TARİH KOKAN ŞEHİRLER (Urfa ve Mardin)
* Kudüs ve Venedik'ten sonra sit alanı olarak ilan edilen dünyanın üçüncü şehri olan eski Mardin, âdeta bir açıkhava müzesini andırıyor. Şanlıurfa...
* Kudüs ve Venedik'ten sonra sit alanı olarak ilan edilen dünyanın üçüncü şehri olan eski Mardin, âdeta bir açıkhava müzesini andırıyor. Şanlıurfa ise; yüzü geçkin sit alanı, Balıklıgöl'ü, peygamber makamları, türbe, kale, köprü ve kervansarayları, camileri, medreseleri, eski ev ve konaklarıyla sizi bir sünger gibi içine çekiyor.
* Talihi GAP'la birlikte değişen Urfa'da, aşiretler güçlü bir yapı oluşturuyor. Aşiretlerarası akraba evliliklerinin çokluğuna dikkat çekilirken şehirde Hanefilik, Şafilik ve Malikilik mezhepleri ağırlıklı. Bu arada Arapların Şafi, Kürtlerin ise Hanefi olduklarını öğreniyoruz. Urfa'da Zaza ve Türkmenler de bulunuyor.
* "İsrail'in gözü GAP'ta. Sulama teknikleri konusunda GAP bölgesinde önemli yatırımları bulunan İsrail, bu konuda büyük kazanımlar elde etmiş görünüyor. Dünya'da tartışılan geleceğin su savaşları; suyu elinde bulunduranların değil, sulama teknolojilerini kullanıp pazarlayanların galip geleceği Mezopotamya'da olacak."
-----------------------
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi'nin ananevî hale getirdiği "Yazılacak Çok Şeyimiz Var" adlı geziye katılarak "Peygamberler Şehri" Urfa ve taş işlemeciliğin harikası denilebilecek evsafta tarihi yapıları ile Mardin'i, yakından görme ve gezme imkânı bulduk. Attığınız her adımda tarihin bir başka yüzüyle karşılaştığınız bu kadîm şehirlerin sokak, ev ve diğer yapılarında farklı kültürlerin izlerine rastlamanız mümkün. Kudüs ve Venedik'ten sonra dünyada sit alanı olarak ilan edilen üçüncü şehir olan eski Mardin, âdeta bir açıkhava müzesini andırıyor. Şanlıurfa ise; yüzü geçkin sit alanı, ünlü Balıklıgöl'ü, peygamber makamları, urfa kalesi, camileri, medreseleri, eski Urfa evleri ve konaklarıyla sizi bir sünger gibi içine çekiyor.
20 Haziran 2008 Cuma günü saat 20'de Atatürk Kız Lisesi önünden başlayan ve 12 saat süren yolculuğumuz, konakladığımız Urfa Öğretmenevi'nde son buldu. Burada, bizi "hoş geldiniz" diyerek sıcak bir şekilde karşılayan TYB Urfa Şubesi Şeref Başkanı Mehmet Kurtoğlu, Necdet Karasevda (TYB Şanlıurfa Şube Başkanı), Eyüp Azlal (TYB Şanlıurfa Şube Sekreteri) ve Mehmet Faruk Habiboğlu (TYB Şanlıurfa Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi) ile tanıştık. Ayağımızın tozuyla gezimizin ilk günü, Atatürk Barajı'nın bir bölümünü görme imkânı bulduk ve GAP ile baraj hakkında yetkililerden bilgi aldık. Türkiye'nin en büyük barajı olan ve Fırat Nehri üzerinde bulunan Atatürk Barajı, Şanlıurfa, Harran, Mardin, Ceylanpınar, Siverek Hilvan ve Bozova Ovalarını suluyor. Yani Yukarı Mezopotamya'ya hayat veriyor.
İSRAİL'İN GÖZÜ GAP'TA..
Otobüsümüz, Urfa'ya 40 km. uzaklıkta bulunan Bozova ilçesi yakınlarındaki Atatürk Barajı'na doğru yol alırken, yolun sol tarafında sıralı fındık ağaçları ile sağ tarafında modern usullerle sulanan Harran Ovası'ndaki pamuk tarlaları dikkatimi çekiyor. Verdiği bilgi ve ilginç açıklamalarıyla "sır küpü" olduğuna inandığım Mehmet Kurtoğlu, şehri bize tanıtırken görev yapmış eski belediye başkanları dönemlerinde Urfa'nın "köylü zihniyeti" ile yönetildiği iddiasında bulundu. CHP'li şimdiki belediye başkanı Ahmet Fakıbaba'nın da iyi bir ekibe sahip olmadığı için müsbet anlamda "kentsel dönüşüm" projelerini gerçekleştiremediğini ve halkın, hizmeti sadece sokak ve caddelerin temiz tutulması olarak algıladığını kaydetti. Kurtoğlu Urfa'ya, otuz yıldan beri terörün girmediğini ve bu sebeple civar iller ile ilçelerden büyük göç aldığını, bunun yanısıra beyin göçü verdiğini dile getirdi. Merkez nüfusu 500 bin olan Şanlıurfa'nın son nüfus sayımına göre nüfusu 1.5 milyon. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ortaya koyduğu ve kamuoyunda çeşitli tartışmalara neden olan "en az 3 çocuk yapınız" hedefini Urfalılar, 2007'de 73 bin doğum gerçekleştirmek suretiyle yerine getirmişler bile. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki erkeklere "kaç çocuğunuz var" demek biraz abes oluyor. Fakir ailelerin bile en az 4-5 çocuğu bulunuyor. Aşiret yapısı da gözönünde bulundurulacak olursa 2-3 kadınla evlenenlerin çocuk sayıları ise 10-20 arasında değişiyor.
Urfa'nın "aristokrat" bir yapı arzettiğini, sermayenin "feodal" güçlerin elinde toplandığına dikkati çeken Kurtoğlu, bunun istihdama yatırım olarak geri dönmediğini ve bankalarda faizde tutulmasının da İslâm'da yeri olmadığını ifade etti. Konuşmasına "Bu fakirin daha fakir, zenginin daha zengin olduğu bir durum demektir. Kozmopolit bir kültürün gelişmekte olduğu varoşlar ise Urfa için gelecekte büyük bir tehlike arzetmektedir" şeklinde devam eden Kurtoğlu, aşiretlerin hakim olduğu Urfa'da, aşiretlerarası akraba evliliklerinin çokluğuna dikkat çekti. Şehirde Hanefilik, Şafilik ve Malikilik mezheplerinin hakim olduğunu ve Arapların Şafi, Kürtlerin Hanefi olduklarını kaydeden Kurtoğlu, feodal ve aristokrat yapıya dayanarak Urfa'nın "ehl-i keyf bir şehir" olduğunu öne sürdü. Urfa'da misyonerlik faaliyetleriyle ilgili yaptıkları bir çalışmada ilginç sonuçlar elde ettiklerini belirten Kurtoğlu, Urfa'da, GAP'ın devreye girmesiyle birlikte dernek enflasyonu yaşandığını ve bazı dernekler bünyesinde faaliyet gösteren misyonerlerin; "Genç kızların sosyal hayata kazandırılması" projesi adı altında daha çok kadınlar ile anne adaylarına kanca attıklarına işaret etti.
Harran Ovası'nın sulanması konusunda İsrail'in dolaylı yollarla büyük yatırımları bulunduğuna işaret eden Kurtoğlu, bu konuda şunları kaydetti: "İsrail'in gözü Urfa-Harran'da. Sulama teknikleri konusunda Urfa'ya müthiş yatırımlar yapıyorlar. Tabi bunu dolaylı yollarla yapıyorlar. Pamuk tarlaları yerin altından İsrail mühendislerinin geliştirdiği yeni sulama teknikleri ile sulanmaktadır. Her türlü meyve ve sebze tohumlarının genleriyle oynayan İsrail, sulama teknikleri konusunda da büyük başarılar elde etmiş görünüyor. Dünya'da tartışılan ve konuşulan geleceğin su savaşları, Urfa ve GAP bölgesinde olacak. Bu savaşlar, suyu elinde bulunduranların değil su teknolojisini çok iyi kullanan ve pazarlayanların galip geleceği Mezopotamya'da sahne alacak."
Urfa'nın sanat, edebiyat ve düşünce hayatı üzerinde yedi yıl arşiv çalışması yapan ve bunun meyvelerini "Kültür Şehri Urfa" adlı kitapta toplayan yazar Mehmet Kurtoğlu, 366 sayfadan oluşan eserinde Urfa'nın sanat, edebiyat ve kültür dünyasına da ışık tutuyor.
Bu arada Kurtoğlu, GAP'ın Urfa'daki işsizliği önleyemediği ve sanayi açısından bir kalkınma hamlesi başlatılamadığına son derece üzülürken, 11 milletvekiline sahip olan Urfa'nın sahipsizliğine de isyan ediyor!
TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK PROJESİ: GAP
DSİ 15. Bölge Müdürlüğü ve Türk mühendislerinin kontrolünde, Türk Jandarmasının korumasında olan Atatürk Barajı ise, Türkiye'nin en büyük ve Dünya'nın 6. büyük barajı olarak dikkatleri üzerine çekiyor.
GAP ile Atatürk Barajı hakkında bilgilerin verildiği tanıtım toplantısında, GAP projesi için bugüne kadar 32 milyar dolar harcandığı ve yüzde 59'unun tamamlandığı belirtildi. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP); Fırat Nehri üzerinde 5 (Keban, Karakaya, Atatürk, Birecik, Karkamış), Dicle Nehri üzerinde 4 olmak üzere 9 baraj (hedeflenen baraj sayısı 22), 19 hidroelektrik santralı ve sulama tünellerinden oluşan devasa boyutta bir bölgesel kalkınma projesi. 2010'da bitirilmesi hedeflenen GAP'ın daha uzun yıllar sürmesi bekleniyor. DSİ yetkilileri, 1992'de hizmete giren ve 84.300 m3'lük gövde hacmi bulunan Atatürk Barajının 4 milyar dolara malolduğunu ve kendisini 5 yılda amorti ettiğini belirterek hidroelektrik santralinde, yılda 8.9 milyar kw/saat enerji üretildiğini ve 92'den bu tarafa üretilen enerjinin 118 milyar kw/saat olduğunu ifade etti.
GAP'dan amaçlanan ise; Güneydoğu Anadolu Bölgesi halkının gelir düzeyi ile hayat standartını yükseltmek, bu bölge ile diğer bölgeler arasındaki gelişmişlik farkını ortadan kaldırmak, kırsal alandaki verimlilik ile istihdam imkânlarını artırarak, sosyal istikrar ve ekonomik büyüme hedeflerine katkıda bulunmak. Yukarı Mezopotamya'nın sulu tarıma açılması düşüncesi çok güzel ve yerinde olmakla birlikte Güneydoğu Anadolu'daki köylü ve çiftçilerin eğitilmemiş olması; düşündürücü olsa gerek. Urfa-Harran Ovası'ndaki tuzlanmanın yüzde 10 seviyelerine çıkması, çiftçinin sulama tekniği konusunda yeterli bilince ulaşmadığı/ulaştırılamadığının bir göstergesi.
Atatürk Barajı'ndan tüneller vasıtasıyla akıtılan su, uçsuz bucaksız Harran Ovası'na hayat veriyor. Yukarı Mezopotamya toprakları üzerinde hayatın alabildiğine canlandığını görüyorsunuz. GAP denilince bizim aklımıza hemen KOP geliyor. Göksu'nun gölet, baraj ve derevasyon tünelleri vasıtasıyla Konya Havzası'na akıtılması demek, Türkiye'nin tahıl ambarı olan Konya Ovası'nın daha da canlanması demektir.
ŞİİRİN KALBİ BALIKLIGÖL'DE ATTI
Şanlıurfa İli Kültür Eğitim Sanat ve Araştırma Vakfı ve TYB Şanlıurfa Şubesi tarafından ortaklaşa organize edilen 2. Ulusal Balıklıgöl Şiir Akşamı'na, TYB Konya Şubesi olarak 27 kişiyle katıldık. Akşamın serinliğinde Balıklıgöl Anfi Tiyatrosu'nu dolduran Urfalı şiirsever dinleyicilerle birlikte, 17 şairimizin kendi seslerinden en güzel şiirlerini dinlerken kendimi çok bahtiyar hissettim. En çok alkışı ise şair Ahmet Efe, mânâ yüklü şiirini çok güzel okuduğu için aldı. Şair İbrahim Demirci ise, çok şanslı idi. İki şiirini okuduktan sonra tam yerine oturmuşken azizliği tutan mikrofon yüzünden boşluğu doldurmak için uzunca bir şiir daha okudu.
Şanlıurfa Valisi ve Şurkav Başkanı Yusuf Yavaşcan, TYB Şanlıurfa Şubesi Başkanı Necdet Karasevda ve TYB Konya Şubesi Başkanı Ahmet Köseoğlu birer konuşma yaptılar. Karasevda, Konya'dan Şanlıurfa'ya şiir köprüsü kurduklarını dile getirirken Köseoğlu, evliyalar diyarı Konya'dan enbiyalar diyarı Urfa'ya selamlarını iletti. Vali Yavaşcan, bu selamı en güzel şekilde alırken kültür kervanının devam etmesi dileğinde bulundu.
Urfa ve Mardin'i çok sevdim. Yediden yetmişe konuştuğum Urfalıları çok cana yakın ve sıcak kanlı buldum. Urfa ve Harran'da Arap ve Kürt çocukları etrafımızda fırıl fırıl dönerken ürkek ve çekingen tavırlarından, başlarını okşadığınız ve adlarını sorup kısa sürede gözgöze geldiğinizde eser kalmadığını görüyorsunuz. Urfa esnafı pazarlıktan hoşlanıyor. Evliyalar diyarı Konya'dan geldiğinizi söylediğinizde gözlerinin içi gülüyor. Mevlâna'yı ve Konyalıları çok seviyorlar. Namaz vakitlerinde camilerin dolu olması sevindirici bir durum. Balıklıgöl'ü gezerken en çok İranlı turistlerle karşılaşıyorsunuz. Urfa-Balıklıgöl, Anadolu'nun her tarafından gruplar halinde gelen ziyaretçilerle dolup taşıyor! Urfa Kalesi'ni gezmek ve buradan Urfa'yı kuşbakışı seyretmek için 2 YTL. ödeyerek insanı oldukça yoran o dik merdivenleri çıkmak zorundasınız. Balıklıgöl ve civarı saat 24'e kadar canlılığından birşey kaybetmiyor. Konyalılar için Alâeddin Tepesi ve Mevlâna Türbesi neyse, Urfalılar içinde Hz. İbrahim'in ateşe atıldığı Balıklıgöl ve Halil-ür Rahman Camii ve Külliyesi o.
DÜNYA MİRASI LİSTESİ'NE ADAY ŞEHİR: MARDİN
Gezimizin üçüncü gününde Urfa'ya uzaklığı 200 km. olan Mardin'e hareket ettik. Bilinen ilk adı "Marida" olan ve Süryani dilinde "Marde" iken, Arap ve Türkler tarafından "Mardin" adını alan Mardin, Urfa gibi tarihi İpek yolu üzerinde bulunan ve SİT alanı olarak belirlenmiş, tarihi - kültürel yapısı ile UNESCO "Dünya Mirası Listesi"ne girmeye aday tarih kokan ve ruhu olan şehirlerimizden biri.
M.Ö. 4500'lü yıllara kadar uzanan tarihi geçmişiyle Mardin, batı ve doğu medeniyetinin izleriyle süslü taş yapılarıyla sizi âdeta büyülüyor! "Şehirlerin ruhu vardır" derler ya. İşte öyle bir ruhu sahip olan Urfa ve Mardin, "müze şehir"ler olarak bünyelerinde müthiş zenginlikte bir kültür ve sanat hazinesi barındırıyor. Urfa ve Mardinliler başta olmak üzere bütün bir insanlığa düşen görev ise; bu hazinenin ve kültürel mirasın korunarak gelecek nesillere aktarılması ve teslim edilmesi olmalı. Yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini çeken Urfa ve Mardin, hakikaten görülmeye ve gezilmeye değer şehirlerimiz arasında müstesna bir yere sahip. Mezopotamya'nın en eski yerleşim merkezleri olmaları dolayısıyla bu kadîm şehirlerin, "Peygamberler Şehri" ve "İnançlar Diyarı" olarak anılması boşuna değil. Çeşitli etnik grup, mezhep ve kavimler ile medeniyetlere beşiklik eden bu şehirlerin ruhî güzellikleri ise; bir anlamda müzelerde saklı. Hafta sonuna denk gelmesi dolayısıyla Urfa Müzesi'ni gezemedik. 1895'de Meryemana Kilisesi'ne bağlı Süryanı Katolik Patrikhanesi olarak inşa edilen ve 1995 yılında müzeye dönüştürülen üç katlı tarihi Mardin Müzesi'nde; etnofrafik ve arkeolojik eserler sergileniyor. İyi bir erkeolog eşliğinde o şehrin sosyal, kültürel, dini, askeri ve ekonomik yapısı hakkında çok şeyler öğrenebilirsiniz. Yani geziye ilk önce müzelerden başlamakta büyük yarar var.
Deyrülzafaran Manastırı'nı bize gezdiren görevli genç Süryani, eskiden buranın bir güneş tapınağı olduğunu söyledi. Beş lisanı rahatça konuşabilen görevli genç, Süryanı Kadîm Cemaatinin dini merkezi olarak bugün de işlevini sürdüren ve içinde kiliseler, sunaklar, okul, mezar ve inziva yerlerinin olduğu bu manastırda bizi, güneşe tapan Şemsilerin ibadetgâhı olan bir dehlize indirdi. Dehlizin özelliği ise; 12 taş sütun üzerine ve hiç harç kullanılmadan birbirine geçme kilit metodu (Mısır piramitlerinde olduğu gibi) tekniği ile inşâ edilmiş olması. DHA Mardin Temsilcisi Adnan Avuka, kamera ve fotoğraf makinesiyle birlikte bizi Deyrülzafaran Manastırı'nda yakaladı. Gezinin ardından TYB Konya Şubesi Başkanı ve kafile liderimiz Ahmet Köseoğlu'yla mini bir röportaj yapan Adnan Bey, okkalı iki soru sordu. Ahmet Bey, burada tecrübesini konuşturarak her iki soruya da hoşgörü, sevgi, güzel ve güzellik çerçevesinde gayet güzel ve makul cevaplar vererek "Hoşgörü kenti Konya'dan değişik etnik yapıya sahip ve mezhepleri bağrında barındıran Hoşgörü Diyarı Mardin'e, güzeli ve güzellikler içerisinde daha güzeli bulmak ve görmek için geldik" dedi. Adnan Bey, Köseoğlu'na "Mardin" ile ilgili hacmi geniş, resimlerle süslü ve kendi ismini taşıyan bir kitabını hediye etti.
Mardin'de dikkatimi çeken ve beni heyecanlandıran bir başka husus da, Hatuniye Medresesi'nde caminin içinde Sevgili Peygamber Efendimiz'e aid olduğu kabul edilen ayak izi oldu. Mevlâna Celâleddin-i Rûmî, Kubbe-i Hadra ile ilgili ve yanılmıyorsam "Bu kubbe üzerine pak ayağınla basan sensin Yâ Resûlallah" sözünden mütevellit o anda büyük heyecan duyduğumu belirtmek isterim. Dara ören yerindeki su sarnıçları ile yerin 27 metre altındaki dehlizin sütunları görülmeye değerdi. Bu arada sit alanı olan mekanlarda tarihe sahip çıkılmadığı, tarihi yapılar üzerine yapılan derme çatma evlerden anlaşılıyordu.
Urfa'da tarihi bedesten çarşısında caddeye bakan bir esnaf dükkanının önünden geçerken yukarıdan gelen buharlı su, sıcaktan bunalan insanları havadan serinletiyordu. Dikkatimi çeken ve hoşuma giden bu teknolojinin bir Malatyalı tarafından icad edildiğini öğrendim. Basınçlı su size fazla bir rahatsızlık vermeden serinlemenizi sağlıyor. Alışverişinizi de o serinliğin altında rahat bir şekilde yapıyorsunuz. Müşteri çekmek için havanın yukarıdan serinletilmesi güzel bir fikir.
Şanlıurfa Gazeteciler Birliği'ni Vali Yusuf Yavaşcan ile birlikte ziyaret ederek buradaki sohbet geç saatlere kadar devam etti. ŞGB Başkanı Veysel Polat'tan Şanlıurfa'da çeşitli ebatlarda, günlük ve haftalık olmak üzere 22 gazete, 2 mahalli televizyon ve 6 radyonun yayın hayatına devam ettiğini öğrendik. Siverek İlçesinde 4 gazete günlük olarak yayınlanıyor. Şanlıurfa'da Güneydoğu Life, Mardin'de ise Mardin Life dergileri var. Şurkav'ın yayın organı "Şanlıurfa" dergisi ise Nisan'da yayın hayatına başlamış. Urfa'da gazetelerin çokluğu "naylon gazeteler"in tartışılmasına, haksız rekabetten dolayı şikayetlerin artmasına yol açmış. Bu gazetelerin etkinliği ise tartışılır. GAP Gündemi'nin Şanlıurfa'da en etkin gazete olduğu ifade edildi.
Bu geziyi organize eden TYP Konya Şube Başkanı Ahmet Köseoğlu'na, bizi Urfa'da çok iyi ağırlayan TYB Şanlıurfa Şube Başkanı Necdet Karasevda ve yönetim kurulu üyeleri ile Şanlıurfa Valisi ve ŞURKAV Başkanı Yusuf Yavaşcan'a, Mardin Vali Yardımcısı Osman Nuri Canatan ile Mardin İl Emniyet Müdürlüğü ve Polisevi yetkililerine teşekkür ediyorum.
Tarih kokan Şanlıurfa ve Mardin'i asla unutmayacak, ruhuyla birlikte yaşayan bu kadîm şehirlerimizin güzel insanlarını devamlı hatırlayacağım.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.