2007 yılının Temmuz ayında ilk kitabım olan "Yeni Çarlar ve Rus Dış Politikası" isimli eserim İstanbul IQ yayınlarınca basıldı. Bu hem de benim yazarlığa ilk adımımdı. Konya'ya gelişimin 10 yılı tamamlanıyordu ve Konya'ya geldiğim ilk günden beri Fuarın yanındaki o meşhur levha TYB levhası beni hep cezp etmişti. Benim de bir gün kitap yazıp TYB'ye üye olabileceğim hiç aklıma gelmemişti. 2008 Ocak ayında basılan ikinci kitabım "KGB Albaylığından Devlet Başkanlığına. Putin Dönemi Rusya" isimli eserim de IQ yayınlarınca basıldıktan sonra ben resmen TYB Konya şubesine üyelik için başvurdum. TYB'den ilk tanıştığım kişi sayın Ümit Savaş ve sayın Ahmet Köseoğlu ağabeylerimdi. Böylece TYB üyeliğimin serüveni başlamış bulunuyordu. TYB üyeliğine alındım ve ardından üçüncü kitap çalışmam olan "Türk Birliği Projesi" isimli çalışmam da basıldı. Üçüncü kitabım benim için çok önemliydi. Zira bu kitap ilk iki kitap gibi tamamen bilimsel kitap değildi ve benim şahsi Turancı, Türk Birliğini ve İslam Birliğini savunan kişisel fikirlerimden oluşmaktaydı. İlk iki kitap Yüksek Lisans çalışmam olan "Putin Dönemi Rusya Dış Politikası 2000-2003 yılları arasında" olan tez çalışmamın kısmen genişletilmiş ve gözden geçirilmiş haliydi ve tamamen Uluslararası İlişkiler biliminin kurallarına uyan atıf yöntemiyle hazırlanmıştı. Türk Birliği Projesi isimli üçüncü kitap çalışmam da bilimsel bir kitap ama dediğim gibi benim kişisel fikirlerime de kısmen yer verdim bu çalışmamda.
2008 yılının Mayıs ayında TYB'ce Eskişehir'e bir gezi düzenledik. Bu gezi bende çok izlenimler bıraktı. İzlenimlerimin tamamını burada aktaracak olursam sizi okumakta yorabilirim korkusuyla en öz ve marjinal noktalara değineceğim. Öncelikle Eskişehir'in Odunpazarı adlı ilçesine gittik. Bu ilçenin belediye başkanı olan Burhan bey aslen Konyalıydı yani bizim hemşerimiz sayılırdı. Yaptıkları ise görülmeğe değerdi. Çok nadir başkanların belki yapamadıklarına ilçesinde yapmıştı. İşsiz ev hanımlarına ek gelir amaçlı oluşturulan Pazar yeri ve eski Odunpazarının restavrasyonu oldukça etkileyiciydi. Restavre ettirilen mahallede eskiden tinerci ve alkolikler cirit atıyormuş. Burhan bey bir anlamda tamamen ortadan kaldırmış ve mahalleye modernlik ve huzur getirmişti. Eskişehir gezimiz böylece tamamlanmış oldu. Bu benim TYB'nin düzenlediği "Yazılacak çok şeyimiz var" programları çerçevesinde katılmış olduğum ilk geziydi. Gezide birçok TYB üyesiyle tanışıp sohbet etme imkanı yakaladığım için çok mutluyum. Bu benim çoktanki arzumdu ve Konya'da aydınları bir araya getiren TYB'ye şükranlarımı sunarım.
2008 Haziran 20-24 arası Urfa ve Mardin'e TYB olarak yeni bir gezi düzenledik. 10 saatlik yorucu olmayan, aksine dinlendirici bir yolculuk sonrası Urfa'ya vardık. Yol giderken ise Türkiye Hırvatistan'a ders verdiği o güzel maçın keyfini çıkardık. Maçın uzatma bölümlerini izleyemedik çünkü yolcu yolunda gerek demişler ve yolumuza devam ettik. Normal süresi berabere kalan maçın uzatma süresini otobüsümüzün radyosundan dinledik. Ben tam yıkıldık dedim ve 119. dakikada Hırvatlar bize bir gol attı ve ardından Türkiye 120. dakikada durumu eşitleyip maçı penaltılara götürdü. Penaltılarda şanslı ve gülen taraf biz olduk ve Türkiye çeyrek finale çıktı.
Urfa'yı peygamberler şehri olarak duymuştum daha önce. İlk durağımız Hz. İbrahim peygamberin türbesinin bulunduğu Balıklı Göl'e gittik. Rivayeti de hesaplarsak çok etkilendim diyebilirim. Özellikle Balıklı Göl'den yukarıya Urfa Kalesine çıkarken bu yapıyı eskinin teknolojisiyle nasıl yaptıklarını hayal ettim ve çok etkilendim. Hz. Eyüp peygamberin çektiği acıyı okuduğum Risale-i Nur külliyatından daha önce de biliyordum ama mezarının Urfa'da olduğunu bilmiyordum. Hz. Eyüp'ün türbesini ziyaret ettik daha sonra Hz. Elyesa Peygamberin türbesini ziyaret ettik. Bol-Bol istiğfar edip, şifalı sudan içip, abdest alıp dualar ettik. Bir sözle Urfa peygamberler şehri olması nedeniyle beni derinden olumlu olarak etkiledi. Urfa'nın bende bıraktığı otantik hava ve etkileyici izlenimler kaldı akıl yaddaşımda.
Son gün de Mardin'i ziyaret edip Konya'ya geri döndük. Mardin de aklımda dağın üstünde inşa edilmiş taş evler ve Deyrul Zafaran kilisesi(manastırı) ile kaldı. Mardin'de Fars hükümdarı Dara'nın inşa ettirdiği zindanlar da çok etkileyiciydi ve o zamanın teknolojisiyle nasıl yapıldığı sorusunu akıllara getiriyordu.
TYB olarak gezdiğimiz 3 şehir: Eskişehir, Urfa ve Mardin hakkında kısa ve öz olarak şimdilik izlenimlerim bunlardan ibaret. Sizi yormamak için kısa yazdım. Ama eminim ki gelecek yazılarım daha geniş ve faydalı olacaktır.
TYB Konya şubesi başkanım sayın Ahmet Köseoğlu'na düzenlediği geziler için çok teşekkürlerimi sunarım. Şaban Özdemir kardeşimiz de yol boyunca bize katlanıp yaptığı hizmetler için ayrıca teşekkürleri hak etmiştir. Hakkı geçenlerin haklarını helal etmelerini dileyerek yazıma burada son veriyorum.