Türkçe'nin 11. Uluslararası ŞiirŞöleni Kazan'da başladı
TürkiyeYazarlar Birliği (TYB) tarafından ilki 1992 yılında Bursa'da yapılan"Türkçe'nin Uluslararası Şiir Şölen"lerinin on birincisi, Tataristan'ınbaşkenti Kazan'da başladı. 4 Ekim 2015'e kadar Kazan'da devam edecek şöleneTürkiye'den, Türk cumhuriyetlerinden ve dünyanın çeşitli ülkelerinden yüzünüzerinde şair katılıyor. Kazan Kerim Tincurin Tiyatrosu'nda başlayan programdailk olarak Tataristan Yazarlar Birliği Başkanı Rafis Kurbanov açış konuşmasıyaptı. Kurbanov, Türk dünyasının şairlerini Kazan'da ağırlamaktan duyduğumemnuniyeti dile getirerek, şölenin Türk dünyası yazarlarının tanışmasına vekaynaşmasına vesile olacağını söyledi. Daha sonra sırasıyla TYB Onursal BaşkanıD. Mehmet Doğan, Altay CumhuriyetiParlamento Başkanı İvan Belekov, TC Kazan Başkonsolosu Turhan Dilmaç,Tataristanlı şair ve Cumhuriyet Devlet Konseyi Mşlletvekili Razil Valkev,Tataristan Kültür Bakan Yardımcısı Güzel Niğmatullina, Kazan FederalÜniversitesi Filoloji Enstitüsü Müdürü Radif Zamaletdinov ver TYB Genel BaşkanıProf. Dr. Hicabi Kırlangıç birer konuşma yaptılar.
TÜRKİYE TÜRK HALKLARIN VATANI
TYB Onursal Başkanı D. Mehmet Doğan,konuşmasında Türkiye'nin bütün Türki halkların birinci vatanı değilse de,ikinci vatanı olduğunu vurguladı. Doğan, "Türkdünyasının bütün renkleri, sesleri, tadları, kokuları, hüzünleri heyecanları,ümitleri... Bu birkaç günlük şiir şöleni vesilesiyle bir araya geliyor, o genişcoğrafyaların enginliğini, köklü tarihin ihtişamını bir daha hatırlatıyor. Buşölenler bizim için hafıza tazelemesi...Geçmişten bugüne getirebildiğimiz güçlüedebiyat mirasımızı geleceğe taşımanın zeminlerinden biri, hatta rakipsizbirincisi şiir şölenlerimiz...Her şölenin uyandırdığı heyecan sonlara doğru birsonraki şölenin heyecanını selâmlıyor. Bakalım iki yıl sonra hangi medeniyetmerkezimizde 12. şölenimizi icra edeceğiz?" dedi. TYB Başkanı Hicabi Kırlangıçda "Şiir bizi buluşturdu. Böylesi bir buluşma için şiirden güzel bir bahaneolamazdı. 23 yıl önce başlayan şölenimizin başlaması önemliydi, amadevam etmesi de çok önemli. Bunun sağlanmasında en büyük katkışairlerimizindir. Onlar başta olmak üzere tüm emeği geçenler teşekkür ediyorum"diye konuştu.
ŞİİR ATOLYELERİ DÜZENLENECEK
Konuşmalarınardından Tatar Milli Müziği konseri verildi. Programın açılış konferansını ise Prof.Dr. A. Yavuz Akpınar, "Türkiye Tataristan Edebî-Fikrî İlişkileri" başlığıaltında gerçekleştirdi. Daha sonra Abdullah Tukay Şiir Faslı'nda dünyanın dörtbir yanından şölene gelen şairler şiirlerini seslendirdiler. Kazan şölenindeTataristan'ın ünlü şairi Abdullah Tukay, Başkurdistanlı şair Remi Garipov veMuhibbi Mahlasıyla şiir yazan Kanunî Sultan Süleyman adına büyük ödüllerverilecek. Şölen boyunca konferanslar, konserler yanında şiir atölyelerindeşairler şiirle ilgili çeşitli konularda görüşlerini ortaya koyacak.
Şölenekatılan şairler şöyle:
ŞöleneTürkiye'den Osman Özbahçe, Hicabi Kırlangıç, Ali Ural, Fatma Şengil Süzer,M.Ali Köseoğlu, İbrahim Eryiğit, Vedat Güneş, Mehmet Kurtoğlu, Eyüp Azlal,Kadir Karaman, Metin Önal Mengüşoğlu, Mehmet Narlı, Yılmaz Daşcıoğlu, M.Muharrem Tüfekçi, Hıdır Toraman, Ömer Korkmaz, Süleyman Çelik, Ali K. Metin,Atakan Yavuz, Şakir Kurtulmuş, Arif Dülger, Mustafa Uçurum, Rıdvan Canım,Zeynep Arıkan katılıyor.
Türkiyedışından katılanlar ise: Karaçay: Muraddin Ölmezov, Çuvaşistan: LiudmilaNikolaeva, Başkurdistan: Gulnara Halfitdinova, Fanil Bulyakov, Selavat Abüzer,Hismet Yuldaşev, Ethem Gumer, Tamara İskenderiya, Altay: Brontoi Bedyurov,Kırım: Rustem Calilov, Azerbaycan: Əkbər Yolcuyev (Qoşalı), Faiq Seferov (Balabəyli), Kazakistan: Dauren Kassenov , Tanagoz Ilyassova , Jayşıbay Galim, Kosova:Taner Güçlütürk, Hollanda: Zekiye Doğan, İran: Esmaeil Bahrami Aghjenziveh,Mohammad Jafari Fard, Irak: Mustafa Ziya, Almanya: Gülnihal Ölçüm, Tuva-HakasCumhuriyeti: Eduard Micit, Kırgızistan: Narsulu Gurgubai, Altynbek Ismailov,Özbekistan: Fahriddin Nizamov, Azam Abidov, Hakasya: Timur Davletov, Kumuk:Bagautdin Samadov, Gürcistan: Akif Xansultanlı, Dağıstan: Issa Kapaev, AynaraTolubaeva Makedonya: Mehmed Arif.
ŞiirFasılları ve Atölye Çalışmaları
1 EkimPerşembe günü yapılacak açılışta Türkçe'nin Uluslararası Şiir Şöleni DaimiHeyet Başkanı D. Mehmet Doğan, Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı Prof. Dr.Hicabi Kırlangıç, Tataristan Yazarlar Birliği Başkanı Rafis Kurbanov,Tataristan Kültür Bakanı birer konuşma yapacaklar. Prof. Dr. A. Yavuz Akpınar"Tataristan-Türkiye edebi ve fikri ilişkileri" konulu açılış konferansınıverecek. İlk gün Abdullah Tukay Şiir Faslı ile tamamlanacak.
İkincigün Remi Garipov Şiir Faslı ile başlayıp Reşit Rahmeti Arat Şiir Faslı iledevam edecek ve Mehmet Âkif Ersoy şiir faslı ile tamamlanacak.
Aynıgün, şairler "Şiirde millilik, gelenek-evrensellik ve yenilik kriterleri","Şiirin kültürel, sosyal ve metafizik değerlerle ilişkisi", "Modernleşme sürecive dildeki değişimlerin şiire yansıması", "Tatar edebiyatı ve şiirinin niteliğive eğilimleri" konularını atölyelerde tartışacak.
Üçüncügün Derdemend şiir faslı ile başlayacak. Büyük ödüller ve katılım beratlarıtakdiminden sonra Fatih Kerimi ve Abdürreşid İbrahim şiir fasılları yapılacak,Şiir atölyeleri sonuç bildirileri okunacak. Program Kazan ve çevresi kültür gezisi ile tamamlanacak.
ŞölenBüyük Ödülleri Türkçe'nin Uluslararası Şiir Şölenlerinde, Türk dünyasının üçbüyük şair ve yazarı adına büyük ödüller veriliyor. Büyük Ödüllerin, hem maddideğeri, hem de sanat değeri taşıması gözetiliyor. Bekir Soysal tarafındanhazırlanan büyük ödüller, adına ödül verilen şair ve yazarların altın kaplamarölyefleri ile klasik cilt ve süsleme unsurlarının bir kompozisyonu şeklindetasarlandı.
.......
D.MEHMET DOĞAN'IN TAM KONUŞMA METNİ
Gelin tanış olalım, işi kolaykılalım, sevelim sevilelim...
Anadolu'da,benim doğduğum topraklarda 8 asır önce yaşamış, sözü dosdoğru söylemiş ulu birşairin yalın, fakat okyanus gibi engin bir deyişi bu...
Diyebilirizki, burada, Kazan'da bulunuşumuz, bu tek satırlık sözün icabı...
Tanışolmak, birbirimizi bilmek...Kendimizi bildikten sonra, yakınlarımızı bilmek vetanımak, sonra biliş halkasını genişletmek...Ucu sonsuza kadar giden birtanışıklık ve bilme...
Kazan'la,bu çok çileler çekmiş, büyük badireler atlatmış, güngörmüş güzel şehirletanışmak; onun yüzlerce yıllık şiir sesini duymak ve bugüne gelen şairlerini yakındantanımak...
Bununiçin üç beş gün yetmez belki...Her işin bir başlangıcı vardır. O başlangıç içinburadayız...
Buşiir şöleninin hazırlıkları sürerken, kime Kazan'dan bahsetsek, hiçgaripsemedi, coğrafî bir uzaklık asla akla gelmedi. Dede Korkut hikâyelerindenbirinin kahramanı Salur Kazan'ın şehri diye düşünüldü her halde. Hele birAnkara'lı, ki ben de öyleyim, kendini Kazanlı sayabilir... Çünkü KazanTürkiye'nin başkalası Ankara'da bir ilçe. Biz istediğimiz anda Ankara'nınneresinde olursak olalım, yarım saatte Kazan'a gidebiliriz. Buraya gelmeden birhayli yolum düştü Kazan'a...Ankara'nın Kazan'ı, Ova çayının kenarında kurulmuşküçük bir yerleşme idi, şimdi sanayi şehri oldu. "Türkiye'nin uçak fabrikasıKazan'da" desem, ne demek istediğim anlaşılır her halde...
Veben bir Kazan'dan başka bir Kazan'a geldim...Dönüşüm de Kazan'a olacak!
Dilimizinşiir şölenlerinin 11.sini Kazan'da, bu köklü medeniyet merkezimizde icraedeceğiz... Şiir kervanımız, adıyla anılan devleti kuran Osman Bey'in rüyasıBursa'dan 23 sene önce çıktı yola, oradan Türkistan bozkırlarına yöneldik.Almatı'da, Aşgabad'da mola verdik. Sonra bir hayli güneyde, Kıbrıs'ta Girne'yekondu şiir kuşumuz. Ardından Avrupa'nın parlamento başkenti Strazburg şehrindedurakladık. Hep bir gün Kazan'a gelmeyi düşündük. Bu arada arkadaşlarımızKazan'da yapılacak bir şölen için hayli çaba sarfettiler... Demek ki, zamanıdeğilmiş. Fakat çok yaklaştık, 10 yıl önce Kırım'da, Akmescid'de 6. şiirşölenini geçirdik. Bağçesaray'a uğrak verdik, İsmail Gaspıralı'nın divanındadurduk, o büyük ruha rahmetler okuduk. Daha sonra büyük bir şairimizin, YahyaKemal'in memleketi Üsküb'de konakladık. Sonra Bakü'ye uğradık ve ardındanBalkanlar'da Prizren'de şairlerimizle beraber olduk. Nihayet müslümangeçmişimizin doğu coğrafyasına, Kırgızistan'a, Bişkek'e vardık. Manas'ınülkesinden destanlar devşirdik ve şimdi Kazan'dayız. Dilimizin kuzeysınırlarında, Müslüman geçmişimizin bin yılı aşan batısında...
Kazanşairler ülkesi...Bu şölenin büyük ödüllerinden biri Kazan'ın ünlü şairiAbdullah Tukay adına veriliyor. Tukay bizim Kazan'dan en çok duyduğumuz,bildiğimiz şair. Onun şiirlerini okuyunca çok tanıdık geldi bana. SankiTürkiye'deki çağdaşları olan Namık Kemal'i, Mehmed Âkif'i okuyormuşum gibi:
Kaçansun, iy fekıyr millet, beharın!
Kaçankiter kiçin, kilir neharın?
Kilirmelle kabirge min sörilgeç,
Kıyamet könde min ülip tirilgeç?
Nezaman ey fakir millet baharın/Ne zaman gider gecen, gelir gündüzün/Gelir mi benkabre düşünce/Kıyamet gününde ben ölüp dirilince...
Bumısraları okuyunca, Abdullah Tukay'ın bu dünyaya erken vedasının, 27 yaşındaölümünün sırrını anlar gibi oldum...
Bizimdilimizden düşmeyen şu mısralarda sanki Mehmed Âkif, Tukay'a sesleniyor...
Gitmeey yolcu, beraber oturup ağlaşalım
Elemim bir yüreğin kârı değil,paylaşalım
Tukay'laMehmed Âkif 20. yüzyılda aynı duyguları dile getirdiği gibi, sözün başındaismini zikrettiğimiz Yunus Emre ile Kul Şerif de asırlar önce aynı hissiyatısöylüyor:
İykünil, bil bağlama, kübni kiçürgen dünyadır,
Buülim şirbetin halıkga içürgen dünyadır.
*
Bilirimseni yalan dünyasın
Evliyalarıalan dünyasın...
Yunus'laKul Şerif'i birlikte anmak, hem de Kazan'da... Aynı zamanda bir devlet adamı,ilim adamı Kul Şerif. Yarın, yani iki ekim, oktabır 1552'de bu dünyaya vedaeden Kul Şerif'in şehadetinin 563. yıldönümü... Ben derim ki, belki de o şairi,o âlimi, o şehidi yâd için günü gününe buradayız..
Mekânve zaman ilgisi düşünülmeden insanları, eserlerini ne kadar anlayabiliriz?Kazan, Tataristan coğrafyası, bize yüzlerce yıllık tarihin boşuna yaşanmadığınıilân ediyor. Bu coğrafyadan yüzlerce, binlerce yıl bir çok kavimler gelipgeçti. Her birinden belli belirsiz izler kaldı. Fakat, Kıpçaklar, Tatarlar bucoğrafyayı kalıcı yurt tutarak can ü gönülden benimsedi. Ve Kazan ve çevresiköklü bir medeniyet merkezi olarak yükseldi.
Çoksevmek çok ızdırap çekmenin kardeşidir. Bu sevgi ve ızdırap Tataristan'ın veTatarların varlık sebebi.
Anadolu,Türkiye, Tataristan'la benzer bir kaderi paylaştı desek çok hata etmeyiz.Türkistan coğrafyasının kuzeyinden Tatarlar, güneyinden bizler yürüdük vebugünkü vatanlarımızı kurduk. Büyük zaferler kazandık, zaferlerimiz kadaryenilgilerimiz de oldu... Her şeye rağmen topraklarımızda var olduk, başımızdik yaşadık.
Türkiyeile Tataristan Türk dünyasının, İslâm dünyasının modernleşme sancılarını erkendönemde çeken ülkeler. Modernliğin sömürgecilik şeklinde dünyayı istila ettiğidönemde kimliğimizi koruyarak, kendimiz olarak var olmanın zorlu mücadelesiniTatar halkı kuzeyde, biz güneyde verdik. Ancak bizim mücadelemiz,kararlılığımız diğer topluluklara nefese aldırdı. Osmanlılar Avrupa ileyüzyıllarca savaştılar, ama bu onların gücüne teslim olmadan onlardanyararlanarak var olmanın mücadelesini vermelerine engel olmadı. Tatarların bunukuzeyde Rus kültürü karşısında var olarak tecrübe ettiğini biliyoruz.
Kendikültürümüzü, dilimizi koruyarak, tarihimizi bilerek sürdürülen benzer birmodernleşmeden söz ediyoruz.
Anadoluve Tataristan doğu ve batı arasında, Asya ile Avrupa arasında, Türkistan'laRusya arasında geçiş coğrafyası olarak insanlık tarihinin önemli bir halkasınıinşa ettiler. Bizim direncimiz, mukavemetimiz olmasa idi, insanlık tarihi çokşey kaybederdi.
Ülkelerimizin edebiyatçıları,şairleri bin yıllık kültürümüzün bütün yükünü asırlarca taşıdılar. Edebiyat vedüşünce beraber yürüdü.
İstanbul'la Kazan modernleşmetarihimizin iki büyük medeniyet merkezi. Biz "yenileşme" veya "teceddüt"derken, siz "ceditçilik" dediniz. 19. asrın başında faaliyete geçen Kazanbasmahanelerinde hem Türkistan'ın ilim ve edebiyat eserleri, hem Anadolu veOsmanlı sahasının ilim ve edebiyat eserleri çoğaltıldı. Coğrafyalar aşanhikâyelerimiz ve kahramanlarımız oldu. Asırlardır bizi güldürürken düşündürenNasreddin Hoca, Kazan'a 19. asırda Nasreddin Efendi olarak geldi ve aynı tesiriuyandırdı. Müşterek edebiyatçılarımız, fikir adamlarımız, ilim adamlarımızufuklarımızı açtı. Ünlü Kazan'lı yazar Fatih Kerimi, aynı zamanda bir İstanbulyazarı olarak bilinir. Hayatını Türkiye'de tamamlayan Yusuf AkçuraTataristan'da doğdu, Üç Tarz-ı Siyasetisimli meşhur eserini bu şehirde kaleme aldı. Fakat kitap Mısır'da, Kahire'deyayınlandı. En fazla nerede okundu derseniz, cevabı "İstanbul" olmalıdır.
Coğrafyalar aşan, sınırtanımayan bir düşünce ve edebiyat varlığından söz ediyoruz. Gerçekten yüz yılönce böyle bir dünyada yaşıyorduk. Gaspıralı İsmail Kırım'ın Bahçesarayşehrinde Tercüman'ı yayınlıyor, bütün dünyamızın tercümanı oluyordu. Dilde,fikirde, işte birliğe çok yaklaşmıştık. Kazan'da, Kahire'de, Tiflis'te,Bakü'de, Tebriz'de, Taşkent'te... basılan kitaplar şehirler, ülkelerdolaşıyordu. Mehmed Âkif'in İstanbul'da yayınladığı Sebilürreşad dergisi, Kazan'da, Taşkent'te, Buhara'daokunuyordu...Kazan'da ilim tahsil eden Türkistanlılar az değildi, İstanbul'daokuyan Tatar aydınları da bir hayli idi. Kazan'dan İstanbul'a gelenler olduğugibi, İstanbul'dan Kazan'a gelenler de vardı...
Bizim, bir zamanlar ateşle konuşan, selle konuşan, İtil'le,Tuna'yla, Nil'le konuşan şairlerimiz vardı...
Ben ki ateşle konuşurdum
Selle konuşurdum
İtille, Tuna'yla, Nil'le konuşurdum...(Arif Nihat Asya)
En hızlı ulaştırma aracının tirenolduğu ve süratinin 50-60 kilometreyi geçmediği bir dünyadan sözediyoruz...Telgrafın yeni yaygınlaşmaya başladığı, telefonun başlangıç halindeolduğu bir dünyadan...
Bugünün olağanüstü ulaştırmaimkânları, anı anına dünyanın her tarafıyla iletişim kurmamızı sağlayan günümüzün haberleşme vasıtaları bizi dahayakınlaştırmalı değil miydi?
Her halde Kazan şiir şölenivesilesiyle bu konular üzerinde düşünmeye, konuşmaya vaktimiz olacak...
DilimizinKıpçak sahası Tataristan'dan Mısır'a engin bir deniz gibi... Binlerce yıllıkdil ve kültür mirasının bugünkü kahramanları, Tatar şairleri, edebiyatçıları;onları saygıyla, muhabbetle selâmlıyorum...Bugün var olmak, dünden ayrı değil.Siz önemli bir insanlık mirasının, güçlü bir dil ve edebiyat varlığının bugünkütemsilcilerisiniz.
Bugündünya, insanlığın binlerce yıllık tarihî mirasını korumak için büyük meblağlarharcıyor... Binlerce yıl öncenin günlük eşyaları, sanat eserleri, mimari mirasıbir şekilde korunuyor. Dil ve debiyat mirasının korunması da aynı derecede,hatta daha da önemlidir. Bugün burada bulunuşumuz bu mirasın Kazan'dakorunduğuna, dahası yaşatıldığına şahitlik etmek içindir.
İnsanlıkâlemi artık dünyanın bitki örtüsünü, canlı varlıklarını, taşını toprağını,tabiatını korumak için de ciddi çabalar gösteriyor. Dünya bunlarla birlikte,insan unsurunun bütün çeşitliliği ile var olması sayesinde güzel bir dünyaolabilir.
Bugün güzel bir vesile ile burada bulunan ve dünyanın dört bucağından gelenşairlerimiz, yazarlarımız, böye bir dünyanın var olabilmesi için her türlüsıkıntıya katlanan, ölümü göze alan bir topluluğun bugünkü varisleridir...
Tatarlarbu coğrafyanın kendine mahsus lâlelerini, güllerini,menekşelerini/milovşalarını, sümbüllerini ve bilcümle çiçeklerini, böçeklerini,ağaçlarını bitkilerini, kokularını, renklerini, seslerini yaşatmak içinyüzyıllar boyunca mücadele ettiler...Onlar bu coğrafyada var olduğu için butoprakların zengin tabii varlığı bütün ihtişamı ile ayakta kaldı.
KulŞerif'in mücadelesi, Süyünbike'nin ve umumen Tatar halkının mücadelesi bütüninsanlık içindi. Biz yoksak, burada bulunan çeşitli lehçelerden konuşan-yazanşairler yoksa, dünya ne kadar var olabilir?
Tarihboyunca Kazan bizdeydi, biz Kazandaydık...Burada adına büyük ödül vereceğimizşair Muhibbi, yani Kanuni Sultan Süleyman'ın başveziri Koca Mehmet Paşa 16.asırda Don ve İtil nehirlerinin bir kanalla birleştirilmesi için hareketegeçti. Bu, coğrafyaları ve burada yaşayan halkları birleştirme projesi idi.
Kazan,İran Anadolu'nun Türkistan'la ilişkisini kestiği için, Hac yolunun İstanbul'danönceki menzillerindendi. Binlerce Türkistanlı müslüman önce Kazan'a, sonrahilafet merkezi İstanbul'a uğrar, orada bir süre kalır ve oradan haccayollanırdı...
Kazan'nınyetiştirdiği âlimler, fikir adamları, mürşidler...Türkiye'nin tarihinde hephayırla yâd edilir. 20. yüzyılın başındaki hercümerc, çok sayıda Kazanlı, Tatarilim ve fikir adamının ülkemize gelmesine yol açtı. Onlar olmasa, ilimhayatımız, fikir hayatımız ve hatta manevî hayatımız eksik kalırdı. Onlardansadece bazılarının ismini zikredebileceğim: Şehabeddin Mercanî, Abdürreşidİbrahim, Musa Carullah Bigi, Ayaz İshakî İdilli, Yusuf Akçura, Sadri MaksudîArsal, Abdullah Battal Taymas, Halim Sabit Şibay, Hamit Zübeyr Koşay, ReşitRahmeti Arat, Akdes Nimet Kurat, Saadet Çağatay, Zakir Kadiri Ugan, AhmetTemir...
Abdürreşidİbrahim, bizim edebiyatımızda sadece Âlem-iİslâm başlıklı seyahat kitabıyla değil, büyük şairimiz Mehmed Âkif'in birşiir kitabında Süleymaniye Camii'nden hitab eden bir Tatar âlimi ve edibiolarak da önemli yer tutar.
Türkiyebütün türki halkların birinci vatanı değilse, ikinci vatanı. Elbette çeşitlisebeplerle Türkiye'ye gelen çok sayıda Tatar var. Bunlar içinde yaptıkları işintabiatı icabı ismi öne çıkmayan büyük şahsiyetler de var. Bir tanesinden birkaçcümle ile söz etmeden geçemeyeceğim:
20.yüzyıl Türkiyesi'nin en büyük fikir adamı, filozofu, Nureddin Topçu, mürşidiAbdülaziz Efendi'yi şöyle anlatıyor: "Onun bende şimdi muamma olan son bakışında melek masumluğu ileilahî bir emir birleşmiş gibiydi. Hicab ile ihtarın bir bakışta böylebirleştiğini görmemiştim."
Büyük maneviyat önderiAbdülaziz Bekkine,1895'te İstanbul'da doğmuş, ama ailesi 1880'de Kazan'dan göçmüş.1908'de Kazan'a dönüyorlar. Bolşevik ihtilalinden sonra annesi ve babası vefatetmiş olan Abdülaziz Efendi İstanbul'a geliyor. 1937'de Fatih Zeyrek'te Çivizade ÜmmüGülsüm camiine imam oluyor ve buradaki görevine vefatına kadar devam ediyor....Gümüşhanevi dergâhının Mustafa Feyzi Efendi'den sonraki şeyhi Serez'li Hasib Efendi'nin 1949'davefatı üzerine, irşad vazifesi ona geçiyor ve 1952'de vefat ediyor. Bu ruhmimarının kısa hayatında kazandığı gönüller sayısız...
Bu sene vefatının 40. yılı olan ve felsefe literatürüne "İsyanahlâkı" kavramını armağan eden büyük fikir adamımız Nureddin Topçu onlardanbiri...
Bütünismi geçen ve geçmeyen, ülkeler ve halkların müşterekliğini bize hayatlarıylaısbat eden büyüklerimizi rahmetle yad ediyoruz...
Aziz dostlar, dünyanın dört bucağından 11. şiir şölenimizi teşrifeden kıymetli şairler ve edebiyat adamları...
Kültür gelenektir, kurumlaşmadır. Türkçenin Uluslararası ŞiirŞöleni 23 yıldır yapılıyor ve Kazan'da 11. defa bir araya geliyoruz. Allah'ahamdolsun ki, sınırlar aşan bir gelenek oluşturduk. Uzak çağrafyalardakikardeşleri bir araya getirdik.
İcra tarzıyla, büyük ödülleriyle, şairlere takdim edilen katılımberatlarıyla dünyayı dolaşan bir güzellik şölenlerimiz...
"Türkçe'nin Uluslararası Şiir Şöleni, geçmiş asırlarınanıtlaşmış şairlerini hatırlatarak, yedi iklim dört bucaktan zamanımızınyaşayan dil ve şiir ustalarını bir araya getirerek yeniden bir dirilişinzeminini hazırlıyor. Ufuklarımız her şölende. Coğrafyalar, insanlar ve asırlarboyu genişliyor ve derinleşiyor..."
Türk dünyasının bütün renkleri, sesleri, tadları, kokuları,hüzünleri heyecanları, ümitleri... bu birkaç günlük şiir şöleni vesilesiyle biraraya geliyor, o geniş coğrafyaların enginliğini, köklü tarihin ihtişamını birdaha hatırlatıyor. Bu şölenler bizim için hafıza tazelemesi...Geçmişten bugünegetirebildiğimiz güçlü edebiyat mirasımızı geleceğe taşımanın zeminlerindenbiri, hatta rakipsiz birincisi şiir şölenlerimiz...Her şölenin uynadırdığıheyecan sonlara doğru bir sonraki şölenin heyecanını selâmlıyor. Bakalım ikiyıl sonra hangi medeniyet merkezimizde 12. şölenimizi icra edeceğiz?
Türkçenin Uluslararası Şiir şölenleri, Türkiye YazarlarBirliği'nin oluşturduğu Şölen Daimi Heyet'i tarafından tasarlanıyor veuygulanıyor. Bu faaliyetin ortaya çıkmasında onların gayreti, emeği büyük.Hepsine teşekkürlerimi sunuyorum. Elbette Kazan şöleni, ev sahibimiz TataristanYazarlar Birliği'nin, onun değerli başkanının ve yöneticilerinin ilgi vegayretleriyle yapılabiliyor. Onlara da şükranlarımı sunuyorum. Kazan'da TürkiyeCumhuriyeti'nin temsilcisi Başkonsolosumuz ve görevlilerimiz de bu şöleningerçekleştirilmesi için feragatla çalıştılar ve desteklerini esirgemediler.Onların ilgilerini, desteklerini de burada saygıyla anıyorum.
İnşaallah bir sonraki şölende buluşmak ümidiyle...
Bu şölende çok şiirler okunacak. Her şair kendi şiirini seslendirecek.Bu gerçek bir güzellik. Şairlerimizden izin alarak ilk şiiri ben okuyacağım.Şiir bana ait değil, bu şölende adına ödül verilen Muhibbi'ye, 16. yüzyılınbüyük Osmanlı hükümdarı "Muhteşem" Süleymana ait. Başta bir gönül sultanından,Yunus Emre'den iki mısra okumuştum, şimdi bir dünya sultanına ait bir beyitsunuyorum:
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihandabir nefes sıhhat gibi...
Kılıcın efendisi Sultan Süleyman, kalemin de efendisi olarak 5 yüzyıl sonra da dilimizden düşmüyor!