Konyamız'da bu kadar yazar, çizer, sanatçı, aydın kişilerin gerek gündüz, gerek akşam her zaman her durumda oturup kafası dinç, gönlü huzurlu, keyfi yerinde olacak bir sanat evine ihtiyaçları var... Hikayeci, romancı, masalcı, tarihçi, folklorcu, sanat tarihçi, arkeolog, antropolog, bilumum sanat ve bilim adamları, entelektüel bir havanın teneffüs edileceği mekana ihtiyaç duyuyorlar...
Yok, mu böyle bir yer Konya'da derseniz, var tabii... Örneğin TYB var... Yıl boyu gerçekleştirdiği ve gerçekleştirmek istediği etkinliklerde kalabalık bir katılımcı kitlesi için yerleri pek de müsait değil.
Aydınlar Ocağı'nın yıllık kültür faaliyetleri var... Konya'mıza hayli uzak olan bir yerde Sille'deki Kültürevi'nde... Oysa bu yazarçizer ve sanatçı grubunun böyle faaliyetlere katıldıktan sonra kafasında biriktirip hayal ettiği, oradan aldığı ilhamları düşünerek kısa süre içerisinde kalemden kağıda aktarsa olmaz mı, diye düşündüm.
Öyle orada burada bölük pörçük yerlerde, parça parça kültür hizmeti sunulacağına burası gibi merkezi yerlerde olsalar, daha verimli ve yararlı olurlar kanaatindeyim...
Bu kültür yuvasının giderini de diğer yerlerde hangi ilçe belediyesi veya Büyükşehir Belediyesi finanse ediyorsa şimdi o parçalı yerlerdeki gibi aralarında anlaşarak karşılayabilirler. Hatta katılımcıların ulaşımlarını bile karşılayabilirler. Kültürpark'ta olursa zaten hiçbir zaman ulaşım sorunu olmaz...
Ben buradan gerek Konya'mızdaki sivil toplum kuruluşlarının başkanlarına, gerekse belediye başkanlarına daha başka varsa kültür işleri ile ilgilenen herkese çağrıda bulunuyorum. Bütün bu sanatçıların isteği, bir an önce yerine getirilip "haydi buyurun, ey aydınlarımız, yazarlarımız, işte şu mekân size ait, burası Konya'ya hizmetlerinizi daha sakin bir ortamda yapabilmeniz için belediyelerimizin size bir armağanıdır. Sağlam kafanız sağlam vücudunuzda olarak araştırmalarınızı, çalışmalarınızı yapın. İşte kütüphane, işte istirahat edeceğiniz yeriniz, demenizi istiyorum. Ve bunu bütün arkadaşlarım adına mutlaka bekliyorum... Çocuklara internetevi, emeklilere lokal, kadınlara kültür merkezleri gibi aydınlara, sanatçılara da yazıevi, bilgievi adı ne olacaksa, zaman zaman siyasilerin de nasipleneceği, istişare edeceği bir mekanı bekliyoruz. Haydi hayırlısı...
***
Magandalar cesaretlerini nereden alıyor?
Abdülaziz Mahallesi Şirin Hanım Çeşmesi civarında bir sokakta şahit olduğum çok vahim bir olayı sizlerle paylaşıyorum.
Günlerden Pazar... Saat 13.30 sularında acilen bir toplantıya katılmak için gidiyordum. Zafer meydanına çıkan dar sokaklardan birinden geçiyordum ki 6-7 şehir magandası, araçları ile zaten çok dar olan yolları kapatmışlar, sohbet ediyorlar.
İki güzel giyimli hanım kızımız da benim gibi o sokağı kullanmak mecburiyetinde idi. Sanırım civarlardaki ya bir dershaneden ya da bir yurttan çıkmış izlenimi veriyorlardı. Kızlar yaklaşınca o magandalardan uzun boylu terbiyesiz birisi aracın birinin içerisine oturduğu kapıları açarak yoldan geçişi daha da daraltıp zorlaştırdı.
Geçmekte zorlanan kızlardan kol kola giderken sağda olanı aracın kapsını kolunu kullanarak biraz sertçe kapatıverip geçtiler. Daha 5-6 adım gitmemişlerdi ki hemen araçta oturan o maganda araçtan fırlayıp çıktı ve, "Hop, bi dakka, bi dakka" diyerek kızlara doğru sertçe yürürken, bir başka arkadaşı "Onur kendine gel olum" diye alaylı bir tavırla gülerek işi zevklendiriyordu.
O şahıs her halleri ile temiz terbiyeli aile çocukları oldukları belli olan kızlara sertçe yaklaşıp bir elini yumruk yaparak yukarı kaldırdı. Korkudan ve terbiyesinden tir tir titreyen o masum kızlara "Senin ağzının ortasına s....rım, nasıl kapatırsın ulan sen o kapıyı, orta o....busu. Hadi o kapının yanında benim kolum olsaydı" diye çıkıştı. Kızlara yumruk vurmuyor, ama ağzından çıkan lafları kulağı duymuyordu, adeta ağzından salyalar saçıyordu. Çocuklar korkudan oldukları yerde adeta tükendiler.
Ben bu duruma duyarsız kalamadım, ama onca gencin içerisine girip müdahale de edemedim. Orada bulunan, olayı seyreden esnaftan bir kaçına "yahu bu çocuklar bizim yavrularımız, bunlara dur demek lazım. Yazık değil mi? Bakın masumlar ne hale geldiler" diyecek oldum. Adamın biri eli ile bana "Yörü yoluna baba, bunlar buranın belalıları, başına dert mi alacaksın ufaktan tüken, herkes kendi derdini kendi halletsin, hadi hadi" diyerek kolumdan itekleyiverdi.
Aman yarabbi.. Nasıl bir zamanda nasıl bir şehirde yaşıyorduk. Bizler nasıl bu hallere düştük... Bunca terbiyesizliğe ilgisiz kalıp neme lazım diyebiliyorduk. Bir sokak ilerde kızların yanına varıp kızım şuralarda karakol var, polis var gidip şikâyet edelim, ben de şahitlik edeyim bunca hakaret etmek ne haklarına, hem suçlu hem de güçlüler olaya çok üzüldüm" dedim.
O yavrular hıçkırarak ağlıyorlardı ve seslenmeden önlerine bakarak gözyaşları içinde sokaklarda kaybolup gittiler. Onların derdi bu pislikler uğraşmadan domuza bulaşmadan çalıyı dolaşmak istiyorlardı. Şikâyet edince de iş uzayacak ve bir şey çıkmayacak bunun bilincindelerdi. Bu işler polis ile olmaz; aile ve toplum terbiyesi lazımdı. Nemelazımcılıktan kurtulduğumuz günlere inşallah. 02 Mayıs 2011 Pazartesi
http://www.memleket.com.tr/author_article_detail.php?id=13696