TARİH KOKULU ŞEHİR
Bursa’da bir eski cami avlusu Küçük şadırvanda şakırdayan suOrhan zamanından kalma bir duvar Onunla bir yaşta ihtiyarçınar Eliyor dört yana sakin bir günü…Bir rüyadan arta kalmanın hüznü.-Ahmet Hamdi Tanpınar
Bursa, hikâyesini en iyi anlatan şehirlerin başında gelir. Zamanın, gizemin, efsanelerin ve tarihin tanığı, bu şehrin hikâyesine vâkıf olmak için pür dikkat göz açıp kulak kabartarak önünüze serilen tarihî panoramanın içine girmeniz gerekir. “Yolculuk zahmetine değen şehir” demiş Bursa için Clément Huart. Tanpınar ise, “Bursa ‘tarihin içindeki şehir’dir. İçimizdeki aydınlığın aynasıdır.” der. Evliya Çelebi’nin Bursa’sı ise “ruhaniyetli şehir”dir. Bu ruhaniyetli şehrin büyük tarihî sergisine dâhil olduğunuzda geçmişinize olan inancınız yenilenir, Osmanlı ilk dönem eserlerinin büyüleyici atmosferi sizi sarar sarmalar. Bursa ziyaretimiz sabah namazı ile Ulu Cami’den başlıyor. İkinci durağımız Emir Sultan hazretleri. Devamında Hanlar Bölgesi, Koza Han’da çay, ipek ticaretinin dünü bugünü ve üretimi hakkında hariçten gazel okuma muhabbeti. Bursa’da Zaman şiirinde Tanpınar ‘Muradiye sabrın acı meyvası’ diyordu ya, şimdi… Hüdavendigâr Külliyesinde hüzün ve Sultan Murat’ın huzurunda zihnimize üşüşen üzücü hadiseler. Babası Sultan Murat’a isyan edip Acemler ovasında savaşa tutuşan ve yenilen akabinde öldürülen Şehzade Saveci Bey. Sultan Murat’ın Kosova Savaşı’nda Sırp Milos Obilic tarafın dan şehit edilmesinin ardından oğlu Yakup Çelebi’nin de kardeşi Yıldırım Bayezid tarafından yine Kosova’da boğdurulması. Yıldırım’ın oğullarından Musa Çelebi’nin Süleyman Çelebi’yi, Çelebi Mehmet’in de Musa Çelebi’yi öldürtmesi. Devlet, saltanat, iktidar, hırs, evlat ve kardeş katletmeleri gibi bir çok hadisenin zihnimde cevabını bulamadığım sorularıyla Hüdavendigâr’ın huzurundan ayrılış. Yıldırım Beyazıt Külliyesi, yeşil mahallenin Yeşil Türbesi ve Yeşil Cami derken Osmanlı tarihinin dibacesi olan ve önümüze her fırsatta, her köşe başında ya da arada kıyıda saklı kalmış güzellikleri sunan Bursa’yı zaman tünelindeymiş hissiyatıyla gezmenin, görmenin dayanılmaz güzelliğini yaşamak.
Bursa klasiğimiz hâline gelen keyiflerimizi de yerine getiriyoruz. Tarihî lokantada İskender kebabının üstüne kaymaklı Kemalpaşa tatlısının lezzetini eklemeyi ihmal etmedik. Tophane sırtlarında Osman Gazi ve Orhan Gazi türbelerinin ziyaretini takiben Tophanede çay eşliğinde ovayı ve dikkatimizi üzerine hemen toplayıveren Ulucami’yi seyre daldım. Yıldırım Bayezid döneminde inşa edilen caminin bir Rum usta tarafından yapılmış olma ihtimalini öğrendiğimde şaş kınlıkla beraber sanatın birleştirici gücünü bir daha anladım. Lakin hemen her büyükşehirde olduğu gibi Bursa’nın da kalbine çakılan kazık gökdelenler temaşamın içine misafir olan hayalimin keyfine keder vermeye, tadını kaçırmaya yetti. Evet, bu cinnet haneler ovanın siluetini bozmuş tarihle iç içe güzelim Bursa’yı temaşa edenlerin de üzülmesine, hayıflanmasına sebep olmuştur. Şehir imarından sorumlu idarecilerden kaynaklanmıyor mu zaten planlı plansızlıklar, sorumsuzluklar, sonuçta huzursuz hayat ve üstüne bir de görünüm ahenksizliği… Bursa’ya uygun projeler adına son densizlik ise Teferrüç Mahallesi’ne yapılan çok katlı binalar zinciri. Bursalılar; Uludağ’ın eteğindeki bu tarihî mesire yerine adından da anlaşılacağı üzere ferahlamaya, üzüntülerini gidermeye giderlerdi ki bu mahalleyi de kentsel dönüşüm alanı ilan edip idare eliyle gamhaneye dönüştürmüşler. Onlarca çok katlı binayı eski adı Keşiş Dağı olan Uludağ’ın yamacına yerleştirmişler. Benim Bursa'm, Tanpınar'ın Bursa'sı... Çocuktum, Bursa benim için babamın dükkânımıza sebze halinden getirdiği tadına doyum olmaz şeftalilerdi. Bir de Türk filmlerinde zenginler Uludağ’a kayak yapmaya giderdi. Bursa bu ikisiyle kodlanmıştı zihnime.
Yeşil Bursa’nın tarihinin yanında tabii güzellikleri, zenginlikleri, her köşe başında sizi selamlayan anıt eser çınar ağaçları ve yeşilin envaı çeşidi ile suyu, havası, şifalı tarihî kaplıcaları elbette ki günümüzde olduğu gibi geçmişte de bu beldenin önemli bir şehir olmasını sağlamış gelip gezen birçok yazarın, şairin, seyyahın dikkatini cezbetmiştir. *** Ovanın yeşili göğün mavisi Ve mimarilerin en ilahisi Bir zafer müjdesi burda her isim Sanki tek bir anda gün saat mevsim Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın *** Bu mübarek şehrin, Tanpınar’ı da maneviyatıyla sarıp sarmaladığının tezahürünü “Bursa’da Zaman” şiirinde ve “Beş Şehir” isimli eserinin Bursa bölümünde görebilirsiniz: “Şimdiye kadar gördüğüm şehirler içinde Bursa kadar muayyen bir devrin malı olan bir başkasını hatırlamıyorum. Fetihten 1453 senesine kadar geçen 130 sene, sade baştanbaşa ve iliklerine kadar bir Türk şehri olmasına yetmemiş, aynı zamanda onun manevi çehresini gelecek zaman için hiç değişmeyecek şekilde tespit etmiştir. Uğradığı değişiklikler, felaketler ve ihmaller, kaydettiği ileri ve mesut merhaleler ne olursa olsun o, hep bu ilk kuruluş çağının havasını saklar, onun arasından bizimle konuşur, onun şiirini teneffüs eder. Bu devir haddi zatında bir mucize, bir kahramanlık ve ruhaniyet devri olduğu için, Bursa, Türk ruhunun en halis ölçülerine kendiliğinden sahiptir, denilebilir.” Bursa’da Bir Veliye Bende Olmak… Anadolu evliyalar diyarıdır, hemen her şehirde birkaç veli zatın bulunduğunu biliyoruz. Bu şehirlerden bazıları dün de bugün de veli zatlarla birlikte anılagelmişlerdir. İstanbul Eyüp Sultan, Ankara Hacı Bayramı Veli, Nevşehir Hacı Bektaşı Veli, Erzincan Terzi Baba, Konya Mevlânâ Celaleddini Rumi ve Bursa Emir Sultan. Elbette ki aynı zamanda İstanbul, Konya ve Bursa gibi payitaht şehirler evliya yurdu olarak bilinen şehirlerimizdendir. Selçuklular ve Osmanlılar döneminde Türkistan’dan, Harezm’den, Horasan’dan, Buhara’dan, Herat ve Semerkant’tan yani büyük bir coğrafya olan orta Asya’dan Anadolu’ya hicret eden nice kafilelerde bilim adamları, âlimler, fazıllar vardı ki bunların içinde Allah’ın veli kullarının da bulunduğunu okuyoruz, biliyoruz. Böylesi Allah dostları, medfun bulundukları şehirleri maneviyatları ile aydınlatmaya halen devam ediyor. Osmanlı padişahlarından Yavuz Sultan Selim, veli zatlarla irtibatı olan ve kendisinin de Allah dostu bir kul olduğu arkasından söylenen biriydi. Büyük hükümdar: Padişahı âlem olmak bir kuru kavga imiş Bir velîye bende olmak cümleden evlâ imiş diye kayıt düştüğü beyitin, nedenliğinin cevabını Bursalı Niyâzîi Mısrî haz retlerinde görebiliyoruz.
“Mürşit gerektir bildire Hakk’ı sana hakka'l yakin,
Mürşidi olmayanların bildikleri güman imiş”
Bursa’nın eski yerleşim yerlerinin hemen her köşesinde yatır, tekke, zaviye, türbe, dergâh, mezar ve mescitle buluşmak, karşılaşmak biz gezeryazarlar için olağanüstü bir durum gibi görünüyor, lakin bu mübarek şehir de ikamet edenler için vaziyet ve davranış normalleşmiş. Öyle ki biz de bu yüce insanların, velilerin; Akbıyık Sultan, Açıkbaş Mahmut Efendi, Abdal Mehmed, Abdülkerim Kadiri, Abdal Murad, Bahri Baba, Eskici Mehmet Dede, Hüsameddin Bursevi, Hasan Can, Hayreddin Efendi, Helvacı Bacı, Mürselpaşa, Şeyh Ataullah (Tezveren Sultan), Veli Şemseddin, Seyit Nasır Vânî Mehmet Efendi, Abdüllatif Kutsi, Eşrefoğlu Rumi, Kutbeddin İzniki, İsmail Hakkı Bursevi, Niyazi Muhammed Mısri, Kutup İbrahim Efendi, Lâmii Çelebi, Baba Sultan, Muslihiddin Salih Efendi, Molla Hüsrev, Molla Fenari, Somuncu Baba, Pir Emir, Şeyh Küşteri gibi pirlerin bazıları güzergâhımıza denk düşmediği için ziyaret edemeyip huzurlarında Cenabı Mevla’ya iltica nasip olmasa da hepsinin aziz ruhlarına selam ve Fatihalarımızı gönderip başka seferlere inşallah dedik. Bursa’dan ayrılırken tekraren Emir Sultan'a, Üftade Hazretleri'ne ve Süleyman Çelebi'nin türbesine varıp “Ey azizler işte başlarız söze, Bir vasiyet kılaruz illa size.” İlahi şiirinin (mevlit) girizgâhı ile yeniden Bursa’ya geleceğimizin vasiye tini kendi kendimize şart kılıp veda ederiz. Bursa’dan her ayrılışımızda iyi ki gelmişiz, deriz bu aziz şehre…
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.