Tarihçi birisiyle konuşmanın bu kadar güç olduğunu bilmezdim. Aslında yeni kitabı "Türklerin İslamlaşma Süreci"nin hikâyesini sorup arkama yaslansam olacaktı. Fakat ben kendimi tutamayıp tarihi mevzulara çok fazla dalınca, soru sormanın da aslında bilmek olduğunu anladım. Zamana not düşmek üzere söyleştiğimiz Dr. Bekir Biçer'le ben konuştum; siz de konuştuklarımızı buyurun okuyun...
-Sayın Biçer, önce kendinizden bahsetmenizi istiyorum. Sizi daha yakından tanıyalım. Yazılarınızdan ve kitabınızdan düşüncelerinizi tanıyoruz. Şimdi biraz Bekir Biçer'i tanıyalım.
- 1963 Çorum doğumluyum. Hacettepe Üniversitesi tarih bölümü mezunuyum. Yirmi yıldır Konya'da eğitimciyim. Halen başöğretmen unvanı ile öğretmenlik yapıyorum.
-Akademik çalışmalarınız ne durumda. Doktorayı bitirdiğinizi biliyoruz. Yüksek lisans ve doktorayı hangi konuda yapmıştınız?
- Ortaçağ tarihi alanında yüksek lisans ve doktora yaptım. Doktora tezim Firdevsi-i Rumi ve Tarihçiliği adıyla Tablet yayınları tarafından yayınlandı. Türklerin İslamlaşma Süreci adlı çalışma ikinci kitabım. Danişmend Gazi Destanı ve Modernist Müslüman Mustafa Kemal adlı çalışmalarım yayın aşamasında. Tarihe Giriş adıyla hazırladığım yarı akademik bir kitabım da jüri tarafından incelenme aşamasında.
-Tarih ile başlayalım istiyorum. Tarihi bilmek ya da bilmemek, hayatımızda neyi değiştirir?
-Doğrusu çok zor bir soru. Tarih denince önce neyin kastedildiği bilinmeli. Bugün Türkiye'de bilindiği ve yaygın olarak anlaşıldığı şekliyle tarihi bilmenin çok işe yaradığını düşünmüyorum. Çünkü birçok bilgimiz bilimsel temele dayanmıyor, yani tarih çalışmaları aşırı ideolojik ve duygusal zeminde devam ediyor. Okuyucu da bilgileri o düşünceyle alıyor ve kullanıyor. Eğer tarih yazıcılığı gerçekten insani ve bilimsel çizgide yapılırsa gerekli olduğuna ve toplumsal sorunların çözümünde kullanılabileceğine inanıyorum. Aksi takdirde tarihi bilmemek bu toplum için kesinlikle daha yararlı olur diyorum. Tarih bilimi bugün sadece güncel politik tartışmalara kaynaklık ediyor ve toplumsal farklılıkları derinleştiriyor. Hatta özellikle gençler sorumluktan kaçarak tarihe sığınmaya çalışıyorlar.Bu hali çok tehlikeli buluyorum.
-Tarih yazımı konusuyla devam edelim. "Yazılan/okunan tarih her zaman güçlünün tarihidir" savına katılıyor musunuz?
-Yukarıda söylemeye çalıştığım çerçevede tarih çoğu zaman egemenlerin ve iktidarların istediği mahiyette yazılmıştır. Zaten aksi de düşünülemez. Eğer tarihçiler bilimsel zihniyetle kaynaklara yaklaşır, olayları sağduyuyla yorumlar ve mantık süzgecinden geçirilirse tarih o zaman egemenlerin ilgi alanından ve denetiminden çıkabilir. Türkiye'de tarihçilik bu anlamda ciddi bir mesafe kaydetti ama yeterli olduğunu söylemek şimdilik mümkün değil.
-Objektif bir tarih mümkün mü yoksa herkes kendi tarihini mi yazıyor? Tarihin sayfaları arasında kalmış bugünümüzü değiştirebilecek/etki edecek bir şeyler var mı?
-Eğer tarih bilimsel çerçevede yazılmışsa zaten objektif olmak durumundadır. Ve ben tarihçinin kesinlikle objektif olması zorunluluğuna inanıyorum. Sorunun ikinci bölümü çok iddialı ve beni aşar. Yani bugünkü bilgileri değiştirecek kesin bilgilere ulaşılamaz ancak ben gündemle ilgili olduğu için söylüyorum ki Türkiye'de terör adıyla bilinen sorun -ki gerçekte onun adı terör değil- düpe düz tarihin saptırılmasından ibarettir. Gerçekte Türkiye'de milliyetçilik fikrinin etnik ayrışma noktasına gelmesi ve Anadolu'da yeni bir ulus doğurma çabasıdır. Yani Türk milliyetçiliğine inat Kürt milletinin- milliyetçiliğinin oluşturulma sürecidir. Ve bu süreç ideolojik tarihin desteğiyle ve hızlı adımlarla ilerlemektedir. Burada en büyük payın ideolojik tarihe ve tarihçilere ait olduğuna inanıyorum. Eğer internet siteleri, politik tarihler ve gazete sütunları dikkatlice süzülürse ne anlatmaya çalıştığım daha rahat anlaşılabilir.
-Akçağ Yayınlarından çıkan "Türklerin İslamlaşma Süreci" kitabınıza gelelim. Bu kitap nasıl bir ihtiyaçtan doğdu? Eserin ortaya çıkış hikayesi nedir?
-Öğrencilik yıllarımdan beri Türkistan konusu benim hep gündemimde oldu. Bu paralelde Türklerin Müslüman olması çalışma alanım haline geldi. Hatta başlangıçta tez konumdu. Bu önemli konu soğuk savaş döneminde, soğuk savaş mantığı ile ele alınmış ve yerleşik hale gelen yaygın, yanlış düşünceleri doğurmuştu. Halbuki bu konunun yeniden yazılması bir zorunluluk haline gelmişti. Ben de bilinen bilgilerden hareketle bilinmesi gereken yeni bilgilere ulaşmaya çalıştım ve konuyu farklı bir zeminde tartışmaya açtım.
-Geçtiğimiz yıllarda da sıkça tartışılan konulardı Türkler ve İslam, Türk İslamı. Siz ne düşünüyorsunuz? Bir Türk İslamı var mı? Bir de şu konu var tabii. Türkler kılıç zoruyla İslamlaştırılmıştır deniyordu. Siz ne düşünüyorsunuz?
-Türklerin Müslüman olması meselesi sadece geçmişte değil hala canlı olarak tartışılan bir konudur. Bir toplum zorla değiştirilemeyeceği gibi, bir milletin din değiştirmesi dekısa sürede ve bir defa da gerçekleşen bir durum değildir. Değişimi sağlayan dini, ekonomik, askeri, siyasi ve sosyal etkenler olmak üzere birçok faktör söz konusu olmuştur. Türklerin İslamlaşma süreci insanlık tarihinin en önemli olaylarından birisidir. Türkler İslam toplum ve uygarlığının önemli bir parçası haline gelmiştir. Türklerin tarihi, coğrafi ve kültürel unsurları farklıdır ama kesinlikle bir Türk İslamından söz edilemez. Belki Türklerin din algısındaki folklorik farklılıklardan söz edilebilir o kadar.
-Kitabınızda da incelediğiniz Türklerin Müslüman olması meselesindeki ana sorunlar nelerdir?
-Öncelikle bu konu uzmanlardan oluşan bir heyet tarafından yeniden çalışılmalıdır. Çünkü başta Türklerin coğrafyası, etnik yapısı, Türk devlet ve toplumlarının isimleri ve Türklerin eski dinleri gibi konular tarihçiler tarafından mutlaka yeniden araştırılmalıdır. Bu sorulara doğru cevap verilmediği sürece sağlıklı bilgiler elde etmemiz mümkün değildir.
-İslamın Türklerin önceki yaşamlarına uygun olduğu için çok bir değişiklik olmadığı yönünde bazı görüşler var. Buna katılıyor musunuz? İslamın Türklerin toplum hayatı üzerindeki en önemli değişimi ne olmuştur?
-Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda kurucu iradeye uygun bir din ve tarih anlayışı inşa edilmeye çalışıldı. Bu anlayışa göre Türkler İslamiyetten önce de Müslüman gibiydi, inançları tevhide yakındı (Gök tanrı inancı) ve zaten İslam Türklerin hayatında köklü bir değişim yapmamıştı. Üstelik en iyi şekilde dini anlayan ve yaşayanlar da Türklerdi. Konu bu çerçevede ele alındı. Yani olan değil olması gereken bir din ve tarih algısı oluşturulmaya çalışıldı. Halbuki bu iddianın ne tarihi, ne sosyolojik hiçbir temeli yoktur. Tarihi bilgiler abartıldı ve şişirildi. Halbuki belgeler öyle söylemiyor. Gerçek olan şu ki İslamiyet Türklerin tarihinde köklü bir değişime yol açmış ve Türkler uzun bir mücadele döneminden sonra İslam dairesi içine girmişlerdir. Değişimin bütün kurallarına uygun olarak milletimiz dini, siyasi, iktisadi ve kültürel yönden tarihimizin ilk ve en büyük değişimini yaşamışlardır. Tek kelime ile Türkler Müslüman olmuştur. Üstelikle de Türklerin İslamiyetle ilgileri artarak devam etmektedir.
-Kitapta ek olarak verdiğiniz bölüm dikkatimi çekti. Günümüzde ülkemizin bir imaj, tanıtım, kendini anlatma problemi var. En haklı olduğumuz konularda dahi kendimizi/haklılığımızı ifade etme konusunda sıkıntılıyız. Türklerin Müslüman olduğu ve daha sonraki dönemdeki Şark -İslam klasiklerine yansıyan Türk imajından da bahseder misiniz?
-Genel olarak Türk-İslam Klasikleri olarak bilinen eserlerde Türklerden olumlu bir şekilde söz edilmektedir. Daha çok yazarlar göçebe Türklerin yağmacılığını eleştirmiş, bazen de erkeklerin vefasızlığından söz etmişlerdir. Ancak eserler bir bütün olarak değerlendirildiğinde görülür k; Müslüman Türk hükümdar ve hakanları adil, mücahit, kahraman, cömert, alimleri sever, bilim adamlarını destekler ve korurlar. Hatta İslamın yayıcısı ve koruyucusudurlar.
-Hocam verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.
-Rica ederim. Sorularınıza cevap vermeye çalıştım. Ama konunun uzmanı olduğum iddiasında değilim. Bu önemli konuyu ilgililer gibi ben de okumaya anlamaya çalışıyorum. Asıl ben teşekkür ederim.
"Türklerin İslamlaşma Süreci"
Türklerin değişik zaman ve mekânlarda Müslümanlarla temasa geçmeleri, Türk milletinde tedrici olarak, uzun süreli ve çok boyutlu bir değişime neden olmuştur. Bu değişimin etkisi, yani Türklerin İslamlaşma fenomeni, günümüzde hâlâ canlılığını korumaktadır.
Değişimin nedenleri, boyutları ve şekli ise bilimsel tartışmalara konu olmaya devam etmektedir.
Türklerin İslamlaşması, Türk milletinin medeni hayatında büyük bir değişim yapmış, sosyal hayatını değiştirmiş ve Türk milletini İslam uyarlığı dairesi içine almıştır.
Bu kitapta Türklerin Müslüman olması meselesi değişik boyutlarıyla ve bilimsel çerçevede yeniden ele alınmıştır. Türklerin olması meselesi yöntem açısından tartışmaya açılmış, İslamlaşmayı kolaylaştıran unsurlar maddeler halinde sıralanmış ve İslamlaşmanın Türkler üzerinde yaptığı değişim tespit edilmeye çalışılmıştır.