Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi tarafından her hafta düzenli olarak düzenlenen etkinlikte bu haftaki misafiri Prof. Dr. Mim Kemal Öke, Aşkın Hakikat Bilgisine Dönüşümü başlığı altında bir konferans verdi.
Programın sunuculuğunu TYB Konya şubesi üyelerinden Muhammed Acıyan yaptı.
Programın açılış konuşmasını yapan TYB Konya Şubesi Başkanı Prof. Dr. Hayri Erten, programın gerçekleştirilmesi için katkıda bulunan Melahat Ürkmez ve Hüzeyme Yeşim Koçak Hanımlara teşekkür etti. Daveti alan Prof. Dr. Mim Kemal Öke’nin hiç nazlanmadan söz konusu Konya ise emrinizdeyim diyerek teklifi kabul ettiğini ve davetten büyük mutluluk duyduğunu kendisine belirttiğini söyledi.
Prof. Dr. Hayri Erten konuşmasını bitirdikten sonra kürsüye gelen Mim Kemal Öke, sözlerine Allahın selamı ile başlayıp, “Vakti şerifiniz hayrola. Şerler def ola. Biz çekilelim aradan sen kal Yaradan” diyen Hz. Mevlana aşkı yaradan kavuşma olarak görür.” dedi.
Prof. Dr. Mim Kemal Öke sözlerine şöyle devam etti; “İnsanın kalitesi, belgesi, yüreğidir. Hani bir şarkı vardır “Bir garip yolcuyum Allah yolunda” Gerçekten de insan dünyaya garip olarak gelir. İnsanın dünyaya geliş amacı Allah’ı bulmak olunca garip bir yaşam sürdürür. Derviş gönüllü oluyor.
Aşk için çile çekmek gerekir. İnsan aşık olunca kendinden geçer. Gerçek aşık olan kişi iki dünyadan vazgeçer. O, ne cennet için sever ne de cehennem korkusuyla cenneti talep eder. O, sadece Yaradan’ın muhabbetini kaybetmekten korkar. Yaradan’ın muhabbetini kazanmak, onunla sarhoş olmak, onunla “bir” olmak ister.
Bir anlık sohbet için iki dünyayı feda eder. Bir anlık sohbet için bin can feda eder.
Tasavvufta aşk ve muhabbet çok önemlidir. Aşksız tasavvuf olmaz. İnsan, sonsuz merhamet sahibi olan El-Vedud’u bulmak gayesiyle dünyaya gelmiştir. Aşkın amacı budur. Yaradan’ı bilmek ve onunla kalabilmek…
Ben uzun süre yazılarımda Mim rumuzunu kullandım. Tasavvufta Mim çok anlamlıdır. Mim harfinin derin manaları vardır. Aşka, muhabbet dedik ve Mimle başlattık. Mim, muhabbet ilmini marifetullaha dönüştürme bilgisidir. Marifet dedik, yine Mimle başladık.
Mim Kemal unvanıyla epey mücadele ettim. Dedemin adı da Mim Kemal’di. Beni gördüklerinde hep “Senin deden Mason” derler. Beni “ben” olarak kabul etmiyorlar. Dedemin unvanıyla değerlendiriyorlar. O dedem Mim Kemal, ben de torun Mim Kemal Ökeyim, farklı bir kişiyim.
Mevlana “Şayet kalbi aşk için atmıyorsa Platon bile olsa eşektir” der. Günümüzde gençler hep birbirine aşık olduklarını söyler. Ama onlar aşık değildir. Çünkü muhabbeti tadamamışlardır. Muhabbet aradan çekilince nefret doğuyor. Sonra sokak ortasında karısını, sevdiğim dediği insanı birkaç yerinden bıçaklıyor.
Kim ne derse desin Hazreti Mevlana bir ekolojist. O, en büyük ruh terbiyecisidir.
Cenabı Allah insanı ne için yaratmıştır? Tasavvufi düşünceye göre Allah insanı Yaradan’ını bilmesi, tanıması için yaratmıştır. Diğer bir görüşe göre insanı sevdiği için var etmiştir. Allah sevilmek, tanınmak ve bilinmek için insanı yaratmıştır. Bütün yaratılmışların arkasındaki nokta aşktır.
İngilizcede To be olmak demektir. Hâlâ insanlar bu yaratılış şifresini çözebilmiş değil.
Hazret-Peygamberin hayatını incelediğimizde Muhabbetullahı görürüz. Allahın muhabbetini kazana bilmek için ne çileler çekmiştir. Doğup büyüdüğü yerleri terk etmek zorunda kalmıştır. Peygamberimizin hayatında iki defa hicret gerçekleşmiştir. Biri de Mekke’den Medine’ye hicret, diğeri bu dünyadan ayrılarak Göğe hicret. Göğe hicrete Miraç diyoruz. Biliyorsunuz ki Hz. Peygamber Cebrail Aleyhisselamla birlikte göğe yolculuk etti. Sidretü’l Müntehaya geldikleri zaman Cebrail Aleyhisselam,”Ben buradan öteye geçemem. Geçersem yanarım” dedi. Ama Hz. Peygamber, Allah’ın muhabbetini kazanabilmek için ölümü göze aldı, yanacağını düşünmedi. Bismillah diyerek yoluna devam etti.
Kutsal emanet budur işte: Aşk! Allah aşkı. Bu aşkı kimler taşır? Peygamberler taşır, enbiyaların varisi veliler taşır. Hz. Mevlana ve Yunuslar taşır. Aşk, Allah’a ulaştıran Burak’tır. Yunus Emre, “ben niye geldim” diye soruyor. Daha sonra “la ilahe İllallah” diyor. Bunun yolu Muhabbetullahtır, aşktır. Şimdi evlilik programlarında elektrik alamadım diyorlar. Sen, gel bizim santrale nasıl alırsın! Vallahi cayır cayır yanarsın. Materyalist insan başkalarını öldürür, tasavvufta ise aşık kendini başkasına feda eder. Leyla ile Mecnun kıssasında Leyla bir eşiği aşıyor diğeri aşamıyorsa Mecnun olarak kalır.
Dengeyi sağlamak, ilahi mizanı gözetmek gerekir. Mizanı muhabbet Allah’tır. Benim bir kızım var. Onu çok seviyorum. Kızını kızın olarak sev, Allah’ı Allah olarak sev.
Semada 4 selam vardır. Birinci Selamda kulluğu öğretirler. Kul olmak için kül olmak gerekir. İkinci selamda bahşedilen âlemi görürsünüz. Siz dönmezsiniz âlem sizin etrafınızda döner. Çarha dönerken Muhammed’in tokmağının kalbinizde vurulduğunu duyarsınız. Üçüncü selamda hayranlık başlar. Muhabbet aşka dönüşür. O anda Hz. Mevlana hakikat bilgisine ulaştırır. Bu gördüğü hakikati insanlara ulaştırmak ister. Dördüncü selam da dünyaya döndürür. Mevlana gel diyor. Ne için diyor biliyor musunuz? Kulub-u Aşka gel diyor.
Tasavvuf, insanı Allah’ı götüren, aşka götüren yoldur. Kesret içinde yaşıyoruz ama bir’i bulamıyoruz. Sufliden vaz geçemiyoruz. Bir türlü muhabbeti bulamıyoruz. Ayrılıkları dert ediyor, ötekileştiriyor, bizim gibi düşünsün istiyor, gerekirse yok etmeyi göze alıyoruz. Hâlbuki asıl olan farklı fikirlerin bir arada yaşayabilmesidir.”
Konuşma sonrasında TYB Konya Şubesi Başkanı Prof. Dr. Hayri Erten, Prof Dr. Mim Kemal Öke’ye günün hatırası olarak katılım belgesi ve kitap hediye etti.
Programa NEÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilal Kuşpınar, Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı ve TYB Konya Şube Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Çaycı, Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü ve çok sayıda akademisyen ve takipçi katıldı.