Osmanlı Yadigârı Bursa

Bursa her mevsim de güzeldir ama biz bu sefer Bursa'yı ilkbaharın ilk günlerinde görmeyi tercih ettik. Henüz erguvanlar açmadı ama yinede Bursa yemyeşil....

Bursa her mevsim de güzeldir ama biz bu sefer Bursa'yı ilkbaharın ilk günlerinde görmeyi tercih ettik. Henüz erguvanlar açmadı ama yinede Bursa yemyeşil. Erguvan her ne kadar İstanbul'un simgelerinden biri olsa da Bursa için de tarihî bir anlam taşır. Bursa'nın manevi mimarlarından Emir Sultan'ın müritleriyle buluştuğu gün erguvanların açma mevsimine denk geldiği için 14. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar "Erguvan Şenlikleri"yle kutlanmış. Bu güzel ve anlamlı gelenek 2000 - 2006 yılları arasında tekrar yaşatılmaya çalışılmış fakat daha sonra şenlikler iptal edilmiş. Şenlikler iptal edilmiş ama erguvan hâlâ Bursa parklarını, bahçelerini mor, pembe ve beyaz çiçeğiyle süslemeye devam ediyor. Yer yer beyazı ile pembesine rastlansa da erguvanın makbulü ve göze hoş görüneni mor olanıdır. Bursa'yı bu sefer erguvanlarla görüntülemek nasipte yokmuş, İnşallah ömrümüz olursa bir sonraki gezimizi erguvan vaktine denk getiririz.

Bursa Osmanlıdır, Bursa Osmanlı'nın gözbebeği şehirlerden biridir. Aradan yıllar geçse de Bursa hâlâ Osmanlı ruhunun yaşadığı nadir şehirlerden biridir. Osmanlı mirası Bursa'nın şehir siluetinde en belirleyici unsurdur. Camiler, medreseler, tekkeler, zaviyeler, türbeler, hanlar, hamamlar, köşkler, çeşmeler hâlâ Osmanlı'nın en ihtişamlı günlerindeki gibi şehrin her tarafında muhteşem bir mazinin yorgun tanıkları olarak dimdik ayaktadır. Muradiye, Tophane, Emir Sultan, Yeşil, Yıldırım gibi tarihî semtlerde hâlâ Osmanlı dönemine ait huzur iklimi yaşanır. Dört bir yanı abide binalarla donatılan Bursa'nın bu ihtişamında elbette ki Osmanlı'nın ilk payitahtı olmanın da etkisi vardır. Bursa aynı zamanda bir çınarlar şehridir. Devlet-i Ali Osman'nın simgesi çınar ağaçları şehrin tarihî semt ve köylerini süsler. Bursa'da parklar, bahçeler, hazireler, cami ve medrese avluları hâlâ Osmanlı'yla yaşıt asırlık çınarların gölgesi altındadır. "Yeşil Bursa" olarak hafızalarımızda yer edinen Bursa bu unvanı fazlasıyla hak eder. Bursa'daki bu asırlık çınarların en yaşlılarından birisi Uludağ'ın eteklerinde yer alan İnkaya Çınarı'dır. Yaklaşık 600 yaşında olan bu devasa ağaç geniş kollarıyla hâlâ insanlara kol kanat gerer.
Bursa'nın en canlı ve en merkezî yeri Ulu Camii civarıdır. Bursa'da ticari hayatın nabzı bu bölgede atar. Cami ve yakınında yer alan hanlar şehrin en hareketli yerleridir. Ulu Camii ve Muradiye Bursa'da benim en fazla önem verdiğim iki mekândır. Ulu Camii'nde iki rekât namaz kıldıktan sonra havuzun kenarına oturup duvarlardaki hatları seyretmek ayrı bir huzur verir bana... Bu kez cami kısmen tadilatta olduğu için havuzun kenarına oturup soluklanamadım ama uygun bir köşeye çekildim ve bir süre dinlenip muhteşem hatları seyrettim. Her biri birer yazı harikası olan devasa hatları saatlerce izlesem bile hiçbir zaman bıkmam... Mihrap ve minber de en az hatlar kadar seyre doyulmayacak kadar güzeldir. Caminin yakınında bulunan hanlar Ulu Camii civarına bir canlılık kazandır. Emir Hanı ve Koza Han Bursa'da bulunan hanların en iyi örnekleridir. Her ne kadar eski işlevlerini yitirseler de hanlar hâlâ ticaretin en canlı olduğu mekânlardır. Avlularında bulunan kafeteryalar ile çay bahçeleri gezmekten ve alış verişten yorulanların dinlendiği yerlerdir. Saraybosna'daki Moriça Hanı nasıl işlek ve kalabalıksa bu iki han da o kadar yaşayan mekânlardır.
Muradiye'nin yeri bir ayrıdır. Muradiye Bursa'ya her gittiğimde mutlaka uğradığım bir semttir. Adını Muradiye Külliyesi'nden alır. Muradiye, Bursa'da Osmanlı sultanları tarafından yaptırılan son külliyedir. Külliye cami, medrese, hamam, imaret ve avluya sonradan yapılan türbelerden oluşur. İnsanın burada hüzünlenmemesi imkânsızdır. İçerisinde yatan bahtsız şehzadelerin ruh hali külliyenin tamamına sirayet etmiş gibidir. Merhum A. Hamdi Tanpınar "Bursa'da Zaman" şiirinde Muradiye'den "sabrın acı meyvesi" olarak bahseder. Kanuni'nin Konya'da öldürttüğü oğlu Şehzade Mustafa, Fatih'in Napoli'de sürgünde ölen oğlu Cem Sultan, Yavuz Sultan Selim'in boğdurttuğu kardeşi Şehzade Ahmed'in türbeleri külliye içerisindedir. Külliyenin merkezinde Muradiye Camii bulunur. Türbelerin en görkemlisi ise Sultan II. Murad Türbesi'dir. Sultan II. Bayezid'in oğlu Alâeddin, kızları Fatma ve Hatice'ye ait mezarlar da II. Murad Türbesi'nin içinden geçilerek ulaşılan bir odada bulunur. Diğer türbelerin çoğu Fatih Sultan Mehmed ve Sultan II. Bayezid dönemine aittir. Fatih Sultan Mehmed'in annesi Hüma Hatun, ebesi Ebe Hatun, ilk eşi Mükrime Hatun, Fatih Sultan Mehmed'in oğulları Şehzade Mustafa ve Cem Sultan, Şehzade Mustafa'nın annesi Gülşah Hatun, Sultan II. Bayezid'in eşi Gülruh Sultan, oğlu Şehzade Mahmud, Kanuni Sultan Süleyman'ın büyük oğlu Şehzade Ahmed, küçük oğlu Şehzade Mustafa türbeleri ile iki saraylı hanıma ait olduğu sanılan Cariyeler Türbesi külliye içerisinde yer alan diğer türbelerdir. Külliyenin medrese kısmı günümüzde Sağlık Müzesi, imaret ise lokanta olarak kullanılıyor. Her gezimizde olduğu gibi bu ikindi vakti de Muradiye'den derin hüzünler içerisinde ayrıldık. Yine garip duygular sardı bizi, yan yana sıralanan türbeler, hazirede boynu bükük mezar taşları çok ötelere götürdü bizi... Ve Muradiye'de yürürken Tanpınar'ı yeniden hatırladık...
Bursa'da eski bir cami avlusu,
Küçük şadırvanda şakırdayan su.
Orhan zamanından kalma bir duvar...
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinden gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarilerin en ilahisi.
Bir buçuk günlük gezimiz süresince Bursa'da görülmesi gereken yerlerinin çoğunu gezdik ve gördük. Elbette ki Bursa öyle birkaç günde gezilebilecek bir şehir değil, Bursa'yı tam anlamıyla gezebilmek için bir iki hafta orada kalmak gerek. Bursa'nın küçük bir kısmını gezmiş bile olsak bu gezinin en kayda değer kazancı dostlarla birlikte iki güzel gün geçirmek ve yeni Bursalı dostlar edinmekti. Gezi süresince Türkiye Yazarlar Birliği Bursa Şube başkanı M. Fatih Birgül Bey bizlere rehberlik etti. TYB'nin Bursa şubesi çok güzel bir mekânda faaliyet gösteriyor. Daha önce viran bir halde olan Seyyid Usûl Dergâhı restore edilerek TYB'ye tahsis edilmiş. Dergâh 15. yüzyılda Buhara'dan gelen Seyyid Usûl tarafından kurulmuş. Altıparmak semtinde bulunan dergâhın bir tarafında Rumların kurduğu mahalle diğer tarafında ise Yahudi mahallesi bulunuyor. 1925 yılında diğer tekke ve zaviyeler gibi bu dergâh ta kapatılmış. Bu tarihten sonra kendi haline terk edilen bina, zamanla bakımsız kalarak harap olmuş. 2008 yılında Bursa'nın merkez ilçe belediyelerinden biri olan Osmangazi Belediyesi tarafından restore edilen dergâh Seyyid Usûl Kültür Merkezi olarak düzenlenmiş. Bu iş çok yerinde bir hizmet olmuş. Restorasyonu çok ehil bir ekip tarafından yapılan bina fonksiyonel bir bina haline dönüştürülmüş. Fotoğraflardan anladığımız kadarıyla harap bir halde bekleyen bina yeniden hayata döndürülerek hayırlı hizmetlerde kullanılmak üzere sivil toplum kuruluşlarının hizmetine sunulmuş. Böyle güzel bir işe vesile olanları ve emeği geçenleri tebrik etmek gerek. Tamirat sırasında elden geçirilen ve düzenlenen hazire de çok güzel olmuş. Hazirede Seyyid Usûl'ün mezarı, devrin devlet adamları ve âlimlerinin mezarları bulunuyor. Son derece güzel bir binada faaliyet gösteren Bursa TYB'ye gıpta ile bakıyoruz. Allah emeklerini bereketli kılsın.
Tarih boyunca Bursa'da tasavvufi hayat çok bereketlidir. Zamanında Bursa'da çok sayıda dergâh, tekke ve zaviye faaliyet göstermiştir. Tarikatlar kanunla yasaklandıktan sonra tarikat yapılarının çoğu ya el değiştirmiş, başka hizmetler için kullanılmaya başlanmış ya da boş bir vaziyette kaderine terk edilmiştir. Bu durum sadece Bursa'ya has değildir. Ülkemizde bütün tarikat yapıları aynı kaderi paylaşmıştır. Hamdolsun ki son yıllarda restorasyon çalışmaları hız kazanmıştır. Bursa'da restore edilip yeniden hayat kazandırılan dergâhlardan biri de Karabaş Tekkesi'dir. Tekke, Maksem Caddesi ile İbrahim Paşa Caddesi arasındaki Karabaş Sokağı'nda bulunuyor. Osmangazi Belediyesi tarafından restore ettirilen tekke 2005 yılında bir kültür merkezi olarak yeniden düzenlenmiş. Tekkenin semahanesinde sema gösterileri düzenleniyor ve Bursa'da Mevlevî kültürü yaşatılmaya çalışılıyor. Aslında burası bir Mevlevî tekkesi değil ama yinede gösteri şeklinde bile olsa Bursa'da bu geleneğin yaşatılması anlamlı bir çalışma. Daha önce Bursa'da bir Mevlevî tekkesi de bulunuyormuş fakat bu tekke vahim bir hata sonucu Bursa Belediyesi tarafından 1953 yılında yıkılıp yerine su deposu yaptırılmış. Tekke Karaman'dan gelen Ahmed Canunî Dede tarafından 1615 yılında kurulmuş. Yıkılan tekkeden geriye sadece türbe kısmı (yeniden modern bir şekilde inşa edilmiş), hazireden bir mezar ve birkaç tane mezar taşı günümüze ulaşmış. Pınarbaşı Mezarlığı'nın karşısında şu anda su deposu ve küçük bir arsa bulunuyor. Su deposu kaldırılıp yerine tekke yeniden inşa edilebilir. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Kara ve bir grup Bursalı Mevlevî tekkesinin aslına uygun olarak yeniden inşa edilmesi için çalışıyor fakat henüz bir gelişme yok. Temennimiz mevlevîhanenin fotoğraflardaki aslî haliyle yeniden inşa edilmesi ve bu binanın kültürel bir amaçla kullanılmasıdır.
Netice olarak böyle kısa bir yazıyla anlatılabilecek kadar küçük bir şehir değil Bursa. Belki bunun gibi binlerce yazı kaleme almak gerek. Her ne kadar gezimizin bir bölümünü anlatabilsek te maksat hasıl olmuştur diye tahmin ediyorum. Bursa büyük, Bursa güzel, Bursa yeşil bir şehir... Nede olsa Osmanlı'nın mirasçısı. Bursa'nın hakkını teslim etmek gerek.
Merhaba 18.04.2009

Haberler Haberleri

"YAZARLARIMIZ OKULLARDA" PROJESİ TAMAMLANDI
TYB KONYA’DA UZLUK AİLESİ VE MEVLÂNA İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARI KONUŞULDU
Bakan Tunç: Hukuk dili dil bilinciyle şekillenmelidir
TYB KONYA’DA MESNEVÎHANLIK GELENEĞİ VE MESNEVÎ OKUMALARI PANELİ YAPILDI
Hazreti Mevlana'nın 751. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri başladı