TYB’DE AYŞE ŞASA KONUŞULDU
AYŞE ŞASA: “Beni mutlu eden filmler değil kitaplarımdır”
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin paydaşı Selçuklu Belediyesi ile birlikte yaptığı...
AYŞE ŞASA: “Beni mutlu eden filmler değil kitaplarımdır”
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin paydaşı Selçuklu Belediyesi ile birlikte yaptığı haftalık Cumartesi programları kapsamında bu hafta “sinema yazarı ve eleştirmeni” Serdar Arslan’ın anlatımıyla ''İlham, Keşif ve Fetih Ayşe ŞASA Özel Programı'' icra edildi.
Konuşmasına Ayşe Şasa’nın genel özellikleri ile başlayan Serdar Arslan, “Ayşe Şasa çok yönlü bir kişiliğe sahip olduğu içindir ki buraya bir sosyolog, bir psikolog, bir sinema eleştirmeni veya bir roman yazarı getirmiş olsak onların her biri Ayşe Şasa hakkında konuşabilirler, bir şeyler söyleyebilirler” dedi.
“Ayşe hanım bir inanç üzerinden yetiştirilmediği halde ‘su aka aka yolunu bulur’ sözünün gerçekleşmiş olduğunu görebildiğimiz bir kişiliktir” diyen Serdar Arslan özetle şunları söyledi:
“Ayşe Şasa bilginin önce kalbine indiği ve oradan da dumura uğramadan diline intikal ettiği ârif ve irfanî özellikte olan bir insandı. İrfanî bir kişiliğe sahipti. Modern ârifler sınıfındandı.
Sinema bu çağın yapısını üzerinde toplayan bir sanattır. Ayşe Hanım da sinemayla haşırneşir olmuştur. Öğrencilik yıllarından itibaren sinemaya ilgi duymaya başlayan Şasa, ‘Yaşadığımız Yıllar’ adlı ilk oyununu liseden mezun olacağı yıl yazdı.
Ayşe Şasa, hayatının dönüm noktası olarak tanımladığı yazar Kemal Tahir’le tanışmasının ardından onunla güçlü bir dostluk kurdu ve senaryo yazmaya başladı. Son Kuşlar, Ah Güzel İstanbul, Murat’ın Türküsü, Toprağın Kanı, Utanç, Balatlı Ârif, Kozanoğlu, Köroğlu, Yedi Kocalı Hürmüz, Battal Gazi Destanı, Gramofon Avrat, Kanayan Yara Bosna gibi senaryolara imza atan Şasa’nın 31 uzun metrajlı, 2 de dizi senaryosu var.
Senaristlikte bu kadar ileri boyutta olmasına rağmen, “Beni mutlu eden filmler değil kitaplarımdır” demiştir.
Sinema ile ilgili asıl yaptıkları 1990’lardan sonraya rastlar. Sinemaya asıl katkısı bundan sonra olmuştur. Yerli, ârif ve irfanî bir özellikte olan Mustafa Kutlu, Ayşe Şasa’yı sinemaya yönlendirmiştir.
Ayşe Şasa kendisini anlatırken şöyle diyor: 1960 yılında 18 yaşımda sinemaya adım attığımda Marksist dünya görüşünü beyaz perde aracılığıyla yaymayı kendime görev edinmiştim. Türk sinema seyircisi, Türk filminin varlığında beni kendimle yüzleştirdi. Bana tutulan bu aynada kendimi, gerçek kimliğimi kavrayışımı, Müslümanlığımı idrak edişimi, beni kendimle yüzleştiren sinema seyircisine borçluyum.”
İbnü’l Arabi’nin ‘Fusüsu’l Hikem’ adlı kitabını okuduktan sonra bundan çok etkilenen Şasa, bir tür ilhamla İslâm’a ve İslâm Tasavvufuna yönelmiş ve hayatında büyük bir dönüş yaşamıştır.
Şasa zengin bir ailenin çocuğudur. Çevresinde çok farklı düşüncede insanlar vardı. Yaşadığı fikrî dönüşümden sonra da önceki ilişkide olduğu insanlarla temasını sürdürdü. Her kesimden insanla iyi iletişim kurardı. Gençlerle iletişim kurmayı ve gençlerin de kendisini tanımasını çok seviyordu.
Ayşe Şasa’nın şu ifadeleri kendisini en iyi anlatan ifadelerdir:
“Modern toplumlarda insanlar putların yaydığı sihir alanına sokulabildiği, bu putlara yakın olabildiği oranda başarılı sayılıyor. Bu yapı, insanın asıl var oluş gerçeği açısından bakıldığında oldukça hazin ve sefil görünüyor. Bizim anlayışımızda insanı eşrefi mahlûkat yapan, üstün ve değerli yapan, putlardan arınmış olmasıdır.”
“Egomuzu tezkiye ettikçe, temizledikçe, terbiye ettikçe metafizik anlamda hakikate ve ölümsüzlüğe açılırız, özgürleşiriz. Nefis ne kadar terbiye edilirse ruh ve idrak o kadar genişler. Kavrayış o kadar gelişir.”
Program, Konya eski Milletvekili Mustafa Kabakcı’nın, Serdar Arslan’a hediye takdimi ve toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.