Altı Yıl Önceydi; Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Mezunlar Vakfının eşgüdümünde Gazete, radyo, sinema ve Reklam dallarında ustalaşmış, düşün, yazar, şair ve sanat adamları için bir onur günü düzenlenmişti.
Cebeci Yerleşkesinde Avrupa Topluluğu Araştırma Ve Uygulama Merkezi Konferans Salonunda düzenlenen törende ödül alan ülke genelinde 70 kişiden ikisi Konya'dandı;
Feyzi Halıcı
Rıdvan Bülbül
Onur ödülüne layık görülen düşün, şair ve yazarlar Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Türkiye Radyo Televizyon Kurumu(TRT), Anadolu Ajansı, İstanbul ve Ankara Gazeteciler Cemiyetleri, Ankara Üniversitesi Rektörlüğü ve İletişim Fakültesi Dekanlığı, Parlamento Muhabirleri Derneği, Türkiye Gazeteciler Sendikası ve Foto Muhabirliği Derneğince, titiz bir çalışma ve araştırma sonucunda saptanmıştı.
Onur Plaketi ve Beratı aldığımızdan bu yana tam 6 yıl geçti. Tören sonrası Konya'ya dönerken içimde buruk bir sevinç vardı. Böylesine büyük ve kıvanç verici ödüle karşın neden buruktum. Bir iç sorgulama yaptım ve dedim ki;
- Neden başarılarıyla sevindiğimiz, sorunlarıyla üzüldüğümüz Konya'dan değil de, başka bir kent ve kuruluştan ödüle layık görülüyoruz?
Sanırım aynı burukluğu yıllarını Konya'ya veren büyük usta Feyzi Halıcı da yaşıyordu.
Konya sevdalısı, "Konya'dan ayrılmam" diyen Halıcı'nın şimdi İstanbul Bebek'teki evinde gün boyu Boğazdan gelip geçen vapurları Konya bozkırını düşleyerek saymasında acaba vefasızlığın şiirsel bir yaklaşımı mı sakladır?
Sorgulama sorgulamayı çağrıştırdı;
Üniversiteden sınıf arkadaşlarım çoğu yaygın basının tepe noktasında yönetici ve ünlü yazarlarıdır; İletişim öğrenicilerimden yaygın basında önemli görevler alanların sayısı giderek artıyor.
Ne mutlu.
***
Sadece yaygın basında mı? Bölgesel ve yerel Basında da çok zenginiyiz. Örneğin, Konya Gazeteciler Cemiyetinin yeni Yönetim Kurulunda dört öğrenicim görev aldı; Gazete sahibi öğrenicim var. Genel Yayın Yönetmeni, Bölge Müdürü, Yazı İşleri Müdürü, Yönetmen, Spiker olarak mesleksel yaşamlarını başarıyla sürdürenler de var. Onları günü gününe izlerim. Yurt coğrafyasına dağılmış öğrenicilerimden her gün onlarca hatır mail'i alırım.
Ne mutlu!
***
Ödül töreninde de vurguladığım gibi, Uzun süredir, ünlü düşünür Sinoplu Diyojen gibi güpegündüz elimde fener, pazarda, sokakta, işyerinde, salonda ve okulda "vefa " arıyordum "vefa!"
Ahde Vefa'yı 14 Mart 2009 saat 19.00'da Alaeddin Keykubat Salonunda, Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesinin 15. Kuruluş Yıldönümü töreninde, bulabildim.
Ne mutlu.
Öncelikle bu kadirbilirlikten dolayı Sayın Ahmet Köseoğlu Başkan'la çalışma arkadaşlarına içtenlikle teşekkür ediyorum.
Derneğin atılımcı çalışmalarınıyakından izliyorum. Yurt içi ve dışı geziler, çeşitli sanatsal ve kültür etkinlikler birbirini izliyor. Kuru gürültü değiller, ses getiren çalışmalara imza atıyorlar. En önemlisi dedi-kodudan ırak, örnek bir paylaşım ve iletişim içindeler. Bizim yapamadıklarımızı ya da isteyip de gerçekleştirmediklerimiz yerine getiriyorlar.
Ne mutlu.
Ahmet Köseoğlu Başkanı Belediyedeki başarılı çalışmaları, yaklaşımları ve insancıl davranışlarından tanıyorum. Hep saygı ve sevgi eksenli bir kişilik sergilemiştir.
Konu vefa olunca, Hz. Mevlana'nın Mesnevi'sinde kuyumcu titizliğiyle işlediği olgudan seçtiğim özdeyiş nitelikli söylemleri aktarmak isterim;
■ Allah'a verdiğin söze vefa edersen, Allah da kereminden senin ahdini korur.
■ "Ahdime vefa edin" sözüne kulak ver de sevgiliden "Ahdinize vefa edeyim" vaadi gelsin.
■Ahidlere vefa etmek, akılla olur.
■ Şeytan gibi hasetçi değilsen dâva kapısını bırak da vefa kapısına gel!
■ Ahdi bozmak, ahmaklıktandır. Yeminine vefa etmek ve yemininde durmaksa, temiz kişinin işidir.
■ Sadece şükür ehliyle vefa sahiplerinin elde ettikleri kaybolmaz. Çünkü talih, onların peşinden gelir.
***
Konya kökenli değerlerden merhum şair Muvaffak Sami Onat'ın "Gel Gör ki." adlı şiiriyle bir gezinti yapmadan "vefa" kitabını kapatmak doğru olmazdı;
"Öylesine değişti ki devran,
Öylesine başka ki faslı bahar;
Geçmez oldu adın sevda babında;
Yar!
...
Başka türlü edilir methüsenası sevgilinin,
Nerde Serv-i simin, gonca misal?
Aşkın kitabında değil, sözlükte kaldı;
Visal!
...
Hüsran, sade romanlarda,
Sade (plaklarda) söylenir cevrücefa;
Ve bir semt ismidir İstanbul'da sade;
Vefa!"
***
BİR DAMLA
VEFASIZ
Bir Mecnun misali ıssız çölleri,
Geziyorum senin için vefasız,
Dertlerime ortak ettim telleri.
Yazıyorum senin için vefasız.
Umutla beklerken mutlu günleri,
Çile ile adım attım ileri,
Ömür ipliğinde kör düğümleri,
Çözüyorum senin için vefasız.
(Ozan)
Yeni Meram 23.03.2009