TÜRKÇE ve İSTANBUL AŞIĞI HÜSEYİN CÂVİD (1882-1941)

Doğumunun 140. Yılında HÜSEYİN CAVİD (1882-1941)’i Rahmet ve Saygıyla Anıyoruz

Hüseyin Cavid’in doğumunun 140. yılı münasebetiyle 30.10.2022 günü Azerbaycan Gence Devlet Üniversitesi Tarih ve Medeniyet Qorugu tarafından düzenlenen Uluslararası Konferansta Hüseyin Cavid’in Türkiye’deki Yansımaları başlıklı bildiriyi Prof. Dr. Ali Temizel sundu.

 

Prof. Dr. Ali TEMİZEL

Selçuk Üniversitesi

Fars Dili ve Edebiyatı Öğretim Üyesi

temizel46@yahoo.com

 

Azerbaycanlı Türk şair ve tiyatro yazarı olan Hüseyin Câvid, Türk Dünyasının önemli aydınlarından, İstanbul aşığı, Turan davasının önemli şahsiyetidir. Hüseyin Câvid Rasizâde, 24 Ekim 1882’de Nahçıvan’da doğar. Hüseyin Câvid ilk ve orta tahsilini tamamladıktan sonra 1899-1903 yılları arasında Tebriz’de “Talibiyye” medresesinde Fars ve Arap dilleriyle ilgili eğitim alır. Şark edebiyatı ve felsefesini öğrenir.[1]

Hüseyin Câvid, yüksek tahsil yapmak amacıyla 1905’te Türkiye’ye gelir. İstanbul’da yaşadığı dönemde Recaizade Mahmud Ekrem, Tevfik Fikret, Cenab Şehabeddin, Rıza Tevfik ve Mehmet Akif Ersoy gibi edebî şahsiyetlerle tanışır. Türkiye’de öğrenimini tamamladıktan sonra 1910 yılının başlarında Nahçıvan’a döner. Kısa bir süre Nahcivan’da Rüştiye’de çalışır. 1911-1914 yılları arasında Gence ve Tiflis’te öğretmenlik yapar.[2]

1915’te Bakü’de “Sefa Mektebi”nde ders vermeye başlar. 1917’de Bakü’de kurulan “Muharrirler ve Edibler Cemiyeti”nin edebiyat komisyonuna üye seçilir. İstanbul’da olduğu gibi Bakü’de de dönemin edebî şahsiyetleri ve aydınlarıyla yakından tanışır. Bu aydınlar, edebî şahsiyetler ve sanatçılar arasında Abdulla Şaik, Cefer Bünyadzade, Seyid Hüseyin, Üzeyir Hacıbeyov, Neriman Nerimanov, Salman Mümtaz gibi kişiler bulunmaktadır.[3]

1918 Ağustos ayında Nahçıvan’da Mişkinaz Hanımla evlenir. Bu evlilikten Ertuğrul adında bir oğlu ve Turan adında bir kızı olur. 1921-1933 yıllarında Bakü’deki “Darülmüellim Mektebi”nde Türk dili ve edebiyatı dersleri verir.

Sovyetler Birliği döneminin Stalin’le başlayan 1937-1941 yılları arasındaki kıyımda Hüseyin Câvid de Türkçü, Turancı, Panislamist, vatan haini, ajan gibi suçlamalarla öldürülen veya sürgüne gönderilen diğer edebiyat, siyaset, kültür ve sanat çevrelerindeki Azerbaycan Türkleri gibi kendi payına düşeni alır ve Sibirya’ya sürgüne gönderilir.

20 Aralık 1941’de sürgündeyken vefat etmiştir. Mezarı 1982’de İrkutsk’tan Nahçıvan’a nakledilmiştir.

Giriş:

Hüseyin Câvid edebî çalışmalarına henüz on beş yaşlarında “Gülçin” ve “Ârif” mahlasıyla Farsça ve Azerbaycan Türkçesi ile aşk şiirleri yazarak başlar.  Azerbaycan’da çıkan Şark-ı Rus, Hayat, Füyûzât gibi gazete ve dergilerde “Sâlik” mahlaslarıyla şiirleri yayımlanır.[4] Hüseyin Câvid, şiirlerini “Geçmiş Günler” ve “Bahar Şebnemleri” adlı iki şiir kitabında toplamıştır.

Hüseyin Câvid sırasıyla Ana, Maral, Şeyh Sen’an, Uçurum, Şeyda, İblis, Peygamber, Azer, Topal Teymur, “Kinyaz, Seyavuş, Hayyam ve İblisin İntikamı adlı mensur ve manzum drama eserler kaleme almıştır. Hüseyin Câvid bu eserleriyle, XX. yüzyıl Azerbaycan Türk edebiyatında Romantizmin en büyük yazar ve şairlerinden biri olmuştur.

Drama eserlerinin konuları cehalet, kuşaklar çatışması, ekonomik sıkıntılar ve Türk dünyasının tarihiyle felsefî ve psikolojik olaylarından meydana gelir. 

Bu eserler, Hüseyin Câvid’in özelde Türkiye, Kafkaslar, Azerbaycan ve genelde ise İslam coğrafyasıyla ilişkilerini hatırlatmaktadır. Buna bağlı olarak eserlerinde eğitim, kültür, edebiyat, ahlâk, felsefe, güzel sanatlar, sevgi, barış ve benzeri alanlardaki yansıması önem arz etmektedir. Eserlerinde vefa, iyilik, erdem ve fazilet kavramları yüceltilirken, hırs ve ihtirasın bireysel ve toplumsal felaketlere sebep olacağı hatırlatılır. Câvid’in, gerek şiirlerinde, gerekse dram eserlerinde insan sevgisi üzerine kurulu millî ve felsefî düşünceleri, toplumsal bilincin şekillenmesinde etkili olmuştur. Bu bakımdan, Hüseyin Câvid, halkın büyük teveccühünü kazanmış, sevgi ve saygı görmüş edebî bir şahsiyettir.

Hüseyin Câvid, Topal Teymur Piyesi adlı eserinde hayatın çelişkili yönlerine, zulme, ahlakı düşüklüğe, cehalete ve atalete karşı mücadele verdiğine işaret edilir.

Türklük şuuru güçlü olan Hüseyin Câvid’in edebî-estetik ve felsefi görüşlerinin şekillenmesinde ve oluşmasında İstanbul’daki çevresinin önemli rolü olmuştur. Aynı zamanda İsmail Gaspıralı’nın “dilde, fikirde, işte birlik” fikri, Ali Bey Hüseyinzade’nin Füyuzat dergisi, Ziya Gökalp’ın Kızıl Elma’sı ve Türkçülüğün Esasları gibi eserler onun edebî düşüncesinde büyük etki yapmıştır.[5] Buradan hareketle düşüncelerini, sevgi ve barış üzerine kurulu bir felsefi anlayışın ürünü olan şiir ve piyeslerinde ortak Türkçeye müracaat ederek ifade etme yoluna gider. Yazar, eserlerinde genellikle nefis-ihtiras sarmalındaki toplumsal ilişkiler ve bunların olumsuz sonuçlarını yansıtır.[6] Hüseyin Câvid’in Turancılığı kendi dilinde daha çok yankı bulmuştur. Türkçülük düşüncesine göre ortak dil İstanbul ağızı olmalıydı. Hüseyin Câvid de dil birliğinin bu mühim şartına uyarak onu eserlerinde korumaya özen göstermiştir. Bu bakımdan Hüseyin Câvid’in eserleri genel Türk edebî dilinin XX. yüzyıl Azerbaycan edebiyatındaki tek bir örneği olarak yerini korumaktadır.[7]

Hüseyin Câvid’in eserlerinde Türkiye yansımaları:

Bir şairin veya yazarın fikirlerini ve yazılarını daha iyi anlayabilmenin kurallarından bir de şairin yaşadığı dönemin ve coğrafyanın siyasi, sosyal, kültürel ve benzeri olaylarını iyi bilmektedir. Hüseyin Câvid’in Türkiye’de bulunduğu ve öğrenim gördüğü yıllar Osmanlı İmparatorluğu’nun kritik dönemine denk gelmiştir. Bu dönemde İkinci Meşrutiyet ilan edilmiş, 31 Mart olayı meydana gelmiş, İttihat ve Terakki yönetime geçmiş, Sultan II. Abdülhamid tahtan indirilmiş, V. Reşat Sultan ilan edilmiştir. 

Hüseyin Câvid, Türkiye’de kaleme aldığı eserlerini yirminci yüzyılın başlarında, İstanbul’un bu siyasi atmosferinde meydana getirmiştir. Bundan dolayı Hüseyin Câvid’in İstanbul’da kaleme aldığı eserler, İstanbul’daki gözlemlerini ve yaşadıklarını kapsayan adeta şehrin o günkü fotoğrafıdır. Hüseyin Câvid’in eserlerinde İstanbul’a dair verdiği tarihi, coğrafi, sosyal, siyasi ve toplumsal bilgilerde ve şehir hakkında yazdığı mektuplarda İstanbul’daki o günkü edebi çevresinin kendisinin dünya görüşünün ve estetik fikirlerinin şekillenmesindeki rolünü de yansıtmaktadır.[8]

Afet ve Uçurum adlı eserlerinde konu ve karakterlerin ait olduğu İstanbul’u tarihi ve doğal güzelliğiyle ve bütün yönleriyle yansıtmakta ve bunun yanı sıra Batı düşüncesine, burjuva ideolojisine uyum sağlamak zorunda kalan bir şehir olduğunu da içi yanarak dile getirmektedir. Eserlerinde başkent İstanbul’un yüz yıl öncesinin sosyo-politik durumu, Boğaz’ı, semtleri, sokakları, müzeleri, kütüphaneleri, tramvay yolu, müzeleri, camileri, vapurları, kadınlarının giyim kuşamını, sınıf farklıkları yansıtılmaktadır.[9]

Hüseyin Câvid İstanbul’da yaşadığı dönemde Nâmık Kemal, Şemseddin Sami, Şinasî, Abdülhak Hâmid, Recaizade Mahmud Ekrem, Tevfik Fikret, Cenab Şehabeddin, Rıza Tevfik ve Mehmet Akif Ersoy gibi edebî şahsiyetleri örnek almış ve onların etkisinin yaşadığı bir çevrede yetişmiştir. Türkçülük ve İslamcılık akımlarının etkisi ile millî edebiyat cereyanı doğrultusunda bu yıllarda yazdığı pek çok eserinde vatan sevgisini ortaya koymuş, birçok tarihî olayı da edebî yazılarında yansıtmıştır.[10]

Hüseyin Câvid’in 1910 yılına kadar İstanbul’da yazdığı şiirleri Servet-i Fünûn döneminin özelliklerini taşır ve duygusal ve liriktir. Bu tarihten sonra gerek şiirlerinde gerekse tiyatrolarında sosyal ve felsefî temalar ağırlık kazanmaya başlar. Toplumdaki haksızlık, zulüm ve sefalet gibi konular yanında hakikat, hurafe, inanç, hayat ve kâinatın sırları gibi metafizik meselelerle çok defa karamsarlığa götüren temalar üzerinde durur. Bu hususiyetleri göz önüne alınınca tiyatrolarında Abdülhak Hâmid’in tesirleri dikkati çeker. Şiirlerinde ise özellikle Tevfik Fikret’i takip ettiği ve onun karşı karşıya kaldığı bunalımları bir ölçüde yaşayarak eserlerine yansıttığı anlaşılır. Bununla beraber Azerbaycan’da yetişen bir aydının maruz kaldığı Rus tesiri Hüseyin Câvid’de hemen hiç görülmez.[11]

İstanbul’da Turancıların Sırat-i Mustakim dergisinde üç şiirini yayınlamıştır.[12] Türkiye’de bulunduğu yıllarda yazdığı şiirlerde yer yer Türkçülük ve İslâmcılık akımlarının izleri görülür. Türkiye’de yazdığı şiirlerde ve daha sonra memleketine dönünce yazdığı eserlerde uzun süre Türkiye Türkçesi’ne yakın bir dil kullanmıştır. Son eserlerinde ise Azerbaycan Türkçesi’ne ait özellikler yeniden ortaya çıkar.[13]

Günümüz Türkiye’sinde Hüseyin Câvid hakkında yapılan bazı çalışmalar:

Türkiye üniversitelerinde Hüseyin Câvid ve eserleri Çağdaş Türk Lehçeleri bölümlerine ve derslerine konu olmaktadır.

Türkiye’de Hüseyin Câvid’in düşüncelerini yansıtan akademik çalışmalar yapılmış, bilimsel kitaplar ve makaleler kaleme alınmıştır.

1987-2014 yılları arasında Türkiye üniversitelerinde Hüseyin Câvid, eserleri ve düşüncesi üzerine iki doktora ve üç yüksek lisans tezi hazırlanmıştır. Bu da Hüseyin Câvid’in Türkiye’deki akademi ve bilim çevresine olumlu yansımasını göstermesi bakımından önem arz etmektedir.

Yaşar Karayev tarafından hazırlanan “Hüseyin Câvid” isimli makale hayatı, eserleri, Türkiye’de geçirdiği yıllar hakkında geniş bilgi verilmektedir.[14]

Afina Barmanbay tarafından kaleme alınan “Hüseyin Cavi̇d’in “İblis” Faciasına Dinî - Felsefi Bakış” başlıklı makalesinde bu Hüseyin Câvid’in İblis adlı manzumesinin dinî yönden incelenmesi gerektiğine değinilmektedir.[15]

Ayrıca aşağıdaki makaleler de Türkiye’de yayınlanarak Hüseyin Câvid’n fikir dünyasının Türk bilim çevrelerine hatırlatılmasına ve yansıtılmasına katkı sağlanmıştır:

Ali Erol, "Azer Poeması ve”Azer”in Perspektifinden Hüseyin Câvid", Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, S. 44, 2017, s. 107-119.

Mehdi Genceli, “Hüseyin Câvid’in İstanbul Mektupları ve Osmanlı Matbuatında “Câvid” İmzası”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, Sayı: 31, İstanbul, 2014, s. 239-264.

Servet Tiken, “Tevfik Fikret ve Hüseyin Câvid’in Şiirlerine Karşılaştırmalı Bir Yaklaşım”, Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, Sayı: 3/2, 2004, s. 227-246.

Yusuf Gedikli, "Hüseyin Câvid Rasizade (1882-1941)’nin Hayatı ve Eserleri”, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, C.38, 2008, s. 99-135.

Sonuç:

Hüseyin Câvid’in yüz yıl önce yazdıkları, bugün bile hem Türk Dünyası hem de bütün insanlık için güncelliğini devam ettirmektedir. Dilde Türkçeci, fikirde Türkçü, siyasi planda Türk birlikçi olan Câvid, İstanbul Türkçesini esas alarak yazmakla Ortak Türk Dili’nin meydana getirilmesine çalışmıştır ve Sovyetler Birliği döneminin dil siyasetine karşı gelmiştir. Hüseyin Câvid’in eserleri ve şiir dünyası yaklaşık yüz yıldan beri Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi ve Farsça gibi dillerin konuşulduğu ve edebi olarak kullanıldığı Türkiye, Azerbaycan ve İran gibi ülkelerin yer aldığı Ortadoğu ve Kafkas coğrafyasında ortak dil, edebiyat ve kültür köprüsü olmuştur.

Bu çalışmadan amacımız, Hüseyin Câvid’in hayat hikayesini ve eserlerinden alınacak mesajları Türkiye, Azerbaycan ve Kafkas coğrafyasındaki bilim ve edebiyat çevrelerine ve konuyla ilgilenenlere duyurmaya çalışmaktır. 

Hüseyin Câvid’in bütün düşüncesinin temeli olan sevgiyi, inancı ve güzel ahlâkı betimleyen “Kız Mektebinde”[16] şiiriyle konuyu bitirmek istiyorum:

- Quzum, yavrum! Adın nedir?

- Gülbahar.

- Peki, senin anan, baban var mı?

- Var.

- Nasıl, zengin midir baban?

- Evet, zengin, beyzade...

- Öyle ise, geydiyin geyim neçin böyle sade?

Yoxmu senin incilerin, altun bileziklerin?

Söyle yavrum! Heç sıxılma...

- Var efendim, var... lakin

 

Müellimem her qün söyler, onların yox qiymeti,

Bir qızın ancaq biligdir, temizlikdir ziyneti.

 

-Pek doğru söz... Bu dünyada senin en çox sevdiyin

Kimdir quzum, söylermisin?

- En çox sevdiyim ilkin

O Allah ki, yeri, göyü, insanları xelq eyler.

- Sonra kimler?

- Sonra onun könderdiyi elçiler.

- Başga sevdiklerin nasıl, yoxmu?

- Var...

- Kimdir onlar?

- Anam, babam, müellimem, bir de bütün insanlar...

Kaynaklar:

Amanoğlu, Ebulfez, "Şair Hüseyin Câvid Turancılık ve Ortak Türkçe", Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi Bildirileri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Anakara, 2011, s. 93-100.

Asgerzade, Lütviyye, “Hüseyin Cavid'de Osmanlı İstanbul'u (Hayatı, Edebi Kişiliği ve Yaratıcılığı)”, İnsan ve Toplum Bilimleri Akademi Dergisi, Aralık 2021, Cilt 1, Sayı 2, s.116-136.

Babashova, Zhala, “Mehmet Akif Ersoy’un Hüseyin Cavid’in Sanatındaki Etkileri”, Türk Yurdu, Aralık 2014, Yıl 103, Sayı 328, https://www.turkyurdu.com.tr/yazar-yazi.php?id=418 (erişim tarihi: 31.10.2022).

Barmanbay, Afina, “Hüseyin Cavi̇d’in “İblis” Faciasına Dinî- Felsefi Bakış”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 45, Konya, 2019, s. 371-381.

Garayev, Yaşar, “Hüseyin Câvid”, DİA, c. 18, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1998, s 534-536.

Mehmedoğlu, Alâeddin, “Türk Dünyasının Ölmez Şairi Hüseyin Cavid ve Onun ''Peygamber" Eseri”, Türk Kültürü Dergisi, Ankara, 1999, Nr. 432, s.218-225.

Uyar, Erdoğan, Hüseyin Câvid, Edebî Faaliyetleri ve Topal Teymur Piyesi, Ankara, 2004.

https://edebiyyat.az/proza/405-huseyn-cavid-qiz-mektebinde.html (erişim tarihi: 29.10.2022)

 

[3] Lütviyye Asgerzade, “Hüseyin Cavid'de Osmanlı İstanbul'u (Hayatı, Edebi Kişiliği ve Yaratıcılığı)”, İnsan ve Toplum Bilimleri Akademi Dergisi, Aralık 2021, Cilt 1, Sayı 2, s.116-136.

[4] Yaşar Garayev, agm, s 534-535.

[5] Ebulfez Amanoğlu, "Şair Hüseyin Câvid Turancılık ve Ortak Türkçe", Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi Bildirileri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Anakara, 2011, s. 93-100.

[6] Erdoğan Uyar, Hüseyin Câvid, Edebî Faaliyetleri ve Topal Teymur Piyesi, Ankara, 2004.

[7] Ebulfez Amanoğlu, agm, s. 93-100.

[8] Lütviyye Asgerzade, agm., s.116-136.

[9] Lütviyye Asgerzade, agm., s.116-136.

[10] Zhala Babashova, “Mehmet Akif Ersoy’un Hüseyin Cavid’in Sanatındaki Etkileri”, Türk Yurdu, Aralık 2014, Yıl 103, Sayı 328, https://www.turkyurdu.com.tr/yazar-yazi.php?id=418 (erişim tarihi: 31.10.2022).

[11] Yaşar Gareyev, agm., s. 534-536.

[12] Ebulfez Amanoğlu, agm., s. 93-100.

[13] Yaşar Gareyev, agm., s. 534-536.

[14] Yaşar Gareyev, agm., s. 534-536.

[15] Afina Barmanbay, “Hüseyin Cavi̇d’in “İblis” Faciasına Dinî- Felsefi Bakış”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 45, Konya, 2019, s. 371-381.

Haberler Haberleri

GÖZYAŞI GECELERİ’NİN MİMARI HAŞİM AKTEN KONYALI ON’LAR PROGRAMINDA KONUŞTU
TYB Konya Şubesinde Prof. Dr. Orhan Türkdoğan'ın Türk Sosyolojisine Katkıları Konuşuldu
TYB Konya’da Yapay Zekanın Serencamı ve Kültürümüze Etkileri Konuşuldu
Türkçenin Uluslararası Şiir Şöleni Taşkent'te yapılacak
TYB Konya'da Vefatının 100. Yılında Ziya Gökalp Anıldı - Felsefeyi Sosyolojiyle Yenilemek