TYB, Kabakçı ve Tam Gün
* Cahil insan kendinin bile düşmanı iken, başkasına dost olması nasıl beklenir. (Sokrates)
Cumartesi gündemi Konya'da epey yoğundu. Önemli toplantılar,...
* Cahil insan kendinin bile düşmanı iken, başkasına dost olması nasıl beklenir. (Sokrates)
Cumartesi gündemi Konya'da epey yoğundu. Önemli toplantılar, genel kurullar, seçimler gazetecilerin bol koşuşturmalı bir gün yaşamasına vesile oldu. Saadet Partisi Bölge Toplantısı'nda işsizlikte Türkiye'nin dünya ikinciliği gibi oldukça kötü bir dereceye yükselmesi vurgusu önemli ve üzerinde tartışılmaya değer nitelikteydi. Demokrat Parti Genel Başkanı, tecrübeli siyasetçi Hüsamettin Cindoruk ise Konya'nın yatırımlardan aldığı payın yetersizliğine vurgu yapmıştı. Cindoruk'un tecrübesini elbette önemsiyorum ama Demokrat Parti'nin ihtiyacı olan lider tipi kanaatimce Süleyman Soylu gibi genç ve 'her şart altında demokrasiden yana tavır alan' bir siyasetçi olmalıydı...
Cumartesi günü gazetede bulunmak adetimiz olmadığı halde, biz de davetli bulunduğumuz iki toplantıya (davete icabet gereği) iştirak ettik; Zaman Gazetesi Bölge Temsilcisi Şirin Kabakçı'nın tanışma toplantısı ile Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi'nin genel kurulu... Zaman Gazetesi Bölge Temsilcisi Şirin Kabakçı, iletişime açık, birikimli bir meslektaşımız. Konya'ya atanmasının üzerinden kısa bir süre geçmesine rağmen farklı gazetecilik algısı ile dikkat çekmeyi başardı. Şirin Kabakçı'nın başında bulunduğu çalışkan ekibiyle Konya'ya ve sektörümüze daha uzun yıllar yararlı olacağına inanıyorum...
Adı Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi ile özdeşleşen ve Konya kültürüne uzun yıllardır önemli katkıları bulunan Ahmet Köseoğlu, Niğde Belediye Başkan Yardımcısı olarak göreve başlamasının ardından TYB'deki görevini genel kurulda Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürü Bekir Şahin'e devretti. TYB'nin cumartesi günü yapılan genel kuruluna Niğde'den katılan heyet bile, Ahmet Köseoğlu'nun görev yaptığı ildeki etkisini ve etkinliğini gözler önüne serer mahiyette idi. Konya'daki genel kurula cumartesi günü olmasına rağmen, Köseoğlu'na destek vermek için, Niğde Belediye Başkanı, AKP İl Başkanı ile İl Genel Meclisi Başkanı da katılmıştı. Ahmet Bey'in hizmetlerinin unutulmayacağına, kültür hayatına ilişkin birikimini şimdi hizmet verdiği Niğde'ye de taşıyacağına inanıyorum.
Yazma Eserler'le ilgili örnek olabilecek çalışmalar ortaya koyan Bekir Şahin'in de TYB Konya Şubesi'nde başarılı olacağına şüphemiz yok. TYB'de bu geleneğin oluşmasının yanı sıra Şahin de önemli katkılar sağlayacaktır. Nöbet değişiminin hayırlı olmasını diliyor, Bekir Şahin ve yönetimine başarılar diliyorum.
TAM GÜNDE DOKTORLAR HAKLI MI?
Son yıllarda azalmış olsa da, kamu hastanelerine giden bazı hastalara bazı doktorlarca 'yolunacak kaz' gözüyle bakıldığı bir vakıadır. Çaresiz hastaların kimi hekimlerin özel muayenehanelerine yönlendirilmesi, ameliyat öncesinde de bazı doktorların 'bıçak parası'nı cebe indirmeleri (buna isim bile takmışlardı; indiregandi) bu bakış açısının tipik örneklerindendir. Şüphesiz ki; işini dürüstçe yapan doktorların bu kötü örnekler nedeniyle zan altında bırakılması doğru bir yaklaşım değildir. Parayı değil insan sağlığını önemseyen, fedakarca çalışan hekimlerimizin sayısı hiç de az değil. Ancak mesleğin içerisinde yanlış yapanları ayıklayamayan bir yapının daha büyük sorunlar ve yaptırımları da beraberinde getireceği de bilinmeliydi. Mevcut yapıdaki arızalar ortaya koyuyor ki; hekimlik mesleğinin ve eğitiminin de mesleğin akil insanlarınca sorgulanmasına ve yeni yaklaşımlar üretilmesine ciddi bir şekilde ihtiyaç var. Hekimlikte deontoloji nasıl algılanıyor, nasıl uygulanıyor, meslekteki kimi usulsüzlükleri örtbas etmek veya göz yummak da deontolojinin parçası olarak mı kabul ediliyor? Bunların ciddi bir şekilde ele alınmasına ihtiyaç var.
Gelelim; Tam Gün Yasası'na... Tam Gün Yasası'na neden karşı çıkıldığını anlayabilmiş değilim. Kamuda görev yapan birisinin özel işletmesinde veya işletmelerde çalışması zaten başlı başına bir tezat durumu değil mi? Böyle bir durumu ortadan kaldırmak, kamu veya özel'den birinin tercih edileceği sınırları getirmek neden çalışanların tepkisini çekiyor? Türkiye gerçekleri açısından bakıldığında, doktorların aldıkları ücretlerden yakınmaya haklarının bulunmadığını düşünüyorum. Bunun tek istisnası; iş ve ücret açısından uzman meslektaşlarına göre mağduriyete uğrayan pratisyen hekimlerdir...
Hekimlerin Tam Gün ile ilgili çıkışlarının toplumdan destek bulmadığını gözlemlemekle birlikte, Hükümetin de her konuda ilgili meslek kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları ile görüş alışverişinde bulunmaksızın, 'dediğim dedik, çaldığım düdük' tutumuyla hareket etmesinin yanlış olduğunu düşünüyorum.
Türkiye'de hekimliğin ve tıp eğitiminin yeni yaklaşımlarla, insanı-insan sevgisini merkeze alan yaklaşımlarla yeniden inşa edilmesine, yorumlanmasına ihtiyaç olduğuna inanıyorum...
PAKSOY, NİÇİN BAŞHEKİMLİĞİ BIRAKTI?
Cuma günü yayımlanan yazımızda Meram Tıp Fakültesi'nde Doç. Dr. Yahya Paksoy'un görevi Doç. Dr. Hamdi Arbağ'a teslim etmesiyle, kısa bir süre içerisinde yeniden başhekim değişikliğine atıfta bulunmuş, "Meram Tıp'a Başhekim dayanmıyor" yorumu yapmıştık. Dışa yansıyan görüntü bu olmakla birlikte başhekim değişikliğinin oldukça makul bir gerekçesi olduğunu Selçuk Üniversitesi Basın Müşaviri Kerem Pulgat arkadaşımız anlattı. Ortaya çıkan tablo, atamanın hem mecburiyetten, hem de Doç. Dr. Yahya Paksoy'un fedakarlığından kaynaklığını yansıtır nitelikte. Bilindiği gibi Selçuklu Tıp Fakültesi'nde eksiklikler birer birer tamamlanıyor. Bu bağlamda, Radyoloji Bölümü'nün kurulması için çalışmalar sürdürülüyor. Radyoloji servisini Konya'da kurabilecek altyapı ve tecrübe ise Doç. Dr. Yahya Paksoy'da var. Doç. Dr. Paksoy, Radyoloji Bölümü'nü kurmak üzere Meram Tıp'ın başhekimliğini bırakarak Selçuklu Tıp'a geçmiş. Yahya Bey'i tanımıyorum ama üstlendiği fedakarlık az bulunur cinsten. Bu fedakârlığı ve çalışkanlığı takdir ediyor, her iki hocaya da görevlerinde başarılar diliyoruz...
Merhaba 18.01.2010
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.