TÜRK EDEBİYATININ FRANKFURT SEYAHATİ
Türkiye'nin onur konuğu olduğu 60. Frankfurt Kitap Fuarı'na sayılı günler kaldı. 'Bütün Renkleriyle Türkiye' başlığıyla 15-19 Ekim arasında düzenlenecek...
Türkiye'nin onur konuğu olduğu 60. Frankfurt Kitap Fuarı'na sayılı günler kaldı. 'Bütün Renkleriyle Türkiye' başlığıyla 15-19 Ekim arasında düzenlenecek fuara Türkiye'den yaklaşık 350 yazar, çevirmen katılacak. Frankfurt Kitap Fuarı özellikle edebiyatımızın ve yazarlarımızın yurtdışına açılması adına tarihî bir fırsat olarak değerlendiriliyor. Dünyanın bu en büyük fuarına gitmeden önce yazarlara beklentilerini sorduk.
Türkiye, tüm renkleriyle Frankfurt'ta
Frankfurt'a gelene herkesin sorduğu sorular şunlardır: Eski şehri gezdiniz mi? Rothschild'in evine gittin mi? Goethe'nin evini gezdin mi?" Ahmet Haşim Frankfurt Seyahatnamesi'nde böyle söylüyor.
Minik bir kurgu yapıp Ahmet Haşim'in sıraladığı muhtemel sorulara "Frankfurt Kitap Fuarı, beklentilerinizi karşıladı mı?", "Yapılan etkinliklerden memnun kaldınız mı?" gibi soruları eklersek sözün nereye uzanacağı kendini ele verecektir. Aylardır beklenen Frankfurt Kitap Fuarı'na sayılı günler kaldı. Türkiye'nin onur konuğu olduğu, dünyanın bu en büyük kitap fuarına ülkemizden yaklaşık 350 yazar ve çevirmen katılmak için yola koyulacak. Bir gün böyle tarihi bir yolculuğun yapılacağını Ahmet Haşim düşlemiş midir bilinmez ama Frankfurt'a yapılacak bu edebi çıkarma, çok büyük beklentileri beraberinde taşıyor.
Beklendiğine değdi
'Bütün Renkleriyle Türkiye' başlığıyla 15-19 Ekim arasında düzenlenecek 60. Frankfurt Kitap Fuarı'na 1999'dan beri katılan Türkiye, yıllardır konuk ülke olmak için başvuruyordu. (İşkence, düşünce ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması gibi sorunlar gerekçe gösterilerek veya sebep belirtilmeden başvuru reddediliyordu.) Başvuru nihayet geçtiğimiz yıl kabul edildi. Fuarın 60. yılında gelen bu jest, çoğu kişiye "beklendiğine değdi" dedirtmişti. Hemen etkinlikler duyurulmaya, yazar listeleri yayımlanmaya başlandı. Sergiler, söyleşiler, edebiyat okumaları düzenlendi. Öte yandan etkinlikleri beğenmeyenler, açılış programını yeterli görmeyenler ve onur konukluğunu AK Parti hükümeti ile özdeşleştirenler ses verdi. Kültür Bakanlığı ve Ulusal Komite pek çok eleştiriden nasibini aldı. Fuarın açılışına günler kala eleştiriler yükselmeye devam ederken, hummalı çalışmalar da sürüyor.
Frankfurt, Ahmet Haşim'in seyahatnamesinde pek davetkâr durur. "Almanya pembe ve büyük bir elmadır. Fakat içi kurtludur..." sözleri büyüyü bozmaya işaret etse de Frankfurt Kitap Fuarı'ndan ülke olarak büyük şeyler beklediğimiz kesin. Etkinlik, İstanbul'un 2010'da Avrupa Kültür Başkenti olacağı gerçeğiyle birlikte düşünüldüğünde işin ciddiyeti kendini biraz daha açık ediyor. Fuara 111 ülkeden yaklaşık 8 binin üzerinde yayıncı katılacak. Dünyanın dört bir yanından gelen yayıncıların, edebiyat ajanslarının gözü yazarlarımızda olacak. "Tüm dünyada tanınmanın ve okunmanın yolu Frankfurt'tan geçer" sözünü ülke olarak sınayacağız.
Türkiye'nin Frankfurt Kitap Fuarı'na hazırlık seyrine kısaca değinecek olursak, konuk ülke çalışmaları geçen yıl yapılan imza töreniyle başlatıldı. Türkiye Yayıncılar Birliği'nin çağrısı ile ülkemizin belli başlı tüm yazar ve yayıncı örgütleri bir araya gelerek bir danışma kurulu oluşturuldu, kollar sıvandı. Danışma Kurulu'nun yanında bir de Yürütme Kurulu oluşturuldu. Kurulda Türkiye Yayıncılar Birliği'nden Müge Sökmen başkanlığında, Basın Yayın Birliği, Türkiye Yazarlar Sendikası, İLESAM, Türkiye PEN temsilcileri yer aldı. Bakanlık yetkilileri de kurula katıldı.
Danışma kurulu; "Edebiyatımıza, müziğimize, mimarimize, sanatımıza baktığımız zaman, kendi içimizde çeşitli etnik ve dinsel grupların katkılarını tüm bunların birbirini zenginleştirip geliştirerek nasıl iç içe geçtiklerini görmek mümkün. Kültürümüzü dünyanın dikkatine açarken bu tarihi, bu iç içe geçişi öncelikle takdir etmeli ve şükranla karşılamalı, inkârcı, savunmacı bir tutumla tarihsel paylaşımları, yüzyılların alışverişini görmezden gelmek yerine bu tarihe ve şimdi içimizde barındırdığımız çeşitliliğe sahip çıkmalı, hakkını vermeliyiz. Ne de olsa bugün her ülkeden öte ve fazla bir şekilde bu miras bizim topraklarımızda yaşatılıyor. Kültürümüzün zenginliğine, içerdiği kimliklere sahip çıkarak, bünyemize katarak öne çıkartmak ülkemizin mevcut gücünün çok daha rahat görülmesini sağlayacaktır." düşüncesiyle konuk ülke konseptinin 'Tüm Renkleriyle Türkiye' olmasını önerdi.
'Hükümetin değil, yayın dünyasının organizasyonu'
Frankfurt Kitap Fuarı süresinde yazarlar ve yayınevleri ile hükümet kimi zaman karşı karşıya geldi, ortalıkta pek çok söylenti dolaştı. Fuara davet edilen yazarların listesi arz-ı endam edince ise kulisler arttı, bildiriler yayımlandı. Bunun üzerine Bakanlık açıklama yaptı. Edebiyatımızın bazı önemli isimleri de konuk ülke programını "AK Parti hükümetinin organizasyonu" olarak tanımladıkları etkinliğe katılmayacaklarını açıkladılar. Ahmet Oktay, Leyla Erbil, Füsun Akatlı, Nezihe Meriç, Demir Özlü, Pınar Kür ve Tahsin Yücel; "AKP iktidarına ve onun Kültür Turizm Bakanı'na güvenmedikleri ve yazar örgütlerinin bu fuar katılım sürecinde şeffaf olmadığı, çok ciddi kaygılar üretecek ölçüt sorunuyla karşı karşıya oldukları" gerekçesiyle Frankfurt Kitap Fuarı'na katılmayı reddettiklerini yazılı bir açıklama ile duyurdular. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Frankfurt Kitap Fuarı Ulusal Yürütme Komitesi, yayıncı birlikleri ve yetkililer, fuar davetini kabul etmeyen yazarların görüşlerine karşılık birer açıklama yaparak 'bunun hükümetin değil, yayın dünyasının bir organizasyonu' olduğunu vurguladılar.
Bakan Günay, yazarlara tepki göstererek "Fuara 300'ün üzerinde yazar katılacak. İsteyen Türkiye'yi uluslararası bir etkinlikte temsil eder, istemeyen etmez. Tarih herkesin ne yaptığını yazar. Sözde bugün işbaşında bulunan siyasi iktidara zarar vermeye çalışırken, bilerek bilmeyerek Türkiye imajına olumsuz etki yapıyorlar.'" dedi. Tartışmalar sürerken Ulusal Yürütme Komitesi adına Müge Gürsoy Sökmen (Ulusal Yürütme Komitesi Eş Başkanı), Enver Ercan (Yazarlar Komitesi Moderatörü), Münir Üstün (Yayıncılık Komitesi Moderatörü) ve Tanıl Bora (Konferanslar ve Bilimsel Toplantılar Komitesi Moderatörü) kamuoyuna, "Frankfurt Kitap Fuarı, devletler ve hükümetler arası bir organizasyon değil, yayın dünyasının bir organizasyonu" şeklinde bir açıklama yaptılar.
Bunun yanında Gülten Akın, Hilmi Yavuz, Aslı Erdoğan gibi pek çok şair ve yazar da konunun ulusal bir mesele olduğunu belirterek, bir hükümet organizasyonuna indirgenmemesi gerektiğini ifade ettiler. Doğan Hızlan, Hürriyet'teki köşesinden yazarlara fuara sayılı günler kala şöyle seslendi: "Gitmek istemeyenlerin gerekçeleri ne olursa olsun bir kez daha düşünmelerini gönülden rica ediyorum. Kendileri adına değil, Türk edebiyatı adına."
Renkli bir Türkiye manzarası
Yazar listesine bakılınca, Türk edebiyatıyla ilgisi olup olmadığı tartışmalı yazarların listede olduğu, bazı usta isimlerin es geçildiği görülüyor. Fuardan beklentilerini öğrenmek için görüştüğümüz Buket Uzuner, davet edilmediği bir yer hakkında konuşmak istemediğini aktarırken Mustafa Kutlu da davet edildiği halde gitmeyeceğini ve bir yorumda bulunmayacağını söyledi. Hulki Aktunç da davet edilip gitmemeyi tercih edenlerden. Aktunç, fuara gitmeme sebebini açıklamak istemedi.
FKF Türkiye Ulusal Yürütme Komitesi Eş Başkanı, Müge Gürsoy Sökmen yazar seçiminin nasıl yapıldığını şöyle açıklıyor: "Türkiye PEN Yazarlar Derneği, Yazarlar Sendikası, Edebiyatçılar Derneği, Yazarlar Birliği, BESAM, EDİSAM ve İLESAM; Yazarlar Komitesi'ni oluşturdu, davet edilecek yazarları ortak kararla onlar saptadı. Onlar da üç şeye dikkat ettiler. Birincisi, Türkiye'deki kültürel hayatta önemli bir etki yaratmış olmak. İkincisi, gelecek vaat eden yazar olmak, üçüncüsü de Almanca başta olmak üzere yabancı dillere çevrilmiş eser sahibi olmak. Dolayısıyla elden geldiğince bütün renklerin temsil edileceği bir program hazırlanmaya çalışıldı."
Frankfurt Kitap Fuarı'na tepki gösteren, sadece bazı yazarlar değildi. Piyanist Fazıl Say da fuar organizasyonuna kızanlardan. Kendi bestelediği Nazım Hikmet Oratoryosu'nun yerine Yunus Emre Oratoryosu'nun seslendirilecek olması Say'ı üzdü ve bu tartışma da medyada yer aldı.
Türkiye'deki "tüm renklerin" temsil edildiğini simgeleyen logo Bülent Erkmen imzası taşıyor. Logo, Erkmen tarafından Türkçe, İngilizce ve Almanca olmak üzere üç ayrı dilde, çok renkli ve turkuaz olarak hazırlandı.
Türk yazar ve şairlerinin tanıtılması, haklarında yazılar yazılması biraz da 'Literary Agent'lara (edebiyat ajanları) bağlı. Türkiye'de henüz çok gelişmemiş olan bu kurum özellikle Avrupa'da ve Amerika'da yaygın. Özellikle Türk edebiyatının son dönemlerde dikkat çekmesi ve Türkiye'nin fuarın onur konuğu olması pek çok yazarımızın dünyaya açılmasına aracı olabilir.
Görünen o ki Türkiye'yi uzun bir Frankfurt seyahati bekliyor. Fuarın beklentileri karşılayıp karşılamadığını ise zaman gösterecek. Umarız, Ahmet Haşim'in 'pembe ve büyük elma, dediği Almanya'dan "kurt" çıkmaz. Zira hem ülkemiz hem de edebiyatımız adına bu tarihî fırsatın bir tekrarı uzun süre olmayacak.
Açılışı Gül, Pamuk ve Köhler yapacak
Onur programı çerçevesinde Almanya'da yaklaşık 250 etkinlik yapılacak. Bu etkinlikler arasında okuma günleri, konserler, dans ve tiyatro gösterileri ile sempozyumlar yer alıyor. Fuar alanında sergiler ve sanatsal programlardan oluşan 40 kültürel etkinlik, 150 panel, bilimsel konferanslar ve özel davetliler için 15 ayrı toplantı yapılacak. Türkiye fuarda 4060 metrekarelik alanı kullanarak bu yıl kültür ve edebiyatını tanıtma imkânına sahip olacak. Proje kapsamında Türkiye, 100 yayıncı, 350 yazar/çevirmen, 320 sanatçı (müzik ve sahne sanatları), 10 telif ajansı temsilcisi, 100 kişilik resmî heyet, 120 medya mensubu, küratör ve sinema yapımcılarından oluşan toplam 1000 kişilik bir heyetle temsil edilecek. Fuarın açılışını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler ve Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk birlikte yapacaklar.
--------------------------------------------------------------------------------
'Papaza kızıp oruç bozmanın anlamı yok'
Hilmi Yavuz
"Fuarda İngilizceye çevrilen Seasons of the Word adlı kitabımın çevirmeni Walter G. Andrews ile bir okuma saatimiz var. Bu yüzden Frankfurt Kitap Fuarı'nın benim için anlamı biraz da bu etkinlikle ilgili, ama genel olarak Türkiye'nin onur konuğu olmasının, herkesin söylediği gibi Türk edebiyatının yurtdışında daha yaygın ve kuşatıcı bir şekilde tanınmasını sağlamaya yardımcı olacağını ümit ediyoruz. Türkiye'nin ne kadar hazırlıklı olduğunu fuarda göreceğiz. Tam anlamı ile bir hazırlık yapıldığı söyleniyor. Benim bazı kuşkularım var. Türkiye gerçekten iyi hazırlanmış mı, hazırlanmamış mı? Bunu bizzat göreceğiz. Fuara katılmayan arkadaşlarımızın tavrını "papaza kızıp oruç bozma" olarak nitelendiriyorum. Gereksiz ve temelsiz bir hassasiyetin ürünü bu yaklaşım. Meseleyi siyasi bir düzleme çekme gibi bir yanlışlığın içine düşmüş gibi görünüyorlar dolayısıyla görüşlerine katılmıyorum. Gereksiz ve anlamsız bir biçimde bir siyasi polemik konusu yapıyorlar bu meseleyi. Oysa çok büyük, altmış yılda bir gelen bir fırsat, iyi değerlendirmek gerekir. Bu fuarda Kültür Bakanlığı'nın değil yayıncıların daha belirleyici olduğunu biliyorum. Bu yüzden muhalif arkadaşların yaklaşımını anlamak mümkün değil."
***
'Türk edebiyatı ve kültürü Avrupa'da çok az biliniyor'
Elif Şafak
"Frankfurt Kitap Fuarı'nın onur konuğu olması Türkiye için önemli bir fırsat. Avrupa'da, bilhassa Almanya'da yaşayan çok Türk olmasına rağmen ne yazık ki Türk edebiyatı ve kültürü Avrupa'da son derece az biliniyor. Türk edebiyatının ve kültürünün bilinmemesi Türkiye'ye dair önyargıları arttırıyor. Bir memleketin zenginliğini görebilmek ve göstermek için edebiyattan, sanattan daha güzel, daha güçlü bir yol olabilir mi? Frankfurt Kitap Fuarı'na Türkiye pek çok yazar, şair ve yayıncıyla katılıyor. Bu çeşitliliği ben son derece önemli buluyorum. Türk edebiyatı denince sadece birkaç isim gelmemeli Batılıların aklına, ne kadar çok eser çevrilirse ne kadar çok yazar sesini duyurma imkânı bulursa o kadar güzel. Ayrıca eleştiri geleneği de zenginleşecek bu tür adımlarla. Biz yazarlar, kendimizi çok farklı ya da özel zannetmeyi seviyoruz. Ama sonuçta hepimiz bir dönemin ve mekânın ürünüyüz. İşte bu noktada bizim ürünlerimizi ve tarzlarımızı belli ve nesnel bir çerçeve içinde yorumlayacak değerlendirecek akademisyenlere, eleştirmenlere o kadar ihtiyaç var ki. Türkiye'de ben bunun eksikliğini hep hissediyorum. Bizde romanın kendisi hariç romancıların her şeyi konuşulur, bir tek yazı değerlendirilmez. Frankfurt Kitap Fuarı'nın bu alanda da önemli açılımlar sağlayabileceğine inanıyorum."
***
'Yazarlarımız ve yayıncılarımız için bir milat olabilir...'
Enver Ercan
"Ulusal Yürütme Kurulu üyesi olarak beklentim yüksek doğrusu: Bu fuarla birlikte, dünyanın önde gelen yayıncılarının ve telif ajanslarının dikkatinin yazar ve şairlerimize daha çok yöneleceğine inanıyorum. Çünkü çalışmalarımızı yaparken hep bunu göz önünde tuttuk. İstedik ki, Türkiye'nin edebiyatı ve kültürü "bütün renkleriyle" yansısın ve "değerlerimizi" tanıtırken hakkımızdaki kimi siyah-beyaz kalıp değerlendirmelerin birer önyargıdan ibaret olduğunu kanıtlayalım. Tabii, fuardan sonraki yayıncı-yazar-telif ajansı ilişkilerinin sürekli kılınması gerekir ki, bu süreçteki çabalarımız kalıcı olabilsin. Mart ayından beri gerçekleştirilen etkinliklerin dış basındaki yansımalarına baktığımızda, doğru yolda olduğumuzu görüyoruz. Bu da bizi sevindiriyor. Kendi alanlarında söz sahibi kurum ve kuruluşların temsilcilerinden oluşan bir Ulusal Yürütme Kurulu var ve aramızda kurduğumuz internet ağıyla çalışmaların her aşamasından herkes haberdar oluyor, her ayrıntının üzerinde titizlikle duruluyor. Durum böyle olunca, bu konuda içim/iz rahat. Dünyanın en büyük ve en etkili bir kitap fuarının bu yıl konuk ülkesi Türkiye. Gözler bizim üzerimizde olacak. Çok iyi hazırlandık. Yazarlarımız için de, yayıncılarımız için de bir milat olabilir..."
***
'Almanya çok iyi hazırlanıyor'
Sema Kaygusuz
"Şu anda Berlin'deyim. Goethe Enstitüsü'nün davetlisi olarak geldim buraya. Berlin üzerine izlenimlerimi yazıya aktarıyorum. Türkiye fuara nasıl hazırlandı tam bilmiyorum ama Berlin'den gördüğüm kadarıyla Almanlar çok iyi hazırlanmış. Gazeteciler, edebiyat eleştirmenleri Türkçe yazan yazarları tanımaya, anlamaya çalışıyor. Yaptığım sohbetlerden şunu çıkardım: Türkçe edebiyat dünyaya yayılmak üzere. Dipdiri imgelemi, zengin dünyası ve özgün yazarlarıyla kendini gösterme fırsatı bulacak. Umarım doğru, abartısız ve zarif bir sunumla kendimizi anlatabiliriz. Yabancılara anlatıyor gibi değil de, edebiyatçı dostlarımıza anlatır gibi. Bizi görebilsinler diye kendimizi başkalarına benzetmeden..."
***
'AKP iktidarını destekliyor gibi gözükmek istemedim'
Ahmet Oktay
"Frankfurt Kitap Fuarı'na katılmıyorum. Öncelikle yabancı dilim yok, orada öyle sap gibi ortalıkta dolaşmak istemem. İkincisi, sonradan Tahsin Yücel, Leyla Erbil gibi arkadaşlarımın bir organizasyonu oldu. Birlikte katılmayacağımıza dair bir duyuru yaptık. Fuara katılmakta yarar görmüyorum. Çünkü bir devlet politikası olarak ortaya sürüldü ve AKP iktidarını destekliyor gibi görünmek istemedim. Bakanlığın güdümünde olan bir faaliyete katılmayı düşünmüyorum. Şunu da söylemek isterim: Suna İnan Kıraç Vakfı da bir stant açacak, hükümet dışı bir organizasyon olduğu için oraya kitaplarımı, kitap kapaklarımı gönderdim. "
***
'Devlet ve yazar ilk kez kol kola görünüyor'
Abdulkadir Budak
"Kişisel beklentim, en başta, dünyanın en büyük ve saygın kitap fuarını görmek, birkaç gün de olsa bu havayı solumaktır. Şiir üstüne kısa bir konuşma yapacak, şiirlerimden birkaç örnek vereceğim, o kadar. Bundan daha önemlisi şudur elbet: Bu yılın onur konuğu Türkiye ve Türk edebiyatı olacağı için işin içine ulusal bir beklenti de girer ki, bu benim önceliğimden önde gelir. Türk edebiyatı dış dünyaya yeterince açılamıyor diye her zaman yakınırız ya, bu yılki fuar, bunun kırılması için büyük bir fırsattır. Türk yazarı bugüne dek, yabancı dillere çevrilme konusunda kendi göbeğini hep kendi kesti. Devletten destek görmek şöyle dursun, köstek gördü. Nâzım Hikmet gibi, Yaşar Kemal, Aziz Nesin gibi birkaç adın dışında, kişisel girişimler, tanışmalar, araya adam sokmalar sayesinde çevrilebildi yazarlarımız, daha doğrusu yapıtları. Ne kadar başarılı olunur bilemem, ama ilk kez devlet ve yazar kol kola gibi görünüyor. Önemli olan, bu girişimi bir devlet politikası olarak da benimsemek, içeride arkasında durmak şöyle dursun, tarihsel süreçte karşısında duran devletin, hiç olmazsa burada yazarının, şairinin yanında olabilmesidir. Yazarlık yeteneği tartışılmayacak, gerçek edebiyatçıların elbette. Yoksa bu işi de (çok şeyde olduğu gibi) hısım, akraba, tanıdık düzeyine indirmek mümkündür. Davet edilen yazarlar ve katılacak yayınevlerine baktığınızda, ne yazık ki böyle düşünmek de mümkün olabilir. Tablo pek de iç açıcı görünmüyor.
Türkiye'nin bu büyük fırsatı yeterince değerlendirme yapıp yapmadığı konusunda yeterli bilgiye sahip değilim. İçeride kopan fırtınanın, bazı yazar ve şairlerimizin boykota gitmesinin yabana atılmayacak gerekçeleri var elbette. Ama ben bunu devletin meselesi olarak görmekten çok, Türk edebiyatının dışa açılma olanağı olarak görmekten yanayım. Şuna da inanıyorum ki, gerçek edebiyatçı orada olmazsa, kalp olanı alır onun yerini. Bu boşluk bir biçimde doldurulur. Buna fırsat verilmesin isterdim, ama öyle olmadı. Basından izlediğim kadarıyla, Türk edebiyatını layıkıyla temsil edecek birçok isim, bu büyük oluşumun dışında kaldı. Buna çok üzüldüğümü belirtmeden geçemeyeceğim.
Nobel ödüllü bir Türk edebiyatının bu fuar vesilesiyle daha bir mercek altına alınacağına inanıyorum. Bu dildeki başka değerlerin önü açılabilir. Açılmalı da."
***
'Türkiye, entelektüel birikiminin boyutlarını algıladı'
Ümit Yaşar Gözüm
"Frankfurt Kitap Fuarı'ndan beklentimiz, birlikte yol haritası çıkardığımız meslek kuruluşları ve sektörün beklentileridir. Türk yayıncılarının ve yazarlarının uluslararası arenaya açılması ve burada rekabet edebilecek gücü bularak kalıcı olmaları. Bu organizasyon bir prestij etkinliği olduğu kadar ufuk açıcı ve özgüven kazandırıcı bir açılım olacaktır. Türkiye gelecekte 2008'de yakaladığı çıtanın altına düşmeyecek bir performans sergileyecektir. Onur konukluğu, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın altyapıyı hazırlaması ve süreci başlatmasıyla resmi bir zeminde oluştu. Ancak bu üç yıl içerisinde öncelikle yazar, yayıncı, çevirmen meslek kuruluşlarıyla ve telif ajanslarıyla işbirliği zemini yaratıldı. Sonrası kendiliğinden gelmeye başladı, onur konukluğu kesinleştiğinde yapılan ilk iş bir örgütlü yapının oluşturulmasıydı. Bu da meslek kuruluşları ve Kültür ve Turizm Bakanlığı'mızın ortak kararı olarak Türkiye Ulusal Yürütme Komitesi'nin kurumsal kimlik kazanmasıyla gerçekleştirildi. Son üç yıl içerisinde Türkiye'nin yayıncılık alanında atmış olduğu adımlar geçmişteki bütün projelerin toplamıyla mukayese edilebilecek adımlardır. TEDA Projesi'nin 2005 yılında hayata geçirilmesiyle başlayan dünyaya açılma girişimleri dünyanın en büyük kitap fuarının 60. yılında onur konukluğu ile zirveye ulaşmıştır. Bu fuar, profesyonellerin arenasıdır. Biz bu arenaya bütün varlığımızla ilk defa çıkıyoruz. Ses getirecek projelerle çıkıyoruz. Ezber bozacak şekilde hazırlandık. İddialı olmanın ötesinde altyapısı üstyapısını belirleyen bir programla yola çıkıldı. Önemli bir noktaya dikkat çekmek isterim; konuştuğumuz alan entelektüel birikimin dışa açılmasıdır. Bakanlığın altyapısını kurguladığı bu çalışma artık yazar, yayıncı, çevirmen ve telif ajanslarının yürütmesi gereken bir noktadadır. Bürokratik işlemler projenin ayaklarından sadece biridir. İletişimi alanın profesyonellerinin üstlenmesinin zamanı gelmiştir, diyebiliriz. Projeden beklenilen yalnızca Türk yazarlarının Türkçe dışındaki dillere çevirisinin yapılmasına destek olmak değildi. TEDA kapsamında 35 dil ve 45 ülkede 440 eserin yayımlanmasına destek sağlandı. Bu destek, 110 eser için Almancaya verildi."
***
'Türkiye'de bir araya gelemeyen yazarlar Frankfurt'ta buluşacak'
Yıldız Ramazanoğlu
"Dünyanın artık günü birlik çıkar ve hesap kitap dolu ilişkilerden çok hakiki bir içtenlik, samimiyet ve hakkaniyet dolu ilişkilere ihtiyacı var. Bunu edebiyatın sağlayacağını ümit ediyorum. Beklentilerim elbette var. Burada Türkçeye ve Türk edebiyatına kapıların açılması söz konusu. Bu, çok değerli ve hiç de küçümsenmeyecek bir fırsat. Birkaç gün de olsa Türk edebiyatının söz alması, insanlığa yüreğini, zihnini, birikimini açıp göstermesi olağanüstü. Bir de göz göze gelme ve okuma yapma günleri var ki sanırım hayırlara vesile olur. Elbette bu fuardan mucizeler beklemesem de bazı hayallerim var. Almanların ve belki kimi başka ülkelerden Avrupalıların "başka" olanın öykülerine açılacağını, oradan öteki olanın derinliklerine nüfuz edebilecek insanlar bulunacağını düşünüyorum. Katılımcıların karşılıklı oluşturulacak bu anlama ve dinleme enerjisini, ötekinin hakikatine eğilme potansiyelini hızla başkalarına geçireceğini, günlerce bir iyilik salgını yaşanacağını tahayyül ediyorum. Türkiye, Doğu'nun giriş kapısı. O nedenle buradan gelen hissiyatla daha Doğu'ya doğru da bir açılma olacağını, sonra Doğu-Batı diye bir şey bile kalmayacağını, insanların hayalleriyle ve okumalarla tekrar bize ayna tutacaklarını düşünüyorum. Çünkü bu, öteki bilinçlerde nasıl bir yankı bulduğumuzu da gösterecek. Bir de genelde sadece bir iki yazarımızı tanıyan Avrupalı edebiyat okurunun böyle farklı eğilimlerin edebiyata yansıdığı bir atmosferi nasıl değerlendirecekleri bundan sonraki edebiyat ortamımızı etkileyecektir. Ben Türk edebiyatının genel olarak Türkiye'de yaşanan zengin ve karmaşık, bir o kadar da engin insanlık deneyimlerini çeşitli nedenlerle yeterince yansıtabildiğini düşünmüyorum. Buna rağmen çok iyi eserler verildiğini de inkar edemeyiz. Bir de "burada" bir araya gelemeyen Türkiye'den farklı edebiyatçıların birbirleriyle "orada" karşılaşmaları da ilginç bir tecrübe olacak. Farklı kesimlerden düşünce insanları, edebiyatçılar, sanatçılar, genelde yurtdışında karşılaşıp tanışıyorlar. Bu da acı bir deneyim. Kendi ülkemizde birbirimizle buluşma, tanışma imkanı sanki sessizce, sözsüzce elimizden alınmış."
Kitap Zamanı 06.10.2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.