Serbest dolaşan entelektüeller ve TYB

Ergün Yıldırım

Geçen hafta sonu, Erzurum'da önemli bir tören yapıldı. Türkiye Yazarlar Birliğinin uzun yılardır düzenlediği 2024 Edebiyat, Fikir ve Sanat Ödülleri sahiplerini buldu. Ödül şiir, hikâye, film, şehir, deneme, araştırma, mütercim, söyleşi, belgesel gibi alanları kapsıyordu. Benim Elazizim-Bir Sosyoloji Masalı- adlı kitabıma da şehir dalında ödül verildi. Törene TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcak, Erzurum TYB başkanı ve çok sayıda kişi katıldı. Erzurum Büyükşehir Belediyesi ev sahipliği yaptı. Kültür Daire Başkanı Ergün Engin gün boyunca toplantıda bizzat yer aldı.

Hakikaten yazarların kurduğu, yazarların yönettiği ve yine yazarların birçok faaliyetlerde bulunduğu bir kuruluştan ödül almak yazar olarak insana onur veriyor. D. Mehmet Doğan'ın öncülüğünde kurulan, onlarca yıldır faaliyetlerde bulunan ve ödüller dağıtan TYB, ülkemiz yazarları, edebiyatçıları ve sanatçıları için büyük bir değer. Bir entelektüel havza. Bu havzadan nice insanlar kana kana fikir yudumluyor. Gençliğimizde bu kurumun önderi, kurucusu ve ruhu olan Mehmet Doğan'ın serptiği tohumlar var. Şimdi bu tohumlardan nice fikir ve edebiyat adamı yetişti, yetişiyor.

TYB, belli bir cemaate, tarikata, siyasi partiye ve kulübe ait değil. Muhafazakâr kesimin en geniş fikir dünyası. Türkiye'yi, 1983 yılından beri besliyor. Balkanlar ve Türkistan'da da birçok çalışmalar yapıyor. 2023 Kasım ayında, bir haftalığına D. Mehmet Doğan ile beraber Türkistan düşünce seyahatine çıkmak bana da nasip oldu. Buhara'nın muhteşem tarihi sokaklarında gezerken, ona bu bölgeye ne zaman geldiğini sordum. 1992 yılında diye cevap verdi. "O zamandan beri de hep programlar yapmaya devam ettik" diye devam etti.

Türkiye Yazarlar Birliği, sosyolog Karl Mannheim'in dediği gibi "serbest dolaşan entelektüellerin" yuvası. Bu nedenle her çevreden yazar, sanatçı ve edebiyatçılara kucak açtı. Onların mezhebine, soyuna, etnisitesine, cemaat ve tarikat mensubiyetlerine bakmadı. Muhafazakâr sosyolojinin entelektüel sivil kulvarı oldu. Yüzlerce panel, onlarca sempozyum, şiir şölenleri, ödül faaliyetleri, kitap yayınları, şubeleri ile fikir dünyamızı selamlamaya ve beslemeye devam ediyor.

Türk aydını mağarasından, mahallesinden, ideolojik çevresinden çıkarak kolektif millet aidiyeti ve özne kimliğiyle nasıl var olabilir? Çünkü sürekli bizi siperlerimize çeken, düşünce dünyamıza küsmeye veya firari olmaya yönelten bir toplumda yaşıyoruz. Sosyolog Yasin Aktay bu gerçekliği güzel anlatıyor: "Diyebilirim ki birbirinden çok farklı fikir ve mizaçtaki entelektüellerin birbiriyle tartışabildiği, birbirlerine kendilerini bizatihi anlatabildiği o zemin bilahare yaşadığımız süreçlerin sonundaki en büyük kayıp".

Aktay, Türkiye'deki entelektüellerin birbiriyle konuştuğu ve tartıştığı zemini kaybettiğimize dikkat çekiyor. Ancak daha vahim olan sadece Türkiye geneli değil, muhafazakâr-İslamcı entelektüel çevrenin de kendi içinde ortak tartışma ve konuşma zeminini kaybetmesi (mikro parçalanma ve klikleşme). Entelektüeller, belli sınıfların ve belli çevrelerin sözcüleri olmaya çekildiği zaman aslında özerkliklerini ve özgünlüklerini de bununla beraber kaybederler. "Ufuk darlaşmasını" yaşamaya başlarlar. Bu nedenle Karl Mannheim, aydının ideolojik, grupsal ve sınıfsal aidiyetinde kaybolmadan serbest olmasını savunuyor. Bu serbestlik, elbette kendini her şeyde müstağni görmek değildir. Tam tersine bütün farklı kesimlerle etkileşime ve diyaloğa açık olan bir ufka işaret eder. Bu nedenle "serbest dolaşan" ifadesi kullanılıyor.

Firari aydınlar, küsen aydınlar, mağarasına çekilen aydınlar... Bütün bu aydın türlerinin toplumu aydınlatmaya katkısı olacağını söylemek zor. Çünkü aydın hakikatin, doğrunun, iyinin ve bilginin sözcüsüdür. TYB, bunu arayan ve bunun için adım atan önemli bir fikir havzası. 2024 yılında ödül alan bütün sanatçı, edebiyatçı ve fikir adamlarına selam olsun!