salonu, Eskişehir'i simgeleyen Lüle Taşı Müzesi ve kütüphanesiyle göz dolduruyordu. Başkan buranın yapımında da karşı çıkıldığını, oysa yapılmadan önce yıkılmak üzere olan bir bina olduğunu anlattı. Merkezin içindeki Lüle Taşı Müzesini gezerken Bilecik'ten Eskişehir'e gelen Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr.Mustafa Güçlü ve arkadaşları da gruba katıldılar. Gruba daha sonra Yunus Emre konulu kitaplarıyla tanıdığımız değerli şair, hikayeci ve yazar Mustafa Özçelik de katıldı.
Yine, yıkılmak üzereyken Başkan tarafından restore edilen ve çarşı olarak hizmete açılan Atlıhan'da bir hanımın idaresinde olan ve ev yemekleri yapan bir lokantada yemeklerimizi yedik. Çarşı oldukça büyüktü ve iki katlıydı. 50 ye yakın dükkan faaliyetteydi. Her biri kiraya verilmiş olan dükkanlar aynı avluya bakıyordu. Genellikle gümüş işçiliği, satışı, lületaşı satışı ve el sanatları ağırlıklıydı. Duvarda gördüğümüz Atlıhan'ın yarısı yıkılmış çatıları, balkonları resmeden eski halinin fotoğrafı bizleri tekrar tekrar düşündürdü. "Bu yapılara benzeyen hatta daha güzellerinin ve sağlamlarının bulunduğu eski Konya evleri, Sille evleri de böylesi restore edilse kim bilir ne iyi olurdu" diye konuşuldu. Bir arkadaş, "Bizim başkanların ellerindeki imkanlar Burhan Beyin elinde olsaydı kim bilir daha neler yapardı" demekten kendisini alamadı.
Böylesi kültür gezileri düzenleyen TYB'ye ve TYB'yi güleryüzüyle karşılayıp ağırlayan misafirperver Başkanı Burhan Sakallı Beyefendi'ye, eşi Sümeyra Hanımefendi'ye, Odunpazarı'nın canayakın, güleryüzlü insanlarına sonsuz teşekkürler ediyoruz.
*************************************************************************

BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ -ı- / Kazım ÖZTÜRK

Odun Pazarı denilince akla ilk önce; Odun pazarı evleri gelir. Odun Pazarı; Eskişehir'in kurulduğu ilk bölge. Eskiden, köylerden odunlarını satmaya gelenler, burada odunlarını satar ve Atlı handa kalırlarmış. Bu yüzden Odun pazarı adı verilmiş.
Odun pazarı Belediyesi; "Odun Pazarı Evlerini Yaşatma Projesi" adı altında başlattığı projeyi büyük bir cesaret, gayret, azim, sabır ve akılların tahayyül edemediği bir biçimde yürütmektedir. Sayın başkan bu projeyi anlattığı zaman millet, bıyık altından güler, bir kısmı; "bu olacak bir şey değil..." diyerek olmasının mümkün olmadığını belirtmişler. Fakat gösterdiği performans, yılgınlık içine girmemek, Büyükşehir belediyesinin engellemelerine karşılık bugün ortaya çok değişik bir mahal çıkmıştır. Eskiden; sarhoşların, serserilerin, uyuşturucu kullananların, bitirimlerin... mekanı olan, insanın akşamı bırakınız, gündüz bile geçmeye cesaret edemediği bir yeri bugün, bir çok turistin ziyaret ettiği ve gelecek yıllarda turist sayısının 100.000'i bulacağı güzel bir gezinti ve tarihi dokunun gün yüzüne çıkarıldığı yer olmuştur.
Odun pazarı evleri, şehrin merkezinde; "Alaaddin Çay bahçesi"nin önünden başlayıp, içinde bir çok tarihi eserin yer aldığı ve eskiden adının sanının duyulmadığı, insanların tüylerini diken diken eden bir ahvalden, bugün insanların gezmekten zevk aldığı bir mekana dönüştürülmüştür. Adı geçen çay bahçesinin önünden başlayıp, sokağın boydan boya kaplandığı ve her cumartesi günü; fakir, yoksul, ihtiyaç sahibi kadınların el emekleri, göz nurları ev işi- ki yiyecek, giyecek, el çalışmaları- nın satışının yapıldığı açık Pazar kuruluyor. Bu pazarda, satıcılarından hiçbir şekilde ücret alınmıyor. Sadece hanımlara ek bir gelir temin etmek amaçlanıyor. Konuştuğumuz bir hanım; "150 YTL'lik satış yaptığını" söyledi. Bu, nereden baksanız ayda 600 YTL eder ki bir dar gelirli ve yoksul için çok şey demektir.
Odun Pazarı evleri, tamamen şahıs malı. Evleri belediye, mal sahiplerinden hiçbir para almadan restore ediyor, sonra mal sahiplerine veriyor. Mal sahiplerinin çoğunluğu, evin altını iş yeri, üstünü ev olarak kullanıyor. Bir muhakeme yapabilmemiz için bu evlerin tasvirini yapacak olursak; virane, yıkılmak üzere, serserilerin sığındığı ve içki içtiği, bali kokladığı, uyuşturucu ile meşgul olduğu, insanın girmek istemediği bir ev düşünün. İşte böyle bir durumdan, bugün satış değeri 50.000 ile 60.000 ve evin büyüklüğüne göre değişen fiyatlara kadar bir rakamla ifade edilebilecek katma değer sağlamıştır.
Odun pazarı belediye başkanı; türbe, cami ve vakıf eserini de ortaya çıkarmış, tarihe, ata mirasına değer verdiğini çalışmasıyla göstermiştir. Bu bölgede bulunan bütün tarihi eserlerin restore edileceğini belirtmektedir.
Bütün bu başarıda, samimiyet, sabır, azim, yüreklilik.... söz konusu. Bunları birlikte yürüten her insanın başarıya ulaşmaması söz konusu olamaz.
***********************************************************************************

Odunpazarı sokaklarında yaşanır / İsmail DETSELİ

TYB'nin düzenlediği geziye katılarak Eskişehir'e bağlı Odunpazarı'nı gezenler bu şirin ilçedeki gelişmelere hayran kaldılar... Eskişehir'in metropol Odunpazar ilçesi yüksek öğrenimini Konya'da tamamlamış olan Burhan Sakallı'nın başkanlığı döneminde oldukça gelişmiş. Son yıllarda ara vermeden sürmekte olan Konya TYB'nin 'Yazılacak çok şeyimiz var' adlı mutad gezilerinden biri daha gerçekleşti. Geçen yılda Konya'da TYB'nin mütevazi bahçesinde ağırladığımız bize göre Konyalı sayılan Konya'mızda okumuş edebiyat öğretmeni Eskişehir Odunpazarı belediye Başkanı Burhan Sakallı beyin bu sefer de biz konuklarıydık. Odunpazarı'nın "restore ettirip ilçenin güzelliğine güzellik kattık" dediği o eski evlerini ve daha başka çalışmalarını görmemizi arzu etmişti. 12'de TYB önünden kalkacaktık ama 12.30'u bulduk. Bir kişi de telefonla arayıp eğer şehri çıkmadı isek katılmak isteğini belirtince 20 dakika da onu bekleyip nihayet saat13'te yola revan olduk. İşin ilginç yanı TYB Konya Şube Başkanımız Ahmet Köseoğlu yoktu bu gezide. Oysa Sayın Başkan, Burhan Sakallı beyi çok da severdi ama ne var ki bazen işler ters oluyor. Bir başka programdan dolayı il dışında oluşu nedeniyle bizi de başkandan ayrı gönderdi Eskişehir'e. İbrahim Demirci ve Ümit Savaş zaten organizeyi tertip etmişlerdi.
Tatlı ve neşeli bir yolculuktan sonra Eskişehir'e vardık. Çok güzel bir parkın kenarında durdu otobüsümüz ve hemen parka indik. Adı Alaaddin Parkı'ymış; içersindeki cami de Alaaddin Keykubat Camii... Hemen abdestler alındı, ikindiler kılındı... İlgililer de yanımızda belirdi... Programlar yazılı olarak her yazarın ellerine verildi.
İşte o anda mütevazı, sevecen, güler yüzlü, genç, ak saçlı Başkan Burhan Sakallı yanımızda gülerek beliriverdi, hepimizi muhabbetle kucaklıyor "hoş geldiniz" diyor ve gereğinden fazla ilgi gösteriyordu...
Odunpazarı evlerinin bulunduğu sokağa doğru adeta çekiverdi... Burada bir ayrı güzellik daha vardı o da sokağın boydan boya her tarafı güzel çadırlar kurularak içlerinde yine hepsi esnaf olan ve evlerinde yaptıkları el işlerini değerlendiren kadınlarla doluydu. Neler yoktu ki; oya işleri, bebe kazakları, çorapları, boncuk örmeleri, süs eşyaları... Başkan bunların içerisine girince hepsi de saygı ile karşılıyorlar "Hoş geldin başkanım" diyorlar. O da onların hal ve hatırlarını, işlerinin durumunu sorarak gönüllerini alıyordu. Zaten hepsinin gönlünü fethettiği belliydi.
Neden Odunpazarı diye başladı Başkan anlatmaya: Bu mahallelerimiz eskiden şehir merkezi imiş, kenar köylerden at arabası, merkep ve katırlar ile getirilen bütün odunlar burada satılırmış. Eskişehir'in tüm odun ihtiyacı buradan sağlanırmış onun için Odunpazarı derken zaten bizde de öyle değil mi; at pazarı, saman pazarı, bitpazarı, ağaç pazarı, sebze pazarı...
İşte sonra şehir aşağı doğru kayıp kentleşme orada yoğunlaşınca burası zamanla terk aileler tarafından terk edilmeye başlar ve bu bölge adeta bir mezbelelik bir sarhoşlar yatağı bir sevimsiz hale gelir ve evlerde değerden düşer işte bu böyle devam ederken Burhan Sakallı başkan olur ve buraya ayrı bir güzellik ayrı bir heyecan ayrı bir değer katar ve başlattığı restorasyon projesi ile işler bir anda tersine döner. Evvelden 5 milyar bile etmeyen evler o kötü yerler güzelleştikçe değer kazanır şu bir gerçek ki bizde gözlerimizle şahit olduk başkanın nasıl sevildiğine nasıl halktan bir olarak onların içine her zaman karışıp yolda bile dakikalarca halkın dertlerini dinlediğine ve onlara çözüm için yardımcı olduğuna bu sevgi ve samimiyet heyecan ve güzellik getirmez mi başkanın bir değil bir çok derdi vardı ama hepsinin de azimle üstesinden gelmeye çalışıyordu. Benim de aklıma bir soru geldi düşündüm. "Kendini seçerek o makama getirenlere yukardan bakan hatta hor gören onları yakın semtine bile uğratmaya bir değil birkaç koruma ile gezen başkanların kulakları çınlasın" dedimDertlerinden biri Büyükşehir Belediye Başkanı DSP'li Yılmaz Büyükerşen ile ters düşmesi. Başkan şöyle diyor: Her yaptığım veya yapmak istediğim güzel işleri mutlaka engellemeye çalışır, ya büyükşehrin avantajlarını kullanmak ister ya da mahkemeye verir, işleri aksatır...Oysa yapılan işler meydandaydı o çöplük dediği yerlerden böyle harika konaklar çıkarmak onları işletmeye açmak, genelde bayanlara iş imkanı sağlamak ve yılda 100 bin turist çekmek her babayiğidin harcı değildi. Başkan iki gün boyunca bizden hiç ayrılmadı akşama kadar eşi ve kendisi bizlerle gezip her şeyi bizimle paylaştı yanında koruması filan da yoktu. Sadece basın yayından Ercan Özel kardeşimiz ve grafiker Serhat Ekimci, Kültür Şefi Sezai Kurtalan ile bizimle oldu... Şunu sordum "Sayın Başkanım bir korumanız yok mu?" "Hayır" dedi "İsmail hocam ben korumayı ne yapacağım beni halkım koruyor Allah koruyor. Benim yanlış işim yok ki" dedi. Doğruydu; önüne geçen bütün büyük küçük kadın erkek herkese selam veriyor ve onlardan hayır dua alıyordu.İlk akşam bizleri bu güzel evlerin arasında gezdirdi. Bu işleri yaparken belediye bütçesinden bir kuruş masraf çıkarmadığını, bazılarını iş adamlarına, sivil toplum kuruluşlarına, bazılarını kredilerle, bazılarını ise proje üreterek sahiplerine yaptırıp işveren konumuna getirdiklerini anlatıyordu. Bir yere geldik işte burası seyyah Evliya Çelebi'nin kaldığı ve Seyahatnamesinin bir kısmını yazdığı konaktı. Bu seyahatnamede geçen o günkü mahalle isimleri şimdi halen Odunpazarı'nda mevcutmuş. Bu mahallelerden bazıları: Paşa mah. Orta mah. Cunudiye mah. Şarkiye mah. ve Dede mah. Daha başka İsmet İnönü nün karargâh olarak kullandığı konak işte şurası, Saidi Nursi'nin kaldığı konak şurası derken bizleri tarihin derinliklerinde adeta yüzdürüyordu. Osmanlı evine geldik, akşam yemeği için. Yemekler nefisti özel garson yoktu sanki hepsi imece etmişçesine yardımlaşıyorlar hanımlar beyler hatta bizden birileri bile bu hizmetlere katılırken onlar da memnuniyet duyup sevgi ile bakıyorlardı... Yemekten sonra başkan üç alternatif sundu: Hangisini tercih edecekseniz ben ordayım. 1- Termal havuzda sıcak su. 2-Belediyenin müzik gurubundan sanat müziği dinletisi. 3-Beyzade evi Selma Çaldemir hanımın mekânında çay kahve ve nargile içimi...Hepimiz ittifakla 3.'yü tercih ettik, çünkü zaten termal hamam için hazırlıklı değildik.
Buradaki çay ve kahve sohbeti hoş geçti çünkü daha da devlet hastanesinden idareci dostlar da geldiler derken saat 23'ü geçiyordu. İstirahat edilmeli idi. Nerde? Eskişehir'e 40 km uzaklıkta ki Bozüyük ilçesi Grantçalı Hotel'de... Yerimiz oradan ayrılmış. Ve otobüse bindik ver elini Bozüyük... Güzel 4 yıldızlı her türlü konforu haiz bir otel, yattık yattık da oda arkadaşım Mustafa Balkan bir kayboldu... Gecenin saat üçü oldu yok... Aramaya çıktım ben de yanlışlıkla asansörle mutfağa inip gitmişim... Bulaşık yıkayan bayanı da çok korkuttum ve özür diledim... Odama geldim Mustafa da gelmiş yatmış. Ben de rahatladım ... Sabah olmuştu saat 8.30'da otelden ayrıldık ve yine Eskişehir Odunpazarı Belediyesi hudutlarındaki Alaaddin Keykubat Parkı'ndaki kafeteryaya. Başkan Sakallı daha yolda gelirken durmadan telefon edip ne durumda olduğumuzu soruyordu. Ve bizi kafeteryada eşi ve Eskişehirli dostları ile karşıladı ve kahvaltıya geçtik. Güzel bir kahvaltıdan sonra bu parkın nasıl meydana geldiğini, burayı yaparken nelerle karşılaştığını başkan bey anlatmaya çalışıyordu ki bir vatandaş atıldı... "Gardaşlarım hoş geldiniz siz nerdensiniz"? "Konya'dan"... "Sağ olun başkanım belki her şeyi anlatamaz ben deyivereyim bu parkta bir aile değil kimse kolay kolay çoluk çocuk oturamazdı, hatta burada bir kadın tek başına oturuyor olsa ona herkes kötü gözle bakardı" diye nerden nereye gelindiği parktaki güzellik ve bu vatandaş özetliyordu.Başkan önümüzde bizler arkasında şehri geziyoruz; her durduğumuz yerde oranın özelliklerini anlatıyordu bir bizim zafer gibi kapalı caddeye geldik başkan durdu. "Konya'da Zafer ne ise burası da o ben göreve geldiğimde arkadaşlar buradaki esnaflar ve bu caddeler mafya elinde idi. Buraları bunlardan temizlemek öyle pek de kolay olmadı" derken esnaflar hemen yola atlayıp başkanın elini sıkıyor o da hepsine selam ve gülücükler dağıtıyordu. "Cadde tertemiz dükkanların önünde hiçbir eşya yok dükkandan dışarı mal koymak yasak" dedi başkan. İşte böyle güzel bir caddeyi gezdik. Buralarda gezerken gözüme takılanlardan bazıları güzel tramvaylarını kullanan güzel bayanların olması, belediye otobüsü kullanan bayanların da olması gelişmişliğin birer örneğiydi bence... Bu izlenimlerden sonra Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Mevlana Kültür Merkezi'ne geldik. Buranın yapımında da Yılmaz beyle sorunlar yaşadıklarını anlatan dertli başkan ne ise başka bir isimle engellemeyi önledik dedi. Burada neler vardı; büyük iki katlı bir konferansa salonu devasa bir kütüphane ve Eskişehir'in simgesi olan lüle taşı müzesi vardı... Bu müzede yerin bilmem ne kadar altından çıkarılan taşlardan meydana getirilmiş insan figürleri, pipolar, biblolar, bir çok çeşit ürünler vardı.... Burayı da gezdik bu sanat merkezi iki gün önce kültür bakanımız sayın Ertuğrul Günay tarafından açılışı yapılmış harika bir kültür merkeziydi... Eskişehir iki merkez ilçeden oluşan bir Büyükşehir. Bir 325 bin nüfuslu Odunpazarı diğeri ise 250 bin nüfuslu tepebaşı ilçesi bunları Eskişehir in öz su kaynağı porsuk çayı ayırıyor.İki merkez ilçe belediye başkanları AKP den büyük şehir belediye başkanı ise DSP den Ve biz yine cadde ve sokakları gezerek yine o güzellikler içine Odunpazarı evlerine geldik.Buradaki restorasyonu devam etmekte olan 1525'te Mimar Sinan tarafından yapılmış olan kurşunlu medresesini ve bütün külliyelerini gezdik bu mekanda harika bir yere rastladık burada bulunan ve 17 odası olan Mevlevi hane dersen ayrı bir harika yerdi. Bir başka mekan ise Odunpazarı Belediyesinin nikah salonu idi. öğle namazlarını kıldık gurubumuzun içersine inegölde ki başka bir programa gelen ve Eskişehir de kültür merkezini gezerken katılan Konya Aydınlar Ocağı başkanımız Sayın Dr Mustafa Güçlü ve yönetim kurulu üyeleri Mustafa Sinan Ümit ve Mehmet Gökçe'nin de bulunduğu bir ortamda Başkan Burhan Sakallı bir jest yaparak bu otantik mekanda temsili bir nikah kıydı... Kime? Şair İbrahim Demirci ve 28 yıllık eşine... Bu birlikteliğin daha nice uzun yıllar sürmesi dileği ile yapılan nikah tazelemesinden sonra bunları gören Sayın Ali Işık da heves etti onun da eşi vardı yanında... Onların da nikahları tazelenerek kıyıldı benim hanım da olsaydı ben de tazeletecektim çünkü bu bizim geleneklerimizde vardır... Ve işte böyle neşe içinde resimler çektik gülüşerek ayrıldık. Bu güzel evlerin arasında inşaatı ve restorasyonu devam eden yerleri gezerek saat 14'te yine restore edilerek güzleştirilmiş bir çarşıya Atlıhan El Sanatları Merkezi'ne geldik. Bu iki katlı çarşıda 50'ye yakın iş yeri vardı, bunlar gümüş işçiliği, lüle taşı takıları ve işçiliği lokanta gibi işyerlerinden oluşuyordu. Burada öğle yemeğini yedik ve çayları yudumlarken yine bir program önerildi. Ve bizim fikrimiz alındı... Yağmurda hafiften çisemeye başlamıştı artık başka bir yere gitmeyi pek yeğlemedik... Bu arada daha gezilecek güzel sokaklar vardı oraları da gezecektik... İbrahim Demirci hoca sayın başkana "Başkanım İsmail abi size ve ilçenize iki gündür güzellemeler yazıyor bunları bir okusun çaylarımızı içerken" dedi. "Hay hay" dediler. Şiiri okuduk ve aramızda bulunan çok sevdiğimiz insan gönül adamı Eskişehirli şair Mustafa Özçelik bey de katılmıştı... O "İsmail hocam bunları gazeteye yaz da biz de okuyalım; biliyorsun doğaçlama iyi olur" diyerek bizi taltif etti, kendisine hayranım. Teşekkür ederim...
İşte o iki günlük içimden akıveren güzellemeler:
Yeraltından çıkan lüle taşın
Coşkun akan porsuk çayın
Sivrihisarlı Nasrettin hocanın
Doğduğu yersin Eskişehir'im
Başkan Burhan Sakallı'dan
Davet gelmiş Konyalı yazarlar
İşte davete icabet ettik geldik
Selam sevgi var Konya'dan Eskişehir'im
Ege Marmara İçanadolu'ya köprüsün
Es eslerinle geçmişten bir öyküsün
Tarım ve sanayide söylenen türküsün
Gördük güzelliklerini Eskişehir'im
Seramikte söz sahibi oluşun
Nice aşıklara ilham yolusun
Sevgi ile yorulan miskin yunusun
Otağı olarak bilinirsin Eskişehir'im
Eskişehir'de bir ilçe Odunpazarı
Çağırıyor gelin diye birçok dostları
Buradadır erenlerin ve pirlerin mezarı
Geliştikçe güzelleşmişsin Eskişehi'im
Başkanım restore ettirmiş bunca evleri
Şehrine kazandırmış birçok eseri
Baksanıza sanki açmış tarih gülleri
Emeği geçenlere tebrikler Eskişehir'im
Harika görünüyor ilçenin eski evleri
Hurdalıktan çıkarılmış çok ticaret yeri
Belli ki bunları bir bilge kişinin eseri
Bu hünerli elde Konya'nında payı vardır Eskişehir'im
Kelime yetmez bu becerileri övmeye
Bazen çamur bulaşırmış elde değneğe
Burhan başkanın azmi var güçlüğü yenmeye
İşte başkan işte çalışma Eskişehir'im
Ozan İsmail der başkanımın çoktur artısı
Batma ile ağır basar yapılan işin tartısı
Çok hoş yendi Odunpazarı'nın içli köfteyle mantısı
Taşına toprağına bereket yağsın Eskişehir'im.
Bundan sonra biraz daha güzel sokak ve restore edilmiş yerleri gezdik ve artık yolculuk başlayacaktı dönüş için... Başkan ile bir hatıra fotoğrafı çektirip yine yanımıza Sezai Beyi kılavuz aldık. Kendi otobüsümüzle güzel bir Eskişehir turu yaptık, daha başka güzel şeyler gördük... Eskişehir Anadolu Üniversitesi kampüsü, Porsuk Çayı'nın akıcı güzelliği, eski uçak müzesini aracımızdan seyrederek saat 17 sularında ilden ayrıldık.
*****************************************************************
Tarihini Günümüze Taşıyan Odunpazarı/ Duran ÇETİN

Konya yazarlar birliği aslında kalıbına sığmayan işler yapıyor. Yılın büyük bir bölümünde hafta sonraları kültür sanat edebiyat programlarını üstelik gelenekselleşen bir boyutta gerçekleştiriyor. Yaptıklarıyla yetinmeyip yeni atılımlarına devam ediyor. Yaptıkları güzel işlerden dolayı yöneticilerine teşekkür ediyorum.
Yazacak çok şeyimiz var gezileri de devam ediyor. Eskişehir Odunpazarı gezisi farklı bir yerde duruyor benim için.
Yıl 1986 aylardan ekimdi. Yağmurlu bir günün akşamında ufak tefek eşyaları Ford kamyona konu komşu eşliğinde yükleyişim ve rahmetli anamın akrabalarımın hüzünlü bakışları arasında başlayan yolculuğum sabaha yakın bir zamanda Eskişehir'in Sarıcakaya ilçesinde sona ermişti. Bu gidişim yaklaşık 6 yıl kadar orada kalmamla sonuçlanmıştı. Dile kolay altı yıl Eskişehir benim hayatımda yer etmişti. İlk ayrılıktı. İlk öğretmenliğime başalngıçtı. Evlendikten sonraki kendi hayatımı kurmaya çabaladığım yıllardı. Hatta belki de en önemlisi ilk yazımın Eskişehir gazetesi olan İki Eylül'de yayınlanmış olmasıydı. Benim yazım hayatımda Eskişehir çok önemli bir yerde duruyor. Sadece gazete yazısı değil, ilk roman yazmamda Eskişehir'de yaşadığım olayların etkisiyle olmuştu. Yani benim için yıllar öncesinde kalan Eskişehir, bu gezi ile beni bir hayli heyecanlandırdı. Eskişehir'i değişim içinde olduğunu görmemek mümkün değil. Gelişmeler devam ediyor.
Odunpazarı belediye başkanı Burhan Sakallı'nın davetlisiydik. Gurup uzun sayılacak bir yolculuktan sonra Eskişehir'e ulaştığında Burhan Beyin nazik davranışları, sempatik tavırlarıyla karşılanıp Odunpazarı evlerinin bulunduğu mahalde gezinmeye başladık.
Belki de Eskişehir'in ilk yerleşim merkezi olan bu mahalle görülmeye değer. İlk hallerinin fotoğraflarına bakınca "nerden nereye?" sorusunun cevabını kendiniz buluveriyorsunuz.
Evet restorasyon çalışmaları hızla devam ediyor. İkişer katlı evler onarıldıktan sonra ilk katlar işyeri olarak çalıştırılmaya başlanmış. İnsanlar virane haldeki evlerinde mutlu bir şekilde yaşamanın yanı sıra işyerlerine de sahip olmuşlar. Pırıl pırl bir Odunpazarı evleri size gülümsüyor. Beton yığınları arsında nefes alacak mekânlar olarak rengârenk evler, kilitli taşlarla döşeli sokaklardan birbirine yol veriyor belki de çağırıyor, şehrin ruhunun burada yaşadığını haykırıyor.
Sakallı, buranın geçmişini anlatırken kendinizi kaptırsanız titreyerek ürpermeniz içten bile değil. Ayyaşlar, serseriler...
"Şimdi gördüğünüz gibi tertemiz." diyor gözleri parlayarak. Bir işi başarmanın haklı gururunu doyasıya yaşıyor. Projenin başlangıcında basın da dâhil olmak üzere büyük bir gurup dalgasını geçmiş. Şimdi binlerce turist geliyor, onlarca otobüs buraları dolduruyor, diyerek kararlılığının başarıyı nasıl getirdiğini sakin bir tavırla anlatıyor. Ailesi ile birlikte geziyor, gezdiriyor kafilemizi. Başkanın içtenliği Odunpazarı caddelerine sokaklarına yansımış. Yoldan geçerken ikinci kattan bir teyze, yoldaki bir nine, parktaki, bir abla çok rahat bir şekilde başkanla konuşuyor. Çok şaşırıyorum başkanın bu içtenliğine, kibir bulaşmamış davranışlarına. Halkın sempatisini böyle kazandığı aşikâr. Eleştirilere bile çok olgun yaklaşıyor. Hayatının böyle olduğunu, sorduğum birkaç kişinin cevapları ortaya koyuyor.
Bütün bu gayreti tarihi dokuyu yok etmemek için. Yoksa bu köhne viraneleri yıkıp yerine gökleri delen binalar dikmek hem daha kolay hem de getirisi olan bir çalışma olabilirdi. Ama başkan Sakallı zor olana talip olmuş ve başarmış da. Hele Alâeddin parkını gezerken anlattıkları hangi merhalelerden buralar geldiğini ifade ediyordu. Üstelik bu önemli çalışmaları büyükşehir belediyesinin engellemelerine karşın yapmış olması Odunpazarı'nın ve belediye başkanının yaşadığı serüveni anlatmaya yeter sanırım.
Atlıhan ayrı bir güzellik katmış Odunpazarı'na. İçindeki dükkânlar lületaşından yapılmış süs eşyası çarşısı haline getirilmiş. İnsanlara işyeri açmış, hizmette sınır tanımamış. Bu dükkânlardan birinde başkan Sakallı ile "Kitap OkuYorum" için bir program çekimini de gerçekleştirdim. Gördüm ki Burhan Sakallı kültür sanat edebiyat ve kitaptan uzak değil. Yazdığı şiirler ve denemelerinin bir an önce basılmasını diliyorum. Estetiğe bu kadar meyyal olması, kültüre ve tarihe sahip çıkma isteği ondaki bu edebi yönelimin etkisi muhakkak.
Odunpazarı Belediyesinin yaptığı kültür faaliyetlerini kitaplarla yoğurarak devam ediyor. Mustafa Özçelik abimizin hazırladığı birçok kitap yayınlanmış. Nasreddin Hoca, Yunus Emre'nin yanı sıra Öğretmenler günü münasebetiyle Öğretmen Hikâyeleri Antolojisini de hazırlamış.
Fiziki belediyeciliğin yanı sıra kültürel belediyeciliği de ihmal etmeyen Burhan Sakallı'yı tebrik ediyorum. Nezaketle bizleri davet edip dönüş anımıza kadar da yalnız bırakmaması sebebiyle de teşekkür ediyorum.
Nice güzel hizmetler ve başarılı olması temennilerimle...

Haberler Haberleri

TYB KONYA ŞUBESİNDE MİTAT ENÇ ANLATILDI
"YAZARLARIMIZ OKULLARDA" PROJESİ TAMAMLANDI
TYB KONYA’DA UZLUK AİLESİ VE MEVLÂNA İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARI KONUŞULDU
Bakan Tunç: Hukuk dili dil bilinciyle şekillenmelidir
TYB KONYA’DA MESNEVÎHANLIK GELENEĞİ VE MESNEVÎ OKUMALARI PANELİ YAPILDI