Konya Büyükşehir Belediyesi ve Selçuklu Belediyesinın katkılarıyla Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi tarafından her hafta düzenlenen olağan etkinlik takvimi kapsamında bu hafta Prof. Dr. Oğuz Doğan “Fizikte Paradigma Değişiminin Bilim Felsefesine Etkileri” başlığı altında bir konferans verdi.
Kılıçaslan Konferans salonunda gerçekleştirilen 2019 yılı 11. Programında; Paradigmanın tanımıyla konuşmasına başlayan Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Oğuz Doğan, Felsefede, Bilimde, Bilim Felsefesinde ve Değişimin etkilerinde paradigmanın içeriği, örnekleri ve modelleri üzerinde durdu.
HAKİM GÖRÜŞ
Türk Dil Kurumu Sözlüğünde "Değerler dizisi" olarak tanımlanan Paradigma kelimesinin 1960'lardan beri bilimsel disiplinlere veya başka epistemolojik içerikteki düşünce kalıplarına göndermede bulunduğunu ifade eden Doğan; “Thomas Kuhn’a göre ise ‘İzlenen, kontrol edilen olandır. Felsefi anlamda paradigma, bir bilim alanını belli bir dönem yöneten ve kuramsal çerçevesini şekillendiren hakim görüştür. Diğer bir görüşe göre, bir paradigma, çok yönlü olarak kuram, model ve yaklaşımları da kuşatan, bir araştırmada araştırmacının doğa, olgu ve olaylara ilişkin temel bakış açısını, kısacası dünya görüşünü ifade etmektedir. Bu açıdan herhangi bir bilimsel konu üzerine araştırma, araştırmacının yatkın olduğu araştırma paradigmasına göre şekillenecektir. Araştırmacının yatkın olduğu felsefi arka plana göre bir bilimsel konu araştırmasında nicel, nitel veya karma araştırma paradigmalarından biri kullanılabilir.” dedi.
GÖRÜŞLER
Paradigmalar, doğru veya yanlış olarak değil, kullanışlı ve kullanışsız olarak değerlendirilir. Kuram; paradigma değildir. Farklı dönemlerde farklı paradigmalar etkinliğini sürdürmüştür. Pozitivist Paradigma insanı, doğa bilimleri ve yöntemleriyle anlamaya çalışır. Toplumsal olan doğal olandan farklı değildir. Bertrand Russell ve Rudolf Carnap’a göre ‘Bir önermenin anlamı, onun doğrulanabilirliğinde yatar.’; Popper: ‘Eleştirel, akılcılık. Bilimsellik yanlışlanabilirlikle özdeştir.’ der. Post-Pozitivist Paradigma: Ilımlı pozitivizm, nicelden ziyade nitel yöntem kullanır. Hermenitik paradigma(yorumlayıcı) ve eleştirel paradigma 1930’lu yıllardan sonra iletişim araçlarının yaygınlaşması ile bu araçların insan davranışları üzerindeki etkisini araştırma çalışmalarında kullanılmıştır. Bu açıdan, Eleştirel anlayışın kitle iletişim araçlarının eleştirel ve yaratıcı düşüncelerin ortaya çıkmasındaki rolünü sorgulayan bir yapısı vardır.
Prof. Doğan konuşmasını şu başlıklarla sürdürdü: Disipliner Paradigmalar, Eğitim paradigmaları, Tıpta paradigmalar, Sosyal paradigmalar, Paradigma değişimi, Problemlerle baş edebilme kabiliyeti. Çözülemeyen problemlerin durumu. Yeni arayışlar ve değişim. Eski problemler hakkında yepyeni bir düşünce tarzı demektir. Fizikte Paradigma Newtonyen, klasik, kartezyen, analitik paradigma: Nedensel – Süreklilik (enerji ve zaman)– Kesinlik (determiniz) – Ayrıklık. Kuantum Paradigma: Süreksizlik - Belirsizlik (indeterminizm) – İhtimaliyet (imkan ve mümkün)– Düalite - Yerel Olmama.
ETKİLERİ
Prof. Dr. Oğuz Doğan; Paradigmanın Tıpta, Hukukta, Psikolojide, Mimaride, Ekonomide, Bilimde, Bilimin Konusunda, Varlık-Bilgi-Ahlâk ilişkisinde, Bilim Felsefe İlişkisinde, Bilim Felsefesinde yansıma ve etkilerini örnekler vererek anlattı.
PARADİGMA DEĞİŞİMİNİN SONUÇLARI
Paradigmanın Teknolojik Sonuçları ve Sosyal Sonuçları üzerinde duran Doğan örnekler vererek; “Enerji süreklidir, zaman süreklidir, zaman hiç bir şeye bağlı olmadan kendi mecrası içerisinde başlangıçtan ileriye doğru akıp giden bir kavramdır. Hiçbirşey etkilemez; değiştirmez, değişemez. Sabit bir zaman anlayışımız vardır ve süreklidir. Kesiklik diye bir şey yoktur zaman anlayışında.
Varlık hakkındaki bilgilerimizin varlıga tekrar dönmesine biz ahlâk deriz. Davranış deriz. O bizim ahlâkî yapımızı gösterir. Ahlâkî yapımızı şekillendiren varlık hakkındaki bilgilerimizdir. Bu varlık hakkındaki bilgilerimiz ne kadar doğruysa varlığa o kadar doğru yaklaşırız. Ne kadar sakat bilgiye sahipsek; varlığa o kadar yanlış yaklaşırız, çarçur ederiz, kıymetini bilmeyiz, yanlış kullanırız. Bunun karşılığı da ‘Zulüm’ kelimesiyle açıklanır. Bir şeyi yerli yerince kullanmamaktır zulüm. Dolayısıyla bilimin ortaya çıkarttığı bu sonuçlar tekrar maddeye geri dönecektir. Biz, sadece bilimsel verileri paradigmaların ortaya çıkarttığı bilimsel sonuçları, teknolojiyi kendi mecrasında, kendi sahası içerisinde alır, bitirir ve tamamlar isek ciddi bir eksiklik ortaya çıkartmış oluruz. Bu işin mutlaka tekrar varlığa geri dönmesi lâzım. Varlığa dönmeden yapılan bütün bilimsel gayretler eksiktir, tamamlanması gerekir. En güzel örneği: Einstein atom bombasını buldu, tuttular atom bombasını Nagazaki’ye attılar. İnsanlığın sonunu getirmek için. Bombanın bilgisini biliyorsunuz, nasıl yapıldığını biliyorsunuz, her türlü bilgiye sahipsiniz, tutuyorsunuz bunu yanlış kullanıyorsunuz. Bir taraf eksik kalıyor, bir tarafta sıkıntı var. Eğer o bilgilerin tekrar varlığa, maddeye dönüşünü tartışmazsak, sağlayamazsak, doğru dönüş yapamazsak sonumuz felaket olur. Bu yüzden bilim; sadece ölçülebilir, tartılabilir sonuçlar elde edilebilir tarafı vardır; evet doğrudur, ama sadece o değildir. Orada bırakırsak sonumuzun ne olacağı belli değildir. Ama onun yanında bilgiyi tekrar maddeye döndürebilirsek, maddeye davranış olarak, ahlâk olarak geri dönderirsek işte o zaman biz bilimsel olarak yapmamız gerekeni yapmış oluruz. Herhalde bize düşen vazife de bu olsa gerek. ”dedi.
Prof. Dr. Oğuz Doğan’a konuşmasının sonunda TYB Konya Şubesi Başkanı Prof. Dr. Hayri Erten, Başkan yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Çaycı, yönetim kurulu üyesi Prof. Dr. Nazmi Zengin tarafından Katılım Belgesi takdim edildi ve toplu fotoğraf çekiminden sonra program sona erdi.