YOLCU
YOLCU
Bugün oruç yolcudur. Geldi, evlerimizi, şehirlerimizi, soframızı, gönüllerimizi bir ay boyunca olanca zenginliği ve cömertliğiyle donattı ve işte gidiyor. Yürekte ister istemez bir sızı var. Ayrılış sızısı.
Madem ki, ayrılış saati çaldı ve buna evde çare yok, öyleyse bütün iş onu unutmamakta. Giderken, bizden, dünyamızdan hangi haberi ve ne götürüyor; geldi ve bize ne bıraktı, bunu düşünmeli, bunun hesabını yapmalı. Ve bir yıl sonra tekrar dönünce bizi nasıl bulacak, bunun şimdiden hazırlığına girişmeli.
Giden oruca yol azığı ve öteye armağan olarak ne verdik, bunu bir bir zihinden geçirmeli. Onun giderken çıkarttığı ayak sesine hangi sesi ekleyebildik, işte bunu iyi düşünmeli.
Ve bunu yalnız tek insan olarak değil, aile olarak da, toplum olarak da, devlet olarak da düşünmeli.
Ayasofya'nın avizelerini bu ramazanda da ısıtamadık; bunu unutmamalı.
Sırf inanç yüzünden, yurdun doğusuna, batısına serpilmiş memleketlerde, Van'da, Mersin'de hapishanelerde normal orucun içinde bir de hürriyet orucu da tutanların hiç olmazsa bayramı evlerinde kutlamaları için gereği kadar seslerini duyurabildik mi, bunu da düşünmeli.
İbadetin yanı sıra, ses çıkarmayan ve her türlü sıkıntıya katlanan yoksul, dul ve yetimlerin dertlerine ne kadar ortak olabildik, bunun da muhasebesini ihmal etmemeli.
Memleket kültürü, ekonomisi, sıhhati için bu bir ay boyunca neler yaptık, millet varlığına maddî ve manevî alanda neler kattık, bunun da en ince hesabını çıkarmalı, bilançosuna girişmeli.
Bir yandan okuyucuyu avlamak, müslümanların saflığından faydalanmak için özel sayfalar ve köşeler düzenlerken, öte yandan, o sayfa ve köşelerde bile, dinle alay eden, müslümanlara saygısızlık gösteren, yanlış yorumlarla müslümanlığın gerçeğine ve ruhuna gizli açık saldırmaktan çekinmeyen gazetelerin, bu, Tartüf'e taş çıkartan, felâh bulmaz tavrını da hiç akıldan çıkarmamalı.
Hıristiyanlardan gelme yılbaşı gecesine en ufak bir gönül kaymasının, bütün oruç boyunca kazandığımız manevî kazançları küle çevireceğini iyi bilmeli.
Ramazanınn şu son günlerinde bir katilin kaçış ve sonra vuruluşu da bize orucun bir öğüdü olarak şunu iyice öğretmeli ki, mesele, önce katil yetiştirip, üretip, sonra onu gangster filmlerine yaraşır bir tarz ve üslûp içinde öldürmeğe mecbur olmak değil, bir insanın bu hâle gelmeyeceği manevî, ahlakî, dinî ve kültürel atmosferi hazırlamak ve böylece hiç olmazsa bu acı hâdiseleri asgarîye indirmektir.
Bu Ramazan'da, kur'an-ı Kerim'in inişinin 1400. yılına vardık. Bu demektir ki, önümüzdeki yıl, bütün dünyada "Kur'an Yılı" olacaktır. Bu yıl içinde, her müslümana, kendi imkânları içinde, Kur'an'ı tanıtmak, hakikatlarını yaymak yolunda daha çok ödevler düşüyor. Giden oruç da bize bu yolda bir hız ve aşk vermiş olmalıdır.
İşte oruç giderken bizi bu bakımdan bir nefs muhasebesine çağırarak gidiyor. Bunu yapmadıkça tuttuğumuz orucun eserinin gönlümüzde kalacağını ummak doğru olmaz, işte bunu bilmeli.
Tarih içinde, islâm varlığının en çetin şartlarda bulunduğu bu yüzyıl ve bu dönemlerde oruç ayı gelir ve bir zırh gibi bizi korur. Şimdi o gittikten sonra, onu, yani oruç mefhumunu ve onunla birlikte var olan bütün islâm mefhumlarını, islâm hayatını korumak da bize düşüyor.
Babıâli'de sabah, 1967
Samanyolu'nda ziyafet/ Sezai Karakoç
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.