Sezai Karakoç HİCRETTEN MİRACA
Sezai Karakoç HİCRETTEN MİRACA
Bizi kendi açısından soyuta ve somuta çekmek üzere kutlu oruç ayı gene geldi. İnsanı kaburgasından başlayarak kalbinden, kafasından ve ruhundan yakalamak üzere. Ruhumuzun içindeki sırrı, metafizik bir tohum gibi büyütüp ağaçlaştıracak ve bize bir ay geçmeden Kadir gecesi'nde yemişinden tattıracak olan oruç. Olağana ve nisbîye fazla batmış olan insanı olağanüstü ve mutlak olan da yeniden göz göze, yüz yüze getirecek olan tecrübe. İlâhî tecrübe. Öte dünyanın kanımıza işleyen elçisi.
Oruç ayı, aylar içinde Diriliş ayıdır. Geceyle gündüze, birbirlerine geçme, yol açma ve yol verme, yaklaşma ve kaynaşma güvenini bağışlayan kutlu zaman parçası. Namazın başka biçime girişi, haccın başka türlüsü, kelime-i şehadetin nimetlere rahmânî zincir vuranı. İnsanı sakil Dünya zincirlerinden kurtarıp özgür kılan ulvî ağ.
Denize doğru giden insan. Mutlaklık denizine insanın bir gözyaşı damlası gibi kayışı. Ve ilâhî med ve cezirde damlanın kayboluşu. İnci'ye dönüşmek için kayboluşu.
İnciye dönüşme yolculuğu bu. İnsan bir adak gibi alınır Ramazan tarafından, sonra, onun esrarlı laboratuvarında eritilir, yeni imbiklerden geçer, saflaşır, borulardan akar ve yepyeni bir formda yeniden dökülür.
Mutlak'ın işte böyle bir dökümcüsüdür oruç ayı. Muhyiddîn-i Arabî Hazretleri, ağır bir hastalık sırasında ölüm anında, Yasin-i Şerîf'i şifa veren bir delikanlı şeklinde görmüştü. Ağır bir materyalizm hastalığı ile yere çarpılmış insan için de oruç ayı böylesine somut bir şekilde kurtarmaya gelen genç inanç eridir. Yeter ki insan onu görebilsin. Yerden doğrulmasına yardıma gelen bu doktora bir el uzatmak yeter. Yerden bile olsa.
Evet, kutlu oruç ordusu, bir bahar gibi, Bursa çinilerinin yeşilinden bir ilkbahar gibi gelir. Sancağını doğu ve batı kentlerinin tepelerine diker. Peygamberler, velîler, şehitler Ruhanî ordularıyla beraberindedir. Âyetler, bu, öldürmeyen, dirilten kutlu savaşın ebedî ilkeleridir. Mü'minler bilirler ve görürler, kentler, ufuklar, doğu ve batı, gece ve gündüz ve öte dünya, cennet ve cehennem, değişmiştir, yakına gelmiştir, yenilenmiştir, ruha yabancılaşmadan kurtulmuşlar ve onunla bir olmuşlardır. İnsan yeniden âlem-i kübradır.
Ak vakitlerdir oruç vakitleri. Güneşi sulara batırır içimizden çıkan bir "beyaz el". Ve dünya çerçöpü, müneccim değneklerine döner, Hz. Musa'nın Asâsı olan oruç önünde.
Ve oruç, Hz. İsa'nın "gök sofrası"nı önümüze serer. Ki Hazreti Meryem, mihrabın yanında bulurdu her iftar saatinde o sofradan yiyecekler.
Ruh cüzzamı, iyiliğe yüz tutacaktır. Ve ölü dirilecektir oruç akşamlarında.
Ve orucun sancağında Ulu Prygamber'in mührü vuruludur. Kalbimizde de vurulu olduğu gibi.
Ve oruç, O'nun Hicretinden sayfalar açar yüreğimizde. Bir tarih olur, bizi mitleştirir. Ve reelin en çıplak anlarında mit kahramanları yapar bizi.
Ve bizler, dağılmış, darmadağın olmuş bizler, yeniden toplanırız Son Peygamber'inbayrağı altında, oruçla, namazla, hacla, kurbanla, dua ve îmanla.
Yolun kıyısından bakakalır inançsızlar ve inkârcılar. Ne olurdu onlar da bu yolculuğa, bu kutlu hicrete katılsalardı!
Evet, hicrettir bu. Ama, giderek, bir miraca dönüşür. İftar saatlerinde içilen su zemzem olur. Ve sonra Cebrail ve Refref gelir. Daha sonra da ateşin yakmadığı aşk kanatları.
Evet, oruç ayı, oruç mutluluğu, oruç hicreti, oruç miracı konuk olarak geldi. Ne mutlu o konuğu şehrin kapılarından başlayarak şafak sökmeden karşılayanlara.
Orucun soyutuna ve somutuna gark olanlara.
Tanrının boyasına boyananlara.
Tanrının boyası... Oruç, en keskin renklerinden bir renktir o boyanın.
Her yıl Ramazan ayında o boyaya baştanayağa batmaktır mü'minin görevi.
Eşyayı ve tabiatı, tabiatüstünü, insanı, tarihi aydınlatacak ışık, bu boyanın aydınlığında tütecektir.
Diriliş, Pazartesi-Perşembe günlüğü, 1976
Samanyolunda Ziyafet/Sezai Karakoç
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.